Geleceğin mimarı: Bjarke Ingels daha büyük düşünüyor
Geleceğin mimarı: Bjarke Ingels daha büyük düşünüyor
Dubai, ilk Hyperloop "Süpersonik tren" ulaşım sistemi için seçildi. Bjarke Ingels'in tasarladığı ve 2021'de tamamlanması beklenen sistemle, Dubai ile Abu Dhabi arasındaki 160km'lik yolun 12 dakikada alınması planlanıyor.
Yazı JOHN MICHAEL O'SULLIVAN
Fotoğraf CHRISTOFFER RUDQUIST
Derleme ERKİN ÇAM
Ruhani bir ses şöyle diyor: "Biri size oraya nasıl gidildiğini sorarsa ne dersiniz?" Dünyanın en yüksek gökdeleni olan Dubai'deki Burj Khalifa'nın 112. katında bir oda dolusu beyaz kanduralı Birleşik Arap Emirlikleri vatandaşı ve koyu renkli takım elbiseleriyle ABD vatandaşları Hyperloop One'ın ilk sunumu için bir araya geldi. Yapılan sunuma göre; 2021'e kadar, bu fütürist ulaşım sisteminin, yolcu ve yükleri Dubai ile Abu Dhabi arasında vakuma benzer bir tüp aracılığıyla hava yolu hızından daha hızlı bir şekilde taşıması bekleniyor. Tesla otomobiller ve SpaceX'in arkasındaki milyarder mucit Elon Musk tarafından geliştirilen bu sistem, süpersonik hızda toplu taşımayı gerçeğe dönüştürme yolunda atılan çığır açıcı bir adım.
KASIM 2016'DA, DUBAI'NIN BURJ KHALIFA GÖKDELENİNİN 112. KATINDA HYPERLOOP KONSEPT MODELİ İLK KEZ GÖSTERİLDİ.
Danimarka'nın üsütn zekâlı çocuğu Bjarke Ingels
Konum gayet uygun görünüyor: Dubai'nin kendisi hız ile tanımlanıyor. Biraz Disneyland biraz Blade Runner havası olan şehir, olanaksızlığın normalliğe dönüştüğü yer. Yedi yıldızlı oteller mi? Gayet kolay. Dünya haritası şeklinde, insanların yaptığı adalardan oluşan bir galaksi mi? Oldu bilin. Milenyumun başında, şu anda Burj Khalifa'nın durduğu yer şehir sınırlarının kilometrelerce ötesinde olup geleceği olmayan boş bir araziydi. Bugün ise Burj, yeni ve kendisine yeten bir şehrin 'evi'. Zira bu 'ev', hepsi zevkli bir şekilde süslenmiş; alışveriş merkezlerinden, apartman bloklarından ve lüks otellerden oluşan oldukça geniş bir kompleks olarak da düşünülebilir.
Projenin ilk sunumuna dönüyoruz… Yerden 112 kat yüksekte, ortam sessiz ve sakin. Ancak aşağı baktığınızda otoyolun yoğunluğundan henüz kimsenin kullanmaya alışamadığı bilim kurgudan fırlamış gibi görünen tramvay hattına kadar her şeyi içeren yüksek hızlı Dubai hayatını izleyebilirsiniz. Gökyüzü, ufka baktığınızda geleceğin şehirlerini kuran vinçlerle dolu. Ön planda ise modası geçmiş şehirler boş duruyor. Cam cepheleri, çöl kumuyla yavaşça bulanık hale geliyor… Musk'ın yüksek hızlı ulaşım sistemi vizyonunu sunmasının üzerinden ancak dört yıl geçmesine rağmen, ilk tam ölçekli versiyonun on yılın sonuna kadar gerçeğe dönüşebileceği düşüncesi fantastik bir düşünceden ziyade kaçınılmaz bir gerçeğin işaretçisi gibi gözüküyor.
Lansmandaki son konuşmacı belki de Hyperloop One'ın en iyi kozu. Bjarke Ingels, mimari dünyasının en gözde varlığı olan karizmatik bir Danimarkalı. On yıl içinde inanılmaz şeyler başardı. Time dergisi yakın zamanda onu Mark Zuckerberg, Vladimir Putin ve Leonardo DiCaprio ile birlikte 'Dünyadaki En Etkili 100 İnsan'dan biri olarak oyladı. İşlerinin arasında San Francisco'da Google için yaptığı önemli projeler, Washington'daki Smithsonian, Manhattan'daki ikonik Dünya Ticaret Merkezi sahası ve diğerleri bulunuyor. Birçok mimar için yalnızca bu projeler bir kariyer belirlemek ve sürdürmek için yeterli olurdu. Ancak Hyperloop başarılı bir şekilde gerçeğe dönüşürse, Bjarke Ingels tamamen yeni bir global altyapı katmanını şekillendirmeye yardımcı olma şansını elde etmiş olacak.
