Lifestyle

Kesinlikle Bir Devam Filmi Değil... Luca Guadagnino

Kesinlikle Bir Devam Filmi Değil... Luca Guadagnino

05 Ocak 2019

Kesinlikle Bir Devam Filmi Değil... Luca Guadagnino

1 / 15

Kesinlikle Bir Devam Filmi Değil... Luca Guadagnino

Röportaj Johnny Davis
Fotoğraf Danilo Scarpati
Derleme Özge Dinç

Hem sinefiller hem moda tutkunları kabul edecektir ki, İtalyan auteur Luca Guadagnino sinemanın en stil sahibi filmlerini yapıyor. 'Beni Adınla Çağır'ın yönetmeni bu sonbaharda da İtalyan korku filmi klasiklerinin yeni bir versiyonuyla, 'Suspiria'yla döndü. Filmi bir yeniden çevrim olarak nitelendirmek mümkün, yönetmen ise film hakkında şöyle diyor: "İnsanların filme açık kafa, açık kalp, açık beyin ve açık bağırsakla bakmasını istiyorum."

LUCA GUADAGNINO'NUN KENDİSİNİ HAKKI YENMİŞ bir iç mimar olarak tanımladığı bir dönem var. "Ama artık doğru yoldayım," diyor. Milano'daki dairesine yürürken haklı olduğunu açıkça görüyorsunuz. Çalışma masasının üzerinde mimari maketler duruyor. Kitap rafları, orta sehpanın yanı başında; masa 12 sıra fayans boyunca uzanıyor: Bu fayanslar gri, siyah ve kahverengi tonlarındaki taş, mermer ve ahşaptan yapılmış. Her yere ilham panoları asılmış; üzerlerinde 60'ların Bob Dylan'ı, Abbey Road Stüdyosu'nda baterisiyle Ringo Starr; birçok modernist sandalye, bir sayfada da şömine fotoğrafları var. Orta sehpanın üzerinde World of Interiors dergisinin yeni sayısı, Jules Hudson'ın Walled Gardens'ı (Duvarla Çevrili Bahçeler) ve Ellen Willmott'ın çiçekleri suluboyayla yüksek kalitede mat kâğıda resmettiği son kitabı Rose bulunuyor. Kanepenin üzerinde Bellora'nın, İtalyan çarşaf ve lüks yatak markası Flos'un ve aydınlatma sistemleri tasarlayan Farrow & Ball'ın katalogları var.

Kesinlikle Bir Devam Filmi Değil... Luca Guadagnino

2 / 15

Kesinlikle Bir Devam Filmi Değil... Luca Guadagnino

Yüzyılın ortalarına ait yemek masası ve üzerinde Hermès'in yelkenlisinin olduğu çukur metal tabak bir yana –bu tabak, Venedik'te bir mağazanın lansmanında katılımcılara hediye edilmiş– daire, yeni taşınılan bir yerin tamamlanmamış görünümüne sahip. Nitekim Guadagnino da buraya yeni taşındı. Koltuğun üzerine bir battaniye atılmış, yönetmenin hit filmi 'Beni Adınla Çağır'ın çerçeveli bir posteri, duvardaki çengelde; evin genelinde konfor pek gözetilmemiş. Sanat filmleri çeken Oscar adayı yönetmenin dairesinde, Roman Polanski'nin 1971 Monaco Grand Prix Yarışı'nı kazanan yarışçı James Stewart hakkında çektiği 1972 yapımı 'Weekend of a Champion' da var, yığınlar üzerinde duran PlayStation ve 'Police' adlı PlayStation oyunu da.

Guadagnino'nun öteki evi de Kuzey İtalya'da bir şehir olan (ve Milano'ya kırk beş dakika sürüş uzaklıktaki) Crema'da, 17. yüzyıla ait bir apartmanın ikinci katında, 300 m2'lik bir daire. Bina, 18. yüzyıla ait Japon işçiliği panolar ve Lombard Barok stili süslerle kaplanmış. Perdeler Hermès, sandalyeler Cassina ve koltuk kaplaması Loro Piana kaşmiri. Guadagnino her odayı farklı renge boyamak üzere, yeni paletler oluşturacak bir boya markasıyla çalışmış. Dairede lamba yerine 19. yüzyıla ait kilise şamdanları kullanılmış.

Luca Guadagnino, ister ev yapsın isterse film, her zaman mükemmeliyetçi. The New York Times'a verdiği röportajda yapımcı olan partneri Ferdinando Cito Filormarino hakkında şöyle demişti: "Bana gıcık oluyor. Bir komodinimiz yok, çünkü henüz seveceğim bir örneğini bulamadım."

