Yeni başlayanlar için Stephen Hawking

Kimileri onu yüzyılın en büyük dâhisi olarak görüyor, kimi de gereğinden fazla popülist bulup eleştiriyor. Hangi alanla ilgilendiğini bilsek de, bilmesek de bir şekilde onu hepimiz tanıyoruz. Hem de yüzyılımızdaki hiçbir bilim insanına nasip olmadığı şekilde… Bu yazı, Oscar adaylarından ‘Her Şeyin Teorisi’nde hayatı konu edilen Hawking’i yakından tanımak isteyenler için.

Giriş Tarihi: 14.03.2018 11:18 Güncelleme Tarihi: 14.03.2018 11:33

Yazı: Özge DİNÇ

Ortak beğeniye hitap eden; her albümü, her kitabı dünyadaki milyonlarca insan tarafından alınan ve çılgınca takip edilen yıldızlardan biri değil. Ününü kanı kaynatacak müziklerin kulaklara bir çırpıda girebilmesinden doğan bir yoldan kazanmadı. Üstelik bu ünü daha da arttıracak bir güzelliğe ve Photoshop'la gelen bir kusursuzluğa sahip hiç değil.

Ama yine de dünyada Madonna ne kadar tanınıyorsa o da o derece biliniyor. Hatta yazdığı kitap, Madonna'nın cinsellik hakkındaki kitaplarından daha fazla sattı. Konusu çok az insanın ilgilendiği evrenbilim olmasına, evrenin başlangıcını anlamaya çalışan teoriler geliştirmesine, kendisi ise bırakın yürümeyi, konuşamıyor olmasına rağmen.

Adı, Stephen Hawking. Kimilerine göre yüzyılın en büyük dâhisi... Eski eşi Jane Wilde'ın yazdığı Sonsuzluğa Yolculuk/Stephen'la Hayatım adlı kitabından uyarlanan 2014 yapımı 'Her Şeyin Teorisi' adlı film vesilesiyle bir kez daha hatırladığımız Hawking'le ilgili ilginç şeylerden biri de, bu kadar tanınmasına karşın, onun hakkında hepimizin çok az şey biliyor oluşu. Ya da yazımıza dek 'oluşuydu'.

Baban eczacı olmanı istiyormuş Hawking; acaba o bölümü seçmediğin için hâlâ pişman mıdır?

8 Ocak 1942'de, yani hayranı olduğu Galileo'nun ölümünden tam 300 yıl sonra doğdu. Ailesi II. Dünya Savaşı'ndan kaçmak için Londra'nın kuzeyinden Oxford'a taşındığı için kimliğinde doğum yeri 'Oxford' yazıyor. Babası eczacı olmasını istediği halde matematik üzerine eğitim almak istiyordu. Oxford'da matematik eğitimi yeterli olmadığı için fizik bölümünü seçti. Neşeli biriydi, Wagner dinlemeye bayılırdı, kürek takımındaydı; ancak hayatını kaplayan asıl şey, fizikti. Günde bir saat bile çalışmadığı bölümden onur derecesiyle mezun oldu. Daha da önemlisi, gelecekte mühim bir adam olacağından kesinlikle emindi.

Evrenin bir başlangıcı yok diyorlar Hawking, sence bu işin aslı var mı?

Filmi hatırlayın. Bir yılbaşı partisinde Jane Wilde'la tanışan Stephen, ona 'kozmolog' (evrenbilimci) olacağını söyler. Teorik fizik alanında ilerlemek, evrenin başlangıcı hakkında teoriler üretmek istemektedir. Dünyaca ünlü evrenbilimci Fred Hoyle'la çalışabilmek için Oxford'dan ayrılıp Cambridge'e gider, ama profesörle çalışmak için yaptığı başvuru reddedilir. Danışmanı, daha önce adını hiç duymadığı Dennis Sciama olur. Sciama, Fred Hoyle gibi evrenin herhangi bir başlangıcı ya da sonu olmadığını, evrenin genişlediğini savunan 'durağan durum teorisi'ni savunan bir fizikçidir. Stephen, onu reddeden Fred Hoyle'un ortaya koyduğu teori üzerine çalışan bir öğrencinin yanına yaklaşır ve profesörün haberi olmadan, onunla çalışmaya başlar.