DANİMARKA'NIN ÜSTÜN ZEKÂLI ÇOCUĞU BJARKE INGELS: "YAPABİLECEĞİMİ HİSSETTİĞİM ŞEYLERE DAHA YAKLAŞMADIK BİLE."
Geleceğin mimarı: Bjarke Ingels daha büyük düşünüyor
Hyperloop'un karmaşık teknolojisinin nasıl fi ziksel bir forma dönüştürüleceğini anlatırken herkes kibarca dinliyor. Arkasında ışık şeritleri bir ekranda cezbedici bir şekilde yanıp sönerek Hyperloop One'ın potansiyelini gösteriyor. Öncelikle tahminen 12 dakikalık bir seyahatle (şu anda 90 dakikalık bir yolculuk gerekiyor) Dubai ile Abu Dhabi arası söz konusu. Ardından, Katar ile Suudi Arabistan ve devamında Singapur, İstanbul, Kahire, Madrid ve Londra düşünülüyor. "Bu, zihinsel haritamızı tamamen değiştirecek bir geleceğin başlangıcı," diyerek tamamlıyor sözlerini, Ingels; "Yakınlık ve mesafeye, zaman ve uzaya yönelik anlayışımız bu yeni seyahat formu tarafından değiştirildikçe yalnızca şehrimizi değil aynı zamanda bölgemizi ve sonunda dünyayı da etkileyecek."
Bunlar Dr. No sığınakları ve Star Wars uzay araçları ile büyüyen, çizgi romancı olmayı hayal edip bunun yerine mimar olan, mimarinin daha geleneksel kahramanlarından bahsettiği kadar Minecraft ve Christopher Nolan'ın filmlerinden de bahseden bir adamın sözleri. Ancak hayran bir çocuğun hayal gücünün altında reddedilemez bir gerçeklik var; lansmanda konuşanlar arasında dolaşıyor, dinleyiciler bu teknolojiyi anlamaya çalışırken sabırlı bir şekilde dinliyor. Ona göre düşük basınçlı bir tüp aracılığıyla yüksek hızlı seyahat fikri yalnızca bu fi kre henüz alışık olmadığımız için inanılmaz görünüyor. Yakın zamana kadar önceden belirlenmiş bir programın dışında bir şey kullanarak TV izleme fi krinin de çılgınca gözükmüş olduğunu belirtiyor. Zaman değişiyor.
Geleceğin mimarı: Bjarke Ingels daha büyük düşünüyor
Seneler önce kültürel kuramcı Charles Jencks; Frank Lloyd Wright ve Michael Graves gibi öncü Amerikan modernistlerinin sınırsız iyimserliğini (ve belki de sınırsız fırsatçılığını) açıklamak için 'sonsuz uzayın kralları' ifadesini buldu. Esquire The Big Black Book'un fotoğrafçısı kameralarıyla ilgilenirken Burj'un en yüksek terasında iPhone'una bakan Bjarke Ingels, bu adamların akla en yakın olası varisi olarak gözüküyor.
Mimarlar, 50 yaşına kadar genç kalır. Meslekteki büyük kişilere/şirketlere yardımcı olarak başlayarak yirmili yaşlarında kimsenin takdir etmediği ayrıntılar (kapılar, pencereler) ve orta yaşlarında ise küçük projeler üzerinde çalışarak sonunda kendilerinin büyük mimarlar olması ve çevrelerinde kendi yardımcılarının olması beklenir. Yaşamlarının bu bölümünde kalan iş gücü emekliliğe doğru gitmektedir. Belki de çoğu bu yüzden uzun süre çalışıyor: Le Corbusier, Mies van der Rohe, Richards Rogers, Norman Foster ve Richard Meier otuzlarında önemli (ancak küçük ölçekli) binalar üretti ancak büyük ölçekli başyapıtları fark edilmeye başlandığında ellili yaşlarına gelmişlerdi. Brezilyalı efsane Oscar Niemeyer 2012 yılında, 105. doğum gününden yalnızca günler önce, ölene kadar çalıştı. Ayrıca, geçen yıl kaybettiğimiz muhteşem Zaha Hadid, performansının doruk noktasına yeni ulaşıyormuş gibi görünüyordu.
