Kahramanlarınızla Tanışmayın. Hele de Ölü Olanlarla Asla.

1933. Hemingway’in paraya, Esquire’ın yazara ihtiyacı var. Bir tekne, bu ikiliyi bir araya getiriyor. Ve ortaya geçmişin ve şimdinin erkeklerinin hayatlarıyla ilgili gerçekleri ortaya döken bir hikaye çıkıyor.

Giriş Tarihi: 27.12.2023 15:30 Güncelleme Tarihi: 27.12.2023 15:35

Bu yazı Esquire Türkiye 197. sayısında yayımlanmıştır.

Yazı David Coggins

Çeviri Zeynep Merve Kaya

ERNEST HEMINGWAY, HAVANA'YA 30 DAKİKA UZAKLIKTAKİ evi Finca Vigía'da olmadığı zamanlarda, Floridita'nın barında frozen daiquiri'ler içmekle meşguldü. Başka her şeyde olduğu gibi frozen daiquiri konusunda da çok detaycıydı. İki shot rum ile yapılan, şekersiz kokteyllerinden bir gecede 16 tane içtiği bilinirdi. Duble kokteyllerden bahsediyoruz burada.

Şimdilerde Floridita, barında gerçek boyutta bir Hemingway heykeli sergileyen turistik bir yer. Bar taburelerini heykellerle dolduruyorsan zaten popüler günlerin geride kalmış demektir. İçeriye bir göz atsanız girmemeniz gerektiğini anlarsınız. O eski büyüsü bozulalı çok oldu.

Heminway, Floridita'nın müdavimiydi ama ömrünün yarısı boyunca sahip olduğu çok sevgili teknesi Pilar'da, suyun üzerinde daha çok vakit geçirirdi. Bu teknede balık tuttu, çocuklarını ve iki, üç, dört numaralı eşlerini eğlendirdi. Efsanevi balıkçıları, film yıldızlarını, yayıncıları, flörtlerini, yalakalarını ve gelecekteki düşmanlarını da. Pilar'ın Hemingway'ineline geçmesinin hikayesi şu anda okuduğunuz derginin tarihinin önemli bir parçası, teknenin akıbeti ise hem sahibinin hem de Esquire'ın 20. yüzyıl erkeklerinin yaşamını nasıl etkilediğinin canlı bir kanıtı. Çoğu abartılan, etkileyici anılarla dolu bir hayatın parçası olan bu hikaye, fazlasıyla gerçek. Olabildiğince desek daha doğru olur.

ARNOLD GINGRICH, 15 YIL BOYUNCA EDİTÖRLÜĞÜNÜ YAPACAĞI Esquire'ın ilk sayısını planlarken ne istediğini gayet iyi biliyordu: Amerika'nın en iyi tanınan yazarını, maceranın ve sportif yaşamın sembolü Ernest Hemingway'i istiyordu. Hemingway'i derginin erkek tarzı üzerine olacağı ve "göğsünün de kıllı kalacağı" konusunda temin ederek ikna etmişti. Şükürler olsun ki bu mottoyu derginin içinde kullanmadı.

Hemingway fikre sıcak bakıyordu ve kendisinin ne istediğini biliyordu: 3.000 dolar. Bu miktarı bankadaki 3.500 ile birleştirdiğinde 11 metrelik, iki kabinli bir tekne alabilecekti. Şimdinin 70.000 dolarına denk gelen Esquireparası, Hemingway'in Körfez Akıntısı'nda balık tutma, İspanya'da boğa güreşi izleme, Afrika'da safari gibi maceralarında da kullanılacaktı.

Hemingway'in listesi bununla sınırlı da değildi: Esquire'ın en yüksek telifli yazarı olmalıydı. Ve yazılarına müdahale edilemezdi. Bunlar dışında sorun yoktu, bu kadardı. Gingrich koşulları memnuniyetle kabul etti. O dönemlerde yazarlar pek bir ünlüydü; Gary Cooper ile seyahat ediyor, fotoğrafları Life dergisinde basılıyordu. Şimdi tekne falan alamıyoruz, masraflarımızın karşılanması bile bir lütuf.

