Neo-Naziler Futbola Yeni Tehdit

Futbolda ırkçılık, uzun süredir gündemde. Ancak son dönemde, Neo-Nazilerin yeşil sahalara sızması, daha çok konuşuluyor. Şimdiye kadar büyük maçlarda ortaya çıkmaya pek fazla cesaret edemeyen bu ırkçı grup, sınırları zorlamaktan geri kalmıyor; sağduyunun hâkim olmadığı ortamlarda, sesleri duyulabiliyor. Alman polisi, şimdilik kendi çapındaki bu ırkçı hareketlerin önünü almak için, fazladan mesaiye başladı bile ama durum, sanki her geçen gün kötüye gidiyor...

Giriş Tarihi: 17.04.2012 15:16 Güncelleme Tarihi: 17.04.2012 15:23

Yazı GÖKHAN İLKER

Almanya'da, 2000-2006 yılları arasında gerçekleşen, sekiz Türk ve bir Yunan dönerci cinayeti, şimdiye kadar aydınlatılamamıştı. 2008 yılında, Ludwigshafen'de apartmanları yakılan dokuz Türk'ün hayatını kaybettiği olay da, raporlara kaza olarak geçmişti. Geçtiğimiz Kasım ayı başında, Alman polisi; Thüringen eyaletinin Eisenach kentinde yanmış hâlde bulunan bir karavanda, Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt adlı şahısların cesetleriyle karşılaştı. Yapılan detaylı araştırmada, karavanda, 2007 yılında öldürülen polis memuru Michaela K. ile olayda yaralanan diğer bir polisin beylik tabancaları ve bazı eşyaları bulundu. Polis, banka soyguncusu olduğundan şüphelenilen şahısların, karavanda intihar ettiklerini açıkladı. Savcılık, ölü bulunan kişilerin Zwickau kentindeki evlerinde yapılan aramada, Çek yapımı "Ceska" tipi tabanca buldu. Silahın dönerci cinayetlerinde kullanılan silah olduğunun tespit edilmesi ise, soruşturmanın seyrini değiştirdi.

Olayla ilgili gözaltına alınan 36 yaşındaki Beate Z. adlı kadının ve ölü bulunan Uwe Böhnhardt ile Uwe Mundlos'un; 1990'lı yıllarda, aşırı sağcı çevrelerle bağlantısının olduğu ortaya çıktı. Polis; Beazte Z.'nin, kanıtları yok etmek için, karavanı ateşe verdiğini saptadı. Savcılık, kadın hakkında; adam öldürme, adam öldürmeye teşebbüs, kundaklama ve aşırı sağcı terör örgütü üyesi olmak suçlarından soruşturma başlattı. Alman Neue Rhein Zeitung gazetesinde yer alan habere göre; bu grubun, 2004 yılında Türklerin yoğun bir şekilde yaşadığı Keupstrasse'de 22 kişinin yaralanmasına yol açan bombalı saldırı ile bağlantıları olduğundan şüpheleniliyor. Ludwigshafen'deki yangının da, yine aynı grubun işi olduğu belirtiliyor. İşin adli tarafı, soruşturulmaya devam ediliyor. Bizi ilgilendiren boyutu ise, yeni gündeme geldi. Nasyonal Sosyalist (NSU) grubun yer altı hücresi olduğu tespit edilen ve ölü ele geçirilen Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhard adlı iki Neo-Nazi'nin; Almanya'nın doğusunda yaşadıkları, Zwickau şehrinin 5. ligde mücadele eden takımı FSV Zwickau'nun maçlarına gittikleri belirlendi. Olayı araştıran Karlsruhe Federal Savcılığı, soruşturmayı bu kez, stadyum özelinde genişletti.