Bu bağlamda, Dubai lansmanından kısa bir süre önce 42 yaşına giren Ingels bir deha gibi gözüküyor. Kopenhag ve Barselona'da eğitim gören Ingels, iki yıl boyunca Rotterdam'daki Metropolitan Architecture ofi sinde etkileyici Hollandalı teorisyen Rem Koolhaas'ın altında çalıştı. Ancak orada kalmak yerine 2001 yılında Danimarka'da bir ortaklık kurdu. Beş yıllık saygın bir başarının ardından yoluna tek başına devam ederken Big şirketini kurdu. Big (Bjarke Ingels Group), şu anda Manhattan, Kopenhag ve Londra'daki stüdyolarında yüzlerce tasarımcının çalıştığı çok uluslu bir kuruluş. Ingels, dünya çapında eğitimler ve konuşmalar yapıyor ve önemli uluslararası mimariyle ilgili yarışmalarda son listelerin demirbaşı haline geldi. Genellikle kendisinden en az bir veya daha fazla nesil yaşlı olan tasarımcılara meydan okuyor.
Geleceğin mimarı: Bjarke Ingels daha büyük düşünüyor
Herhangi bir standarda göre bu oldukça olağanüstü bir başarı hikâyesi. En olağanüstü bölümüyse muhtemelen son 12 aydı. İlk olarak Big ilk New York projesi olan Via 57 West'i tamamladı. Bu, Hudson Nehri'nin kıyısındaki araziden keskin bir şekilde yükselen eğri ve piramide benzer bir kule. Bir gecede şehrin hakkında en çok konuşulan binası haline geldi ve her şey plana göre giderse önümüzdeki günlerde göreceklerimiz için ancak bir ön program olarak hatırlanacak. Stüdyo, şehir için daha birçok gökdelen teklifi sundu (daha önceden bahsettiğimiz, Big'in sayesinde manşetlerde Sir Norman Foster'ı geride bıraktığı Dünya Ticaret Merkezi kulesi de bunlara dâhil). Stüdyo, Washington Redskins için yenilikçi bir stadyum ve Los Angeles'ın gelecek vadeden sanat bölgesinde geniş, çeşitli alanlarda kullanılabilecek bir gelişim için teklifte bulundu. Ayrıca, yakın zamanda Manhattan'ın alt yarısının tamamı etrafında bir halka oluşturacak sele karşı savunma ve eğlence dinlence alanı yaratacak Dryline için federal fonun ilk kısmını aldı.
Ve bu işin yalnızca ABD tarafı. Herhangi bir ülke seçin; büyük ihtimalle orada da bir Big projesi vardır. İsviçre: Audemars Piguet için yeni bir müze ve danışma bürosu. Fransa: Şanzelize'de yeni bir Galeries Lafayette binası. Çin: Shenzhen'de yeni bir düşük enerji tüketen gökdelen. İngiltere: Bu sefer King's Cross'ta olmak üzere başka bir Google HQ. Ayrıca Danimarkalı bir mimar için kesinlikle rüya bir proje olabilecek olan Lego için deneyim merkezi. Ah, ayrıca Nordik bölgesinin imaj değişikliği üzerinde de çalışıyor.
Geleceğin mimarı: Bjarke Ingels daha büyük düşünüyor
Big'in sektörün birinci ligindeki hızlı kariyeriyle ilgili herhangi bir şüphe oluştuysa, Ingels'in geçen sene kariyerinin en prestijli görevlerinden birini aldığını belirtmek lazım: Londra'daki Serpentine Gallery'nin yıllık Yaz Pavyonu'nu tasarlamak. Böylece Hadid, Jean Nouvel, Peter Zumthor ve Toyo Ito'nun dâhil olduğu mimari efsanelerinin arasına katıldı. Onlara bu görevin verildiği ortalama yaşa bakarsak karşımıza 61 çıkıyor.
