Toprak, su, yaprak

İsviçreli saat markası Rado, doğaya adadığı bir koleksiyon üretti, sonra yolu görkemli İtalyan bahçelerine çıktı.

Giriş Tarihi: 26.08.2018 10:38 Güncelleme Tarihi: 26.08.2018 10:52
Yazı Özge DİNÇ

Yazıya başlarken elimde İtalyanca bir kitap tutuyorum. İtalyanca bilmiyorum, bilmeme çok da gerek yok; çünkü Grandi Giardiani Italiani üst başlığındaki, The Italian Garden Guide 2018 altbaşlıklı kitabı, dünyaca ünlü İtalyan bahçelerinin cennet-esk fotoğrafları oluşturuyor.

İtalyancada 'İtalya'nın Görkemli Bahçeleri' anlamına gelen ve kitaba da adını veren Grandi Giardini Italiani, mülk sahipleri ve küratörlerle çalışarak ülkenin bahçelerini tanımayı amaçlayan bir kuruluşun adı; 1997 doğumlu kuruluşun bünyesinde İtalya'dan Malta ve İsviçre'nin İtalyan bölgelerine dek 12 bölgeden 135 bahçe bulunuyor. Elimdeki kitap da işte bu bahçelerin rehberi.

Bu 135 bahçeden neyse ki birini, Giardino di Villa Gamberaia'yı gördüm; İsviçreli saat markası Rado'yla yaptıkları işbirliğinin duyurusu vesilesiyle oradaydık. Toskana sınırlarındaki bu bahçeli villa, Arno Vadisi'nde yer alıyor ve zeytin ağaçlarıyla dolu Settignano Köyü'ne bakıyor. Bambaşka bölgelerdeler, ama 'Beni Adınla Çağır' filminde de yeniden hatırladığımız, İtalya köylerinin bozulmamış güzelliğini ve taş yapılarını önümüze seriyor; biz de onu iç sesimizle takdis ediyoruz..




True Thinline Nature 'Earth' / True Thinline Nature 'Water'

Yazar, ev tasarımcısı ve bahçıvan Edith Wharton'ın 'mükemmellik timsali' diye andığı Villa Gamberaia ve bahçesi, 1610'da inşa edilmişti. Aristokrat Lapi Ailesi'nden sonra Markiz Capponi'ye satıldı derken 1896'da da bir Romen prensesin ömür boyu yaşayacağı bir mekân oldu. Bize bu bahçeyi gezdiren kılavuz, Romen prensesin akılda yer edecek anılarını anlatırken biz de onu tam manzarasını villadan gösteren güzel bahçe ve dört dikdörtgen havuzda hayal etmekten geri kalmıyoruz. Söylenceye göre, gençliğinde çok güzel olan prenses, kendisini artık beğenmediği yaşlara ulaşınca villasından hiç çıkmamaya başlamış ve refakatçisi Miss Blood, prensesin sıkılmaması için bu bahçeyi inşa ettirmiş. Görünmek ve suda aksini görmek istemeyen prenses, ancak geceleri bahçeye çıkar, hatta soyunur ve havuza girermiş. Bu villa ve bahçe, II. Dünya Savaşı yıllarında Alman askerler tarafından tahrip edilmiş; ardından Toskanalı sanat tarihçisi Bernard Berenson'ın serzeniş dolu satırlarıyla yeniden keşfedilip bugünkü etkileyici ve taptaze haline ulaşmış.

Zeytin, limon ağaçları, tozpembe Albertine gülleri, çalı meşeleri, serviler, taştan heykeller ve La Fontaine'e adını veren taş yapı çeşmelerle çok etkileyici olan villanın alabildiğine geniş manzarası, ilham perisinin kendisi olabilir. Burada olma sebebimize göre, Rado için de öyle olmuş ki, marka doğanın adını ve imgelerini taşıyan, bu yılki Baselworld Fuarı'nda tanıttığı 'Doğa' (Nature) Koleksiyonu için Grandi Giardini Italiani kuruluşuyla işbirliği yapmaya karar vermiş; bu işbirliğini duyurmak için de bu villayı seçmiş. Konumuz saatler, ama saatlerle sınırlı değil. Bu saatlerde ve bahçede sözü geçecek çok konu var; doğa, tasarım, tarih, peyzaj mimarlığı gibi. Yemekte yanımda oturan meslektaşımın Fransa'nın en büyük dekorasyon dergisi çalışanı olması ve bahçeleri temel alan kuruluşun kurucusu Judith Wade'in konuşmasında tasarım ve estetikten bahsetmesi de bunun kanıtlarından ikisi. Dahası da var: Ertesi gün yürüyerek 1,5 saatte gezebildiğimiz; bahçeleri, bambunun bile aralarında bulunduğu çeşit çeşit ağaçları, dev kulesi ve seralarıyla estetize edilmiş 'doğa'ya bakarkenki hayretimizi perçinleyen, Avrupa'nın bir şahsa ait en büyük bahçesi Il Giardini Torrigiani gi




Rado'nun villanın içinde sergilediği Nature Koleksiyonu, inceliği ve hafifliğiyle ünlü True Thinline Koleksiyonu'na dahil. Yine, Rado'nun alametifarikası yüksek teknolojiyle ortaya çıkarılan seramikten üretilmiş. Bildiğiniz gibi, Rado, 1962'de ilk kez turngsten karbür bileşeninden ürettiği (O zamana dek yalnızca altın ve çelik saatler mevcuttu.) ve 'ilk çizilmez saat' diye tanıttığı DiaStar'la birlikte çizilmez saatlere ilgisini sürdürmüş, kısa bir süre sonra da çeliğe göre 10 kat çizilmez olan seramikten saatler üreten ilk marka olmuştu. Hatta bu mirası yakın zamana kadar üstlenen marka sayısı çok azdı denebilir. Şimdi ise seramik saatler diye bir bölüm açmamız bile mümkün. Bugün de yeşil, çikolata kahvesi ve Ay grisiyle ve zor bir işlemle renklendirilen seramiklerin doğaya öykünen yeni versiyonlarla çeşitlendiğini görmek için Toskana'daki bu villadayız.

