Milano’dan İstanbul’a: Marco Baldassari ile İtalyan Stiline Yolculuk
İtalyan stilinin özü zarafette, ama onun ruhu sadelikte saklı. Esquire, Eleventy’nin kurucu ortağı Marco Baldassari ile Milano’nun şıklığından İstanbul’un yaz gardırobuna uzanan bir sohbet için buluştu.
05 Ağustos 2025
Fotoğraf: Kutup Dalgakıran Röportaj: Zeynep Dallı
Marco Baldassari için stil, bir kimlikten çok bir yaşam biçimi. Onun dünyasında moda, ancak işlevsellik, zarafet ve kişisel konforla birleştiğinde anlam kazanıyor. Esquire olarak, klasik İtalyan stilini modern dünyaya adapte eden Eleventy markasının kurucusu Baldassari ile bir araya geldik; ketenin gücünden İstanbul'un yazlık silüetine, "fazla uğraşmamış ama çok şık" olmanın sırlarını konuştuk. Sade ama gösterişli, fonksiyonel ama duygusal bu stil evrenine adım atarken, Baldassari'nin moda ve gastronomiyi birleştirdiği yeni İstanbul mağazasına da uğramayı unutmadık.
İtalyan olmak sizin için sadece bir kimlik değil, adeta bir duruş gibi. Sizce birinin stilinde "İtalyan" olduğunu hemen belli eden o ince detay nedir? Ben Milanoluyum ve Milanolu stil her zaman sadelik, zarafet ve detaylara gösterilen özenle tanımlanır. Birinin İtalyan olduğunu, terzilikle rahat özgüveni zahmetsizce bir araya getirme biçiminden anlayabilirsiniz.
Dünya erkek modası sık sık "İtalyan stili"nden ilham alıyor. Sizce bu stil zamansız mı, yoksa her sezon yeniden mi tanımlanıyor? İtalyan stili kesinlikle zamansız. Ancak sürekli bir yenilenme hali içinde evrilir. Kumaşların incelikle geliştirilmesi, sürdürülebilirliğe duyulan arayış ve modern silüetlerin gelenekle harmanlanması onu her daim güncel tutar.
İtalyan erkeklerinin stilinde her zaman o "fazla uğraşmamış ama çok şık" havası vardır. Sizce bu doğal bir özgüven mi, yoksa öğrenilebilir bir alışkanlık mı? Türk erkekleri bu yaklaşımdan ne alabilir? İkisi birden. İtalya'da bu kültür küçük yaşta başlar; stil bizde bir yaşam biçimi gibi içselleştirilir. Zamanla da içgüdüsel hale gelir. Türk erkekleri ise bu yaklaşımı "rahat zarafet" üzerinden benimseyebilir: kaliteli kumaşlara öncelik vererek, amacına hizmet eden parçaların verdiği doğal özgüveni taşımakla başlayabilirler.
Eleventy'nin tarzı klasik İtalyan stilini sade bir modernlikle buluşturuyor. Bu dili oluştururken en çok neye odaklandınız? Fonksiyonellik, çok yönlülük ve sürdürülebilirlik bizim temel yapı taşlarımız. Ama hepsinden öte, kusursuz kaliteye odaklandık -zamanla gelişen, kişiye eşlik eden ve onunla birlikte evrilen ürünler yaratmak istedik. Amacımız; ulaşılabilir ama rafine, sade ama duygusal bir gardırop yaratmaktı.
Yaz aylarında "İtalyan gibi giyinmek" isteyen biri nelere dikkat etmeli? Kumaş mı, renk mi, kesim mi öncelikli olmalı? Her şey kumaşla başlar -özellikle de ketenle. Ardından renk paleti gelir: ışığı yansıtan ve sıcak havalarda ferahlık hissi veren doğal, nötr tonlar. Kesim ise rahat ama dik duruşlu olmalı. Yazlık İtalyan stili, konforu koruyarak zarif görünmeyi esas alır.