Kesinlikle Bir Devam Filmi Değil... Luca Guadagnino

3 / 15

Kesinlikle Bir Devam Filmi Değil... Luca Guadagnino

Milano'daki evinde gördüğüm fayanslar ve ilham panosunu da bu mükemmeliyetçiliğe yoruyorum, çünkü eve yerleştikten sonra Luca'nın ilk işi tamirat olmuş. Ama beni düzeltiyor: "Hayır, hayır, bunlar bir müşteri için."


Guadagnino, hayalinin kendi iç mimari tasarım şirketini kurmak olduğunu yakın zamanda fark etti ve bu şirketi hayata geçirdi. Etrafımızdaki ekip, ünlü bir perakende moda markasının siparişleri için çalışıyor, Guadagnino benden şirketin adını yazmamamı rica ediyor; bu da Esquire'ın fotoğrafçısı için büyük problem doğuruyor, çünkü onu 'evde' çekmesi gerektiği söylenmişti, ama Guadagnino'yu çalışırken görmesi mümkün olmuyor. Yönetmenin portresini kapıların ardında çekmeden önce fotoğrafçının neredeyse her şeyin üzerini örtmesi gerekiyor.

Guadagnino'nun Milano'daki dairesi, Crema'daki dairenin tersine, daha anonim ve fotoğrafçıyla benim yanlış adrese geldiğimizi düşünmemize yol açacak kadar köhne bir sokakta yer alıyor. Dakikalar sonra dağınık saçları, gri polo tişörtü, jean, gri çorap ve spor ayakkabısıyla Guadagnino'ya benzeyen bir adam kapı sürgüsünü çekip bizim apartmana giriyor. Bir temizlikçi kadının işaretiyle biz de asansöre binip yukarıya çıkıyoruz ve sonunda, altıncı katta Guadagnino'nun asistanıyla karşılaşıyoruz. Asistan, o sırada espresso yapmak ve mineral su almakla –bunları harika bir lavanta çayı tepsisinde servis edecek– uğraşıyor, ama daha çok Guadagnino'nun cep telefonuna cevap vermeye çabalıyor, çünkü telefon ikide bir çalıyor. Buradaki 'ikide bir' sözcüğü gelişigüzel bir ikileme gibi gelebilir, ama ben kelimenin gerçek anlamını kastediyorum: Asistan telefonu bıraktığı anda telefon yeniden çalıyor. Birlikte geçirdiğimiz zaman içinde Guadagnino'nun iki adet 'yapılacaklar listesi' hazırlaması gerekti. Bu iki liste, dergiliğin üzerinde halihazırda var olan iki listeyle bir araya getirilecekti. Bunlardan biri, onun önümüzdeki beş gündeki seyahat programını içeriyor: Milano'dan Paris'e gidecek, Paris'ten yine Milano'ya gelecek, sonra Londra'ya uçup dönecek. Elle yazılmış bir diğeri, üzerindeki Urgenti (acil) yazısıyla Guadagnino'nun Amazon'u aramak, bir yapımcıyla TV yapımları hakkında konuşmak gibi işlerini kapsıyor. Guadagnino o sırada bizi selamlamak üzere bir şezlongdan kalkıyor ve asistan ona üçüncü listeyi veriyor. Il Manifesto (bildiri) yazan listede yeni filminin lansmanı hakkında ayrıntılar var.

Kesinlikle Bir Devam Filmi Değil... Luca Guadagnino

4 / 15

Kesinlikle Bir Devam Filmi Değil... Luca Guadagnino

"Evet, yoğunum," diye açıklıyor durumunu, Guadagnino. "Zamanım neye evet, neye hayır diyeceğime karar vermekle geçiyor."

Guadagnino geçen yılın Oscar Ödülleri'nden önce de tanınan bir yönetmendi: Özellikle de 2009 yapımı 'I Am Love' ve 2015 yapımı 'A Bigger Splash'tan sonra; görkemli gardıropları ve setleriyle öne çıkan bu tutkulu filmlerin başrolünde Tilda Swinton yer alıyordu. Sonra 'Beni Adınla Çağır' geldi. Film, Armie Hammer tarafından canlandırılan bir doktora öğrencisiyle Timothée Chalamet'in canlandırdığı Elio karakteri arasındaki yaz aşkını konu ediyordu. Elio ve ailesi Kuzey İtalya'daki taş bir evde yaşıyordu; Elio'nun babası, Oliver'ın birlikte çalıştığı bir profesördü. 'Beni Adınla Çağır', sanat filmi kategorisine girmesine rağmen 2017'nin 'En İyiler' listelerine girdi, dört Oscar'a aday olup James Ivory'den 'En İyi Uyarlanan Senaryo' Ödülü'nü aldı, sonrasında da sayısız ödülü kucakladı, ama asıl başarıyı gişede kazandı: 3,5 milyon dolara mal olan film, gişede 40 milyon dolar kazandı, ki sinemalar, vizyona girmesinin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen filmi hâlâ gösteriyor.

