Düz mü, Yuvarlak mı?

Yıllar yıllar önce insanoğlu Dünya’nın düz olduğuna inanıyordu. Bu inanış Yunanlılar aksini kanıtlayana kadar yüzyıllar boyunca da bu şekilde devam etti. Fakat şimdi, dünyada yaşayan herkes uzayda süzülen küresel bir cisimde yaşadığından adı kadar emin, değil mi? Değil… İnternetin çılgın noktalarında bir araya gelen bir grup komplo teorisyeni buldukları inandırıcı(!) kanıtlar ile küresel dünya fikrini reddediyor ve Dünya’nın düz olduğunu savunuyor. Bu durumda Esquire olarak bize düşen ise bu grubun Birmingham’da gerçekleştirdiği Birleşik Krallık’ın ilk ve tek Düz Dünya Kongresi’ni ziyaret ederek bu davayı derinlemesine incelemek oluyor.

Giriş Tarihi: 05.11.2018 11:37 Güncelleme Tarihi: 05.11.2018 12:43

Yazı: Mark WILDING
Derleme: Kaan SANCAR

Apollo 17'deki astronotlar tarafından 1972 yılının Aralık ayında çekilen 'The Blue Marble' isimli fotoğraf Dünya'nın tümüyle yuvarlak olduğunu sergileyen ilk görüntüdür.

Nisan ayının son günleri, Bir cuma akşamı. 70'e yakın kişi, Jurys Inn Birmingham'ın konferans salonlarından birinde önemli bir keşfi ilk ağızdan duymak için bekliyor. Bütün salon insanlarla ve aralarındaki diyaloglardan doğan sesle kaplı. Fakat bu ses Anthony Riley kürsüye çıkıp sunumuna başladığında bir anda kesiliyor. 37 yaşındaki Manchester'lı hukuk mezunu Riley, kilolu vücudunu tişörtünün üzerine giydiği blazerla örtmüş. Bu görünüm ona otoriter ve profesyonel bir hava katmış, fakat sol elinde tuttuğu bira bu havayı yerle bir ediyor.

Konuşmasına başladığında dikkatimi çeken ilk cümlesi, "Birazdan izleyeceğiniz görüntüler hazmetmesi pek de kolay olmayan gerçekler barındırıyor." oluyor. Ardından söyledikleri ise en az bu cümle kadar ilginç: "Kumsalda yatıyorum. 20 dakika önce su buraya kadar geliyordu. Bu yüzden şimdi ıslak kumların üzerinde yatıyorum. Kumsaldaki insanlar merak halinde, 'Bu adam ne yapıyor böyle?' diye söyleniyorlar. Merak ediyorum, 'o' hâlâ orada mı, onu hâlâ görebiliyor muyum?

'O' olarak tarif ettiği kişinin kim ya da ne olduğunu anlayamadığım bu cümlelerinden sonra önündeki dizüstü bilgisayarın ekranını projeksiyonla arkasındaki duvara yansıtıyor. Fare işaretçisini 'wow3.mpf' isimli dosyaya doğru hareket ettiriyor. Dosyaya tıklıyor ve konuşmanın başında bahsettiği video açılıyor. Videoda kadraj soldan sağa doğru kayıyor; bulanık görüntüde denizi ve ufuktaki tanımlayamayan kara parçasını seçebiliyoruz. Herkesin beklediği kanıtın bu olduğu ortaya çıkıyor. Ardından Riley açıklamaya başlıyor: "Videoda gördüğünüz kara parçası 'Isle of Man Adası.' Burası Britanya anakarasından, yani, kameranın bakış açısından yaklaşık olarak 55km uzaklıkta. Bu nedenle, gördüğünüz bu görüntü ancak bir koşulda elde edilebilir: Bu görüntü Dünya'nın düz olduğunun kanıtı!"

Riley, ardından, bu olaya getirilen 'Güneş ışınları, atmosferde yaşadıkları kırılma sayesinde, Dünya'nın kıvrımları düşünüldüğünde normal şartlarda erişememesi gereken yerlerden öteye geçebilirler.' şeklindeki bilimsel açıklamayı da kendi tarzında çürütmeye çalışıyor: "Ben mantık ve gerekçeleri kabul etmiyorum. Ben kanıtlara bakarım!" Sözünü bitirir bitirmez ekranda bir Dünya fotoğrafı beliriyor. Fakat ekrandaki dünya alıştığımız küre şeklinde.

