Soru & Cevap: Mehmet Erdem
Son yıllarda hangi radyo kanalını açsak, Mehmet Erdem'in bir şarkısıyla karşılaşıyoruz.'Herkes aynı hayatta' ve 'Hiç konuşmadan'ın ardından üçüncü albümü 'Hepsi benim yüzümden' ile şu sıralar müzik dünyasını tekrar hareketlendiren Erdem'e merak ettiğimiz ne varsa sorduk.
15 Şubat 2016
MEHMET ERDEM: Yaptığım bütün albümleri seviyorum. Kendimizi geliştirmeye çalışıyoruz. Birçok konser verip, pişiyoruz. Eskiden bu kadar çok şarkı söylemiyordum. Şarkı söylemeye daha çok alıştım.
ESQ: Yeni albümünüzü bize anlatmanızı istesek…
M.E: Sevdiğimiz şarkıları söyledik. Yeni albümümüz, 12 şarkıdan oluşuyor. İçerisinde daha çok bestemiz var. Nejat İşler ile yaptığımız sürpriz bir düet var. Sezen Aksu, Barış Manço, Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur, Mehmet Güreli ve Mersinli İsmail'in sevdiğimiz şarkılarının cover'ları var.
ESQ: Neden hep 'biz' diye konuşuyorsunuz?
M.E: Çünkü kolektif bir iş yapıyoruz. Tek başıma değilim. Herkes şarkıyı söyleyen insanı bilir ama biz kalabalık bir ekibiz. "Ben." diyenler belirli bir süre sonra oldukları yerde kalır.
ESQ: "Müzisyen olacağım." dediğiniz ilk anı hatırlıyor musunuz?
M.E: "Müzisyen olacağım." dediğim anı hatırlıyorum ama şarkı söylemek için girmedim bu işe. Kardeş Türküler zamanından beri enstrüman çalıp beste yapıyordum.
ESQ: Mutlu musunuz şu sıralar?
M.E: Mutluyum. Tüm bu işlerin içinde çok büyük bir şeyler planlayıp afallamak da var. Biz tabii ki hep "En iyisini yapalım." dedik. Yaptığı işin geri dönüşünüzü bizim kadar alamayan insanlar var. İşinde çok iyi olan bir marangoz ya da diş hekimi alkışlanmıyor. Bizim iş ise göz önünde olduğu için direkt karşılığını görebiliyoruz. Bizim meslekte de fark edilmek ve aradan sıyrılabilmek zor. Bu açıdan bakınca kendimi şanslı hissediyorum.
ESQ: Hiç şımardığınızı hissettiniz mi?
M.E: Üzerimizde çok ilgi var. Kimse durduk yerde, tanımadığı insanlarla o kadar çok fotoğraf çektirmez herhalde. Gerçi bu da saçma bir şey ama zamanla alışıyorsun. Şımarmak değil de, arada sıkılıyorum bu durumdan.
ESQ: Bazıları şımarıyor da...
M.E: Şımarılabilir tabii, ama ne oldum delisi olacak yaşta değilim. İlk albümümü 35 yaşında çıkardım. Şu anda 38 yaşındayım. Dünyayı da kurtarmıyoruz sonuçta. Sadece müzik yapıyoruz.

ESQ: En çok hangi konuda hassassınız?
M.E: Ben hep şöyle düşünüyorum: Bu dünyadan göç edene kadar kimseyi rahatsız etmeden ilerlersek tamamdır; başarmışızdır. Bu hayattan kimseyi kırmadan, dökmeden ve rahatsız etmeden gidebilmen lâzım.
ESQ: 40'lı yaşlara doğru ilerliyorsunuz. Bugüne kadar hayat size neler öğretti?
M:E: Bir şeyde başarılı olmak istiyorsan kararlı olman gerekiyor. Ve kararını verdikten sonra o kararın arkasında durman gerekiyor. Tabii bu da bir günde olmuyor.
ESQ: Kadınları çözebildiniz mi?
M.E: Var mı çözen? (Gülüyor.) Kadınlar değil de, genel olarak çözülmesi zor olan varlık, insan. Karanlık tarafları çok fazla. Kafanın içinde neler dönüyor, nasıl rüyalar görüyorsun, bunlar bilinçaltınıne kadar etkiliyor? Gün içinde bile sebepsiz yere üzülüp mutsuz oluyorsun. İnsanoğlu bir muamma.. Hiçbir insan var mı ki, karşısındakiyle aynı düşünsün?