Guadagnino'nun yeni filmi 'Suspiria' da Dario Argento'nun 1977 yapımı, bir Amerikan balerinin prestijli bir Alman dans okuluna kabul edilmesiyle birlikte olanları konu eden korku klasiğinin bir versiyonu. Bir dizi cinayet, tavanlardan düşen böcekler, odayı kaplayan dikenli tel, kovalarca kandan sonra enstitüyü bir cadı ordusunun yönettiği anlaşılıyor. 1977 yapımı 'Suspiria'ya artık pek korkutmayan bir kült film demek mümkünse de yeni versiyon o kadar kolay lokma değil. Korkutucu sintizayzır müziği eşliğinde Dakota Johnson Amerikan öğrenciyi canlandırıyor, Tilda Swinton grubun sanat direktörünü. Kadınlar ekrana taş soğukluğundaki şeytani gözlerle bakıyor. Filmde kan, kanca, böcekler ve kapı çerçevesine tırmanan biri var.

Kesinlikle Bir Devam Filmi Değil... Luca Guadagnino

5 / 15

Kesinlikle Bir Devam Filmi Değil... Luca Guadagnino

Esquire: 'Suspiria'nın fragmanı rahatsız edici, ama yine de kendimi izlemekten alamıyorum.
Luca Guadagnino:
Rahatsız olsan da tekrar tekrar izliyorsun; amacımız da buydu.

Las Vegas'ta gerçekleşen endüstri toplantısı CinemaCon'da insanlar, kinoalı salata ve beyaz çikolatalı tart yerken filmden bir sahne gösterdiniz. Ardından insanlar kusmak için odayı terk etti. Hatta Variety de "Film kusmayacak bir izleyici arıyor!" yazdı.
İlginç bir gösterimdi, çünkü bu toplantı, 'Suspiria'nın seyirciyle buluştuğu ilk andı ve seyirci üzerindeki etkisi çok güçlü oldu.

Güçlü kelimesi durumu iyi anlatıyor.
İnsanlar gerçekten afalladı. Kimisi odayı terk etti kimisi bir süre konuşamadı.

Böyle olacağını öngörmüş müydünüz?
Bilemezdim. Çünkü bir korku filmi yapmak benim için filmin karelerini düşünmek demek, onun için seyircinin tepkisinin ne olacağını söylemek zor. Etkisi çok güçlü oldu. Bu beni mutlu ediyor, demek ki iyi iş çıkardık diyorum.

Genellikle oyuncu seçimine müdahale ediyor ve aynı isimlerle çalışıyorsunuz, neden?
Bence oyuncu seçimi yönetmenin görevlerinden biri. Genellikle sevdiğim, hayran olduğum ve onlara bakmanın bile beni motive ettiği isimlerle çalışıyorum. Bu filmde de öyle oldu. Ayrıca Tilda ve Dakota hayatımın önemli bir parçası, benim kız kardeşlerim. Benim için böyle bir kardeşlik bağının büyük önemi var.

Her yönetmenin böyle bir lüksü yok ama.
Diğer yönetmenler hakkında hüküm veremem, sadece kendim hakkında konuşabilirim.

Kesinlikle Bir Devam Filmi Değil... Luca Guadagnino

6 / 15

Kesinlikle Bir Devam Filmi Değil... Luca Guadagnino

Bir filmi yönetmekle kalmıyorsunuz, tam bir auteur'sünüz. Her şeye hakimsiniz.
Çünkü böyle öğrendim. Yönetmen olmanın ortak bir amaç için büyük bir grubu ve farklı kişilikleri bir orkestra gibi yönetmesi demek olduğunu düşünüyorum. Filmlerimin kontrolümde ilerlemesi beni mutlu ediyor.

Thom Yorke 'Suspiria' için ilk film müziğini yaptı. Sufjan Stevens'ı da, menajeri "Asla film için müzik yapmaz." demesine rağmen 'Beni Adınla Çağır' için ikna etmiştiniz.
Onlara sordum. Şanslıyım ki kabul ettiler.

'Suspiria' filmi çocukken sizi etkilemiş miydi?
Kalakalmıştım. Bu filmde her şeyin mümkün olduğunu anlamıştım; bu, çok önemli bir entelektüel egzersiz ve duygusal deneyim. Beynim hızlı hızlı çalışmaya başlamıştı sanki.

