Kim bu Bob Dylan?
Bugüne kadar kadar sayısız röportaj verdi. Kırka yakın albüm çıkardı, bir arkadaşıyla film yaptı, otobiyografi kaleme aldı. Elli yıldan fazladır da ünlü. Yine de bu adam hakkında hiçbir şey bilmiyoruz. Dylan’ı tanımak için altı basit soru hazırladık.
Yumurtanı nasıl istersin Bob Dylan?
Yumurtanı nasıl istersin?
Aksayarak yürüyorsun Bob Dylan,
Yine bizi yalvartıyorsun Bob Dylan,
Peki yumurtanı nasıl istersin?
Ona doğrudan bakamazsınız. Eğer onun sahneye çıktığı yerlerden birinde çalışıyorsanız, otobüsünden sahneye gidene kadar bile onu göremezsiniz. Onunla aynı sahnede çalan alternatif rock grubu Wilco'nun üyelerinden Jeff Tweedy, başına geleni şöyle anlatıyor: "Turnenin ilk konserinde, giyinme odasında dolanıyordum. Dylan'ın konseri başlamak üzereydi. Giyinmiş halde geldi. Beni gördü, ben de ona bakmamak için bakışlarımı başka bir yöne çevirdim."
Tweedy, işte o anda Dylan'ın ona "Jeff, nasılsın adamım?" dediğini duyduğunda çok şaşırmış. Söyledikleri hepi topu buymuş. Tweedy: "Hayatımın en heyecanlı anıydı. O an, insanların da onun gerçek olduğunu görmesini istedim." diyor.
Geceleri nasıl uyuyorsun Bob Dylan?
Geceleri nasıl uyuyorsun?
Sabah güneşi çok parlak Bob Dylan,
Grubun hâlâ çok iyi Bob Dylan.
Peki geceleri nasıl uyuyorsun?
Bob Dylan, hem dünyanın en çok bilinen hem de en az tanınan ismi. Susmak ve inzivaya çekilmekten beslenen bir şöhreti var. Müziğe başladığından beri röportajlar veriyor (Gerçi hırçın röportajlar.) ve elli yıldan fazladır müzikle uğraşıyor. Artık 73 yaşında. Otobiyografi sinin ilk cildini yazdı, sonrakiler için sözleşme imzaladı. Kendi radyo programını yapıyor. Resimlerini ve heykellerini dünyanın çeşitli yerlerinde bulunan galeri ve müzelerde sergiliyor. 'Masked and Anonymous' adlı fi lmin senaristi ve oyuncularından biriydi. Otuz altı yaşından beri aynı stüdyoda, aynı sahnede şarkılarını söylemeye devam ediyor. Kendi yarattığı efsaneyi ustalıkla korudu. Sadece hedef kitlesinden değil; onu bilen ve sevenlerden de uzak durdu. Hem herkesin gözünün önünde olan hem de kendini saklayan gizemli yazar Salinger gibiydi.
Gizli kalmak onun için önemliydi. "Son derece önemli, hatta en önemli şeydi." diyor arkadaşı, Rolling Thunder turnesinde Dylan'la şarkı söyleyen Nashville yıldızı Ronee Blakley. Gizliliğin önemi, öğrenmeye tenezzül ettiği tek dersti. Arkadaşları Robbie Robertson ve T Bone Burnett bu kuralı kendi hayatlarında da uyguladılar. ABD'li folk rock grubu The Band'in turne menajeri, şimdilerde de Güney Kaliforniya Üniversitesi'nde profesör olan Jonathan Taplin, "Özel hayatlarını korumayı Bob Dylan okulundan öğrendiler. T Bone, e-posta adresini üç ya da dört haftada bir değiştirir." diyor.
Peki ama Bob Dylan bunu nasıl başardı? Etrafındakileri kişisel hayatlarını gizlemeye nasıl ikna etti? Aslında bunun için hiçbir şey yapmadı. Kendileri ikna oldular. Bob Dylan, Dylanvari bir yöntemle yalnız özelini değil, özelinin özelini de korumayı bildi. Menajerinin de dediği gibi, "Demek Dylan'ın özel hayatını yazmak istiyorsun. Sana nasıl yardımcı olmayabilirim?"