Mimarinin popüler (ya da popülist) olmaması gerekiyor. Postmodernist guru Hans Hollein, 1962'de, bir makalesinde şöyle yazmıştı: "Mimari, vasat olanların ihtiyacını karşılamak değildir; toplulukların önemsiz mutluluklarına yönelik bir ortam değildir. Mimarlık, kültürün ve medeniyetin en yüksek seviyesinde duran, çağının gelişiminin zirvesinde olanlar tarafından yapılır. Mimarlık elitlerin işidir." Elli beş yıl sonra Hollein'in mantrası gözden düşmüş olabilir ancak altında yatan prensip hâlâ etkisini gösteriyor. Mimarinin harika olması için zor olması gerekir; belirsiz, üstü kapalı ve biraz karışık olmalıdır. Ingels'in binaları ise tüm bunlara karşın dolaysız ve rahat bir şekilde anlaşılabilir. Göze çarpan büyük jestlerin ustası gibi: emoji olarak mimari. Miami'nin zengin Coconut Grove yerleşim bölgesinde yakın zamanda ortaya çıkan apartman dairelerine bir bakın. Birbirinin etrafında yığın halinde postit girdapları gibi dönen bir çift kule. Veya Kopenhag'da tamamlamak üzere olduğu elektrik santraline bir bakın. Tepesinde halka açık bir kayak alanı olan alüminyumla sarılmış gibi duran bir bina. Ya da eğik düzlemleriyle ufuk çizgisindeki diğer tüm kuleleri yardımcı rol statüsüne iten, şimdiden Marvel'in 'Doctor Strange' filmine konuk olmuş Via 57 West'e bakın (Binanın geliştiricisi Douglas Durst'e binanın etkisinin onu şaşırtıp şaşırtmadığını sordum. Anında şu cevabı verdi: "Hayır, böyle bir şey olacağını tahmin ediyorduk.").
Dubai, ilk Hyperloop "Süpersonik tren" ulaşım sistemine ulaşıyor!
Hadid mimarlık alanında revaçta olan bir yıldıza en yakın şeyse, Ingels için bir süpernova diyebiliriz. Ingels'in tasarladığı aydınlatma, mobilya ve ev ürünlerini satın alabilirsiniz. İki tane çok satan kitap yazdı ve imza günleri ile konuşmaları uzun sıralar oluşturuyor. İletişimden sorumlu elemanı "Onu Çin'de görmelisiniz," diyerek gülüyor. "Herkes 'Rickyyy Martinnn!' diyerek çıldırıyor." Çevrimiçi ortamda Ingels'in yaklaşık 230.000 adet olan Instagram takipçisi onun her hareketini görüyor. Burada mimariden egzotik tatil lokasyonlarına ve Lady Gaga ile Martha Stewart'tan çeşit çeşit Lannister ve Stark üyesine kadar (Ingels, 'Game of Thrones' yıldızlarından Danimarkalı Nikolaj Coster- Waldau ile yakın arkadaş) değişen eklektik bir ünlü karışımını görebiliyorlar.
Peki, Ingels neden başka hiç kimsenin (Bilbao'daki Guggenheim eseri ona 'The Simpsons'ta fi güranlık kazandıran Frank Gehry'nin bile) olmadığı şekilde revaçta? Mimar eleştirmeni Alexandra Lange "Bence iletişim yeteneğinden dolayı," diyor. "Çünkü estetik açısından OMA veya diğer yavru Rem'lerden çok farklı değil. Ama konuşma, fi kirlerini paylaşılabilir görüntülere, videolara çevirme ve bunlara akılda kalıcı isimler verme konusunda diğer birçok mimardan daha iyi."
Genç mimarla 2000'li yılların başında ilk kez tanışan, Londra'daki bir mühendislik firması olan Akt II'de çalışan Hanif Kara bu fikre katılıyor ancak Ingels'in olayının söyledikleri kadar somutlaştırdığı şeylerle de ilgili olduğunu düşünüyor. "Onun iletişim becerisinin ve hedefleri ile tutkusunun yeni nesille bağ kurduğunu hemen görebilirdiniz," diyerek o günleri hatırlıyor.
TÜNEL GÖRÜŞÜ: 112. KATTAN DUBAI'DEKİ BURJ KHALIFA KULESİNİN DİBİNDEKİ HYPERLOOP ONE SİSTEMİNİN BAŞLANGIÇ NOKTASINA BAKIŞ
Geleceğin mimarı: Bjarke Ingels daha büyük düşünüyor
"Alanda gördüğüm herkesten daha iyi bir şekilde bağ kuruyordu. Biri onu mesleğini yapmak yerine kült olduğu yönünde eleştirmişti. Ama ben onun yanında eğitim verdim ve yeni neslin tamamının ondan hoşlandığını gördüm. Bu da onun tasarlama yeteneği, iletişim kurma yeteneği ve oluşturduğu ofi s kültürüyle (Google'daki kişilerin hakkında konuştuğu şeyler) alakalı: mutlu tesadüfl er ve yaratıcılık. Oyun oynuyoruz, bira içiyoruz, dağlara tırmanıyoruz; ancak mimarlık da yapıyoruz. Bence bunu ofi ste görüp hissediyorsunuz," diyor Kara.