'Suspiria', İtalyan korku filmi türü Giallo'nun bir parçası.
Neden bilmiyorum, her zaman korku filmlerini sevmişimdir. Yaptığım şeyi entelektüel bir kalıba sokmaya çalışmıyorum; ama artık neredeyse 50'yim (47 yaşında) ve deneyimime dayanarak şunu söyleyebilirim ki, şiddetin etkisini görmek ve onu bir filmin formuna etki yaratacak şekilde koyabilmek çok ilginç. Jacques Tourneur'nün 1942 yapımı 'Cat People'ı ya da Paul Schrader'ın 1982 yapımı 'Cat People'ında, aynı film ama farklı bakış açılarıyla, insan doğasının sorgulamasını ve şiddete yol açan en basit insan içgüdülerinin keşfini bulabiliriz.

Bu keşif, şiddete hepimizin meyilli olduğunu mu söyler?
Kesinlikle.

'Suspiria'nın bir yeniden çevrim değil, saygı filmi olduğunu belirtmiştiniz.
Bu filmi yeniden çevrim olarak değerlendirenleri tembellikle suçlamayacağım, yani temelde elbette bir yeniden çevrim. Ama insanların filme açık kafa, açık kalp, açık beyin ve açık bağırsakla bakmasını istiyorum. Filmin derinine, zihnin açıklık kazandığı ve peşin hükümlerden kurtulduğu yere dek inmelerini umarım. Bu film, çok kişisel; 'Suspiria'yı izlerken hissettiklerimin bir yansıması.

Yeniden çevrimler genelde pek iyi sonuç vermez.
Çok iyi örnekleri de var; John Carpenter'ın 1951 yapımı B tipi (düşük bütçeli) filminin serbest bir uyarlaması olan 1982 yapımı 'The Thing' filmi ya da David Cronenberg'ün 1958 yapımı filmden uyarladığı 1986 yapımı 'The Fly'ı. Hitchcock da kendi filmlerinin yeniden çevrimini 1934, 1956 ve öncekileri referans alan diğer filmle üç kez yaptı. Ben tekrar eden bir şeyin yansımasını görme fikrini seviyorum. Film izlemenin doğası böyledir; bir yapımı her izleyişimizde yeni şeyler bulabiliriz.

'Beni Adınla Çağır' sizi değiştirdi mi?
Ben her zaman aynı kişiyim, işimi yapıyorum ve yaptığım işi seviyorum.

Büyük bir başarıydı ama…
Evet, iyiydi. Ne diyebilirim ki? Biraz utanıyorum.

Kesinlikle Bir Devam Filmi Değil... Luca Guadagnino

7 / 15

Kesinlikle Bir Devam Filmi Değil... Luca Guadagnino

Neden utanasınız ki?
Ama "Filmin süper başarılı oldu." dediğinde istemsizce utanıyorum. Ben Katolikliktense Protestanlığa daha yakınım, alçakgönüllülük benim için çok önemli. Evet, 'Beni Adınla Çağır' büyük bir gişe başarısı yakaladı. Birçok ödül aldık, bir o kadarına da aday olduk, ama benim onun başarısından mutlu olmamın asıl sebebi, bazen birinin yanıma yaklaşıp bana filmin aşka ve ilişkilerine bakış açısını değiştirdiğini söylemesi oluyor. Bana göre bir işin başarısını gösteren gerçek ölçüt de, senin işinin bir insana dokunması. Ama filmin gişede sayılabilir başarısı da gurur okşayıcıydı. Kişisel bir film yapıp da izleyicilerden böyle bir tepki almak elbette çok güzel.

İzleyiciler 'Beni Adınla Çağır'ın dört filmini daha yapacağınızı duyunca şaşırdı; tek bir hikâye olacak gibi görünüyordu.
Çünkü benim düşündüğümden farklı düşünüyorlar; bir devam filmi çekeceğimi sanıyorlar, ama böyle olmayacak. Düşüncem, filmlerin sonunda karakterlerin hayatlarının birer kronolojisini çıkarmak. Eğer heybenizde yeterince hikâye varsa buna kronoloji diyebiliriz, devam filmi değil.

Sonraki projenin 'adı henüz bilinmeyen' ikinci film olacağı duyuruldu.
Henüz düşünme aşamasındayım.

Düşünme aşamasını geçmediniz henüz…
Üzerine düşünüyorum.

Kesinlikle Bir Devam Filmi Değil... Luca Guadagnino

8 / 15

Kesinlikle Bir Devam Filmi Değil... Luca Guadagnino

LUCA GUADAGNINO 5 YAŞINDAYKEN annesinin dizine oturup David Lean'in 'Arabistanlı Lawrence'ını izlemiş; büyülenmişti. Bizler 'Indiana Jones' ve 'Hayalet Avcıları'nı izlerken o çoktan Jean-Luc Godard ve Yeni Dalga filmlerine geçmişti bile. Daha 8 yaşındayken bir Super 8 kamerayla kendi filmini çekti. Annesi Cezayirli, babası Sicilyalıydı, o da Palermo'da doğup Etiyopya'da büyümüş bir çocuktu; burası, babasının ona tarihi ve İtalyan olmayı öğrettiği yerdi. Delikanlılık yıllarında yalnızdı; İtalyan sınıf arkadaşları, farklı göründüğü ve aksanı olduğu için onunla alay ediyordu, fakat bunun da üstesinden geldi. Okul müdüründen Fransız asıllı Romanyalı avangart oyun yazarı Eugène Ionesco'nun bir oyununu sene sonunda yönetmek için izin aldı. Oyun ıslıklandı.