Tatile çıkarken şıklığını korumak isteyen erkeklere ne önerirsiniz? Bavulda mutlaka olması gereken üç parça nedir? Yumuşak dokulu, yapılandırılmamış bir jersey ceket. Modern kesimli bir polo yaka tişört. Ve konforla terziliği buluşturan jogger tarzı pantolonlar. Bu üç parça sizi deniz kenarındaki kahvaltıdan çatı katında içilen akşam kokteyline kadar taşıyabilir.
Türk erkeklerine "şunu daha çok giyin, şunu daha az" diyecek olsanız öneriniz ne olurdu? Daha çok doğal kumaş giyinmelerini öneririm: keten ve pamuk gibi. Bu kumaşlar nefes alır, hareket eder ve tarzınıza zarif bir dokunuş katar. Sentetiklerden ise mümkün olduğunca uzak durmalarını tavsiye ederim. Pratik görünebilirler ama hem konforu hem şıklığı gölgede bırakırlar.
Eleventy, gösterişsiz bir zarafeti temsil ediyor. Bu sadeliği korurken koleksiyonlara heyecan katmayı nasıl başarıyorsunuz? İnce ama beklenmedik detaylarla oynuyoruz: yeni bir kumaş dokusu, rafine bir kordon detayı, hafifçe güncellenmiş bir silüet… Renkler de önemli. Her sezon DNA'mıza sadık kalarak yepyeni ama uyumlu bir palet sunuyoruz.
Yeni sezon koleksiyonunuzu tasarlarken sizi bu yaz en çok ne etkiledi? İlham kaynağınız neydi? Bu sezonun ilham kaynağı Eleventy Beach Club oldu. Hafif kumaşlar, denizci detayları, halat gibi dokular, ince çizgili örmeler ve yaz desenleri... Zanaatkarlığa sadık, ama rahat bir şıklık evreni.
Şu sıralar gardırobunuzda en sık giydiğiniz parça hangisi? Ve "moda günahı" diyebileceğiniz, ama vazgeçemediğiniz bir alışkanlığınız var mı? Son zamanlarda dört düğmeli polo tişörtleri neredeyse her gün giyiyorum. Çok yönlü, modern ve kat kat giyime uygun. "Stil günahım" mı? Belki günah değil ama rahatlıktan asla vazgeçmem. Modaya değil, konfora öncelik veririm.
İlk Eleventy flagship mağazanızı İstanbul'da açtınız ve içinde bir de Eleventy Café var. Moda ve gastronomiyi bir araya getirme fikri nasıl doğdu? Bu ikili sizin için ne ifade ediyor? Türkiye'deki Eleventy Café, bu tür bir hizmet sunduğumuz ilk mağazamız oldu. Michelin yıldızlı Şef Berton'la birlikte hayata geçirdik. Sağlık ve lezzet dengesini gözeten tatlı-tuzlu atıştırmalıklar servis ediyoruz. Menüsünden kullanılan materyallere kadar her detay, markamızın zarafet, iyi yaşam ve farkındalık değerlerini yansıtıyor. Moda ve gastronomi, İtalyan yaşam biçiminin iki farklı ama aynı derecede duygusal yansıması. Kalite, ritüeller ve duyulara hitap eden deneyimler… Eleventy Café ile insanların bizim dünyamıza sadece giyinerek değil, tadarak ve hissederek de dahil olmasını istedik.
Son olarak… İstanbul bir erkek olsaydı, yazın ne giyerdi? Sıcak toprak tonlarında, rahat kesimli bir keten takım elbise. Hafif, pamuklu ve yakası biraz açık bir gömlek. Altına da süet mokasenler. Hem zarif hem ulaşılabilir görünürdü -tıpkı İstanbul gibi: canlı, köklü ve zarafetiyle dikkat çeken bir şehir.