Savcılığı yeşil sahalara yönlendiren, sadece, ırkçı grubun sık sık maça gitmesi değildi; bu yönlenmede, FSV Zwickau taraftarlarının, olayın ardından oynanan Erzgebirge Aue II maçında, yaşa dışı terör örgütü NSU lehine tezahürat yapmaları da etkiliydi. Taraftarlar, ayrıca, Norveç'i kana bulayıp 77 kişiyi öldüren İslam ve yabancı düşmanı Anders Behring Breivik lehine de tezahürat yapmıştı. Irkçı sloganların, sadece takım taraftarlarından değil; aynı zamanda bazı futbolcular tarafından soyunma odasında da atıldığı iddiaları ise, bir anda ortalığı karıştırdı. Olayı araştıran polis, FSV Zwickau takımının kazandığı maç sonrası, futbolculardan bazılarının Hitler yanlısı "Sieg Heil" sloganı attığını belirledi. Maçtan sonra basına konuşan FSV Zwickau Başkanı Gerhard Neef, olaya karışanların tespit edildiğini ve bu futbolcuları cezalandıracaklarını açıkladı. Kuzeydoğu Almanya Futbol Federasyonu Yöneticisi Holger Fuchs ise, gelişmelerle ilgili, "Takıma ve futbolculara karşı verilecek cezalar için, hakemin ve gözlemcinin raporunu bekliyoruz." dedi. Bu arada, FSV Zwickau taraftarlarının, Alman liglerindeki en ırkçı taraftar gruplarından olan Dynamo Dresdenlilerle yakın ilişki içinde oldukları da tespit edildi.

Karlsruhe Federal Savcılığı, soruşturmayı, bu aşamadan sonra daha da genişletti ve ortaya daha vahim sonuçlar çıktı. Örneğin; 2006 yılında, Leipzig'de oynanan bazı maçlarda, taraftarların, kanunla yasaklanan Nazizm'in simgesi olan "Gamalı Haç" bayraklarıyla tribün şovu yaptığı belirlendi. 2007 yılındaki bir başka maçta ise, Neonazilerin ırkçı broşürler hazırlayıp, maça gelen taraftarlara dağıttıkları tespit edildi. Broşürlerdeki en ilginç nokta, rakibe atfen, "Sizi de Dresden (Toplama kampları ile ünlü.)'e göndereceğiz." notunun yazılı olmasıydı. Bu arada polis, aşırı sağcı Milliyetçi Demokratik Parti (NPD)'nin, maçların oynanacağı stat önlerine gelerek kendi propagandalarını yaptığını da tespit etti. Neo-Nazilerin eylemleri, sadece tribünlerle kısıtlı değildi. 2009 yılında, Roter Stern Leipzig takımının maçında; 50 Neo-Nazi sahaya dalıp, sopalarla, rakip futbolcu ve taraftarlara saldırmıştı. Önlerine çıkan taraftar ve futbolculara saldıran Neo-Naziler, küfür ve sloganlar atarken, hakem oyunu durdurdu. Saksonya polis yetkilileri, olayın ardından, biri futbolcu üç kişinin yaralandığını bildirdi. Leipzig şehrinin taraftarları, 2007 yılında, Erzgebirge Aue II ile oynanan Saksonya Kupası maçını da cehenneme çevirmişti: Lokomotive Leipzig'in maçı 3-0 kaybetmesi üzerine çılgına dönen taraftarlar, attıkları Nazi sloganları nedeniyle kendilerini uyarmaya çalışan polisleri hedef aldı. Yaklaşık 800 taraftar, 300 polise saldırdı. Saldırılarda, polislerden bazıları, havaya ateş açmak zorunda kaldı. Olaylarda, 39 polis yaralandı, 21 polis aracı kullanılamaz hâle geldi.

Almanya Futbol Federasyonu Başkanı Theo Zwanziger, olaylardan sonra yaptığı açıklamada; "Güvenlik yoksa, artık maç oynamayacak!" diyerek, sert bir mesaj verdi. Ancak daha bu maçın travması atlatılamamışken; sekiz ay sonra, Lokomotive Leipzig taraftarları, kendileri gibi tribünlerinde birçok Neo-Nazi'yi barındıran ezeli rakipleri Dynamo Dresden'le oynanan maçta, ortalığı birbirine kattı. Karşılaşma öncesinden başlayan gerginlik, maçı Dynamo Dresden'in 2-0 kazanmasıyla iyice arttı. Olayların ardından, polis, 229 holiganı gözaltına aldı. İlginç nokta, çatışma sırasında, taraftarların Yahudiler aleyhine bağırması ve sık sık birbirlerine Nazi selamı vermesiydi. Almanya Futbol Federasyonu (DFB)'nun olayları incelemek üzere Dresden'e gönderdiği heyet; Saksonya Futbol Federasyonu (SFV) yetkilileri, emniyet ve yerel yetkililerle görüştü. Görüşmelerin sonunda hazırlanan rapor doğrultusunda, Saksonya'da; "kritik" maçlardaki polis sayısı, arama noktası ve güvenlik önlemleri arttırıldı.