True Thinline Nature Koleksiyonu'nda üç model var: Toprak (Earth), Su (Water) ve Yaprak (Leaf ). Dört elementten biri eksik koleksiyonun ilk üyesi 'Earth'ün kadranının kumlu ve simli görüntüsü, gerçekten de toprağı hatırlatıyor; 'Earth', akşam herkesin en çok dikkatini çeken model oluyor aynı zamanda. Gece mavisi renkli monoblok 'Water'ın sedef kadranı, suyun gelgitini yansıtır biçimde dalgalı. 'Leaf' ise benim kişisel favorim; sedef kadrandaki yaprak görüntüsü, üzerindeki su yollarıyla gerçek bir yaprak gibi görünüyor. Üç saatin pembe altın, sarı altın ve rodyum renklerindeki ibreleri, saatlerin renklerine uygun olarak seçilmiş. Saatlerin mekanizmaları ise quartz bir ETA makinesi olan 282.000. Saatlerin kadranının sedef olması, ışığa göre renk değiştirmelerini sağlıyor; Rado logosu ve indeksler ise hoş bir detay olarak kadrana değil, saatin camının üzerine yazılmış. Saatler, 39mm kasaya, 5mm inceliğe sahip; yazın rahat ettiren seramik saatlerin arka kısımları ise titanyumdan üretilmiş.




Birden aklıma geliyor: Altın, gümüş ya da seramik saatler de sanki biraz bu bahçelere benziyor: Doğadan alınmış hammaddeler, elde bambaşka bir değere ve estetik görüntüye ulaşıyor; tıpkı tasarlanmış bahçeler gibi.

Rado'yu 'toprak, su, yaprak' gibi yaşamsal kaynaklarımıza adanan bir koleksiyon oluşturmaya, hikâye aramak için Doğa Ana'ya gitmeye iten ise bir trend danışmanından aldığı bir rapor. Söz konusu trend danışmanı, yakın gelecekte hepimizin doğaya döneceğini, çiftçilerin, doğal yerlerin büyük önem kazanacağını iddia ediyor. Belki üç dört yıldır yediğimiz içtiğimiz her şeyin en doğalını aramamızı, ham kumaşlardan üretilen tekstil ürünlerinin dik ivmeli artışını düşününce katılmamak elde değil. Bize Andersen Masalları'nı hediye eden masal yazarı Hans Christian Andersen de şöyle dememiş miydi: "Sadece yaşamak yetmez. Bize gün ışığı, özgürlük ve küçük bir çiçek de lazım."




Rado'yu 'toprak, su, yaprak' gibi yaşamsal kaynaklarımıza adanan bir koleksiyon oluşturmaya, hikâye aramak için Doğa Ana'ya gitmeye iten ise bir trend danışmanından aldığı bir rapor. Söz konusu trend danışmanı, yakın gelecekte hepimizin doğaya döneceğini, çiftçilerin, doğal yerlerin büyük önem kazanacağını iddia ediyor. Belki üç dört yıldır yediğimiz içtiğimiz her şeyin en doğalını aramamızı, ham kumaşlardan üretilen tekstil ürünlerinin dik ivmeli artışını düşününce katılmamak elde değil. Bize Andersen Masalları'nı hediye eden masal yazarı Hans Christian Andersen de şöyle dememiş miydi: "Sadece yaşamak yetmez. Bize gün ışığı, özgürlük ve küçük bir çiçek de lazım."

ise titanyumdan üretilmiş. Birden aklıma geliyor: Altın, gümüş ya da seramik saatler de sanki biraz bu bahçelere benziyor: Doğadan alınmış hammaddeler, elde bambaşka bir değere ve estetik görüntüye ulaşıyor; tıpkı tasarlanmış bahçeler gibi. Rado'yu 'toprak, su, yaprak' gibi yaşamsal kaynaklarımıza adanan bir koleksiyon oluşturmaya, hikâye aramak için Doğa Ana'ya gitmeye iten ise bir trend danışmanından aldığı bir rapor. Söz konusu trend danışmanı, yakın gelecekte hepimizin doğaya döneceğini, çiftçilerin, doğal yerlerin büyük önem kazanacağını iddia ediyor. Belki üç dört yıldır yediğimiz içtiğimiz her şeyin en doğalını aramamızı, ham kumaşlardan üretilen tekstil ürünlerinin dik ivmeli artışını düşününce katılmamak elde değil. Bize Andersen Masalları'nı hediye eden masal yazarı Hans Christian Andersen de şöyle dememiş miydi: "Sadece yaşamak yetmez. Bize gün ışığı, özgürlük ve küçük bir çiçek de lazım."

Öyleyse, hadi bahçelere!

BİZE ULAŞIN