"Bize kanıt olarak gösterdikleri şey bu." diyor ve sonrasında ekliyor, "Bir topa mı benziyor? Kesinlikle! Gerçekçi mi? Elbette hayır. Bu odadaki hiç kimse bunun gerçek olduğunu kabul etmiyor!"

Birkaç saat öncesine dönersek, o gün akşamüstü saatlerinde Birleşik Krallık'ın ilk Düz Dünya Kongresi için kongre merkezine varıyorum. Önümde neredeyse üç gün sürecek Dünya'nın yuvarlak olmadığını kanıtlama hedefi taşıyan ve bunu çeşitli metafizik teorileri barındıran konuşmalar ve atölye çalışmaları ile gerçekleştirmeye adanmış bir etkinlik var. 'Spoiler' verirsem, hafta sonu boyunca 200 kişilik bir grup Dünya'nın altından sütunlarla desteklenen düz bir elmas şeklinde olduğu, yerçekiminin aslında var olmadığı ve evrenin dev bir kozmik yumurtanın içinde yer aldığı gibi söylemleri dikkatlice dinleyecek, ben de onları gözlemleyeceğim. Tabii, sık sık Illuminati ve diğer komplo teorilerinin ismini duyacağım.

Kongreye kaydımı yaptırdığım sırada salonun ön kısmında hafta sonu etkinlikte konuşma yapacak KA Dave'i görebiliyorum. Bu adama geçen gün YouTube'da rastlamıştım; kendi idrarı dışında hiçbir şey içmeyerek kronik astımını tedavi ettiğini anlatıyordu. Az ötede de The Human Body Owners Workshop Manual isimli kitabının satıldığı bir stand bulunuyor.

O günün akşamında herkesin düşüncelerini paylaşabildiği bir grup seansı yapılıyor. (Burada Dave'in konuşurken bariz bir şekilde 'hırıltılar' çıkardığını duyuyorum.) Herkes tek tek gelip kendini tanıtıyor ve hikâyesini paylaşıyor. Dünyanın her kesiminden insan var: Birleşik Krallık, Arjantin, İsveç, Yeni Zelanda… Çoğunluk 30 yaş üstü beyaz erkeklerden oluşuyor, fakat yine de en az beş kişiden biri kadın ve hafta sonu boyunca her yaş grubundan, birçok ırk ve sosyal çevreden kişi ile tanışıyorum. Bu grup tanışma seansı 20.30'da bitecek şekilde programlanmış, fakat herkesin konuşması bittiğinde saatin gece yarısını geçtiğini görüyorum.

Çoğu kişi için bu konferans Dünya'nın düz olduğuna dair inanışları hakkında açıkça konuşabilecekleri nadir bir etkinlik. Anthony Riley 'Düz Dünya' bilgisine dair, "Dürüst olursam Dünya'nın düz olduğunu bilmek, bir 'Düz Dünya İnanırı' olmak çok da eğlenceli değil. Herkes seninle dalga geçiyor." itirafında bulunuyor. Sean Connors bu durum ile ilgili, "İnsanlar farklı bir görüşü desteklediğini gördüklerinde sana ona kadar hızlı saldırıyor ki, inanamazsın!" diyor. Cumartesi gecesinin önemli konuşmacılarından biri olacak 30'larının ortasındaki eski otel müdürü Martin Kenny ise, "Burada olduğum için oldukça şaşkınım. Benimle aynı gemide yol alan, benzer düşüncelere sahip kişilerle aynı ortamda bulunmak benim için bir onur ve burada olmak oldukça hoş bir durum. " diyor.

Kongreyi düzenleyenlerden bahsetmek gerekirse, kongre daha önce inançları yüzünden ezilmiş Gary John Heather ve Didi Vanh tarafından organize edilmiş. "Dünya'nın düz olduğunu keşfettiğimizden beri çokça dost kaybettim." diyor Didi. Bunun üzerine dinleyiciler arasındaki bir erkek, "Ama çok daha fazlasını kazandın, Didi." diye bağırıyor.

Birkaç teknik detay verirsem, ilk dünya haritaları da Dünya'yı düz olarak yansıtıyordu. Avrupalılar düz anakaranın okyanuslar tarafından çevrelendiğini düşünüyordu. Çin'de de dünya düz ve kare şeklinde bir cisim olarak resmediliyordu. Dünya'nın küresel bir şekle sahip olduğunu ilk ortaya atan kişiler ise MÖ 6. yüzyılda Pisagor'un da aralarında olduğu Yunanlı filozoflar oldu. 300 yıl sonra Eratosthenes ise trigonometri yardımıyla Güneş'in iki farklı noktadan yükselişindeki mesafeleri ölçecek ve Dünya'nın küresel bir şekle sahip olduğunu söyleyecekti. Bundan yaklaşık 2000 yıl sonra 1972'ye gelindiğinde de NASA Dünya'nın baştan beri küresel bir şekle sahip olduğunu uzaydan gösteren 'The​ Blue Marble' isimli fotoğrafı paylaşacaktı.