Profesörün bir toplantısında, "Sorusu olan var mı?" cümlesine, "Bazı değerler yanlış." diye cevap verir Hawking. "Nereden biliyorsun?" der, kızgınlıkla profesör. Hawking'in cevabı acıtıcı olur: "Onu ben buldum da oradan biliyorum." Salon kahkahalara boğulurken sıradan bir lisansüstü öğrencisi, tanınan biri olmuştur bile.

Sevgili Hawking, o yürüyüşün hayatını değiştireceğini bilseydin, yine de oraya gider miydin?

Üniversiteye yetişmeye çalışırken düştüğünde 21 yaşındaydı. Bu düşüş, onu bir anda dünyanın en talihsiz; ama aynı zamanda en talihli insanı yaptı. Sonraki bir gün ayakkabı bağcığını bir türlü bağlayamadığını fark etti. Geçmeyen uyuşmanın motor nöron hastalığından ileri geldiği ortaya çıkmıştı. ALS diye bildiğimiz hastalıkta, zamanla diğer kasları da çalışmaz hale gelecek, bir tedavi uygulanamayacak ve en fazla iki yıl yaşayacaktı.

Evrenin sırlarını çözmeye kendisini adamak için zamana ihtiyacı olan birine göre bu, şüphesiz büyük bir yıkımdı. Genç fizikçi, depresyona girdi ve kendisini iki üç ay odasına kapattı. Onu odasından çıkarıp hayata döndüren kişi ise, iki yıldır birlikte olduğu sevgilisi Jane Wilde oldu. Bildiğimiz şeyse şu: Fiziksel yetenekleri yerine zihinsel yeteneklerini kaybetseydi, kesinlikle ötenazi isterdi.

Gördük ki Hawking, engeller senin için değil.

Motor nöron hastalığı, Hawking'in kaslarını yavaş yavaş işlemez hale getiriyordu. Bugün artık yalnızca birkaç kası hareket edebiliyor. Bırakın yürümeyi; yemeğini tek başına yiyemiyor, ihtiyaçlarını göremiyor. Hastalığının 20. yılında, başına daha kötüsü geldi. Dünyadaki pek çok konferansa gidip teorilerini anlatan Hawking, gırtlak ameliyatından sonra konuşma yetisini de kaybetti. Elleri tutmadığı için yazı da yazamıyordu. Onun için imlece basarak harfleri seçmesini sağlayan bir sistem geliştirildi. Bilgisayar ekranına yazılanları sese dönüştüren bir yazılım sayesinde konuşmalarına devam edebildi.

Stephen, bugün onu tanımamızı sağlayan Zamanın Kısa Tarihi, Büyük Tasarım, Ceviz Kabuğundaki Evren, Karadelikler ve Bebek Evrenle ve Zamanın Daha Kısa Tarihi gibi kitaplarını, bir imlece saatlerce basarak (dakikada 10 kelime hızıyla) ve düzeltme imkânı dahi olmadan yazdı; karısı da dizdi. Böylesi bir durumda, depresyona girip kenara çekilmeyi asla düşünmedi; bırakın herhangi bir kitabı, evrenin yapısı hakkında yeni teoriler içeren, bilim dünyasını değiştirecek satırlar kaleme alarak hiçbir engeli tanımadığını gösterdi.

Bir röportör hastalığının ona ne kattığını ve ondan ne aldığını sorduğunda cevabı net ve özgüvenliydi: "Böyle bir hastalığa yakalanmak dışındaki her konuda çok talihli bir hayat sürdüğümü düşünüyorum. Hatta hastalık bile öyle büyük bir darbe olmadı benim için. Samimiyetle söylüyorum ki, şu an hastalıktan önce olduğumdan daha mutluyum. Hastalık, sağlıklı insanların gündelik hayatta yapmak zorunda olduğu şeyleri yapmamamı sağladı ve bana büyük bir vakit kazandırdı."

Karşılaşsak sana şunu sorardım Hawking: Bir dâhi olarak bizlere nasıl katlanıyorsun?