Genç tasarımcılar için Ingels bir ilham kaynağı. Hitabet yeteneği gelişmiş, erişilebilir ve başarının tahmin edilemez fi kirler pahasına otomatik olarak gelmediğinin yaşayan kanıtı. Instagram sayfası iyi fi nanse edilmiş boş bir yıl gibi gözükse ve yöntemleri akademik bir disiplin yerine pop kültüründen esinleniyormuş gibi dursa da yaptığı işte ciddi. Ingels, şöyle açıklıyor: "The Wire'da o büyük haritaları (dedektifl erin ipuçlarını raptiyeyle tutturup incelediği 'çılgın duvarlar') yapmalarının nedeni olayın doğrusal bir çıkarım olması değil. Bu daha çok tüm gerçekleri ortaya serip ardından tüm bilgileri eşit bir şekilde sergilediğinizde daha kolay ulaştığınız hipotezlere gitmek gibi. İşte bu yüzden ofi slerimize gelirseniz o raptiye olayını her zaman görebilirsiniz.
"Bilgileri yayıp böylece resmin tamamını görebileceğimiz büyük tahtalarımız var. Form bazen işlevden sonra bazen iklimden bazense bağlam, muhafaza veya geçmiş, miras, yoğunluk ve benzeri şeylerden sonra geliyor," diyor Ingels; "Ödevinizi yapana kadar en büyük problemin veya en büyük potansiyelin ne olduğunu tam olarak söyleyemezsiniz. Ancak ortada temel olarak neyin farklı olduğunu, en büyük sorunun ne olduğunu bulursanız geriye bir tek soruyu cevaplamanız kalır."
Big'in başarısının büyük bir kısmı Ingels'in şaşırtıcı cevaplarından kaynaklanıyor. "Yani, elektrik santrali fi krini duydunuz mu!" diyerek gülüyor, Kara; "Bu fi kri ilk ortaya attığında şaşırdığımızı ve 'Dalga mı geçiyorsun? Bir kayak pisti mi?' diye düşündüğümüzü hatırlıyorum. Ama sonra düşününce 'Neden olmasın ki? Neden daha önce kimse bu soruyu sormadı?' diyorsunuz. Bu bina şehirde ve halka açık bir yerde. Elde edebileceğiniz en büyük alan orası. Aslında her şey çok açık."
AMAGER BAKKE ÇÖP YAKMA TESİSİ YALNIZCA KOPENHAG'A KARBONSUZ ENERJİ SAĞLAMAKLA KALMAYACAK. AYNI ZAMANDA ÇATISINDA BİR KAYAK PİSTİ VE KOCAMAN BUHAR HALKALARI ÜFLEYEN BİR BACASI VAR.
Geleceğin mimarı: Bjarke Ingels daha büyük düşünüyor
Harika görseller nadiren harika binalara dönüşür. Resim ne kadar gösterişliyse gerçeği genellikle o kadar yavan olur. Parıldayan fanteziler sızıntılara ve inşaatı yapanların hatalarına yol açar, gündüzün affetmeyen ışığının altında yok olur. Bu özellikle çok trend olan dış yüzeylerle süslenmiş, maksimum yoğunluktaki kutuların doldurduğu ticari alanda geçerlidir. Ingels, geliştiricilerin onunla birlikte çalışmak için peşinden koşmasını sağlayarak dünyayı fethetti ve o projelerin de kendi şartlarında olmasını sağlıyor.
Lange'ın radarına ilk kez 2010 yılında, Lange onun ilk konut projelerinden birini ziyaret ettiğinde girmiş. "Gördüğü ilgi beni şaşırtmıştı," diyor. "Çok havalı bir şekil olduğunu düşünmüştüm ama arazi üzerinde durma şeklinden hoşlanmamış ve domestik hayatın orada işleyebileceğini düşünmemiştim. Tüm dünyada dolaşması için tasarlanmış bir görüntü gibi duruyordu ve bu eleştiriyi hâlâ birçok projesi için yaparım."
