Kenan Doğulu
Kafiyeyle düşünmek, melodik yaşamak… Kenan Doğulu için hayatın özü bu.
21 Ağustos 2025
“Hayatı film gibi yaşamak bana masalsı geliyor. Kahramanlarla beraber olmak hep romantik kalmamı sağlıyor.”
5 yaşından beri müzik için ve müzikle yaşıyorum. Bundan sonra da durmak yok elbet. Arada bir soluklanıyorum, durup dinleniyorum tabii ki. Bazen bir es iyi gelir herkese. Ama fazla susmayı istemiyorum. Hayatı film gibi yaşamak bana masalsı geliyor. Kahramanlarla beraber olmak hep romantik kalmamı sağlıyor. Çalışmayı, üretmeyi çok seviyorum. Öyle öğretilmiş bana. Sen vücuda getirene kadar var olmayan bir şeye zaman kaybettiremezsin.
Evren sana sinyali vermişse kaçıramazsın. Bir çeşit görev bilinciyle rüzgâra kapılıp gidiyorsun. Yapmış olmak için yapmıyorsun, bir refleks gelişiyor zamanla ve âdeta bir bayrak yarışı gibi sana verilen sürede kendi en iyi versiyonun olarak yaratabildiğin kadar çok enerji yaymaya çalışıyorsun. Kafiyeyle düşünmek, melodik yaşa[1]mak, hüzünlendirme ve eğlendirme yetkisi alabilmek kutsal bir hazine. Kıymetini bilip işinin hakkını verme içgüdüsü sana sahip çıkıyor. Salamıyorsun kendini.
Bırakamıyorsun sarılmayı ve hissetmeyi. Farkındalık seviyen arttıkça anlıyorsun elindeki şansın sana denk geldiğini ve önemsemeye başlıyorsun kendini. Kariyer, ilgi, saygı ve sevgi büyüdükçe küçülüyorsun içeriden kendi kendine. Egon durulup kendini önemsememeye başlayınca da bir siteme dönüşüyor çalışmak, koşturmak, boş durmamak. Fonksiyonel, faydalı ve yardımcı olmaya devam ettikçe de yenileniyor için, genç kalıyor zihnin ve bedenin.

“İlk çıktığım sahneden günümüze kadar beni dinlemiş, alkışlamış, benimle gurur duyduklarını bildiğim yol arkadaşlarım var. Savaşırım, uğraşırım, elimden geleni yaparım sevdiğim insanı kaybetmemek için. O yüzden zor gider insanlarım benden. Bırakmam kimseyi kolay kolay.”
Eğlenmeden yapılabilecek bir iş değil bizimkisi. Mesleğimizin en üst başlığı “artist” olsa da aslında İngilizce tabiriyle “entertainer” yani “eğlendiriciyiz” biz. Bir anlamda palyaço metaforu, yüzümüz gülerken içimizde fırtınalar kopması, bizim en hüzünlü gerçeğimiz. “Çevrende neşeli insanlar tut,” derdi babam. Komik insanlar zekidir. Akıllı dostlar radarlarınızı açar. Hayata mizahla bakabilmek yaratıcılığınızı artırır. “Ken on the Beach”, “Kenzi”, “Ice Ken Latte” gibi kelime oyunları, mecazi kıvraklık, aforizmalar en tatlı oyuncaklarımız. Bir projeye başlamak kolaydır.
Esas hikâye başladığınız şeyi bitirebilmektir. Bu da insanda alışkanlık yaratır. Sizi mutlu eden şeyden isteseniz de uzak duramazsınız. Fazlaca sorumluluğum, sahip çıktığım, destek olduğum, bakmam ve beslemem gereken ciddi bir kalabalığım olduğu doğru.

Ama bu benim tercihim ve mecbur değilim elbet. “Neden yapıyorsun?” diyenlere çok filtresiz bir cevap veriyorum hep: “Çünkü yapabiliyorum.” Uzun süre birlikte çalışmak veya arkadaşlık edebilmek kolay bir şey değil. Ama imkânsız da değil. Hep iyi bir takım oyuncusu oldum. Hiçbir zaman iyi bir öğrenci olmadım ama çok iyi bir sınıf arkadaşıyımdır. Çocukluk ve gençlik dostlarımla yakın ilişkim, dirsek temasım devam eder. Doğduğu şehirde ünlü olup orada yaşayan meşhurların böyle bir avantajı olduğunu düşünürüm hep. O yüzdendir ki saçmalarsam uyaracak, düştüğümde tutup kaldıracak sırdaşlarım vardır. İlk çıktığım sahneden günümüze kadar beni dinlemiş, alkışlamış, benimle gurur duyduklarını bildiğim yol arkadaşlarım var benim. Doğru, normal üstü bir sabrım olduğunu herkes söylüyor ama savaşırım, uğraşırım, elimden geleni yaparım sevdiğim insanı kaybetmemek için. O yüzden zor gider insanlarım benden. Bırakmam kimseyi kolay kolay. Hayat kısa, dünya fâni. Niye üzelim birbirimizi? Bakırköy-İncirli Caddesi’nde T&O adlı küçük bir pizzacıda başladım müzikten para kazanmaya. 15 yaşındaydım. Sonra hiç fark etmedi büyük mekân, salon, stadyum, meydan… Hepsi aynı bana. Sevdiğim işi yapabildiğim için; yazdıklarım, hissettiklerim anlaşıldığı ve paylaşıldığı için hep minnettar ve mutlu oldum.
Duyulmayan, görülmeyen o kadar çok sanatçı var ki dünyada. Yaptığı işler ne kadar iyi olursa olsun seyircisine ulaşamayan, umduğu halde olmayan. Şartlar denen o vahim şey bazen yardımcı olmaz insana. O zaman durum iyi değildir. Vazgeçmeye kadar götürür, sürükleyip kenara atar seni. Sahneye konduğum her yerde kurulu oyuncak gibi başlarım şarkımı söylemeye. Müziğimi yapar, dansımı eder, eğlendirir, duygulandırır inerim sahneden. Zamanı unuturum, unuttururum. Saatler geçer yorulmam. Sadece işime odaklanırım. Butik ya da dev, her zaman sahnede olmak istiyorum.
“Kafiyeyle düşünmek, melodik yaşamak, hüzünlendirme ve eğlendirme yetkisi alabilmek kutsal bir hazine.”