Glasgow Rangers Asla Ölmemeli!
Acı haber, ajanslardan şu başlıkla geçmişti: “İskoç devi Glasgow Rangers, kayyuma devredildi.” Sahip olduğu 54 şampiyonlukla dünya rekoru kıran, dünyanın en büyük üç derbisinden birinin tarafı olan bu takım; gerçekten de, şu sıralar çok zor günler geçiriyor. Sevdalısı olduğu renkler ne olursa olsun, istisnasız her taraftar, Rangers’ın bu durumuna üzülmeli; zira bu “Güzel Oyun”, her geçen gün, ekonomik krizler nedeniyle büyüsünden çok şey kaybediyor...
Yazı GÖKHAN İLKER
49 milyon pount'luk borcu nedeniyle iflasın eşiğine gelerek kayyuma devredilen, İskoçya'nın son üç sezonunun şampiyonu Glasgow Rangers'a; İskoçya Premier League yönetimi tarafından da 10 puan silme cezası verildi ve mavi-beyazlı kulüp, ezeli rakibi Celtic'in gerisine düştü. Başkan Craig Wythe, cezadan sonra, "Bu takımın sahibi ve bir taraftarı olarak söyleyebilirim ki, böyle bir ceza ile karşılaşmak fazlasıyla acı verici. Bu zor günlerimizde, taraftarları, menajer Ally McCoist ve oyuncuların yanında olmaya davet ediyorum." diye konuştu. Rangers'ın efsane oyuncularından Richard Gough, konuya dair, "Avrupa, ilk büyük futbol iflasıyla karşı karşıya. Umarım, aklımızda hep en kötüsünü yaşattığımız senaryo gerçek olmaz ve bunun ardından, tekrar aydınlık günler gelir." ifadelerini kullandı. Bir başka Rangers efsanesi "Ulubatlı " Graeme Souness ise, endüstriyel futbolun getirdiği çok önemli bir başka noktaya dikkat çekti: "Bu, tam bir trajedi. Böyle köklü bir kulübün bu duruma düşürülmesi, kabul edilemez. İngiliz kulüplerinin de durumu hiç iyi değil. Hepsinin kaderi, sahiplerinin ellerinde. Roman Abramovich Chelsea'den, Şeyh Al Thani Manchester City'den elini çekerse, bu kulüplerin işi otomatik olarak biter."
Ekonomik kriz, çok daha önce kendini göstermeye başladı. Kulübün yaptığı büyük transferler ve karşılığında gelir elde edilememesi, yavaş yavaş iflasa zemin hazırladı. 2000 yılında, 12 milyon pount'luk rekor ücretle kulübe gelen Norveçli golcü Tore Andre Flo; Glasgow Rangers'ta, 53 maçta 29 gol atarak iyi bir performans sergiledi. Ancak İskoç ligi, Flo'yu açmamıştı ve İngiltere'ye dönmek istiyordu. Kasaptan et çıkmayacağını anlayan Rangers yönetimi, 2002 transfer sezonunun son günü, Flo'yu Sunderland'e sattı. Flo, Sunderland'e vardığında; satış ücreti, yakın arkadaşı golcü Marcus Stewart tarafından, ilk önce 10 milyon pount olarak açıklandı. Hemen arkasından, Flo, basına kendisi için 8,2 milyon pount ödendiğini söyledi. Ancak Sunderland, yaptığı açıklamada, ödenen paranın 6,75 milyon pount olduğunu belirtti. Rangers'ın son 10 yılında, bunun gibi çok örnek vardı ve ekonomik kriz, âdeta "Geliyorum!" diyordu.
Glasgow Rangers'ın bugün içine düştüğü kriz, ilk önce 2009 yılında, İskoçya'da yaşanan ekonomik resesyonla tavan yaptı. İskoçyalı çelik devi David Murray, 1988 yılında kulübü, altı milyon pount'a satın aldı. Girişken iş adamı Murray'ın başkanlığında kulüp, 15 şampiyonluk ve 26 kupa kazandı. 2008 yılında, ekonomi dergilerine göre; Murray'ın tam 720 milyon pount'luk bir serveti vardı. Ancak bir yıl sonra yaşanan ekonomik resesyonda, Murray, bu servetinin %78'ini kaybetti. 2009 yılında, başkanlığı, Alastair Johnston devraldı. 2011 yılında ise; büyük iş makineleri kiralama, güvenlik, tekstil ve emlak işlerinde büyüyen iş adamı Craig Wyhte'la görüşmelere başlandı. Bu sırada kulüp, tam anlamıyla batıyordu.
