Esquire Türkiye - Şubat 2018

Esquire Türkiye'nin Şubat 2018 sayısında neler var?

Giriş Tarihi: 01.02.2018 12:42 Güncelleme Tarihi: 01.02.2018 12:45

KAPAK

YÜKSELME DEVRİ

New York'ta beğeni toplayan Danimarka Prensi rolünden yeni Star Wars filmlerinin X-wing pilotu ve 'Direniş' kahramanı Poe Dameron'a giden yolda Oscar Isaac, hızlı (hem de çok hızlı) bir şekilde kendi neslinin en başarılı başrol oyuncularından biri haline geldi.

Röportaj MIRANDA COLLINGE
Derleme ERKİN ÇAM
Fotoğraflar DAVID SLIJPER
Moda Editörü ALLAN KENNEDY

Oscar Isaac'in fotoğrafları, Brooklyn, New York'ta 2017 yılının Ağustos ayında Esquire için özel olarak çekilmiştir.

21 AĞUSTOS 2017'deki Büyük Amerika Güneş Tutulması, diyagonal bir karanlık şeridinin Doğu Yakası'ndaki Charleston, Güney Carolina'dan Batı'daki Lincoln City, Oregon'a düşmesine sebep oldu. Tam tutulmanın birkaç yüz kilometre dışında kalan Manhattan'da, şehrin üstüne hafif bir loşluk çöktü. Yine de ofis çalışanları sanki organize olmuş gibi özel kâğıt gözlüklerini takarak sokaklara döküldü ve telefonlarını tutarak sanki gözlükleri takmamışlar gibi endişeli bir şekilde göz kırptı. Bu olay için aydınlatılacağı sözü verilmiş olmasına rağmen Empire State binasında görülebilir bir pırıltı yokken 5. Cadde'deki Trump Tower'ın karartılmış camlı cephesi birazcık daha karardı. Çocukların ve turistlerin mısır gevreği kutusundan yapılma iğne deliği kameraları salladığı Central Park Hayvanat Bahçesi'nde boz ayı Betty, küçük havuzuna fırsattan faydalanarak çok da üzerinde düşünmediği bir dalış yaptı.

Doğu Nehri'nin karşısında Williamsburg, Brooklyn'de 38 yaşındaki Guatemala kökenli ABD'li aktör ve mesleğin en yetenekli, dinamik ve çok yönlü yeni cevherlerinden olan Oscar Isaac, Betty gibi, kendisini güneş ışınlarının etkisi altında hissediyordu. Hamlet'i oynadığı Manhattan'daki Halk Tiyatrosu'nda izin günüydü ve sesini dinlendiriyordu. Bununla birlikte, Isaac; Danimarkalı bir belgesel film yapımcısı olan eşi Elvira Lind, Boston Terrier French Bulldog melezi köpekleri Moby (ayrıca onun tarafından olmasa da 'French-ton' olarak da çağrılıyor) ve yakın zamanda aralarına katılan, Moby tarafından dehşetle karşılanan dört aylık oğlu Eugene ile birlikte paylaştıkları tek yatak odalı apartman dairelerinin –Brooklyn'in daha yeşil bir bölgesine taşınana kadarki- balkonundan belli belirsiz gökyüzüne bakıyordu.

Ayrıca bu olay daha önce gördüğü bir şeydi. Ertesi gün, Williamsburg'daki apartman dairesinin yakınlarındaki yalın bir otelin restoranında koyu renkli tişörtü ve kotu ile o anki tiyatro ve ebeveynlik koşulları göz önünde bulundurulduğunda son derece dinç bir şekilde otururken şöyle diyor: "1992'de tam bir güneş tutulması olduğunda Guatemala'daydım. Hayvanlar çıldırdı; tüm şehirde köpeklerin uluduğunu duyabiliyordunuz." Daha sonra bahsettiğine göre Oscar, Orta Amerika'daymış, çünkü Andrew Kasırgası; kendisi, annesi, amcası, kardeşleri ile kuzenleri koltukların ve yastıkların arasında birbirine sokulmuş saklanırlarken Miami, Florida'daki aile evinin çatısını uçurmuş. Bu yüzden Oscar Isaac'in deneyimlerine göre Büyük Amerika Güneş Tutulması çok da önemli bir şey değil.