Palermo Üniversitesi'nde edebiyat okudu, Roma'daki Sapienza Üniversitesi'nde yüksek lisans yaptı; tezinde bir kahraman saydığı yönetmen Jonathan Demme üzerinden tarih ve sinemayı sorguladı. Bir süre film eleştirmenliği yaptı, bu eleştirileri gazeteler için kaleme aldı. Palermo'dayken Patrizia Allegra'yla tanıştı; Sicilya'nın kültürel alanda önde gelen ismi, 19 yaşındaki sinefili partilere götürdü, Jean- Marie Straub ve Danièle Huillet gibi isimlerle tanıştırdı. Sapienza'dayken Pier Paolo Pasolini'nin ilham perisi Laura Betti'yle arkadaş oldu. Luca müthiş bir aşçıydı; bahçıvanlık gibi, yemek de onun için büyük bir tutkuydu. Laura onu ressam Valerio Adami ve yönetmen Bernardo Bertolucci'ye taze makarna kesmesi için partilere soktu.

Derek Jarman'ın 1986 yapımı filminde Barok bir İtalyan ressamdan ilham alınıyordu, başrolde Tilda Swinton vardı; onu izlediğinde o da kendi ilham perisini buldu. Sally Porter'ın 'Orlando'sunda (1992) ise bu ilham perisine 'kafayı taktı'.

Tilda Swinton'ın menajeri daha 'The Penny Arcade Peep Show'un senaryosunu görmeden reddetmiş olsa da (Senaryo, William S Burroughs'un Vahşi Oğlanlar'ından yola çıkmıştı.) o Roma'daki bir nişan töreninde Swinton'ı köşeye kıstırdı. Swinton o tarihlerde zaten bir yıldızdı, Luca ise ondan 11 yaş küçüktü. Ama bir şekilde Swinton'ı ikna etti ve birkaç gün içinde Swinton onun evine yerleşti. Bu arada Burroughs filmini parasızlıktan hiçbir zaman tamamlayamadılar, ama müthiş birer suç ortağı oldular. Gerilim türündeki sanat filmi 'The Protagonists' (1999) ve 'Tilda Swinton: The Love Factory' (2002) filmlerinde birlikte çalıştılar. 2005'te Luca tamamen bağımsız olup kendi parasını kazanmaya karar verdi; Swinton'la 12 yıl boyunca geliştirdikleri, ses getiren 'I Am Love' filmini de ondan sonra çekti.

Filmin geçtiği Milano'daki Villa Necchi Campiglio, en az Tilda Swinton kadar büyük bir yıldızdı; 1935'te ev olarak inşa edilen bu yapı, yüksek sınıfa mensup sanayiciler için statü sembolüydü ve 20'ler ila 30'larda revaçta olan İtalyan modernist mimar Piero Portaluppi'nin elinden çıkmıştı. Filmde güçlü ve aristokrat bir kadını oynayan Tilda Swinton, koridorlardan ve mutfaktan Raf Simons ve Jil Sander'ın elinden çıkmış elbiseler ve Hermès çantalarla geçiyordu. Filmde konu edilen varlıklı adamlar da Fendi'nin yarattığı koyu renkli, kruvaze takım elbiselerden oluşan bir gardıroptan giyindi.

Kesinlikle Bir Devam Filmi Değil... Luca Guadagnino

9 / 15

Kesinlikle Bir Devam Filmi Değil... Luca Guadagnino

Tilda Swinton, David Bowie'vari rock yıldız Marianne Lane'i canlandırdığı 'A Bigger Splash'ta da Raf Simons marka bir gömlek elbise giydi, Dior'un imza modeli aynalı güneş gözlüğünü taktı. Rock yıldız filmde sesini kaybediyor, fakat Sicilya'ya bağlı güzelim Pantelleria Adası'nda Ralph Fiennes'a serenat yapmanın bir yolunu buluyordu. Swinton'ın filmdeki gardırobu vogue.com'a da konu oldu.