David Murray, daha önce bu batışı durdurabilmek için; naklen yayımlardan daha fazla kazanabilmek adına, kanlı bıçaklı düşmanları Celtic'e ortaklık bile önerdi. Ancak bu fikir, ütopik bulundu ve İskoçya Futbol Federasyonu'nu da rahatsız ettiği için, çok gelişemeden rafa kaldırıldı. Yeni başkan adayı Craig Wyhte, sıkı bir Rangers taraftarıydı. David Murray, görüşmelerin sonunda sahip olduğu hisselerin %85,3'ünü; Alastair Johnston ise, hisselerinin tamamını kulübün borçları yüzünden bir pount'a (Şaka değil, gerçekten sadece bir tekliğe!), Wyhte'a sattı. Satış sırasında, kulübün doğrudan 22 milyon pount borcu olduğu ortaya çıktı. Ama asıl fatura, daha büyüktü. Kulübün iştiraklerinin borcu da işin içine girince, toplam borç 55 milyon pount'a ulaşıyordu. 6 Mayıs 2011'de, kulüp ve özellikle büyük çoğunluğu Lloyds Bank'a olan borçları, resmen Wyhte Holding'e ait Wavetower adlı şirkete geçti. Wavetower Limited'in ilk işi ise, kulübün resmî adını The Rangers FC Group Limited olarak değiştirmek oldu.
Ancak Glasgow Rangers, ne yazık ki Craig Wyhte yönetiminde de bu finansal krizi aşmayı başaramadı. Diğer taraftan takım, Avrupa'da başarılı olamadığı için, naklen yayım geliri dâhil doğru dürüst hiçbir gelir elde edemiyordu. Son 10 yılda, Şampiyonlar Ligi ve UEFA'da gruplardan öte gidemeyen takım; sadece, 2010-2011 sezonunda Şampiyonlar Ligi'nde elendikten sonra katıldığı UEFA Avrupa Ligi'nde son 16'ya kaldı. Ancak 0-0 berabere biten ilk maçın ardından deplasmanda Rangers'ı 1-0 yenen PSV Eindhoven, çeyrek finale çıkan taraf oldu.
Sıkıntılı süreç, Kraliyet Gelirler İdaresi tarafından kulübün mahkemeye verilmesiyle doruğa çıktı. Gelirler idaresi, kulübün 2001 yılından beri bazı vergilerini ödemediğini ve ödenmesi gereken dokuz milyon pount'luk vergi borcu olduğunu açıkladı. Mahkeme, Glasgow Rangers'ın; toplamda 49 milyon pount'a ulaşan borcu yüzünden, 13 Şubat'ta, kayyuma devredilmesine karar verdi. Bir gün sonra ise, Kraliyet Gelirler İdaresi'nin itirazlarına rağmen; 139 yıllık Rangers, kulüp yönetim kurulunun da istediği Londra merkezli finans şirketi Duff and Phelps'e devredildi. Kulüp, emeklilik fonundan aldığı payla, futbolcu ve teknik kadronun maaşlarını ödedi. Ancak bu ödeme sonrası, Rangers'a yeni bir dava açıldı (Kulübün davayı kaybetmesi durumunda, borcun 80 milyon pount'u bulacağı tahmin ediliyor.). Kulüp, devirden sonra oynayacağı Kilmarnock maçında, saha görevlileri ve güvenliği sağlayan polislere ödenecek ücreti bile karşılayamıyordu. Bu nedenle, maçın oynanması bile tehlikeye girdi. Ancak Duff and Phelps yönetiminden aktarılan kaynak sonrası, sorun ortadan kalktı ve maç oynandı. Rangers, moralsiz çıktığı Kilmarnock maçını, evinde 1-0 kaybetti.
Duff and Phelps'in sözcüsü Paul Clark ise, başka bir tehlikeye dikkat çekiyor. Zira Clark, kulübün daha önce aldığı 24 milyon pount'luk kredinin nereye harcandığının da belli olmadığını açıkladı. Kayıp olan bu para; yani kredi, Craig Wythe'ın, kulübün hayatını idame ettirebilmesi için acil çözüm olarak, bilet firması Ticketus'tan kulübün 2017-2018 sezonuna kadar olan bilet satış gelirleri karşılığı alınmıştı. Eğer kulüp yönetimi 24 milyon pount'luk kredinin nereye kullanıldığını açıklayamazsa, yöneticileri de ciddi bir dava bekliyor. Şu anda Whyte, Rangers taraftarları tarafından, görüldüğü yerde protesto ediliyor. Wythe'ın taraftarın tepkisini çekmesinin bir diğer nedeni ise, kulübün alacaklıları arasında bulunması.
