Madrid’de doğdu, Schalkeli oldu! - Raul
İki yıllık Bundesliga macerasının sonuna gelen Raul; veda günü gelip çattığında, eşi ve beş çocuğuyla, Schalke 04’ün mabedi Veltins Arena’da dakikalarca ayakta alkışlandı. Bu veda sırasında, ortaya, unutulmayacak fotoğraf kareleri çıktı. Dile kolay, 16 yıl hizmet ettiği Real Madrid’de bile, kendisine böyle bir uğurlama yapılmamıştı. “Ceza Sahasının Efendisi”, kuşkusuz, artık Schalkeli Raul olarak hatırlanacaktı; zira taraftarlar o kadar üzgündü ki, sanki giden usta bir gol ayağı değil, çocukları ya da ailelerinden biriydi...
16 Ağustos 2012
Yazı GÖKHAN İLKER
Raul ya da tam adıyla Raul Gonzalez Blanco... Real Madrid'in efsanesi oldu ama kraliyetin halkçı rakibi Atletico Madrid'de yetişti. Topla buluştuğu ilk takım, Madrid'in güneyinde bulunan, işçi ailelerin yaşadığı Villaverde'deki San Cristobal de los Angeles oldu. 1977 yılında doğan Raul, tam 10 yaşındayken futbola başladı. Üç yıl oynadıktan sonraysa, kendisini keşfeden Atletico Madrid'in altyapısına geçti. Ancak minik Raul ve arkadaşlarının kaderi, "Deli" lakaplı kulüp başkanı Jesus Gil'in iki dudağının arasından çıkan bir sözle değişti. Artan maliyetleri bahane eden Gil, böylece kulüpten; César Luis Menotti, Ron Atkinson, Javier Clemente , Tomislav Ivic, Francisco Maturana, Alfio Basile ve Luis Aragones gibi isimleri kovmuş oldu. Ardından da, yine tasarruf bahanesiyle, Atletico Madrid'in gençlik akademisini kapattı. Raul efsanesi ise, doğacağı Real Madrid'e yol aldı.
Raul'un Real Madrid'deki başarılarını biliyorsunuz. Alfredo Di Stefano'dan bile daha çok maç oynayıp, daha fazla gol attı. Şampiyonlar Ligi'nin, hâlâ en golcü ismi. İspanyol Millî Takımı'ndaki rekoru da, daha yeni, David Villa tarafından kırıldı. Takımla 18 yıl boyunca o kadar özdeşleşti ki, Real Madrid'den bahsedildiğinde; takım, çoğu zaman "Raul Madrid" diye anılıyordu. Bununla birlikte, beyefendiydi, çok sesi çıkmıyordu; fakat takım üzerinde, gözle görülür bir etkisi vardı. Zira Madrid basınının aykırı kalemlerine göre; medyada "3F (Fernando Hierro, Fernando Morientes, Fernando Redondo) Operasyonları" diye adlandırılan futbolcu ayrılıklarının ardında, Raul ve arkadaşları bulunuyordu. Ancak o, tribünlerin sevgilisi olmasının yanı sıra; sakin, beyefendi ve mesafeli kişiliği sayesinde, kendisine tavır alanlara karşı her zaman üstünlük kurabiliyordu.
Kişiliğiyle ilgili birçok tespitten biri de, "7" numaraya olan tutkusuydu. Schalke'de ve İspanya Millî Takımı'nda da, formasında, "7"den başka numara taşımadı. Bir diğer nişanesi ise, gol sevinciydi. Hatırlayacağınız üzere, Raul'un gol sevinci, klasikler arasında yerini aldı. Zira bu zayıf ve esmer adam, attığı her golden sonra, sol elindeki alyansını öpüyor; yani bir anlamda, kendisine beş çocuk veren ve deli gibi âşık olduğu karısı Mamen Sanz'ı onurlandırıyor.
Tekrar Real Madrid'e dönersek; aslında sonun başlangıcı, İnter'i iki kez şampiyon yapıp, daha sonra da takıma Şampiyonlar Ligi kupasını kazandıran Portekizli teknik direktör Jose Mourinho'nun Madrid'e geleceğinin duyulmasıyla oldu. Egosunu her hâliyle gözler önüne seren Mourinho; takıma gelir gelmez, ilk iş olarak, ileride önünü kesebilecek isimlerle yollarını ayırdı. Önce Guti, yaşlandığı için, Beşiktaş'ın yolunu tuttu. Raul için, daha erkendi ve ona özel bir operasyon yapıldı. Gazete haberleri ve yorumlarla gözden düşürülen Raul, kısa sürede, sevgilisi olduğu taraftarlar tarafından da istenmeyen adam ilan edildi. 2009-2010 sezonunun sonuna doğru, Marca Gazetesi'nin yaptığı ankette; kaptan Raul, taraftarın %51'i tarafından, artık takımda görülmek istenmiyordu.