"Luca bir film çekerken partinin sahibi gibi hissettirebilen bir yönetmen," diyor Tilda Swinton. "Ama bahsettiğim gergin bir yetişkin partisi değil, çocukların gizli bahçede oynadığı, 11 yaşında bir korsanın başkanlık ettiği bir parti. Bu samimi ilişkiler, onun süper gücünden kaynaklanıyor. Dünya sineması hakkındaki tutkulu bilgisi, sinematik detaylara karşı dikkati, cesareti ve iyi niyeti onu eğlenceli bir kreatif iş ortağı haline getiriyor. Luca benim için 20 yıldır bir omuzdaş, kariyerimin anaokulunda eşsiz bir oyun arkadaşı."

Ralph Fiennes da, "Luca özgün fikirlerle doludur," diyor. "Karakterlere ve insanlara bakışı zekicedir. Duygusallık ile mizahın karışımı olan bir öngörüsü vardır, hayal gücü yüksektir."

"Karmaşık duyguları, çalıştığım hiçbir yönetmenin erişemediği ölçüde anlama kabiliyetine sahip," diyor Dakota Johnson da. "Onunla çalışmak harika bir deneyim."

Yönetmen 'Beni Adınla Çağır'da sıcaklığı yakalayabilmek için tek bir lens kullandı. Film, Lombardy'de 16. yüzyılda inşa edilmiş bir villada, Villa Albergoni'de çekildi. Set ekibi haftalar boyunca villanın dekorasyonuyla uğraştı. Bahçeler, bir çocuk kitabı için boyanmışçasına yemyeşil, gökyüzü de masmaviydi. Film de 'Somewhere in Northern Italy' adlı şarkıyla açılıyordu.

Oliver, felsefe ve klasik dönem üzerine yoğunlaşmış bir doktora öğrencisi olarak eğlenmek için Stendhal okuyor, 'apricot' (kayısı) kelimesinin Arapça, Latince ve Yunanca etkisine uğraması ve etimolojisi hakkında fikir yürütüyordu. Elio ise Schoenberg'i dinleyerek çalabilen bir müzik dehasıydı.

Guadagnino'nun mihenk taşları; büyük İtalyan sanat filmi yönetmenleri Roberto Rossellini, Luchino Visconti, Francesco Rosi, Federico Fellini ve Bertolucci'nin etkisini onun filmlerinde görmek mümkündü.

Kesinlikle Bir Devam Filmi Değil... Luca Guadagnino

10 / 15

Kesinlikle Bir Devam Filmi Değil... Luca Guadagnino

Moda da, çocukluğundan bu yana onu etkileyen alanlar arasında. Bu ilgisini ilk kez annesinin Hermès çantasını görünce fark etmiş ve bir dönem Bette Davis'in oynadığı karakterlerin siluetleri üzerine çalışmıştı. Bugün, mutfağındaki not tahtasına Chanel ve Hermès'ten gelen teşekkür kartları iğnelenmiş. Programında röportajımızdan sonraki gün Paris'teki Dior Homme defilesine katılacağı yazılı. 2012'de de Salvatore Ferragamo, DKNY, Zegna ve Sergio Rossi için kısa filmler çektiği Frenesy adlı bir şirket kurmuştu. Oscar Ödülleri'nde diğer favorisi Armani'yle arasında seçim yapmakta zorlansa da, sonunda Prada takım elbisesini giydi. Milano Moda Haftası'nda, Oscar Ödülleri'nden önce, Yoox Net-a-Porter Group'un CEO'su Federico Marchetti'nin doğum gününe katıldı, hatta onun için üzerine A'dan Z'ye modanın sözlüğünün yer aldığı bir pasta yaptırdı. Daha sonra da Marchetti onu Como Gölü'nün kıyısındaki yazlık evine davet etti.

Filminizi "zenginlerin havuz kenarına uzandığı bir başka film" diye nitelendirmiştiniz.
Yorumumu bana yorumlamam için sorman çok eğlenceli.

Gazetecilerin işi bu.
Çünkü filmlerimde insanların bunu yaptığını görüyorsunuz. Ama bir şakaydı tabii.

Filmlerin dünyasına çok erken yaşlarda girdiniz. Genellikle çocuklar başka şeylerle ilgilenir.
Daha önce de söylediğim gibi, konuyu entelektüel bir boyuta getirmekten utanırım, ama söyleyebilirim ki, film izlemek, filmler hakkında düşünmek, sinemanın bakış açısı üzerine kafa yormak oksijen gibi beni hayatta tuttu. Fakat nasıl ve neden, bilmiyorum.

Kesinlikle Bir Devam Filmi Değil... Luca Guadagnino

11 / 15

Kesinlikle Bir Devam Filmi Değil... Luca Guadagnino

Pasolini, Fellini ve Rossellini mükemmel filmler çekti. Kendinizi bu geleneğin bir parçası olarak görüyor musunuz?
Hayır, bence nostalji iyi bir şey değil. Eserleri nostaljik bir bakışla değerlendirmemek gerek.