12 bilinmeyenli denklemleri zihninden çözebilen, üstün zekâlı kişilere yönelik Mensa testinden 248 puan alan Hawking'le ilgili okulunda da pek çok hikâye anlatılıyor… Yüksek lisans yaptığı sıralarda akademisyenlerden biri, içinde onun da bulunduğu araştırma grubundan Elektrik ve Manyetizma adlı zor bir metinden 13 problemi çözebildikleri kadarını çözmelerini ister. Beklentisi, bir ya da iki problem çözmeleridir. Öğrenciler haftalarca çalışırken Stephen oralı olmaz. Teslim günü, kâğıt bulamadığı için bir broşürün üzerine hızlıca çözümler yapar. Sınıftaki herkes en fazla iki soruyu yanıtlayabilmiştir. Stephen ise, kâğıt bulamadığı ve problemlerden yalnızca 10'unu çözebildiği için özür diler!" Zaten yanılsa da bunu kabul edecek kadar rahat biridir. Gülerek, "Higgs bozonuyla ilgili girdiğim iddiada 100 dolar kaybettim." demesi de bunu kanıtlıyor.

Açık söyle: Büyük patlama oldu mu, olmadı mı?

Hawking, danışmanı Sciama'nın araştırma grubuna dahil olduğunda henüz ne üzerine çalışacağını bilmiyordu. Önemli bilim insanlarının yetiştiği bu grupta, doktora tezi konusunu en geç bulan isimlerden biriydi. Tezinde, evrenin başlangıcının 'tekillik' içerdiğini, yani büyük patlamayla oluştuğunu ve giderek genişlediğini söyleyerek evrenbilime büyük bir katkıda bulundu.

Bir tesellimiz var Hawking: Dâhi olman ilişkilerine yardım etmiş görünmüyor.

Jane Wilde ve Stephen Hawking'in, hastalıktan önce üniversiteli diğer çiftlerden farkı yoktu. Ancak motor nöron teşhisinin ardından Jane Wilde'ın Hawking hakkında bir karar vermesi gerekti. Jane, iki yıl sonra

ölecekse de Stephen'ın yanında olmaya karar verdi. Hawking, ALS hastalarının çok azına nasip olacak şekilde yıllarca yaşadı; Jane ise 1965'in Temmuz'undan boşanacakları güne dek 26 yıl boyunca Stephen'a baktı, sağlık sigortası olmamasına rağmen maddi anlamda da büyük uğraş verdi ve kendisinin dilbilim çalışmalarını engellese de onu sevmekten vazgeçmedi. Lucy, Robert ve Timothy adında üç çocukları ve üç de torunları oldu.

Ancak zamanla hem Stephen'ın ona hiç zaman bırakmayan bakımından, hem de dev egosundan ötürü biraz yorulduğunu hissetti. Jane geride kalmanın ona hissettirdiklerini şöyle anlatıyor: "Stephen'ın fizik kariyeri benimkinden daha önemliydi. O fizik havuzunda büyük bir sıçrama yaratma yolunda ilerlerken ben dil çalışmalarının yüzeyinde küçücük bir dalgalanma yaratsam şanslı sayılırdım. Kendimi, hiçbir akademik başarının ailemin bana verdiği mutlulukla eşdeğer olamayacağı düşüncesiyle rahatlatmaya çalışıyordum."

Jane, kendisine zaman ayırabilmek için katıldığı kilise korosunun şefi Jonathan'la daha fazla vakit geçirmeye başladı. Jonathan, Stephen'ın bakımını da üstleniyordu. Stephen, yeni bakıcısı Elaine Mason'la tanışana dek Jonathan'la Jane'in yakınlaşmasına ses çıkarmadı. Ancak o tarihten sonra (1991) boşandı ve bakıcısıyla evlendi. (1995) 2006 yılında onlar da boşandı.

Büyük bir adam mısın, yoksa büyük bir balon mu?