Hemingway Wheeler Tersanesi'ne gitti ve tıpkı kokteylleri gibi detaylı bir tekne siparişi verdi. Siz hiç kendinize özel tekne inşa ettirdiniz mi? Ben etmedim açıkçası. Bir terzi, takım elbiseyi dört ila altı hafta arasında diker. Wheeler tekneyi sadece iki haftada bitirmişti. Coney Island Körfezi'nde suya indirilen tekne, gururlu sahibinin beklediği Florida marinasına teslim edildi.

Ernest Hemingway'in, Havana'daki favori barı olan ve şimdilerde turistik bir noktaya dönüşen Floridita'daki altın renkli heykeli.

Hemingway Pilar'ı ilk görüşte çok sevdi. İşlerini bitirir bitirmez suya açılırdı, hatta çalışması gereken zamanlarda bile. Eşlik etmeleri için arkadaşlarını davet ederdi. Amerikalı şair ve yazarlar Archibald MacLeish ve John Dos Passos gelirdi; ressam Mike Strater da. Bu tekne Hemingway'in hayatını değiştirmişti. Karanın sınırlamalarından kurtulmuştu, Körfez Akıntısı civarında hiç olmadığı kadar iyi balık avlıyordu, ileride bu işin ustası olacaktı.

Key West'ten ayrıldığında, Pilar'ın rotasını Küba'ya çevirdi. Motordan dümen tütmeye başladığında, pervaneli motora geçti. Son üç kilometreyi, üç saatte aldı. Sonunda karaya vardığında, gece vakti yavaş yavaş gelen bu tekneyi gören Küba otoriteleri, güvertede kaçakçıların olabileceğinden şüphelenerek onu durdurmuştu. Bir başka teknedeki arkadaşı, Hemingway'in Küba'daki ilk gecesini parmaklıklar ardında geçirmesine engel oldu. Tüm bu olanları saymazsak harika bir yolculuktu.

Pilar hayatının çoğunu Amerika ve Avrupa kıtaları arasındaki Atlantik Okyanusu'nda uzanan Körfez Akıntısı'nda, Atlantik kılıçbalığı sürüleri peşinde geçirdi. Hemingway, iki metrelik oltaları ve hâlâ İngiltere, Alnwick'te üretilen Hardy marka makaralarıyla Bahamalar'a kadar gider gelirdi. O dönemlerde balıkların hem sayısı hem de boyutu büyük olurdu: Kılıçbalığı çeşitleri, mavi yüzgeçli orkinos ve yelken balığı gibi türler okyanusun en vahşi iç kısımlarına kadar ilerlerdi. Şimdilerde böyle balıklar yakalamak pek olası değil.

Hemingway alışkanlıklarına bağlıydı. Güneşten korunmak için beyaz siperlikler takardı ve onları toptan alırdı. Aç karnına olta sallar; kahvaltıda ekmek, belki de Pilar'ı demirlediği sakin balıkçı kasabası Cojimar'a uzanan yollardan topladığı avokadolardan birini yerdi. Denizden muhakkak en sevdiği içkiyi stoklamayı severdi: Cin, hindistancevizi suyu, misket limonu suyu, buz ve birkaç malzemeyle daha yapılan içkinin şişelerini soğuk kalması için kağıt havlulara sarardı (eskiden soğutucular yoktu tabii).

Pilar çok dramaya şahit oldu. Hemingway, aşağı güvertede evli kadınlarla aşk yaşardı hem de kocaları yan kabinde uyurken. Eli açıktı -misafiri yalnızlığa tercih ederdi- ama aynı zamanda buyurgan, fevri ve çok rekabetçiydi. Oltaya balık gelmeyince sıkılır, misafirlerini şoka sokarak deniz kuşlarına ateş etmeye başlardı. Bir keresinde, kendisini bacaklarından vurmayı bile başarmıştı. Makineli silahlar, alkol ve tekneler: pek de Şampiyonlar Ligi sayılmaz.