Sinema tarihi üzerine çalışırken Bertolucci ile tanıştırıldınız. Her şeyin durduğu bir an olmalı.
Kendimi böyle insanlara yaklaşmanın lüksüne kaptırdım, onlara "İşlerinizi çok seviyorum, sizi yakından tanıyabilir miyim?" diye sordum, "Evet, elbette," dediler.

Sinemanın altın çağında yönetmenler ve moda tasarımcıları filmler için harika gardıroplar oluşturmak üzere işbirliği yapardı. Bu geleneği yitirmemiz çok üzücü.
Tamamıyla kaybetmedik aslında; hâlâ işbirliğine devam ediyoruz. Raf Simons, Dior, Jil Sander, Fendi, Zegna, Sergio Zambon'la işbirliği yaptık mesela. Ben onlarla birlikte film yapmaya özen gösteriyorum, bu açıdan kaybedilmiş bir şey yok gibi geliyor bana.

Siz yapıyorsunuz, ama birçok yönetmen arasında bu konuda azınlık olduğunuzu kabul etmemiz gerek.
Peki.

Siz öyle düşünmüyor musunuz?
Bilmiyorum. Kendimi farklı biri gibi görmüyorum. Ben kendimim sadece.

Moda dünyası sizi seviyor. Neden?
Bunu onlara sormalısın.

Moda sizin için neden cazip?
Aslında herhangi bir şeyden daha cazip değil.

Frenesy'yi kurdunuz ve modaevleri için filmler çektiniz.
(Gülüyor) Birkaç tane çektik, evet. Fakat şirketin odağı başka işlerdi.

Kesinlikle Bir Devam Filmi Değil... Luca Guadagnino

12 / 15

Kesinlikle Bir Devam Filmi Değil... Luca Guadagnino

Moda filmleri çekmeye devam edecek misiniz?
Belki ileride. Neden olmasın? Üzerinde tartışılmaya değecek bir konu değil.

İç mimarlık da sizin estetik tutkunuzu gösteren bir başka alan.
İç mimarlık benim için estetik tutkusundan çok, alanlar ve insanların bu alanlarda hayatını sürdürmesi arasındaki ilişki demek. İç mimaride estetiği önde tutan anlayışa karşıyım.

Ancak iç mimari, etrafımıza gördüğümüz materyalleri ve renkleri seçmeyi de içermiyor mu?
Mobilya ve materyal, alanın desteği yalnızca.

Estetik tutkusunun sizi temsil etmediğini söylüyorsunuz, ama filmleriniz, renkleri ve sahneleri açısından eşsiz.
Filmlerimdeki renkler, o anki duyguların aydınlığının ve günün o vaktinin bir yansıması. Sahnenin içeriğiyle bütünleşiyor.

Filmlerinizi Bertolucci onaylamadan gösterime sokmadığınızı okudum.
Doğru.

Kulağa endişe verici geliyor.
Endişe kaynağından fazlası; çok heyecan verici. Filmlerimi doğru değerlendirebilecek bir göze onları sunabilmem büyük bir hediye. Eleştiriyi ya da niyetimi tasdik edecek bir bakışı kabul edebilecek olgunluktayım artık.

Size eleştiriler mi sunuyor?
Bertolucci, sinemanın en anlayışlı duayenlerinden biri. İleri düzey bir bilgisi var. Ayrıca çok nazik biridir.

Kesinlikle Bir Devam Filmi Değil... Luca Guadagnino

13 / 15

Kesinlikle Bir Devam Filmi Değil... Luca Guadagnino

FOTOĞRAFLARI ÇEKİLİRKEN Luca bana dizüstü bilgisayarından 'Suspiria'nın ilk beş dakikasını izletti. "Özel bir gösterim," diye de ekledi. Öyleydi de. Filmin montajını bir gün önce bitirmişti ve film, 48 saat içinde dağıtımcı Amazon'un özel gösterimi için Londra'ya uçacaktı.

Guadagnino aksiyonu ilk 'Suspiria'nın da vizyona girdiği 1977'nin Berlin'ine taşımış; öğrenci protestolarının yoğun olduğu zamanlara. Filme yaşlı bir psikanalist olan Jozef Klemperer'ın hikâyesini eklemiş; Klemperer kendi sorunlarıyla uğraşan bir psikanalist olarak karşımıza çıkıyor. Klemperer evde, karlı sokaklarda ve kasvetli renkler içinde kederli biri. Dario Argento'nun aşırı doygun renklerinin aksine Guadagnino kasvetli bir renk paletini tercih etmiş. Söylemeye lüzum yok; çok güzel görünüyor.