Kimileri onu çağın en büyük bilim insanı olarak görüyor, kimileriyse onun hastalığı ve sivri sözlerinden ötürü ünlü olduğunu ve ondan daha büyük bilim insanlarını gölgelediğini düşünüyor. Evrenin doğası hakkındaki teorisini herkesin anlayabileceği sadelikte yazdığı Zamanın Kısa Tarihi (1988) adlı kitabı, 40 çevrildi ve dokuz milyonun üzerinde baskı yaptı. 'Çok Satanlar' listesinden 300'e yakın hafta inmeyen tek fizik kitabı ve bilimsel yazının başyapıtı oldu. Hawking, kitaptan kazandığı paralarla geçimini sağladı ve Cambridge'deki laboratuvarını yeniledi.

Kameralar karşısında yerçekimsiz ortamı deneyimlemesi, çektiği belgeseller, popüler programları reddetmemesi, sesiyle 'The Simpsons'a konuk olması, şimdi de çocuklara evrenbilimle fiziği öğretmeyi amaçlayan fizik kitapları, onu sevmeyenlere nefretlerini arttıracak daha çok neden verdi. Ancak yaptığı çalışmaların ona daha 32 yaşındayken 'Kraliyet Cemiyeti Üyesi' unvanını getirdiğini, Vatikan'dan 'Papa XI. Pius Madalyası' ile birlikte tam 12 onur ödülü aldığını, daha da önemlisi 30 yıl boyunca 'Lucasyen Profesör' olduğunu ve bu unvanın Isaac Newton'dan sonra Hawking'e kadar sadece birkaç isme verildiğini söylersek onu 'popülist'likten ibaret saymanın gülünçlüğü biraz daha ortaya çıkar.

Seni filmde canlandıran kişi bile büyük ödülü aldı.

Profesyonel oyunculuğa 2000'lerin başında başlamasına rağmen 'Her Şeyin Teorisi'nde Stephen Hawking'i öyle bir canlandırdı ki, yılın 'En İyi Erkek Oyuncu' Oscar'ını kazanmakla kalmadı, bizzat Stephen Hawking'den "Ben kendimi izlediğimi sandım." iltifatını aldı. Eddie Redmayne, ödülünü ALS hastalarına ve Hawking ailesine ithaf etti. Eddie, çekimler sırasında Hawking'le sadece bir kez görüşmüş, ama film çekimlerinde Hawking'in özel bilgisayarlı sandalyesini kullanmış.

'Her Şeyin Teorisi' büyük bir iddia değil mi sevgili Hawking?

Hawking denince şunları bilmelisiniz: Evrenin başlangıcı, sonu üzerine ve 'teorik fizik' alanında çalışıyor ve teoriler üretiyor. Aynı zamanda matematikçi, astronom ve yazar. Genel görelilik kuramıyla kuantum mekaniğini birleştirmeye çalışan ve evrenin oluşumunu an be an açıklayabilecek 'Her Şeyin Teorisi'ni matematiksel olarak kanıtlamaya çalışıyor.

Evrenin başlangıcının büyük patlamayla başlayıp karadeliklerle sonlandığını ortaya koyduğu teorisi, 20. yüzyılın en büyük buluşlarından biriydi. Karadelikle ilgili buluşlar sayesinde zamanda yolculuk yapılabileceğini ama henüz bu teknolojiye sahip olmadığımızı söylemişti. Ayrıca kuantum mekaniğini karadeliklere uyarlayarak bulduğu sonuçlar bilim dünyasını ayağa kaldırdı. Hawking karadeliklerin kara olmadığını, ölçümü zor bir ışın ve radyasyon yayıp buharlaştıklarını söylüyordu. Ki bu radyasyona bugün 'Hawking radyasyonu' adı veriliyor.

Senden öğrendiğim en önemli cümle buydu.

Bugün genç bir fizikçi olsaydı ne yapacağını soran muhabire, "Evreni anlamaya çalışan yeni bir teori ortaya koymaya çalışırdım." diyor. Hayatını evreni anlamaya adayan bir bilim insanı olarak bizlere söylediği en önemli cümle ise şu: "Ayağınıza değil, yıldızlara bakmayı hatırlayın. Gördüğünüzü anlamaya çalışın ve evrenin neden var olduğunu merak edin."

Ne Okumalıyız?