EFSANELER ÇOK VE ÇELİŞKİLİYSE, ki çoğu efsane öyledir, hele Hemingway'inkiler kesinlikle çelişkilidir, gerçeklerin izini sürmek kaçınılmaz. Veya onlardan geriye kalanların… Floridita gözden düşmüş olsa bile, Hemingway'in eskiden yaşadığı ev henüz zamana yenik düşmemiş. Evi, kasırga sezonu başladığı için havanın çok nemli olduğu ağustos ayında ziyaret ettim. Finca, mütevazı bir yer değil kesinlikle; burası yüzebildiğin, tenis oynayabildiğin ve Ava Gardner'ı misafir edebildiğin bir tesis.

Nadir düzenlenen ev turlarından birine katıldım (çoğu ziyaretçi sadece camlardan içeri bakmakla yetiniyor). Duvarlarda, bir doğa tarihi müzesi açmaya yetecek kadar doldurulmuş hayvan başı asılıydı. Oturma odasındaki koltuklar şaşırtıcı şekilde çiçek desenli kumaşlarla kaplıydı. Sanırım bu, yazarın dördüncü eşi Maria'nın ortamdaki maskülen dekoru yumuşatabilmek için gösterdiği bir çabaydı. Banyosunda, klozetin yanı başında bir kitaplık duruyordu. Tartının yanındaki duvara, kurşunkalemle tarihi ve kilosunu not almıştı. Kilodaki artış bazen yanına çiziktirilen.

"Yemekten sonra tartıldım" notuyla açıklanmıştı. Sağlığı bozulmaya başladı mı, daha çok yüzüp daha az içmeye karar verirdi. Bir beyaz makosen sevdalısı olarak dolabında bir çift gördüğümde çok heyecanlandım ama o kahverengi deri sandaletler ve eskimiş loafer'ları tercih ediyordu.

Dışarıdaki bakımsız çimenlikle yerel halktan çocuklara basketbol öğrettiğini duyunca ister istemez kendinizi iyi hissediyorsunuz. Fakat çimenlerin hemen yanında horozlarına dövüşmeyi öğrettiğini hatta üstlerine bahis oynadığını duyduğunuzda o iyi his kayboluyor. Bir otel havuzu kadar büyük olan yüzme havuzu artık boş ve çatlamaya başlamış; içinde Ava Gardner'ın çıplak yüzdüğü günlerin ihtişamından eser yok. Eskiden tenis kortunun olduğu yere beton dökülmüş ve burada, koruyucu bir metal çatının altında Pilar yatıyor. Tıpkı yaşlanmış bir kraliyet ailesi üyesi gibi asil, etkileyici… Bana sorarsanız asıl ait olduğu yer, deniz kıyısındaki Cojimar. Karadaki bir tekne artık elementinde değildir, işi bitmiştir, tamir ediliyordur veya bu örnekte olduğu gibi eskiyen bir tarihi esere dönüşmüştür.

En ünlü batmamış teknelerden biri olan Pilar,

parlamıyor ama güçlü görünüyor, kullanışlı değil gibi ama çok zarif. 11 metrelik teknenin dışı,

Hemingway'in tercihi olan siyaha boyanmış, bu da onu heybetli gösteriyor. Kabinler biraz sıkışık ama sekiz kişi ağırlayabiliyor; kaptan köşkü, Hemingway'in kalabalığına yer açmak için genişletilmiş. Arka tarafı yarım metre kısaltılmış; yakalanan balıkları tekneye kolay çekebilmek için kirişlere tekne boyunca uzanan bir makara sistemi kurulmuş. Kabinin hemen üstüne, daha yüksekten teknesini sürebilsin diye bir üst güverte ekletmiş Hemingway. Bir gün buradan düşüp aşağıdaki ana güverteye çakılmış. İyi olduğunu söylemiş, kesinlikle bu kazanın bütün gün içmesiyle alakası yokmuş.