Günümüz Düz Dünya İnanırları ise Eratosthenes'in buluşunu gülünç buluyor ve NASA'nın yayımladığı her şeyin yalan olduğuna inanıyor. Bu kişilerin çoğunun oldukça dindar olduğunu ve İlahi Yaratılış Teorisi'ne inandıklarını da belirtmeliyim. Son birkaç yılda da Düz Dünya Teorisi'ne inananların sayısının oldukça arttığını da eklemek gerek. Tabii, 2015 yılının başından bu yana Google'da yapılan 'düz Dünya' aramalarının sıklığının arttığını da. 2016 yılının Ocak ayında ABD'li rapçi BoB 'ışığı gördüğünü' açıkladığında ve 2017 yılının Şubat ayında NBA yıldızı Kyrie Irving, "Bu bir komplo teorisi bile değil. Dünya düz." açıklamasında bulunduğunda ise yapılan aramaların sayısı zirveye ulaşmış. Bu noktada sanırım, içinde bulunduğumuz 2018 yılının Nisan ayında You- Gov'un yaptığı bir anketin sonuçları ABD'lilerin %2'sinin Dünya'nın düz olduğuna inandığını ortaya koyuyor. Anket ayrıca, % 5'lik bir kesimin de Dünya'nın yuvarlak olduğunu düşündüğünü, fakat yeni iddialar sonrası kafalarının karıştığını da belirtiyor.

Dünya'nın düz olduğu düşüncesini savunan günümüz 'Düz Dünya İnanırları', NASA'nın yayımladığı her şeyin yalan olduğunu iddia ediyor.

Kent Üniversitesi sosyopsikologlarından Karen Douglas 10 yılı aşkın süredir komplo teorilerine duyulan inanç üzerine çalışmalar yapıyor. Douglas ile konuştuğumuzda bana ilk söylediği şey, son yıllarda Düz Dünya Teorisi'nin popülerliğinin artmasının onu bir hayli şaşırttığı oluyor. Fakat anlattığına göre bu teori ile diğer komplo teorileri arasında birçok benzerlik bulunuyormuş.

"Aynı mevzuların iklim değişimi ile ilgili komplo teorileri ve aşı karşıtı komplo teorilerinde de konuşulduğunu görebilirsiniz." diyor Douglas ve ekliyor, "Son zamanlarda bilim insanlarına güvenmemek komplo teorisyenleri arasında oldukça yaygın." Douglas'ın bana aktardığına göre; ayrıca komplo teorilerinin ortaya çıkması ve belirsizlik hissi arasında da doğru orantı var. Araştırmacılar da, bu nedenle, bu kişilerin özellikle dünya çapında yankı uyandıran anlaşılması zor, tedirgin edici olaylar sonrasında ortaya çıktığını söylüyor. Tabii, esasında şöyle bir gerçek de var: Evrenle ilgili henüz cevaplanmamış binlerce soru mevcut. "İşte bu noktada komplo teorisyenleri devreye giriyor." diyor Douglas.

Bu doğrultuda kongreden birkaç hafta öncesinde komplo teorisyeni Heather ile evinde buluşabilmek için Güney Downs'a uçuyorum. Heather ile bir araya geldiğimizde beni sıkı bir tokalaşma ile selamlıyor. İri yarı bir adam: 1.82 boyunda, 54 yaşında, kel biri. Beni evine davet ediyor. Burada bana Düz Dünya İnanırı olmasına uzanan yolculuğunu anlatıyor.

Anlattığına göre Heather, 2015 yılının Ağustos ayında YouTube'da gezinirken tesadüfen Dünya'yı köşeleri buzdan duvarlarla örülü dev bir kubbe ile sarılmış düz yuvarlak bir disk olarak tanımlayan 12 bölümlük 'Flat Earth Clues' isimli bir seri ile karşılaşmış. Bölümler birbirini izledikçe Heather yıldızlar, Güneş ve Ay'ın aslında var olmadığını ve sadece bu kubbe üzerinde görülen yansımalar olduğunu öğrenmiş. Kubbe ve uçlarını saran buzdan duvarların varlığı da 1950'lerin sonlarında keşfedilmiş. O günden bu yana da bu gerçek gizlenmeye çalışıyormuş. "Bu seriyi izlemeye başladığımda nefesim kesildi." diyor ve ekliyor, "Birden tüm dünyam değişti. "