Ancak Isaac'in hayatında önemli bir etkisi olacak gökle ilgili başka bir olay daha var. 15 Aralık'ta 'Star Wars: Son Jedi' sinemalarda gösterime girdi ve daha önce 'Star Wars: Güç Uyanıyor' için bilet aldıysanız (ve dünya çapında 2 milyar dolardan daha fazla hasılat yapmasına katkıda bulunduysanız) bunun önemli bir şey olduğunu biliyorsunuz demektir. Ayrıca Isaac'in seksi ve esprili Direniş X-wing savaş pilotu Poe Dameron'u oynadığını da biliyorsunuzdur. Isaac'in karizmatik performansı sayesinde yazar ve yönetmen JJ Abrams'ın yeniden başlayan serisinde bu karakter en popüler karakterlerden biri haline geldi (Kötü adam Kylo Ren ile olan "Kim önce konuşacak?" diyaloguna bakın; filmin sayılı komik bölümlerinden biri.).
Ayrıca 'Star Wars: Güç Uyanıyor'u izlediyseniz büyük bir baba-oğul çatışması nedeniyle artık sevilebilir, serseri, deri ceket giyen bir kahramana ihtiyaç olduğunu da biliyorsunuzdur… Bunu söylediğimde Isaac, Fonzie tarzıyla "Heeeeeh!" diyor; "Böyle olabilirdi ancak bence ('Son Jedi' yönetmeni) Rian'ın (Johnson) yaptığı bir boşluğu doldurmaktan çok hikâyenin ihtiyacı olan şeyi vermekle ilgiliydi. Artık Direniş'te bir avuç insan kaldığı için hayatlarını kurtarmak için kaçıyorlar ve Leia beni –onu- gösterişli ve serseri bir kahraman yerine Direniş'in lideri olmak için hazırlıyor."
Bu filmde 'çok fazla değil, yalnızca biraz daha fazla yapacak şeyi olduğunu' söylese de, en azından filmde kurtulduğundan emin olabilir. Gelecek yılın başlarında 'Episode IX'u çekmeye başlayacak.
• Yazının tamamı Esquire Şubat 2018 sayısında…

PRODÜKSİYON

SEVDİĞİNİZ BİR ARKADAŞINIZ GİBİ
FATİH ARTMAN

Büyük cümleleri sevmiyor, samimiyete bayılıyor, Ankara'dan ve arkadaşlarından vazgeçemiyor. İki yüzü var: Filmlerde kılıktan kılığa girerken özel hayatında kendisi gibi kalmak istiyor.

YAZI ÖZGE DİNÇ
FOTOĞRAF ARDA GÜLDOĞAN
MODA EDİTÖRÜ GÖKÇECAN YÜREKLİ

Fatih Artman. Mahalleden arkadaşım. Yani gerçekte öyle değil ama öyle hissetmemem için hiçbir neden yok. Kendinizi bir yabancının yanında gibi hissetmediğiniz, doğrudan sohbete girdiğiniz adamlar vardır ya, Fatih onlardan biri. Âdeta mahallenin komik çocuğu; anneler ona "Çocuğum elimdeki poşeti yukarı çıkarır mısın?" derken hiç tereddüt etmez, kızlar ilgi gösterir; erkek çocukları maçta onun takımına geçmek ister sanki.