Pilar şimdi Hemingway'in Havana'daki evinin bahçesinde, beton bloklar üzerinde sergileniyor.

HEMINGWAY, ESQUIRE İÇİN 30'DAN FAZLA YAZI YAZDI. Bunların içinde balıkçılık sevdalılarını bile sıkan, kılıçbalıklarının davranışlarıyla ilgili parçalar da vardı. Ama bir tanesi, tek başına balık tutmaya çıkan ve köpekbalıklarının parçaladığı muazzam bir kılıçbalığı yakalayan bir adamın gerçek hikayesiydi. O hikaye zaman içinde Yaşlı Adam ve Deniz'e dönüşecekti. Basit, direkt ve olaysız bu öykü, kitabın kendisinden bile iyiydi.

Hemingway'in evindeki eski Esquire sayıları, yazarın revizeleriyle dolu.

Yazar ve editör, beraber çalışmaya devam ediyordu. Gingrich, reklam verenlerden gelen hediye kıyafetlerden bedeni tutanları Hemingway'e gönderiyordu (gömlek bedeni XL idi). Ama Hemingway, Esquire'daki basım ve yazım hatalarından bıkmıştı. (Olur böyle şeyler!) Evini gezerken, eski Esquire sayılarına düştüğü notları görme şansım oldu. Olur da yazılar yeniden yayımlanırlarsa bu kez düzgün basılacaklardı.

Gingrich de balık tutmaya gelirdi. Onu deniz tutardı ama Hemingway uslu durduğu için sesini çıkarmazdı. Derin deniz balıkçılığı yapacak karakterde biri değildi, alabalık yakalardı o. (Ben de bir alabalık sever olarak saygılarımı sunuyorum!) Fakat Hemingway'in Michigan akıntılarıyla işi bitmişti. Daha çok risk, daha büyük balıklar istiyordu. Yakınlardaki açıklıklarda iri gümüş balığı avlamak dahi istemiyordu ( benim de Küba ve Bahamalar'da olta sallamışlığım vardır). Oltada 2,5 kiloluk bir balık iyidir; dört kilo ise harikadır. İri gümüş balığı "nineler içindir" derdi Hemingway. Üzdün beni Ernest.

Birini tanımak istiyorsanız onunla balığa çıkmalısınız. Bazen de çıktığınız için pişman olursunuz. Pilar'la balığa çıkan çoğu kişi, karaya dönmek için sabırsızlanırdı. Dev bir kılıçbalığıyla güreşmenin getirdiği stres, Hemingway emirler yağdırırken veya arkadaşlarını balık hırsızlığıyla suçlarken daha da artardı. Arkadaşı kendisininkinden daha büyük balıklar yakaladığındaysa çıldırırdı. Bir keresinde Mike Strater'in tuttuğu, rekor büyüklükteki kılıçbalığına saldıran köpekbalıklarına ateş açmıştı. Deniz kırmızı kana bürünmüştü. Daha çok köpekbalığı geldi ve oltadaki dev balığın kuyruğunun büyük kısmını mideye indirdi. Halihazırda başarılı bir balıkçı olan Strater, kendisinden özür bile dilemeyen Hemingway'i hiçbir zaman affetmedi.

İster inanın ister inanmayın, çok istediğin bir balığı kaybetmenin acısı hayatının sonuna kadar aklından çıkmıyor. Pek çok balık kaybetmiş birisi olarak söyleyebilirim ki, bazılarını hâlâ düşünüyorum. Unutmaya çalışıyorum ama olmuyor, tıpkı favori takımımın kaybettiği maçları unutamadığım gibi.