Yaşanan kriz, iki yıldır Glasgow Rangers'ın en fazla parlayan ismi olan Hırvat golcü Nikica Jelavic'in, devre arasında altı milyon pount'a Everton'a transfer olmasına da sebep oldu. Daha da acıklısı, devre arasında İsveç takımı GAIS'ten bedelsiz olarak transfer edilen Türk asıllı kanat oyuncusu Mervan Çelik'te sorun çıkması. Mervan'ın henüz 23 yaşından küçük olması nedeniyle kendilerine yaklaşık 240 bin pount tutarında bir yetiştirme tazminatı ödenmesi gerektiğini savunan GAIS Göteborg; Rangers'ın bu ödemeyi yapmaya yanaşmaması nedeniyle, konuyu FIFA'ya götürmeye hazırlanıyor. Yine otoritelere göre, GAIS'ın kazanması yüksek ihtimal. Tüm bunların üstüne, 19 Şubat'ta Celtic'in deplasmanda Hibernian'ı 5-0 mağlup ettiği maçta taraftarların açtığı pankart, ortalığı ayağa kaldırdı. Celtic taraftarları, maç devam ederken, üzerinde "Rangers Ölürken Biz Parti Veriyoruz." diye yazan bir pankart açtı. Ancak cevap, kısa zaman içinde, kulüp binası önünde toplanan Rangers taraftarlarından geldi: Rangerslı'lar, kulübün önünde, "Takımımız asla ölmeyecek!" yazılı yeni bir pankartla basının önüne çıktı.
Glasgow Rangers'ı, kurtuluş için "acı" bir reçete bekliyor. Büyük ihtimalle bu yaz, kulübün en değerli futbolcuları satılacak. Kalan futbolculara ve teknik kadroya ödenen ücretler, belirli ölçülerde azaltılacak. Ayrıca, kulüpte görev yapan birçok çalışanın ve profesyonelin görevine son verilecek. Daha kötüsü, transfer cezası alacak ya da mali açıdan transfer yapamayacak durumda olacak bir Rangers; bedelsiz transferler ve altyapıdan gelecek gençlerle ligi götürmeye çalışacak. Kulübe ilginin azalmasıyla, Rangers'ın önemli bir gelir kaybı da naklen yayım gelirlerinde olacak. Bu arada İskoç gazeteleri, kulübün bazı sponsorlarının başarısız bir tabloyla yan yana anılmamak için çekileceği yönünde haberler yayımlıyor. Sponsorların kulübü terk etmesi ise, zaten yolunda gitmeyen işleri daha da zorlaştıracak. Taraftarları korkutan bir diğer tehlike ise, kulübün maçlarını oynadığı Ibrox Park'ın satılma ihtimali. Böyle bir satışın kulüp üzerindeki olumsuz havayı daha da arttıracağını söylemek için, elbette, kâhin olmaya gerek yok!
Taraftarlar, kulübün başkanı Craig Wythe'den ne kadar nefret ediyorsa, takımın menajerliğini yapan ve futbolculuğunda Glasgow Rangers'ta 15 yıl oynayarak efsane mertebesine ulaşan Ally McCoist'ı ise o kadar seviyor. McCoist, bugünlerde belki de takımın geleceği için umutlu konuşan tek isim. Geçtiğimiz günlerde bir açıklama yapan McCoist, "Şu anda Rangers, belki de tarihinin en kötü günlerini geçiriyor. Evet, belki elimizden bazı oyuncuları çıkarmak zorunda kalacağız; ancak ben, bir yere gitmiyorum. Kalanlarla beraber, hep birlikte bu durumdan çıkmanın yollarını arayacağız ve kuşkusuz ki 140 yıl boyunca türlü zorluklarla boğuşmuş bu tarihî kulüp, bu zorluğun altından da kalkacak." diyerek, yüreklere bir nebze de olsun su serpmeye çalışıyor.
Aslında Glasgow Rangers'ın durumu, endüstriyel futbolun; futbolu, kulüpleri, oyuncuları ve taraftarların güzel oyun keyfini nasıl kaçırabileceğinin bir habercisi. Bir para babasının sahibi olduğu ve kulübü sıradan yatırımlardan biri olarak gören patronların elinde futbolun ne hâle gelebileceğini göstermesi açısından, Rangers örneği, okullarda ders olarak bile okutulabilir. Şimdilik, futbolu seven ve adam gibi bir "Old Firm" keyfi yaşamak isteyen herkesin Rangers'ın durumu kurtarmasını dilemekten başka yapabileceği bir şey yok.