ESQ: Adettendir, yeni bir yılın ilk aylarında kendimize bundan sonra yapacaklarımız hakkında sözler veririz. Siz de yapıyor musunuz bunu?
M.E: Bugüne dair bir planım yok ama sigarayı bıraksam iyi olur. (Gülüyor.) Konser yoğunluğundan işin mutfak kısmını çok azalttım. Neredeyse şu anda bir marka yönetiyor gibiyiz. Bir Mehmet var, bir de Mehmet Erdem markası var. Mehmet Erdem'in hayatını idame ettirmeye çalışıyoruz şu anda. Onu uçağa bindiriyoruz, konsere götürüyoruz, fotoğraf çektiriyoruz. Konsere gittiğim zaman müzisyenim ama bir yandan da işe gidiyorum.

ESQ: Mehmet Erdem'i yönetmek zor bir şey mi?
ESQ: Hayatta yenildiğinizi hissettiğiniz anlar oldu mu?
M.E: Oldu tabii ki. Kardeş Türküler'i bıraktıktan sonra bir şeyler yapmaya çalışıyorduk ve olmuyordu. Dizi ve film müziği yapmaya çalışıyorduk, o da olmuyordu. Biz yapıyorduk ama dizi bitiyordu. Ya da yapıyorduk ama paramızı alamıyorduk. Ama dediğim gibi, bu karar verme meselesi.
ESQ: Bir röportajınızda "Ben hep içime üzülürüm." demişsiniz… Bunu biraz açabilir misiniz?
M.E: O zaman şöyle bir şey söylemek istemiştim: Dışarıdan görünen bir üzüntü vardır ama yalnız kaldığınız zaman üzüntünü en iyi sen bilirsin. Ben mesela çok kolay ağlayamam ama kendi içimde çok üzülürüm. Bir sürü insan acı yaşıyor; yakınını kaybediyor, sevgilisinden ayrılıyor, hayatta başarısız olup üzülüyor. Ama hiç kimseninacısı birbirinin aynısı değil. Herkesin üzüntüsü farklı… Ve bu üzüntüyü en iyi yaşayan biliyor.
ESQ: Sesiniz konusunda kimse anlaşamıyor. Kimisi sizi çok beğeniyor kimisi daha az…
M.E: Beğeni üzerine kurulan bir iş yaptığımız için... Bu, şunu söylemek gibi: Ben yeşili sevmiyorum. E ne yapalım? Bir norma oturtmak gerekirse elimizde gördüğümüz trek üzerinde maddi bir hata bulunamayacağını düşünüyorum. Ama beğenmezseniz de beğenmezsiniz. Kimseye zorla "Beni beğen." diyemezsin.
ESQ: Bizde hiçbir şeyin ortası yok. Her şey ya göklere çıkarılıyor ya da yerin dibine sokuluyor…
M.E: Evet, bir şey popüler olunca "Bir cümle kurayım da fark edileyim." diyorlar. Hiçbir şeyin ortası yok. Ben mesela bir albüm yapıyorum, hepsi mi çok kötü şarkıların? Bir şans ver, kardeşim. Önce otur bir dinle.
ESQ: Cover şarkılar söylemenin de bir handikapı da olabiliyor bazen…
M.E: Ben istediğim şarkıları söylüyorum. Ben buna şöyle bakıyorum: Aşçısın. Türlüyü biri bulmuş, ama sen de yapmak istiyorsun. Ve aşçıysan o türlüyü kendi meşrebince yapabilirsin. Şarkı işinde de böyle. "Bu şarkıya nasıl bir yorum katabilirim." diye düşünürsün. Ki bizim şarkılarını söylediğimiz isimler Türkiye'nin en büyük isimleri ve şarkılar da zor.
Mehmet Erdem'e 'en'lerini sorduk…
-Leonard Cohen ile bir şarkı söylesem benim için muhteşem olur.
-Leonard Cohen'in en sevdiğim şarkısı 'Waiting For The Miracle.
-En son Orhan Pamuk'un Kafamda Bir Tuhaflık romanını okudum
Röportaj/Türkan Doğan