Stüdyoda hem o gergin hem de moda editörümüz; çünkü Fatih'in ilk solo çekimi, eli ayağı karışmış durumda; moda editörü ise 1.93cm boyunda birini giydiriyor ve pantolon kısa kalacak diye kaygı duyuyor. Neyse ki korkulan olmuyor, Fatih "Ne yapacağımı siz söyleyin." endişeli cümlelerinden sonra deri ceketi giydiğinde kendine gelip rahat poz vermeye başlıyor, bir ara beyaz tişörtle kaldığında "Merhaba Brando." diyorum, gülümsüyor. Moda editörü ise rahatlamış, çünkü ne getirdiyse hepsi bu 126 kiloyken 88'e düşen ve obur 'Harun'dan şık 'Yüzbaşı Yakup'a dönüşen oyuncuya oldu. Fatih çekim bitiminde herkese teşekkür edip gönüllerini aldıktan sonra röportaj için onun çok sevdiği Gina'ya gidiyoruz.

Şu sıralar 'Vatanım Sensin'de kılıktan kılığa giren 'Yüzbaşı Yakup'u oynayan Fatih'in boş vaktini yakalamak pek kolay olmadı. Çünkü haftada yalnız bir ya da iki gün reposu var. O günlerini de hep dinlenerek, hatta dinlenmekten sıkılarak geçiriyor. 'Behzat Ç.'den itibaren hep böyle olmuş: "'Behzat Ç., yorucu bir setti; ama belki gençliğin de verdiği enerjiyle daha çok dışarı çıkıyordum. Şimdi psikolojik olarak çok yoruluyormuşum da, evde de dinlenmem lazımmış modu oluyor."

Bu evde oturma durumuyla epey alay edeceğiz sonradan. Üşendiği için spor veya yemek yapmayan, işlerini erteleyen bu adamın ilişkilerinde de duyduğu en büyük şikâyet bu çünkü: Hep evde oturması! Nasıl kadınlardan hoşlandığını sorduğumda "Kendine güvenen." diyor bir ara, ben de cevabı yapıştırıyorum: "Kendine güvenen ve evde oturmayı seven mi?" İroniyi düşünüp kahkaha atıyor.

Ankaralı Fatih'in ilginç bir başlangıç öyküsü var. Hep yaver giden şansı o gün de devredeydi ve dişçiye giderken keşfedildi. Konservatuarın üçüncü sınıfındaydı; okulu bitirince aklına tiyatroyu, ABD'ye gidip dil öğrenmeyi koymuştu. Ama hayatın kendi planları vardır: O gün arkadaşı Engin Öztürk, Erdal Beşikçioğlu'nu görmeye gidiyordu, o da dolgu yaptıracaktı, bir süre arkadaşına eşlik edip sonra dişçiye gitti. O günü şöyle anlatıyor: "Yönetmen Serdar Akar bana baktı, ben de ona baktım. Sonra gittim. Dişçide ağzım açık, baktım Engin arıyor. 'Serdar Hoca seni çağırıyor,' dedi. Gittim konuştuk. Sonra ben İzmir'e, ablamın yanına gittim. Çok mutlu bir anımda beni arayıp 'Ankara'da seçmelere gelebilir misiniz?' dediler, 'Gelemem, tatildeyim,' dedim; düşünsene."

Engin Öztürk'ün ısrarıyla o gece yola çıkmış ve Harun karakterinin ezberini de otobüste yapmış. Sabah 2 bin kişinin girdiği 'Harun' seçmelerine katılmış ve daha ilk oynayışında herkes donakalmış. "Niye öyle kaldılar anlamadım önce. Seçmede adamın yüzüne kâğıt fırlattım falan; izlediğiniz Harun neyse onu oynadım orada." Böylece okul devam ederken set macerası da başlamış.
• Yazının tamamı Esquire Şubat 2018 sayısında…

YEMEK
ÖZÜNDE 'PAYLAŞIM KAFASI' VAR: MÜRVER RESTAURANT

BİR MEKÂN DÜŞÜNÜN Kİ; HEM ORTAMI HEM MENÜSÜ HEM DE KONUMUYLA İDDİASINI SONUNA KADAR KORUYOR. MÜRVER RESTAURANT'TAN BAHSEDİYORUZ. BU ARALAR YILDIZI GİT GİDE PARLAYAN RESTORAN, BİR ALKIŞI HAK EDİYOR DOĞRUSU.