Et yiyor musun Bob Dylan,
Biraz et ister misin?
Kutsal tahtında oturuyorsun Bob Dylan.
Kendini aşmak için kendine söz verdin Bob Dylan,
Peki biraz et ister misin?
Bizim yüzümüzden, elbette bizim yüzümüzden gizlenmeyi bir sanat haline getirdi, bizim yüzümüzden politikaya tövbe etti, bizim yüzümüzden bizden geri çekildi, bizim yüzümüzden artık sahnedekonuşmuyor. "Söyleyecek ne var ki?" diye soruyor, oysa biz daha fazla konuşmasını istiyoruz. Bize yol göstermesini istiyoruz. Bize şarkılarının ne demek istediğini anlatmasını bekliyoruz. Şarkılarını her gece çalmasını istiyoruz. Dertlerimize ortak olsun istiyoruz. Bize gaipten haber versin istiyoruz. Bize ailesini anlatmasını istiyoruz. Eğer sorularımızı yanıtlamayacaksa çöp tenekesini karıştırmayı istiyoruz.
"Ünlüler yemek yerken onlara yaklaşan hayranlara şaşırırım." diyor, rock babalarının fotoğrafl arını çeken Lynn Goldsmith.
"Ancak Dylan'ın durumu başka. Herkese 'Sizi, yaptıklarınızı severek takip ediyoruz.' denirken ona 'Tanrı olmak nasıl bir duygu?' ve 'Senden sonra adımı değiştirdim.' gibi şeyler söyleniyor." "McCartney ile Bonnaroo'da çaldık. Ve McCartney hakkında gördüğüm tek şey, çok sevilmek istediğiydi." diyor Jeff Tweedy. "Çok yüksek bir enerjisi var, dinleyeni mutlu eder, duymak isteyeceğiniz bütün şarkıları üç saat boyunca çalar. Dylan ise bunu zerre umursamaz. Turnemizin asıl bombası '1962'DEN BERİ KİMSEYİ TAKMIYOR' yazılı tişörtüydü."
Dylan'ın yaşamı ve sanatı çoğumuzun başarısız olduğu daimi bir sınavın sözlü ve yazılı parçalarını oluşturmak için birleşir. Sınavdan geçmenin tek yolu, konserlerine gitmektir. Tıpkı Dylan'ın birkaç yıl önce Rolling Stone dergisine anlattığı gibi: "Benim hayranlarım, sadece geceler boyu çaldığımda orada olanlardır." Fakat yaşlandığı için sınav giderek daha zor hale geliyor. Sıkı bir hayranı John Scher'in söylediğine göre, "Eski hayranlarının eğleneceği bir düzeneği değil, ayakta onu izleyecekleri bir düzenekte şarkı söylemeyi tercih etti." Bu sebeple temsilcisi dinleyenlerin ayakta duracağı konserler düzenlemeyi istedi. Bu konserlerde söylenmek istenen Scher'in sözleriyle tam olarak şuydu: "Ayakta duramayacaksan burada işin yok."
E-postalarımız sana geliyor mu Bob Dylan,
E-postalarımız sana geliyor mu?
Kendini bir cezaevine tıktın Bob Dylan,
Bu gördüğün üçüncü parmaklık Bob Dylan.
Peki e-postalarımız sana geliyor mu?
Tweedy, bu hikâyeyi Dylan'ın bas gitaristinden duymuş. Bas gitarist de Dylan'ı tanıyan bir kadından. Kadın bir otelin penceresinden bakıyormuş. Dylan'ı korumasıyla havuzda yüzerken görmüş. Gitmiş ve "Merhaba" demiş. Büyük bir hayranı olduğunu anlatmış. Dylan, "Beni görmeye kaç kez geldin?" diye sormuş,
"Yirmi beş." diye yanıtlamış kadın. Dylan, "Buna nasıl dayanıyorsun?" demiş. Şöhreti, sırtında bir kaplumbağanın kabuğu gibi taşıyan Dylan hakkında buna benzer pek çok hikâye duyabiliriz.