Hemingway'in ilişkileri, kendisinin de size söyleyeceği gibi, aniden bitiverirlerdi. Gingrich ile ne yaşadılar bilinmez ama araları açılmıştı. Hemingway'in ölümünün ardından Gingrich onu "et balıkçısı" diye tanımlamıştı; bu, alabalık peşinde koşan biri için oldukça iddialı bir laftı. Mutlu günlerde Hemingway, Gingrich'e yazdığı mektuplardan birini şöyle bitirmişti: "Zengin olduğumuzda bana da haber ver." Her zaman istediği hayatı yaşamaya başladığında elindeki her şeyi kaybetmeye başladı. Zengindi elbette ama hayatında eksikliğini çektiği şeyler satın alınamazdı.

Hemingway'in listesi uzundu: Esquire'ın EN YÜKSEK TELİFLİ YAZARI olmalıydı. Ve yazılarına müdahale edilemezdi. Neyse, bu kadardı.

Balıkçılıkta da yayıncılıkta da Hemingway şöhretin ve büyük başarıların peşinde koşuyordu ve bu tutkusunun esiri oldu. Bize de ondan geriye kitaplar ve hikayeler, mektuplar ve fotoğraflar, efsaneler ve tepkiler, harikulade dehası ve çetrefilli davranışları kaldı. Bunları yabana atamayız, kabullenmeliyiz. Arkadaşlığa önem verirdi ama sayfa üzerinde çoğu arkadaşının sonunu getirdi. Evlilikleri korkunç şekilde sona erdi. Doğayı seviyordu ama avcılığa düşkündü. Kitapları iyiydi: Artık Hemingway tarzına alışkın olduğumuz için yayımlandıklarında kitapların ne kadar iyi olduklarını unutuyoruz bazen. Sonra onlar da kötüleşti. Irmağı Geçmek kadar kötü bir kitap bulabilir misiniz? Romanlarından çoğunu seviyorum, yaşadığı yerleri, yaşamını şekillendiren korkusuz davranışlarını… Ben de balık tutuyorum ama yakaladıklarımı geri bırakmayı tercih ediyorum. Daha mütevazı yaşıyorum -muhtemelen hepimiz öyle- ve onun bir erkeğin nasıl yaşaması gerektiğine dair olan görüşlerine uyduğumu düşünmüyorum.

Yine de hayatını romantikleştirmekten alıkoyamıyoruz kendimizi. İtalya, Paris, Key West, Kenya, Venedik, Ketchum maceraları mesela. Hemingway'in yaşadığı dünyayı, o keşfedilmemiş hayatı özlüyoruz: Efsanevi editörlere telgraflar gönderen, Brasserie Lipp'te bira içen, Venedik'teki lüks Gritti Palace Oteli'nde konaklayan Hemingway'i özlüyoruz. Venedik'teki bir akşam yemeği davetine beş kiloluk havyar tenekesiyle gelen adamdan bahsediyoruz. İz bıraktığı yerleri şimdilerde gezip görmek çok kolay ama aynı hissi yaşamak imkansız. Ortalık önündeki içeceği soğurken Instagram için fotoğraf çekmeye çalışan insanlarla doldu.

Hemingway, hayatının hiç değilse ilk yarısını romantikleştirmeyi başardı. Küba'da, hayatında bir şeylerin eksik olduğunu hissettiği ikinci yarının ağırlığı çöküyor üzerinize. Bir zamanlar Pilar, Hemingway'in hayatta istediği her şeyi temsil ediyordu. Fakat şimdi gölgenin altında, beton bloklar üzerinde üzgün bir şekilde beklemekle meşgul. Eskisi gibi değil. Hemingway metaforlara şüpheyle yaklaşırdı ama Pilar'ın bu hali durumu özetliyor. Bu tekneye beklediğimden daha çok şefkat duyuyorum artık ve Finca da öyle etkileyiciydi ki ayrılacağıma üzülüyorum. Kahramanlarımızın, kusurlu olanların bile, komik bir tarafı yok mu sizce de? Mezardalarken bile onların onayını beklersiniz. Ama o onay hiç gelmez.

BİZE ULAŞIN