Deustche Welle gazetesi; olaylarla ilgili, geçtiğimiz Kasım ayında, "Neonaziler Futbola Sızıyor" başlıklı bir makale yayımladı. Makalede adı geçen, "Sağ Açıktan Hücum – Neo-Naziler Futbolu Nasıl Kötüye Kullanıyor?" adlı kitabın yazarı Ronny Blaschke; ırkçı gruplarla ilgili şöyle bir yorumda bulundu: "Futbol turnuvası dendi mi, herkes sahnede. Başbakan, futbol federasyonu başkanı ile yan yana oturuyor. Herkes, futbolu kendi çıkarı için kullanmak istiyor; zira bu sporun, ülkede 20-30 milyon seyircisi var. Neo-Naziler de bu yüzden futbolu kullanıyor ve bu, onlar açısından gayet anlaşılabilir bir şey." Gazeteye Neo-Nazi yapılanmasını anlatan Blaschke, ayrıca, "Futbol taraftarlarından, sık sık aşırı sağcı Nasyonal Demokrat Parti'nin söylemlerini andıran ifadeler duydum. Onur, birlik, anavatan, sadakat... Bu da, aşırı sağcıların, bu ortamlarda kendi ideolojilerine yandaş bulmalarını kolaylaştırabilen bir etken." diyor ve yandaş bulmak adına, ırkçıların, genç takım antrenörü ya da hakem olarak görev aldıklarını anlatıyor.

Tüm bunlar yaşanırken, yeşil sahalar, komik olaylara da sahne olmuyor değil. Örneğin; iki yıl önce, St. Pauli'nin Türk asıllı futbolcusu Deniz Naki, tribünlerinde Neo-Nazilerin etkin olduğu Hansa Rostock'a karşı attığı bir gol sonrası, tribüne gidip boğaz kesme hareketi yapmış ve bunun üzerine üç maç ceza almıştı. 9 Kasım 2011'de oynanan maçta; Almanya Futbol Federasyonu, karşılaşmanın gözlemcisinin raporu doğrultusunda, Hansa Rostock deplasmanındaki St. Pauli taraftarlarının "Nazi" diye tezahürat yaptığına hükmetti ve kulübe 20 bin avro para cezası verdi. Kulüp yöneticileri ise, karara itiraz etti ve maç videolarından; seyircilerin, "Nazi" değil, "Deniz Naki" diye bağırdığını kanıtladı. Bunun üzerine federasyon, cezayı, 8.000 avroya indirdi. Bunun sebebi olarak da, taraftarın, bayrakları ve flamaları tribünde ateşe vermesi olarak gösterdi.

Neo-Nazilerle ilgili son gelişme ise, daha birkaç ay önce İngiltere'de yaşandı. Arsenal'in Hollandalı golcüsü Robin Van Persie'nin gol sevinci, ülkede günlerce tartışıldı. Arsenal'in deplasmanda Chelsea'yi 5-3 mağlup ettiği karşılaşmada, takımı adına üç gole imza atan Persie'nin üstün performansının yanı sıra, dördüncü gol sonrası yaptığı sevinç çok dikkat çekti. John Terry'nin hatasında topla buluşan ve kaleci Cech'i çalımlayıp golü atan Persie, elini omzuna götürüp Nazi selamına benzeyen bir hareket yaptı. Gazeteler ve birçok taraftar, Persie'nin Nazi selamı verdiğini iddia etti. Hollandalı yıldız ise; "Benim gol sevincim, sadece omuz fırçalamaktan başka bir şey değildi. Farklı bir şey düşünmek aptallıktır." sözleri ile kendisini savundu ve Nazi selamı verdiğine dair iddiaların saçmalık olduğunu söyledi (Hollanda, beş yıl süreyle Hitler'in işgaline uğramış ve birçok acı yaşamıştı. Hollanda'da, Nazi hayranları olduğu biliniyor.).