Heather'a benzer şekilde neredeyse konuştuğum her Düz Dünya İnanırı da değişimlerinin temelini YouTube'a dayandırıyor. Heather gibi çoğu da 'Flat Earth Clues'u 'gerçekle' tanışmalarının ilk adımı olarak görüyor. Bu serinin yaratıcısı ise 49 yaşındaki ABD'li Mark Sargent. Sargent, Düz Dünya Teorileri popülerleştikçe küçük çapta olsa da bir üne kavuşmuş. Önceleri profesyonel bir video oyunu oynayıcısı ve yazılım uzmanı olan Sargent şimdilerde YouTube kanalına 'Flat Earth' sayesinde aldığı reklamlardan elde ettiği gelir, radyo şovu ve bu serisinin devamı niteliğindeki kitabından elde ettiği gelirle geçimini sağlıyormuş. Sargent'ı, ayrıca, 'Behind the Curve' isimli belgeselin ana karakterinden biri olarak tanıyor olabilirsiniz. Bu video Kuzey ABD Düz Dünya Hareketi'nde yapılan bir araştırmayı anlatıyor, yakın zamanda da Toronto'da düzenlenen The Hot Docs Kanada Uluslararası Belgesel Festivali'nde ilk kez gösterime girmişti. Yakın zamanda Sargent'le iletişime geçtiğimde bana söylediği kadarıyla kendisi modern Düz Dünya Teorisi'ni ortaya atmamış fakat popülerliğinin artmasında önemli rol oynamış. "Sindirilmesi kolay bir olay değildi." diyor Sargent bu teori hakkında, "Bu nedenle ben de bu teoriyi yenilir yutulur bir hale getirdim." Kendi deyimi ile Sargent tam bir 'komplo teorisi adamı'. İlk başlarda düz Dünya hakkında oldukça şüpheci bir yaklaşım sergilese de teoriyi çürütemediğinde bu teoriye inanmaya başlamış. Şimdi ise her şeyi sorgulamaya hazırmış.

Kongrenin ikinci akşamı. Cumartesi akşamına konferans salonunu kaplayan bir tedirginlik hakim. Salonun merkezindeki bir cisim gizemli örtüler ile kaplı ve gecenin önemli konuşmacılarından Martin Kenny evren hakkındaki düşüncelerini aktarmak için neredeyse hazır. Yaklaşık 90 dakika boyunca Kızılderili, Çinli, Japon, Afrikalı, Norveçli ve Asurların antik yazılarını özetliyor. Kenny, Dünya'nın uçsuz bucaksız bir yer olduğunu ve daha birçok gezegenin bulunduğunu tekrar tekrar söyleyip duruyor. Bir ara da çok uzun süre bunlarla sahneyi meşgul ettiği için 150 Düz Dünya İnanırı'ndan özür diliyor.

Ardından büyük bir açıklamada bulunuyor: "Daha fazla tantana yaratmadan sizlere yer merkezli evren modelimi tanıtmak istiyorum." Sonrasında ise örtüler yere düşüyor ve model ortaya çıkıyor. Dinleyiciler modeli daha yakından görebilmek için ayağa kalkıp boyunlarını turna gibi ileri uzatıyorlar. Daha sonrasında Kenny ile konuştuğumuzda bana bu daha önce görülmemiş model üzerinde üç ay çalıştığını söylüyor. Ortaya çıkan eserin oldukça etkileyici olduğunu belirtmek gerek. Modelde Dünya, her biri buzdan duvarlarla birbirinden ayrılmış dört eşmerkezli halkadan oluşan bir disk şeklinde resmedilmiş (Buzdan duvarlar da, sanırım beyaz elektrik bandına benzer bir maddeden yapılmış.). Modeldeki LED ışıkları ise yıldızları temsil etmek üzere eklenmiş ve farklı bir disk üzerine yerleştirilmiş (Dünya'nın üzerinde dört kutup yardımıyla sabitlenmiş bu diskin dengede durması için, sanırım bir ofis masasından sökülen masa ayakları kullanılmış.). Bu iki diskin arasında kalan parlak kubbe ise şeffaf plastik naylonun Dünya'nın kavislerine uygun şekilde kaplanmasıyla elde edilmiş. En azından gök kubbe parlayacak şekilde ayarlanmış. "Üzgünüm." diyor Kenny bu konuda, "Güneş ve Ay'larımız aramızdan ayrılmayı seçti."