Nasıl başarıyorsun Bob Dylan,
Tüm bunları nasıl başarıyorsun?
Kırkayak gibi yürüyorsun Bob Dylan,
İhtiyaçları da umursamıyorsun Bob Dylan,
Peki tüm bunları nasıl başarıyorsun?
John Scher'e göre, "Bob Dylan'a soracağımız aptal sorular listesi asla bitmez." Asla cevaplamayacağı en aptal soru da şudur: "Nasıl yaşıyor?" Başkan hakkında bile pek çok bilgiyi bulabilecekken Dylan hakkında hiçbir bilgiye ulaşamayız. Bir e-posta adresi var mı? Telefonu? Acaba et yiyor mu? Gece uyuyor mu? Kibar biri mi? "Farkında mısın, konuştuğun kişi Bob Dylan." demişti onu iyi bilen biri, "Bu soruları nasıl sorabilirsin?"
Nasıl yaşadığı hakkında tüm bildiğimiz, şimdi sayacaklarımız: Dünyanın her yerinde evi var; biri, İskoçya'da kardeşiyle birlikte sahip olduğu ve kiraya verdiği ev. Malibu'da oturuyor. Boş zamanlarını geçirmek için bir at çiftliği, altı çocuğu, on torunu var; onlarla gurur duyduğunu söylüyor. Eski otomobilleri var. Yüzmeyi seviyor. Sweatshirt, bot ya da koşu ayakkabısı giyiyor.
Zamanının çoğunu basının 'bitmeyen turne' adını verdiği turnedeki araçta geçiriyor. O otomobilindeyken grubu tur otobüsünde yolculuk ediyor. Grubunun yemek yediği yerlerde yemiyor. Giyinme odasını kullanmıyor.
Bu otobüsteki de kim Bob Dylan,
Bu otobüsteki de kim?
Bizlerden biri olmadığına şüphe yok Bob Dylan.
Kimseye güvenmiyorsun Bob Dylan
Arzularımızı asla önemsemedin Bob Dylan.
Peki bizlerden biri değilsen,
Heykelini kim dikecek Bob Dylan
Bob Dylan, birkaç yıl önce New Jersey'de, kapüşonlu eşofmanıyla tekinsiz bir mahalledeki evin penceresinden içeriye baktığı için gözaltına alındı. Haber başlıkları tüm zamanların en iyi rock şarkılarından biri kabul edilen 'Like a Rolling Stone'a bir göndermeydi: EVİ GÖSTEREN BİR İŞARET YOK.
Ama burada akla şu soru geliyor. Dylan'ın bir arkadaşının dediği gibi "Gerçekten bunu ilk defa yaptığını mı zannediyorsunuz?" Bob Dylan buna benzer pek çok yürüyüş yapmıştı. Birçok semti gezmiş, insanlarla evlerin önünde sohbet etmişti. Bu, Bob Dylan'ın tek özgürlüğüydü (Tanınmadan dolaşma özgürlüğü). İnsanlar Dylan hakkında pek çok şey söylüyor: Bunlardan biri özel hayatının, sahip olduğu tek şey olduğu. Bu sözler onun güçsüz olduğunu düşündürtüyor ama Dylan, hiçbir zaman güçsüz biri olmadı. Ron Delsener'ın dediği gibi, "Dylan'ı kovboy şapkası takmış yürürken gördüm. O kılıkla kimse onu tanıyamazdı. Yemek yedi ve yanına kimse gelmedi."
Bu sözler, Dylan'ın aramızda olduğu ve başımızı çevirdiğimizde onu göreceğimiz yanılsamasını yaratabilir; ama bu asla olmaz. Kimse onu göremez. Bu, Dylan'ın yıldız gücünü koruması için müthiş bir egzersiz. Dylan'la dinleyicileri arasında rock'n roll dünyasının en sadık ilişkisi var ve muhtemelen son nefeslerine kadar sürecek bir hayranlık bu. Onun hayranı olmak çok basit bir kurala dayanıyor:
Biz Bob Dylan'ı görmeye gidemeyiz.
Bob Dylan bizi görmeye gelir.

Esquire Dergisi'nin Mart 2014 sayısından alınmıştır.