Wimbledon’da Bej Giymek Ve Diğer Sessiz Güç Gösterileri
Wimbledon’da tenis yalnızca oyunun görünen yüzü. Asıl rekabet, tribünlerde sessiz zarafetin kurallarını kim daha iyi bildiğinde. Bej giyenler, bu oyunun en eski oyuncuları.
Yazı Neslişah Helvacı
Fotoğraf Getty Images
Wimbledon bir spor organizasyonu değildir. Hiçbir zaman da olmadı.
Wimbledon, sosyal kodların korta yansıdığı bir İngiliz geleneğidir. Beyaz zorunluluğuyla başlayıp sessiz bir zarafet ritüeline dönüşen bu miras, yıllar içinde sadece bir tenis turnuvası değil; görgü, sınıf ve duruşun en rafine ifadesi haline geldi.
Ve bu görsel törende en dikkat çekici detaylardan biri şudur:
Erkekler hep şık gider.
Çoğunlukla bej tonlarında.
Peki neden?
Kısa cevap: Çünkü öyle olması gerekir.
Uzun cevap ise biraz daha katmanlı.
Wimbledon, 1877'den beri sahnede. Ve daha en başından itibaren, sporun ötesinde aristokratik bir vitrin işlevi gördü. Tenis burada yalnızca bir raket oyunu değil, centilmenlerin kabul günüdür.
Bu nedenle kortta ter göstermek ayıp sayılır. Hâlâ beyaz giyme zorunluluğunun sebebi de budur: Çünkü beyaz, teri en az belli eden renktir. Sporcuların "bembeyaz" olması, Viktorya dönemi görgü kurallarının yaşayan bir devamıdır.
Peki ya tribünler?
Farklı mı? Hayır. Tam tersine, o kurallar orada daha da rafineleşir.
Wimbledon'a gitmek bir davete gitmektir. Royal Box'ta Kraliyet Ailesi'nin bulunduğu bir gün, kravat gevşetmek ya da ceket çıkarmak neredeyse görgüsüzlükle eşdeğerdir.
Ama bu şıklık hiçbir zaman "gösterişli" olmaz.
Çünkü Wimbledon'da şıklığın da bir adabı vardır.
Bej, ekru, gri, keten, açık mavi… Yazlık İngiliz zarafetinin tonları.
Ve işte tam da bu yüzden, bej yalnızca bir renk değil, bir koddur.
Bej giymek, bu kuralları bilenlerin sessizce konuştuğu bir dildir.
"Ben buraya aidim" demenin en sade, en görgülü, en iddiasız hali.
Bugün Wimbledon, dünyanın en prestijli Grand Slam turnuvası olarak anılıyor. Ama hâlâ kimse burayı sadece tenis için izlemiyor.
Tenis var evet, ama esas mesele kuliste.
Kim hangi locada?
Hangi gözlükle?
Ceketin kalıbı Londra mı, Napoli mi?
Wimbledon'ın görünmeyen skor tabelası işte burada tutulur.
Ve belki de bu yüzden, Jannik Sinner bu yıl kupayı kaldırırken tribünlerde yine bej hakimdi. Sessiz bir güç, sakin bir zarafet.
Çünkü Wimbledon'da mesele hep aynı kalır:
Sadece kazanmak yetmez.
Nasıl durduğun, nasıl giyindiğin ve kiminle oturduğun da skora dahildir.