Kararlılığını kaybetmeden modelini açıklamaya başlıyor Kenny: "Şimdi boş konuşmadığımı göreceksiniz. Hiçbir şey satmıyorum. Bu bir fikir, bir hipotez." Gelgelelim, ardından söyleyecekleri daha çok bir vaaz hissiyatı verecek: "Merkezinde…" diyor Kenny ve küçük beyaz kıtacık olarak simgelenen Kuzey Kutbu'nu bir tencere kapağı gibi modelden kaldırıyor, "Bence burada gizlenmiş gizli bir âlem bulunuyor; bir krater kıta gibi, bir bakıma bulutların altında gibi, bir bakıma cennet gibi bir diyar. Tahmin ettiğim kadarıyla buranın üzerinden uçtuğunuzda göreceğiniz de beyaz bir türbülans bulutu oluyordur. Bence cennet de bu diyarın merkezinin altında bir yerlerde bulunuyor."

YouTube'da yayımlanan 'Flat Earth Clues' isimli seri Dünya'yı köşeleri buzdan duvarlarla örülü düz bir disk olarak tanımlıyor.

Dinleyiciler daha yakından bakabilmek adına modele yaklaşıyor. Bir grup Kenny'nin etrafında toplanıyor ve onu soru yağmuruna tutuyor. Bir noktada, Nazilerin de Kuzey Kutbu'ndaki bu geçidi kullanarak Oyuk Dünya'ya geçmiş olabileceklerini işaret ediyor (Oyuk Dünya konsepti Dünya'nın içerisinde de yaşanılabilir bir yeraltı dünyası olduğunu öne sürer.). Verdiği vaazın bu noktada nereye doğru gittiği oldukça belirsizleşiyor, fakat sadece ısınma aşamasında olduğu açık. "Burada sizden kemerlerinizi takmanızı isteyeceğim." diyor, "Çünkü bir sonraki sunumumda söyleyeceklerim oldukça tuhaf gelecek."

Daha sonra o anlarda telaş içinde aldığım notlarıma baktığımda Kenny'nin bu noktada dünyalar arasındaki eşmerkezli halkaların yakın zamanda açılıp insanoğluna evrendeki tüm yıldız sistemlerini ziyaret etme olanağı sunacağını söylediğini görüyorum. "Galaktik bir hizalanma olacak." diyor Kenny ve ekliyor, "Merak ediyorum, acaba onların yakın zamanda gerçekleştirdiği tüm bu kimyasal püskürtmeler bu olayı örtbas etmeye ya da sahtesini yaratmaya çalışmak amacıyla olabilir mi?" Burada 'onlar' olarak bahsettiği kişilerin kim olduğunu hâlâ anlamış değilim. Kenny bunun yanında NASA'nın sonunda Dünya'yı terk edip Mars'ta koloniler kurmayı planladığını tahmin ettiğini de belirtiyor. "Ve bir de yakın zamanda sahte bir uzaylı istilası da yaşayabiliriz." diyor ilgisiz bir şekilde, "Bilmiyorum, bunu sadece hipotez olarak ortaya atıyorum." Fakat Kuzey Kutbu'nun seçilmiş kişiler için bir çiçek gibi açılıp bu kişileri 3.000 yıl geleceğe ışınlama yetisine sahip olduğunu söylerken kendinden oldukça emin görünüyor: "Zamanda yolculuk yakın."

Kenny, bu noktada The Bulletin of the Atomic Scientists'in ocakta yaptığı bir açıklamayı hatırlatıyor; bir kıyamet senaryosunun gerçekleşeceği bir tarihe doğru sembolik bir geri sayım yapan 'Kıyamet Sayacı'nın gece yarısından iki dakika öncesine kurulu olduğunu belirtiyor. Kenny bunun bir işaret olduğunu ve bu nedenle biraz önce belirttiği olayların da iki yıl sonraki kış dönümünde, yani 21 Aralık 2020 günü gerçekleşebileceğini belirtiyor. "Eğer bu olaylar söylediğim tarihte gerçekleşirse bunu kabullenin ve etrafınızdakilerin sakinliklerini korumasına yardımcı olun." şeklinde bir öneride buluyor Kenny ve özensizce ekliyor: "Fakat gerçekleşmezse de sorun yok. Eğer gerçekleşmezse boş verin. Hayat devam ediyor sonuçta."