İki gün sonra Amazon beni filmin bütününü izlemek üzere davet etti, gerçi bu gösterim kadro için düzenlenmişti. Sabah uçakla gelen Guadagnino bir konuşma yaptı. Coşkulu ve tutkuluydu. Orijinal filmi 30 yıl önce gördüğünden beri hayatının filminin bu olacağını düşünmüştü. Film, anneliğin yılmaz gücü hakkındaydı. Derin ve özel bir konuydu onun için. Temel renklerin hiçbirini kullanmamıştı. Son birkaç filmi aşkın felsefesi, tutkusu ve arzusu üzerindeydi, ama 'Suspiria' bu filmlerden biri değildi.

Film, ilk birkaç gösterimde olay yarattı. CinemaCon'da salonun yarısının korkuyla dışarı çıkması film festivalleri izleyicilerine sunulan bir pazarlama hamlesi haline geldi; tıpkı 'Diriliş' (The Revenant) ve 'Deadpool' ya da Lars von Trier filmleri gibi. Lars Von Trier filmleri de daha gösterime girmeden "Acaba bu kez filmi rahatsız olmadan sonuna kadar izleyecek miyiz?" diye düşündürür. Bir Amazon çalışanının diğerine çizelge üzerinden filmi anlattığına şahit oldum; hayatında böyle bir şey izlememişti, şimdi heyecanlarını bastırmaya çalışıyorlardı. Buna sinemayı ve korku filmi türünü büyüleyici bulan yönetmenin varlığı da eklenmişti. Heyecanın boyutunu göstermek için iyi bir örnek: Esquire baskıya gittiğinde 'Suspiria'nın süresi henüz duyurulmuştu. Film, Argento'nun ilk filminden bir saat daha uzundu; 3 saat 36 dakika süren 'Arabistanlı Lawrence' kadar değildi ama, 2 saat 32 dakika sürecekti. Bu haber film bloglarında heyecanla karşılandı: "Demek ki kana ve cadılara doyacağız," yazmıştı içlerinden biri.

Kesinlikle Bir Devam Filmi Değil... Luca Guadagnino

14 / 15

Kesinlikle Bir Devam Filmi Değil... Luca Guadagnino

Sinema için uygun zaman mı?
Sinema için bütün zamanlar uygundur. Bakışınıza, tutkunuza bağlıdır. Hikâye etmek ve sinemanın dili hiçbir zaman ortadan kalkmayacak.

Şu sıralar en çok Netflix ve bu sistemin sinemaya etkisi konuşuluyor. Netflix'le işbirliği yapma planınız var m?
Netflix hangisiydi? Daha dizinin sonunu izlemeden yeni bölümün başladığı sistem mi? Bende yok.

Evet, o. İzleyiciyi ekranda tutmak istiyorlar.
Hayır, hayır, hayır. Asla bunu yapmak istemem. Daha kredi kısmı akmadan yapım ekranın altına iniyor. Krediler ve filmin başlığı için ne kadar uğraştığımı tahmin bile edemezsin. İşimin bu kısmından çok keyif alıyorum. 'Suspiria' için 'Yıldız Savaşları', 'Şeytan', 'Elm Sokağı'nda Kâbus' filmlerinin logolarını yapan efsanevi Dan Perri ile çalıştım.

Kesinlikle Bir Devam Filmi Değil... Luca Guadagnino

15 / 15

Kesinlikle Bir Devam Filmi Değil... Luca Guadagnino

Klasik gişe filmlerine uzak duruyorsunuz ama sevdiğiniz diğer filmler 'Maskeli Süvari', Danny DeVito'nun Penguen olduğu 'Batman Dönüyor' ve 'Paddington'. Bir Christopher Nolan filmi yok listede.
Özellikle 'Paddington' çok güzel film.

Bir gün bir gişe filmi çekecek misiniz?
Kendime sınır koymuyorum. Sinemanın anlamını, dilini ve her olası ifadesini keşfetmek istiyorum. Buna ulaşmanın tek yolu da, kontrolümde olan bir film çekmem. Bütün şartları sağlayabilirsem –ki yine kontrolden söz ediyorum– "Evet, gişe sinemasında da mutluyum!" diyebilirim.

LUCA GUADAGNINO'NUN 'Paddington 3'ünde Tilda Swinton kötü bir karakteri, Dakota Johnson ise esas kızı oynuyor; fakat kesinlikle bir devam filmi değil. Bunu da ilk kez bu satırlarda okuyorsunuz.

Daha Fazlası

Tersane İstanbul Winter Town: 2026’ya Kadar Sürecek Büyülü Kış Festivali Başladı

Güven inşa etmek, en kalıcı başarı!

Tohum Otizm Vakfı, Otizmli Çocuklar İçin İyiliği Festivale Dönüştürüyor…

Peugeot E-5008 “Art On Cars” İle Sanatın ve Teknolojinin Buluşma Noktasında