  • Zamanın Kısa Tarihi
  • My Brief History (Stephen Hawking'in otobiyografisi)
  • Stephen Hawking Evrenin Başlangıcını Anlamak İçin Çizgibilim


HAWKING'İ NTV BİLİM'İN ESKİ YAYIN YÖNETMENİ İNAN ARAN'A SORDUK!

Hawking gerçekten Newton'la karşılaştırılabilecek kadar büyük bir dâhi mi?

Newton deliydi. Aklının bir yanı matematik, bir yanı mistik işlere çalışırdı. Tuhaf düşünce akışının onu ayartıp nesnel bilimlerden esrarengiz âlemlere sürüklediğini, akademideki görevini bu uğurda ihmal ve suistimal ettiğini, odasına kapanıp sihir ve simya çalıştığını, bu hadiselere şahitlik ve yataklık eden evrak-ı metrukesinden biliyoruz. Peki, Hawking için akıl

sağlığı tahmini yapabilir miyiz? Genç yaşta baş gösteren tuhaf bir sinir kamaşmasından muzdarip, üstelik illetin şifası yok. Tekerlekli sandalyeye mahkûm, devasa nesnelerin çetrefil hesaplarından vurgun yemiş bir portre. İkisini yazarlık yönünden karşılaştırsak, satışlar açık: Tirajı düşük Principia elden ele çok döndü dolaştı, fakat Zamanın Kısa Tarihi hâlâ kıyamet gibi satıyor. Çünkü yayıncılıkta başlık çok önemlidir. Çünkü Feynman'ın dediği gibi, "Bence hiç kimse kuantum mekaniğinden anlamıyor." ve büyük bir kesinlikle, hepimiz her şeyden biraz olsun anlamak istiyoruz. Zamanında Newton'a Londra Darphanesi Müdürlüğü teklif edilmişti ve kendisi sevinçle benimsediği yeni, sükseli görevi esnasında, birkaç kalpazanın idamına tereddütsüz karar vermişti. Oysa Hawking'in bu kadar ileri gideceğine ihtimal vermeyi deniyorum; yok, olmuyor.

Hawking'in ortaya koyduğu en büyük teori neydi?

Karadelik, karanlık çağrışımlı bir sözcük ve bu seçimde haklılık payı var. Karadelikte, olay ufkunun gerisinde neler döndüğünü, zamanı bile olduğu yerde donduran dev alengirli bu gece âlemine hâkim fizik kurallarının hiçbirini bilmiyoruz. Çünkü ışık yok; zifiri karanlıkta önümüzü göremiyoruz ve cahiliz. Derken bir cengâver müdahale ediyor, 1974'te Hawking çıkıp "Karadeliklerden radyoaktif firar mümkündür." görüşünü savunuyor. Literatüre 'Hawking ışıması' diye geçen keşiften çıkan sonuç: "Karadelikler ölüyor, rahat olun." Peşinden bir de yeni tahmin: Evren oluşurken, maddenin kıvam ve biçim aldığı o ilk çatapat esnasında, sürüsüne bereket sayıda karadelik çıkıp sönmüş olabilir. İzler sıcak. Radarlarımız net göstermese de, fazla uzaklaşmış olamaz. CERN'de olay yerini canlandırma çalışmalarını aralıksız sürdürelim.

Hawking'e göre, haberler iyi: Karadelikler gibi, evrenin de başı ve sonu var. Sevinebiliriz. Ayrıca bütün numaralarını anlayabiliriz. Bize gereken; sadece biraz uzay- biraz zaman. Nesnelere ve ilişkilerine dair tüm bilgimizi içerecek büyük birleşik kuram, belki sandığımızdan daha yakın çıkıp gelebilir. Hawking, bu başlık altına birkaç aydınlık satır ekleme kabiliyetine sahip görünen bilimcilerden. Hawking, yapımcıların hızla bir Hollywood klişesine dönüştürüp az sonra kullanışsız bulup terk ettikleri 'paralel evrenler' hipotezine inanıyor; tıpkı Feynman gibi. Bu 'paralel' lafını, tıpkı zihne çakılıp kalan 'karadelik' tabelası gibi, bilimcilerden çok cingöz yayıncılara borçlu olmamız çok hoş değil mi?