Dünyanın düz olduğunu Keşfettikten haftalar sonra, Gary John Heather, YouTube'da yüzlerce video izleyerek bir araştırma sürecine girmiş ve haftalar sonra da internette kendisiyle benzer düşüncelere sahip olan bir topluluk ile tanışmış. Bunun için ayrı bir Facebook hesabı açmış ve burada kimsenin olumsuz yorumlarına maruz kalmaksızın düz Dünya ile ilgili gönderiler paylaşmaya başlamış. Dahası, bu konudaki yeni buluş ve düşüncelerin paylaşıldığı gruplara da üye olmuş.



Zaman zaman ben de Heather'ın bu konudaki tutkusundan etkileniyorum. Varlığımızın en önemli noktalarını sorgulama isteği de hoşuma gidiyor. Sonuç olarak Dünya'nın düz olduğuna inanmak kime zarar verebilir ki? Bu görüşümü Bristol Üniversitesi Deneysel Psikoloji Okulu profesörlerinden Stephan Lewandowsky ile paylaştığımda profesör bana şiddetle karşı çıkıyor: "Bence bu o kadar da zararsız bir düşünce değil. Aslında bu bizi oldukça endişelendirmesi gereken bir düşünce." Lewandowsky bilişsel bir bilim insanı. Son yıllarda kendini yanlış bilgilerle nasıl başa çıktığımızı sorgulayan ve bilimsel kanıtları kabul etmemizi etkileyen faktörleri araştırmaya adamış. Bana komplo teorilerine maruz kalan insanların, inanmasalar bile, diğer gerçek olaylara inanma konusunda daha çekimser kaldıklarına dair bilimsel kanıtların bulunduğunu söylüyor.

İnsanların en baştan beri yanlış bilgilendirmeler hakkında hassas oldukları da bir gerçek. Tarihte sıkça gördüğümüz, çoğunluğun görüşüne göre kişilerin bir taraftan diğerine geçme eğiliminin eklenmesi de işleri kolaylaştırmıyor. "Bu, tarih boyunca yapması oldukça akıllıca bir hareket oldu." diyor Lewandowsky, "Eğer bir köyde herkes bir mantarın zehirli olduğuna inanıyorsa, bu uyulması akıllıca bir inanç oluyordu." Elbette bu, bugün fikirleriniz ne kadar rağbet görmeyen fikirler olursa olsun sizinle aynı görüşte olan çevrimiçi bir topluluk bulabileceğiniz gerçeğini de değiştirmiyor.

Eğer çevrimiçi iseniz her şeyi sorgulayabilirsiniz ve hiçbir şey de imkânsızmış gibi görünmez. Heather'ın da bu yönde ilerleyerek cumartesi sabahı Düz Dünya Kongresi'nde dinleyicilerine 11 Eylül saldırılarının gerçekten teröristler tarafından düzenlendiğine inanıp inanmadıklarını soruyor. Bu soru karşısında buna inandığını belirtmek için el kaldıran sadece bir kişinin olduğunu görüyorum. Geçen yıl Kuzey Carolina'da Uluslararası Düz Dünya Kongresi'ni düzenleyen Robbie Davidson bir gece öncesinde inanmayanlara Düz Dünya Teorisi'ni anlatmak hakkında bir konuşma gerçekleştirmişti. "Eğer bu kişilere Ay'a ilk defa ayak basma sırasında çekilen fotoğrafları sorgulatabiliyorsanız bu konuyu sindirmeleri çok daha kolay oluyor." demişti ve şunu eklemişti, "Ama nerede olduklarını tartabilmek adına 11 Eylül saldırıları ile başlamak en iyisi."

2011 yılında Lewandowsky yanlış bilgilendirme ile mücadele konusunda bir yol gösterici olan The Debunking Handbook kitabının yazarlarından biri olarak karşımıza çıkmıştı. Kitapta yazar mitleri reddetme çabalarının yanlışlıkla aynı görüşte olan kişilerin görüşlerini pekiştirebileceğini de belirtmişti. Ne yazık ki, onaylanmayan teorilerinin yandaşları ile münakaşaya girmek de aynı şekilde ters etki yaratabiliyor. "Bir tartışmaya adım attığın anda ortada tartışmaya değer bir konu olduğunu kabul etmiş oluyorsun." diyor Lewandowsky, "Böyle durumlarda, tartışma olsa bile ortada bilimsel bir münakaşa söz konusu olmuyor."

