Elektrikli Motosikletin Gecikmiş Doğuşu

Bambaşka iki tekerlek.

Giriş Tarihi: 30.03.2021 16:07

2020 yılının sonuna gelmişken, elektrikli motosikletlerin hâlâ uçuşa geçmemiş olması şaşırtıcı. Uçuşa geçmek derken, tabii ki mecazi anlamda… Elbet bir gün uçan modeller de çıkacaktır ancak şimdilik elimizde hızlı, gelişmiş, sürdürülebilir, kullanımı kolay ve neredeyse sessiz olanlar var. Bu özelliklerin hepsini, elektrikli motosikletlerin piyasaya geç çıkma nedenleri olarak da sıralayabiliriz. Malum, motosiklet kültüründe hâlâ benzinli motora
karşı güçlü bir bağlılık var. Motor ateşleme sesi, egzozun çıkardığı ritim, yaydığı koku, titreşim gibi esasen gereksiz detaylar, birçok motosikletin tercih edilme nedenlerinin başında geliyor.

Bununla birlikte, Instagram dostu, vintage ilhamlı, kişiye özel bir pazar olan elektrikli motosikletlerin çekiciliği son yıllarda giderek artıyor. Objektif ve önyargısız bir bakış açısıyla, elektrikli motosikletin tam olarak ne anlama geldiğini anlayabiliriz; tamamen farklı bir sürücü algısı ile iki tekerlekli sisteme yepyeni bir anlayış geliyor.

Geleneksel motor kültürünün ve maskülen duruşun belki en büyük temsilcisi HarleyDavidson'ın geçtiğimiz yaz yeni elektrikli modelini tanıtması, bir şeylerin değişmeye başladığının en büyük kanıtıydı. 158 kilometrelik menzili ve bir saatlik tam şarj süresiyle süper motor kategorisinde yerini alan Harley-Davidson LiveWire için şimdiden markanın en güzel tasarımlarından biri diyebiliriz.

Elektrikli motosiklet alanında on yıldan uzun süredir faaliyet gösteren California'lı Zero Motorcycles ise sürücünün farkında bile olmadığı detayları takip edebilen veri tabanı ve özelleştirilebilir gösterge paneli ile dünyanın ilk akıllı motosikleti olarak tanımlanan SR/F, yalın, şehir odaklı FX ve bu ikisi arasında kalan diğer altı modeliyle pazarın lideri konumunda. Zero, yaptığı yüklü yatırımlarla pazarın gelişimini desteklemeye devam ediyor.

Elektrikli motosikletlerin akıllı özellikleri, teknoloji takipçisi alıcıların dikkatini çeken özelliklerden. Çevreye duyarlı oluşları da bir başka büyük avantajları. Brooklyn merkezli bir start-up olan Tarform, eski İngiliz bisikletlerinin romantizmini atık ve emisyon sorunları olmadan sunmak isteyen bir web geliştiricisi tarafından kuruldu. Doğal materyalleri yaratıcı bir şekilde bir araya getiren Tarform, nihayetinde Luna'yı yarattı: Ananastan yapılmış 'deri' koltuklara, plastik yerine keten tohumu bazlı panellere ve toksik boyaların yerine uygulanmış yosun bazlı boyaya sahip, geri dönüştürülebilir ve biyolojik olarak parçalanabilir bir şehir motosikleti.

Luna'nın ilk görüşte insanı baştan çıkaran en etkileyici yanı ise vintage ile moderni çarpıcı bir şekilde birleştiren silueti. Şimdilik The Wild One'da Marlon Brando'nun sürdüğü model gibi bir ikon olmasa da bir gün kendi filminin yıldızı olma potansiyeli taşıyor.

BİZE ULAŞIN