kamaşmasından muzdarip, üstelik illetin şifası yok. Tekerlekli sandalyeye mahkûm, devasa nesnelerin çetrefil hesaplarından vurgun yemiş bir portre. İkisini yazarlık yönünden karşılaştırsak, satışlar açık: Tirajı düşük Principia elden ele çok döndü dolaştı, fakat Zamanın Kısa Tarihi hâlâ kıyamet gibi satıyor. Çünkü yayıncılıkta başlık çok önemlidir. Çünkü Feynman'ın dediği gibi, "Bence hiç kimse kuantum mekaniğinden anlamıyor." ve büyük bir kesinlikle, hepimiz her şeyden biraz olsun anlamak istiyoruz. Zamanında Newton'a Londra Darphanesi Müdürlüğü teklif edilmişti ve kendisi sevinçle benimsediği yeni, sükseli görevi esnasında, birkaç kalpazanın idamına tereddütsüz karar vermişti. Oysa Hawking'in bu kadar ileri gideceğine ihtimal vermeyi deniyorum; yok, olmuyor.

Hawking'in ortaya koyduğu en büyük teori neydi?

Karadelik, karanlık çağrışımlı bir sözcük ve bu seçimde haklılık payı var. Karadelikte, olay ufkunun gerisinde neler döndüğünü, zamanı bile olduğu yerde donduran dev alengirli bu gece âlemine hâkim fizik kurallarının hiçbirini bilmiyoruz. Çünkü ışık yok; zifiri karanlıkta önümüzü göremiyoruz ve cahiliz. Derken bir cengâver müdahale ediyor, 1974'te Hawking çıkıp "Karadeliklerden radyoaktif firar mümkündür." görüşünü savunuyor. Literatüre 'Hawking ışıması' diye geçen keşiften çıkan sonuç: "Karadelikler ölüyor, rahat olun." Peşinden bir de yeni tahmin: Evren oluşurken, maddenin kıvam ve biçim aldığı o ilk çatapat esnasında, sürüsüne bereket sayıda karadelik çıkıp sönmüş olabilir. İzler sıcak. Radarlarımız net göstermese de, fazla uzaklaşmış olamaz. CERN'de olay yerini canlandırma çalışmalarını aralıksız sürdürelim.

Hawking'e göre, haberler iyi: Karadelikler gibi, evrenin de başı ve sonu var. Sevinebiliriz. Ayrıca bütün numaralarını anlayabiliriz. Bize gereken; sadece biraz uzay- biraz zaman. Nesnelere ve ilişkilerine dair tüm bilgimizi içerecek büyük birleşik kuram, belki sandığımızdan daha yakın çıkıp gelebilir. Hawking, bu başlık altına birkaç aydınlık satır ekleme kabiliyetine sahip görünen bilimcilerden. Hawking, yapımcıların hızla bir Hollywood klişesine dönüştürüp az sonra kullanışsız bulup terk ettikleri 'paralel evrenler' hipotezine inanıyor; tıpkı Feynman gibi. Bu 'paralel' lafını, tıpkı zihne çakılıp kalan 'karadelik' tabelası gibi, bilimcilerden çok cingöz yayıncılara borçlu olmamız çok hoş değil mi?

Bilim dünyası Hawking'e nasıl bakıyor ya da sen ona nasıl bakıyorsun?

Mekanik sesle, ağır aksak konuşturan makinesine kayıtlı sadece birkaç bin sözcükle mücehhez, milyar yıllık maziye ve istikbale sağlı sollu girişen kuşkulu, huzursuz bu ayarda bir akıl bile sizi, doğaya ve insana fal taşı gözlerle bakmaya, düşünmeye ve yaratmaya kışkırtmıyorsa, gerçekten çok üzüleceğim. Tam bu nedenle bilim, daha halkın olmalı; ana haberlere çıkmalı, her düzeyden bilimci insafsızca ucuz magazincilerin kucağına düşmeli. Cevaplanmamış bilimsel sorunlarımıza yanıt arayacak daha çok akla, daha çok insana ihtiyacımız var çünkü. İşte bu nedenlerle, Hawking'e hep destek, tam destek vereceğim.

Esquire Türkiye, Nisan 2015

BİZE ULAŞIN