Sonunda pazar günü oluyor ve öğleden sonra konferans salonunda bir araya geliyoruz. Kongrenin son toplantısını gerçekleştireceğiz. Cardiff Üniversitesi ve Imperial College London'da fizik ve astronomi dallarında doktora yapan Tom Williams, Luke Johnson ve George Kyriacou Düz Dünya İnanırları'nın 'Güneş Merkezli İnanç Dünya Merkezli İnanca Karşı' konulu paneline katılmak üzere salonda. Tartışma yeterince medeni bir şekilde başlıyor; bilim insanlarının argümanları açıkça söylemek gerekirse pek de yankı uyandırmıyor ancak yine de alkış topluyor. Ardından dinleyicilerden bir soru geliyor: "Peki, NASA neden tüm bunları gerçek gibi göstermeye çalışıyor?"

Nisan ayında yapılan bir anket ABD'lilerin %2'lik bir kesiminin hâlâ dünyanın düz olduğuna inandığını gösteriyor.

Bütün hafta sonu düzenlenen konuşmaları kaçırmış bir adam edasıyla, "Bunun ne kadar derin olduğunu düşünüyorsunuz?" diyor Williams ve ekliyor, "Bu cümlenizden şimdiye kadar gerçekleşen hiçbir uzay operasyonunun gerçekte gerçekleşmediği iddiası ortaya çıkıyor. Sizce, biz uzaya hiç uydu göndermedik mi?"

"Biz uzaya hiçbir zaman bir astronot da göndermedik." diyor Dave oturduğu koltuktan.

Bilim insanları ilk defa karşılarında duranların komplo teorisyenleri olduğuna ve çürütmeyi planladıkları komplo teorilerinin de ne denli geniş olabileceğine tanık oluyor.

"Öyleyse…" diyor Williams, "Uydulardan gelen ciltlerce verinin hepsi de sadece bir hayal ürünü?"

Dinleyiciler onaylar bir tonda hep bir ağızdan konuşmaya başlıyor

"Hiç açıp baktınız mı?" diyor bir kadın.

"Evet!" diyor şaşkınlıkla Williams, "Her gün bu verilerle çalışıyorum!"

Dinleyiciler bu defa sorularını sormaya başlıyor. Karşılarında gördükleri 'saflığa' inanamayan bir tavırla kuşkuyla birbirlerine dönüyor ve kendi aralarında konuşmaya devam ediyorlar. Ardından, bilim insanlarından NASA'nın yayımladığı, astronotların uzaydaki videolarında buldukları kusurları açıklamalarını talep ediyorlar.

"Bu kesiti görmedeniz mi?" diyor dinleyiciler arasındaki bir kadın, "Astronotların kablolarla oynadığını görmüyor musunuz?"

Bilim insanları kafaları karışmış ve oldukça dehşete düşmüş görünüyor. Kadın, "Gerçekten bir açıp bakmanız lazım." diyerek devam ediyor sözüne, "Bu video size başka bir fikir edindirmese bile umarım buraya varmadan önce hepimizin deli olduğu şeklindeki düşüncenizi değiştirir."

"Deli olduğunuzu düşünmüyorum," diyor Johnson sözünü keserek; ama pek de inandırıcı değil.

"En azından bizim baktığımız şekilde bakmaya çalışın; böylece, belki de bizim nereden geldiğimiz konusunda bir fikriniz olur. Onların o kablolar ile nasıl oynadıklarını görmeniz gerek sadece." diyerek devam ediyor kadın, "Bu video, NASA'nın güvenilemeyecek bir kaynak olduğunu anlamamı sağladı."

Dinleyiciler bu sözün ardından kadını alkışlamaya başlıyor. Bilim insanları bunun üzerine koltuklarında rahatsızca hareket etmeye başlıyor ve buradakilerden birinin fikrini değiştirmenin pek de olası olmadığını düşünmeye başlıyor.

"Son bir soru daha alacağım." diyor Heather. Bir adam âdeta sandalyesinden zıplayarak ayağa kalkıyor. "Gerçekten 1969 yılında Ay'a gidecek ve o zamanlar Van Allen radyasyon kemerlerinin içerisinden geçebilecek teknolojiye sahip olduğumuzu düşünüyor musunuz? Sizce, bu gerçekten olası bir şey mi ve bu konuda hiçbir şüpheniz yok mu?" diyor.

"Evet." diyor Williams yeterince suskun kalmış bir erkeğin ses tonuyla.

"İnanmanın yanı sıra bunu gerçekleştirdikleri için oldukça gururluyum da." diyor Kyriacou sebatla.

"Of hayır!" diyor bir kadın sesinden derin endişesi okunabilecek bir şekilde. Yakınlarda bir adam kendi kendine homurdanmaya başlıyor. "Bu da fazla ama." diyor kafasını sallayarak.