2005-2007 arasında, FC Sachsen Leipzig'in Nijeryalı orta saha oyuncusu Adebowale Ogungbure'ye yönelik sürekli "Niger-Zenci" diyerek hakaret eden taraftarlar; bununla da yetinmeyip, maymun sesleri çıkardı. Bir taraftar da üzerine tükürdü. Bu duruma çok sinirlenen Ogungbure; tribünlerin önüne gidip, bir eliyle Nazi selam vererek, diğer eliyle de sus işareti yaptı. Ogungbure, bu nedenle Alman polisi tarafından tutuklandı; ancak, 24 saat sonra serbest bırakıldı. Futbolcu, olaydan sonra, "Oynadığımız maçların yarısında ırkçı sataşmalara maruz kalıyorum. Ama bu son tükürme olayı, artık bu işin son raddesiydi. Almanya'da, kimsenin bir köpek ya da kedinin üstüne tükürdüğünü görmedim. Öyleyse neden benim üstüme tükürülüyor?" dedi. Soruşturma, savcının Nijeryalı oyuncunun niyetinin kendisine yapılan ırkçı saldırılara karşı bir protesto çabası olduğuna kanaat getirdi ve dosya böylece kapandı.

Nazi selamı yüzünden ceza alan bir başka isim ise, bir dönem Galatasaray'da da oynayan Çek futbolcu Pavel Horvath. Çek futbol federasyonu, Sparta Prag'ın V. Zizkov'la oynadığı ve 4-1 kazandığı maçtan sonra Nazi selamı yapan Horvath'ı, 10 bin dolar para cezasına çarptırmıştı. Disiplin Komitesi Başkanı Alexander Karolyi, olayla ilgili, "Gözlemcilerin fikrini beklemiştik ve ne yazık ki Horvath, Nazi selamı yapmış. Bu, kabul edilemez bir durum." şeklinde açıklama yapmıştı. Bu gibi örnekleri çoğaltırsak; birkaç yıl önce, solcuların ağırlıkta olduğu As Roma tribünlerinde, gamalı haçlı bayraklar açılması, bütün İtalya'yı şoka sokmuştu. 2007 yılında, Glasgow Rangers taraftarlarının Hapoel Tel Aviv maçında Nazi selamı verdikleri iddiası da UEFA tarafından soruşturulmuş ama bir karar verilmemişti. Geçen yıl, ırkçılığı tescilli Paolo Di Canio'nun eski takımı Lazio'da oynayan Mauro Zarate'nin, cezası nedeniyle tribünden izlediği Bari maçında taraftarlarla birlikte Nazi selamı vermesi ise yeni bir skandala yol açmıştı. Zarate kendini, "Ben Nazi selamı değil, ona çok benzeyen Roma selamı verdim." diyerek kurtarabilmişti.

Futbol ve Neo-Naziler birlikteliğine yönelik son olaylardan biri, İspanya'da yaşandı. 20 Nisan 2011'de, Barcelona-Real Madrid arasında Mestalla Stadı'nda oynanan Kral Kupası finalinde; Real Madrid taraftarlarının açtığı pankartın şifresinin çözülmesi, İspanya'da gündeme bomba gibi düştü. Üzerinde Almanlara özgü fontla "Happy Birthday 18" yazması, ilk başta oldukça masum görünüyordu. Bu yüzden pankart, tribünlerde yarım saat boyunca asılı kaldı. Fakat pankartın içerdiği şifre fark edilince, apar topa kaldırıldı. 20 Nisan, aynı zamanda, milyonlarca insanın katili Adolf Hitler'in doğum günüydü. "18" ise, Real Madridli 18 sırt numaralı Raul Albiol'u değil; alfabenin birinci harfi "A"yı ve sekizinci harfi "H"yi temsil ediyordu. Pankartı açan Ultra Sur Grubu'nun mensupları ise, sadece bu pankartla değil, maç boyunca Nazi selamı yaparak tepki çekti. Yaşananlara tepki gösteren Katalan medyası, Real Madrid'in bu gruba fazla tolerans tanıdığını ve suçun Madrid ekibinin yöneticilerinde olduğunu öne sürdü.

BİZE ULAŞIN