Yumuşak huyluydu; ama uysal koyun da değildi. Kontrat yenileme sırasında, para pazarlığı bile yapmadığı; hatta ömür boyu sözleşme önerdiği sevgilisi Real Madrid'den, bir Temmuz akşamı ayrıldı. 28 Temmuz'da Schalke 04'e geldiğinde, çok büyük bir çöküntü yaşadığı ve hiç yurt dışı deneyimi olmadığı için, başarılı olamayacağı yazılıyordu. Geleceğine kendisi bile inanmayan teknik direktör Felix Magath, takımının, onun yol göstericiliğine ihtiyacı olduğunu söylüyordu. Raul hayranı Magath'a göre; Bundesliga'ya, ondan daha iyisi gelmedi. Akıllı bir iş yaparak, onu; AC Milan'da forma şansı az olan, kafa gollerinin adamı, "Uçan Hollandalı" Klaas-Jan Huntelaar'la yan yana oynattılar. Ancak İspanyol oyuncu, lige, sessiz başladı. 5 Kasım 2010'daki St. Pauli maçında, Bayern Münih karşısındaki başarısını tekrarlayarak, bir gol attı. Ardından, 20 Kasım'da Werder Bremen'i 4-0 yendikleri maçta hat-trick yapıp, "Gol Makinesi" olduğu tekrar hatırlattı. Köln maçında, ikinci hat-trick'ine imza attı. Schalkeli taraftarların onu gönüllerine yazmasına ise, yine Bayern Münih'e attığı bir gol sebep oldu (Almanya Kupası yarı finalinde, Alianz Arena'daki 70 bin Bayern Münihli'nin önünde oynanan tek ayaklı maça, 15. dakikada attığı gol ve yine öptüğü alyansıyla damga vurdu, Raul.). Bu arada, Schalke Şampiyonlar Ligi'nde de sessiz sedasız ilerlemesini sürdürüyor, Raul de gollerine devam ediyordu. Zira o, grup ve eleme maçlarında attığı gollerle, toplamda gol sayısını 73'e çıkardı; turnuva tarihinin 70 golle en golcü ismi olan Milanlı Filippo Inzaghi'yi geride bırakarak, tarihe geçti.
İspanyol futbolcunun Gelsenkirchen'deki 2012 performansı, oldukça esaslıydı. Kritik maçlarda takımı sırtlayan bu sessiz adama, taraftar, sevgisini her maçta belli ediyordu. 19 Kasım 2011'de, kendisinin iki gol ve bir asist yaptığı 4-0'lık Nuremberg maçında sakatlanan Benedikt Höwedes'in yerine, takım kaptanı oldu. Werder Bremen'e karşı 17 Aralık 2011'de 5-0 kazandıkları maçta ise, üçüncü hat-trick'ini yaptı. Bu arada, UEFA Avrupa Ligi'nde çeyrek finale kadar geldiler ama final oynayan Atletic Bilbao'ya, iki maçta da boyun eğdiler. Raul, bu iki maçta, Schalke'nin attığı dört golün üçüne imza attı. 5 Nisan'da oynanan ikinci maçta attığı gol; Real Madrid, Schalke ve millî takım kariyerindeki 400. resmî gol olarak kayda geçti. Bilbao'ya giderken, kendisini havaalanında karşılayan ve iki yıl önce "Gitsin." diyen Madridli taraftarlar, "Sen her zaman Real Madrid'in '7' numarasısın." diye pankart bile açtı. Sezon içinde, üç cephede oynadığı 47 maçta, 21 gol atmıştı. Schalke ise, aldığı 20 galibiyet sayesinde, Bundesliga üçüncüsü olarak Şampiyonlar Ligi'ne direkt katılmayı başardı.
Her rüyanın bir sonu vardı. 19 Nisan 2012'de, kulüpte düzenlenen basın toplantısında, "Artık geleceğim Avrupa'da değil." diyerek ayrılacağını açıkladı. Kararında, Schalke'den kazandığı yıllık ücretin, yedi milyon avrodan dört milyon avroya düşürülmek istemesi de etkili oldu. Taraftarlar, sosyal medyada, kalması için bir kampanya bile başlattı. Schalke efsanelerinden Klaus Fischer, Raul gibi sahada her şeyini veren karakterli bir ismin, ne olursa olsun takımda tutulması gerektiğini açıkladı. Teknik direktör Huub Stevens ise, "Kalıp kalmamak, tamamen onun arzusuna bağlı. Ne isterse, o olacak." diyerek, kapıyı ardına kadar açık bıraktı.