Konferans sonra erdiğinde, bilim insanları henüz kongre merkezinden kaçamadan onları iliklerine kadar sarsılmış bir şekilde buluyorum. Bu denli bilimsel temeli olmayan görüşler karşısında gafil avlandıklarını gözlemliyorum, fakat yine de bu grubun fikirlerinin arkasındaki motivasyon kaynağını anlamaya çalışıyorlar. "Sadece küçük bir grubun inandığı bir şeye inanmanın çekiciliği yadsınamaz." diyor Kyriacou, "Hepimiz bilimle ilgileniyoruz ve bir şeyi ilk defa keşfetmenin verdiği hazzı oldukça iyi biliyoruz. Bu nedenle, motivasyon kaynaklarını da anlayabiliyoruz. Bu yanlış yolda ilerledikleri gerçeğini değiştirmiyor ama."

Bilim insanlarının hiçbiri de yanlış bilgilendirmenin yayılmasıyla mücadele konusunda iyimser olamıyor. "Bence içerideki birçok insan etrafta dolaşan yalan haber söyleminin tam olarak ne olduğunu ve bunlarla nasıl savaşılabileceğini asla öğrenemeyecek." diyor Kyriacou, "Ama gelecek nesil için bunun okuldaki statüsünü değiştirmeliyiz. Böylece yeni nesiller hangi bilgilerin güvenilir olduğunu, hangilerinin güvenilir olmadığını öğrenebilir. Bu oldukça uzun bir zaman alacak. Önümüzdeki 20-30 yılın bu noktada pek de kolay geçmeyeceğini söyleyebilirim."

Kongreden birkaç gün sonra, Heather'dan bir mesaj alıyorum. Bana ITV'de yayımlanan 'This Morning' programından bir kesit gönderiyor. Heather'ın kongrede yer alan diğer iki konuşmacıyla birlikte programa konuk olduğunu görüyorum (Diğer konuşmacılardan biri Martin Kenny.). 10 dakikalık bu kesitte Schofield'ın Düz Dünya İnanırları'nın argümanları karşısında oldukça rahatsız olduğunu görebiliyorum. Bir noktada da ekranlara sık sık konuk olan Fizikçi Profesör Brian Cox programa katılıp bu argümanların saçmalık olduğunu belirtiyor. Heather, Cox'a cevabını onu Düz Dünya İnanırları'nın toplantılarından birine davet ederek veriyor, fakat burada son sözü söyleyen kişi Schofield oluyor: "Hepiniz keçileri kaçırmışsınız."



Schofield tarafından akli dengesi sorgulansa da Heather programa katılışını başarı olarak görüyor ve bunun internette Düz Dünya Teorisi ile karşılaştıklarında insanları bu teoriyi ciddiye almaya teşvik edeceğini savunuyor. "Önce herkes reddediyor." diyor ve ekliyor, "Şu anda daha fazla insan Düz Dünya Teorisi hakkında bilgi sahibi. Zihinlerine birer tohum ekildi." Heather'a, iddialarının hiçbirine ikna olmasam da Düz Dünya Komünitesi ile geçirdiğim zamandan oldukça keyif aldığımı belirtiyorum. Benden evrenin ilk ortaya çıkışını hayal etmemi istiyor; Dünya ve Güneş'in uzay boşluğunda bir toz bulutu halinde dolaşan nesneler olduğu zamanları düşünmemi istiyor. Bilimin bize sattığı şekilde, tozların birleşip Dünya şeklini aldığına nasıl inandığımı soruyor. Ona ben açıklayamasam da bunu açıklayabilen insanların bulunduğunu söylüyorum. "Yeterince âdil."
şeklinde cevap veriyor. Ardından da bir istekte bulunuyor: "Sadece orayı gördüğünde gerçeği söylemeni istiyorum."

Ertesi gün aracımı İngiltere'nin güney kumsallarına doğru sürüyorum. Kumsala geldiğimde bir süre duruyorum. Bulutsuz gökyüzünün yansımasını suda görebiliyorum. Limandan kalkan vapurlar görüş alanımdan uzaklaşıyor ve gökyüzüyle denizi ayıran ufuk çizgisine yaklaştıkça gitgide beyaz bir toplu iğne şeklini alıyor. Akşama doğru kararan havada ufukta ne zaman kaybolduklarını seçmek bir hayli zor oluyor.

Martin Kenny'ye göre; Kuzey Kutbu seçilmiş kişiler için bir çiçek gibi açılıp bu kişileri 3.000 yıl geleceğe ışınlama yeteneğine sahip.

BİZE ULAŞIN