YAZI SEDA KARAN
FOTOĞRAF ARDA GÜLDOĞAN

Bir süredir namı dilden dile yayılan ve insanda gerçekten merak duygusu uyandıran Mürver Restaurant'a artık gitmemek, menüyü şöyle bir karıştırıp tadına bakmamak olmazdı. Ne olsa, hem yaz aylarında yeniden gündeme gelen ve popüler eğlence anlayışının merkezlerinden biri olmaya devam eden Karaköy'de konumlanıyordu. Üstelik; Akfen GYO'nun yatırımcılığını üstlendiği, Accor Hotels'in işlettiği restoranın kurucu ortaklarından biri Mehmet Gürs'tü ve aynı zamanda mutfağına danışmanlık da yapıyordu. Özetle; modernleştirilmiş bir Anadolu ve Türk mutfağı örnekleriyle yine karşı karşıyaydık.

Karaköy Kemankeş Caddesi üzerine konuşlanan Novotel Istanbul Bosphorus'un en üst katında konuşlanan Mürver Restaurant, az önce de belirttiğim gibi son altı aydır gerek ambiyansı, gerek sunum farklılığı ve gerekse sunduğu lezzetlerle dikkatleri üzerine çeken bir adres. Ne olsa son derece lüks ve modern diyebileceğimiz bir ortamda yanan odun ateşine pek de alışkın değiliz.

Geçtiğimiz Haziran sonunda kapılarını açan Mürver Restaurant'ın mutfağında canlı açık ateş ve tütsüleme dâhil, ateşle farklı pişirme teknikleri ön plana çıkıyor. Menüsünde, Anadolu'dan yerel üreticilerden mevsimine uygun alınan ürünlerle odun fırınında veya odun ızgarasında pişmiş, mangalın üstünde asılarak dinlendirilmiş, tütsü fırınında tütsülenmiş yemekler, deniz ürünleri, el yapımı kurutulmuş ve dinlendirilmiş etler, sucuklar, sosislerin yanı sıra vejetaryenlerin rahatlıkla tercih edebileceği çeşitli yemekler ve mezeler de bulunuyor. Burada yiyeceğiniz her şeyde farklı bir pişirme tekniği kullanılıyor, dersem abartmış olmam.
• Yazının tamamı Esquire Şubat 2018 sayısında…

YEŞİLLER İÇİNDE BİR KENT
ZAGREB

Doğu Avrupa'nın ağırbaşlı ve sakin kenti Zagreb; son yıllarda kültürden sanata, mimariden gastronomiye kadar pek çok alanda yıldızı parlayan kentlerden. Zagreb'de Balkan havası beklerken tipik bir Avrupa kenti düzenliliği, temizliği ve aslında yeknesaklığıyla karşılaşmaya hazır olun.

Yazı TÜRKAN DOĞAN

Zagreb, yemyeşil parkları, yürüyerek her köşesine ulaşabileceğiniz güzel sokakları ve ulaşım konusundaki kolaylıklarıyla turist olmanın rahatlığını yaşayabileceğiniz bir kent.

Hırvatistan'ın siyasi hayatındaki değişimler, Zagreb'in kültürel hayatını ve mimarisini de şekillendirmiş. 16. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'nun toprakları arasına girmesi ve 19. yüzyıla kadar da Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun bir parçası olması, ülkeyi biçimlendirmiş. Son yüzyılın çekişmeli günlerinden Tito'nun önderliğindeki Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti günlerine ve 1991 yılındaki bağımsızlığa kadar pek çok etmen, halkın hayatını şekillendirmiş.
• Yazının tamamı Esquire Şubat 2018 sayısında…