Gitmeye kesin karar verdiği ortaya çıkınca, Schalke 04 yönetimi, Real Madrid'in bile yapmadığı bir hareketi yaparak; "7" numaralı formayı müzeye kaldıracaklarını açıkladı. Schalke'nin efsane isimleri, Olaf Thon ve Ingo Anderbrügge, bu karara karşı çıktı ama yönetim geri adım atmadı. Raul için Veltins Arena'da düzenlenen veda töreni, inanılmazdı. 60 binden fazla taraftar; adını haykırıyor, pankartlar açıyor ve Raul maskeleri takıyordu. Ailelerinden birine seslendikleri o kadar belliydi ki, Raul de böyle hissettiği için; törene, "7" numaralı formasının bir örneğinden giyen beş çocuğuyla katıldı. Tribünlerden sahaya akan sevgi seli ise, sonunda Raul'ü ağlattı. Ünlü futbolcu, hislerini, "İki sezon boyunca, Schalke, benim yuvam gibiydi. Burada, hep evimde gibi hissettim. Benim için güzel bir deneyim oldu ve şimdi farklı şartlar altında futbol oynamaya devam edeceğim. Yüksek seviyede futbol oynayacağım son maç, Werder Bremen maçı olacak ve ardından, kalbim bir ömür Mavi Beyazlılar için atacak." diyerek, ifade etti.
Bu arada, ünlü futbolcunun yükselen grafiği, İspanya Millî Takımı Teknik Direktörü Vicente Del Bosque'nin de dikkatini çekti. Zira Del Bosque, "Raul'u kadroya alabilirim." diye yeşil ışık yaktı. Ama açıklanan EURO 2012 kadrosunda, o yoktu. 12 Mayıs 2012'de ise, ajanslara önce flaş haber, sonra da fotoğrafları düştü. Haberler; Raul'un, 2012-2013 sezonunu, Katar Emiri'nin oğlu Muhammed Bin Hamad Al Thani'nin sahibi olduğu Al Sadd'da geçireceğinden bahsediyordu.
Futbol dünyasında, Raul gibi rakipleri tarafından bile açık açık ve cesaretle, bu kadar övülen bir başka futbolcu bulamazsınız. En çok takdir edilen yanı ise, ailesine bağlılığı. İspanyol gazetecilere göre; Raul'u öperken görebileceğiniz tek kadın, eşi Mamen Sanz. Yıllardır tek bir skandala bile bulaşmayan Raul, İspanyol paparazzileri için en kötü malzeme durumunda. Ancak ailesi kadar bağlı olduğu diğer şey, delice sevdiği futbol. Almanya'da oturduğu eve yaklaşık 35km uzaklıkta olan ikinci lig ekibi Fortuna Düsseldorf'un maçlarını oğullarıyla birlikte izlemeye gitmesi de bu yüzden. Raul'un futbola bağlılığı o kadar gönülden ki, beş çocuğu ve onlara koyduğu isimler, futbol sevgisinin ne kadar büyük olduğunu gösteriyor. Aslında daha da fazla laf etmeden, Raul'un çocuklarına hangi isimleri neden verdiğini yazıp, yazıyı noktalamak yeterli olur. Büyük oğlunun adı, Jorge; kendisini keşfeden Jorge Valdano'ya ithafen. İki numara, Hugo; Real Madrid'in "Taklacı" golcüsü Hugo Sanchez'den. Üç numarayı paylaşan ikizlerden Hector'un ismi, Real Madrid'in 1954-1961 arası Arjantinli efsane forveti Hector Rial'den. Diğer oğlu Mateo'nunki ise, İspanya'da hiç oynamamasına rağmen kendisinin hayran olduğu, Almanya'nın unutulmaz kaptanı Lothar Matthaus'tan.
Rakamlarla Raul
5 "En İyi İspanyol Futbolcu" seçilme sayısı.
6 Real Madrid'deyken kaldırdığı La Liga şampiyonluk kupası sayısı.
16 Real Madrid A takımında oynadığı yıl sayısı.
17 "Real Madrid Formasını Giyen En Genç Oyuncu" ünvanını kazandığı yaş.
71 Şampiyonlar Ligi'nde attığı gol sayısı.
144 Avrupa kupalarında giydiği forma sayısı.
323 Real Madrid'deyken attığı gollerin toplamı.
550 Real Madrid'deyken oynadığı resmî amaç sayısı.
16 Real Madrid A takımında oynadığı yıl sayısı.