Ricky Gervais
"Müzik, benim için hâlâ en büyük sanat formu."
Röportaj Scott Rabb
Çeviri Ece Büyükçolpan
Fotoğraf Gareth Cattermole/GettyImages
Geçmeyen boğaz ağrın kansere mi işaret ediyor anlamak mı istiyorsun, doktorunun yüzüne bak.
Benim dışımda kimse, sanatsal anlamda başarısız olduğumu söyleyemez çünkü kimse hayallerimden haberdar değil. Ne yapmaya çalıştığım hakkında bir fikirleri yok.
Televizyonda ne zaman birinin veya bir komedyenin “dâhi” olarak adlandırıldığını duysam “Birini daha kaybettik,” diye düşünürüm. Larry David gibi harika birini bile Newton ile eş tutmamalısınız. Newton espri yapamazdı. Doğru yerde espriyi patlatamazdı ama adamın bunu örtecek başka yetenekleri vardı.
“The Office” dizimden önce hiçbir şey için o kadar uğraşmamıştım. Onda her şeyimi ortaya koydum ve asla taviz vermedim. Ve taviz vermemenin ne kadar muazzam bir duygu olduğunu öğrendim.
Hepimizin içinde biraz David Brent var (“The Office”te Ricky Gervais’in oynadığı yönetici karakteri). Hepimiz bazen popülerliği itibarla karıştırıyoruz. Hepimiz sevilmek istiyoruz. Hepimiz kendimizi algılayış biçimimizin, dünyanın geri kalanının algılayışıyla tam olarak aynı olup olmadığını merak ediyoruz. Ve hepimiz aidiyeti hissetmek istiyoruz.
Dizi için talep ettiğim tek şey, final montajı oldu.
Stand-up, romanı hariç tutarsak, otosansürün son kalesidir.
Gerçek bir dünyada gerçek bir insan olduğumu unutmuyorum. Sanata olan inancımı asla tamamen askıya almıyorum. Laurel ve Hardy’ye bayılırım. Çünkü tutarsızlar, çünkü onları izlediğinizde aralarındaki komedi “Bu aptal olmasaydı daha iyi olurdum” çatışmasından çıksa da, aslında birbirlerini sevdiklerini biliyorsunuz. Onların sıkı sıkı sarılmasını istiyorsunuz. Laurel ve Hardy, komedinin DNA’sını buldu ve komedi hiçbir zaman onların yaptığından daha iyi bir halde olmadı.
Tanıdığınız en komik kişi, bir komedyen değildir. Bir arkadaşınızdır ya da ailenizden biridir; komikliği birlikte geçirdiğiniz iyi vakitten ve aranızdaki bağdan gelir.
Amerikalılara “Sen ABD’nin bir sonraki başkanı olabilirsin,” diye gaz verilir. İngiltere’de ise bize “Senden bir şey olmaz, aptal olma,” denir.
Doğruyu söylemek gerekirse, en iyi küfrü İngilizler eder. Hele de İngiliz köylülerinin bazı sunturlu küfürleri sizi yerinize çiviler.
Bir dağa veya bir yunusa baktığımda ya da evrimin ne kadar muazzam olduğunu düşündüğümde, kendimi yoğun duygular içinde buluyorum. Tek bildiğim, evrenin bir tasarım ürünü olmadığı. Ve biliyorum ki, öldüğümüzde ölüyoruz işte. Oysa aşk bir illüzyon değil. Suçluluk duygusu, cehennemin öbür adıdır. Benim cehennemim de bu.
“The Office”ten sonra gelen para beni mahvetti. Elde ettiğim maddi ödülün, işin gurur duyduğum manevi yönünü gölgede bırakmasından korktum.
Evde “panik odası” gibi bir şeyim var. Bir düğmeye bastığımda tüm pencerelerin üzerine çelik panjurlar iniyor. Güvenlik sistemim iyi, bu önemli. Ve Londra’nın en güzel semtinde yaşıyoruz. Çünkü ne olacağını asla bilemezsiniz. Ben paranoyak değilim yahu. Bu daha çok rahata düşkünlük, mahremiyet ve güvenlikle ilgili. Önemli yani. Başka şeyler hakkında endişelenmeniz gerekirse hayatınızın keyfini çıkaramazsınız.
Sanırım yanlış bir izlenim veriyorum: Panjurlar beni bir deli gibi gösteriyor. Aslında sadece geceleri kullanıyoruz. Yatmaya gittiğimizde.
Yolu beraber yürümeye değmeyecek insanları etkilemek istemiyorum. Kişisel kulübümde katı bir kapı politikası olmasını istiyorum. Şöyle demek istiyorum: “Giremezsin. Bunu sevmeyeceksin. Ve senin bunu sevmeni de istemiyorum.”
İnsanların “Bunu para için yaptım,” demeleri hoşuma gitmiyor. “Sadece dürüst oluyorum,” demelerini de sevmiyorum. Tamam peki ama ben de seni, beni asla hayal kırıklığına uğratmamış insanlarla aynı kefeye koyamam. Mesela Neil Young beni hiç hayal kırıklığına uğratmadı.
Müzik, benim için hâlâ en büyük sanat formu. Tek bir akor beni hasta edebilir.
Zekâ, insan evrimi sürecinde şiddetle ilişkilidir çünkü bizler zırh, pençe ve dişler olmadan doğduk. Bu yüzden zekâyla hayatta kalma ve öldürme yöntemlerini bulmak zorundaydık ve bu konuda da çok iyiydik. Hatta bu konuda en iyisiyiz.
Evde bir spor salonum var. Daha fazla peynir yiyip şarap içebilmek için daha uzun yaşamam lazım.
Üstümdekiler pijamalarım. Zamanla biraz inceldi, soldu, hatta yakında atmam gerekecek. Ama çok da kötü değil. Hem temiz ve rahat. Kimi etkilemeye çalışıyoruz ki zaten?