MODA
'DURUŞUNUZU' KORUYUN

YENİ SEZONDA HER NE KADAR RENKLERDEN YANA ZENGİN OLSAK DA, SİZ YİNE DE KIŞ GÜNLERİNE EN İYİ ŞEKİLDE EŞLİK EDEN KOYU TONLARDAN VE İDDİALI TASARIMLARDAN VAZGEÇMEYİN. KISA FORMLARIN, DESENLİ VE ÇİZGİLİ TAKIM ELBİSELERİN VE İŞLEMELERİN HÂKİMİYET SÜRECEĞİ YENİ SEZON TASARIMLARI SİZİ DE FARKLI KILACAK.

MODA EDİTÖRÜ DUYGU ALTIPARMAK
FOTOĞRAFLAR ÖMER FARUK GÖKALP


EKONOMİ
KRİPTO PARA ÇILGINLIĞI

Bitcoin, Ethereum, Ripple ve 1.300'den fazla 'coin' artık hayatımızda. Gün geçmiyor ki haberlerde, Twitter, Facebook ya da Insatgram'da ve hatta arkadaş çevremizde birisi kripto paradan bahsetmesin. Evet, konu karışık ve riskler büyük ama bir yanda da kazanılan onca para var. Gelin kripto para dünyasına bir göz atalım ve kararı siz verin...

Yazı ADİL UÇAR

Çılgınlık mı? Belki... Mantıklı mı? Kim takar mantığı... Kazandırıyor mu? Çoğunlukla... Çok kazandırıyor mu? Büyük ahmaklıklar yapılmadığı sürece, evet... Ne olduğu anlaşılıyor mu? Azınlıkla... Güvenli mi? Kesinlikle hayır... Son bir yıldır Bitcoin olarak yanlış bir biçimde genelleme yapılan kripto para çılgınlığı sadece Türkiye'yi değil bütün dünyayı sarmış durumda. Nasıl sarmasın? Getiriler o kadar yüksek ki. Hemen rakamlara bakalım. Herkesin aşina olduğu Bitcoin'in (BTC) 2017'deki getirisi yüzde 1.208; yanlış okumadınız, 1.208! 2016 başlarken 1 BTC, 1.025 dolardan işlem görüyordu. 19 Aralık'ta zirve noktasına çıktı ve 19 bin doları aştı. Arkasından BTC sert hareket yaptı ve yüzde 35,6'lık gerilemeyle birlikte geçen ay ortasında 12.218 dolara geriledi. Sadece BTC'de değil diğer kripto para birimlerinde de inanılmaz fiyat hareketleri görülüyor. Açıkçası yatırım evreninin halihazırda doğum sancısı çeken kripto para dalı biraz da bu hızlı fiyat hareketleriyle ilgi çekiyor. Yeni moda kripto paralar ile ilgili haberler özellikle internet üzerinden yayılıyor, yayıldıkça yatırımlar büyüyor. Şu anda 1.433 kripto para işlem görüyor ve pazarın toplam büyüklüğü 591,2 milyar dolara ulaşmış durumda. Şimdi gelin şu kripto paraların ne olup olmadıklarını, nasıl alınıp satılacaklarına, işin inceliklerine şöyle bir göz atalım. Ancak bu karmaşık yolculuğa çıkmadan önce bazı uyarılarda da bulunmamız gerekiyor. Öncelikle düzenleyici otoritelerce yapılan açıklamalar kripto para birimleri işlemlerini denetleyecek ve güvence altına alacak bir mekanizma bulunmadığına dikkat çekiyor. Yani paranızı kaybettiğinizde, çaldırdığınızda ya da işlem yaptığınız borsa kapanırsa herhangi bir devlet güvencesi bulunmuyor. Bu, önemli bir bilgi. Lütfen kripto para dünyasına giriş yapmadan önce bu bilgiyi her zaman ön planda tutmaya çalışın.
• Yazının tamamı Esquire Şubat 2018 sayısında…

BİZE ULAŞIN