Ancak gerçekte Big'in çalışmalarının çoğu heyecan verici, hatta pek hoş. Bunu en çok ondan önce gelenlerin aşırı komplike bir şekilde yaptığı Serpentine çalışmasında görebiliyoruz. Ingels'in önerisi etkileyici bir şekilde basitti: birbirine alüminyum braketlerle tutturulmuş, yavaşça insanı iyi hissettiren, dalgalanan bir girdaba dönüşen boş fi berglas tüplerden oluşan bir duvar. Temel olarak bir pavyonun olması gerektiği gibiydi. Yani güzel, kısa ömürlü ve elverişsiz (Ayrıca içeri yağmur da girebiliyordu. Açık sözlü olmak gerekirse aslında bu İngiliz pavyonu için normal).
Ancak Ingels aynı zamanda çok farklı bir mimari türünü de hedefl iyor. Peter Zumthor gibi birinin (güzel, derin bir şekilde düşünülmüş çalışmalarının ve gösterişten uzak yaklaşımının onu anti-Ingels konumuna getirdiği kült İsviçreli mimar) benimsediği klasik yaklaşım, her bir ayrıntının genel bir uyuma katkıda bulunduğu alanlar oluşturmaktır. Bunun yerine Ingels'i heyecanlandıran şeyler mutlu tesadüfl er ve enerji. Mimari açısından bakıldığında bu çok açık uçlu ve hack'lenebilir bir şey. Bu güçlü, zorlayıcı, sıvı formlar oluşturan ancak her bir projenin ve tasarımcının nihai başarısını kullanıcıların eline bırakan bir yaklaşım.
AMAGER BAKKE ÇÖP YAKMA TESİSİ YALNIZCA KOPENHAG'A KARBONSUZ ENERJİ SAĞLAMAKLA KALMAYACAK. AYNI ZAMANDA ÇATISINDA BİR KAYAK PİSTİ VE KOCAMAN BUHAR HALKALARI ÜFLEYEN BİR BACASI VAR.
Geleceğin mimarı: Bjarke Ingels daha büyük düşünüyor
Biz görüşmeden önceki akşam, kapsayıcı olması açısından yol gösteren bir proje haline gelmiş olan, Kopenhag'ın Nørrebo bölgesindeki olağanüstü park Superkilen için ona Aga Khan Ödülü verildi. Birçok sanatçı ve tasarımcı ile oluşturulan bu yer; koşu yolları, gökkuşağı renklerinde asfalt yol, Fas'a özgü süs havuzları, Irak'a özgü salıncaklar, Brezilya bankları ve İngiliz çöp kutuları içeriyor. Bölgenin 60'a yakın ulusunun evinden bir parça bulabileceği bir alan.
Ingels, özellikle de onu eleştiriye açık hale getirmesinden dolayı yaklaşımının her zaman ona avantaj sağlamadığının farkında. İlk kitabı Yes is More, Big'in ilk projelerini anlatan bir çizgi romandı; kitap Mies van der Rohe'nin "Less is more" (Az ama öz) sözünden başlayıp Philip Johnson'un neşeli "I am a whore" (Ben bir sokak kadınıyım) lafına kadar giden bir dizi aforizma ile açılış yapıyor. Kendi vurdumduymaz, hem pastam dursun hem karnım doysun tarzındaki çalışma stilini 'Big-amy' olarak adlandırmış (Ingels'in dünyasında söz oyunu yapmazsanız işin bir eğlencesi yok). "Sanırım bir taraftan her şey çok iyi gitti," diyor; "Çünkü mimarinin ne ile ilgili olduğunu ve mimarinin kısıtlı bina alanının dışındaki kavramlarla nasıl ilişkilendirilebileceğini gerçekten yansıtıyor. Ama bize belli bir zarar verdiğini de düşünüyorum. Herhangi şüpheci birinin, çalışmalarımıza karikatürümsü demesi oldukça kolaylaştı."
Görüntüyü dondurursak, Big'in portföyünde oldukça fazla tekrar olduğu doğru. Şirket de bunu gizlemiyor: Eski modeller gelecekteki şemalara ilham olsun diye saklanıyor ve aynı estetik hareketler tekrar tekrar ortaya çıkıyor. Kutuyla ve kutunun içinden düşündüğü kadar kutunun dışında düşünmüyor: Her proje kendi sınırlarıyla olduğu kadar fırsatlarıyla da şekilleniyor. Ancak sonuç olarak aslında ortaya moda evlerinin çalışmalarında görmeye alışık olduğumuz bir tanıdıklık ve yansıma içeren işler çıkıyor. Bu da mimarinin gelecekte ne yöne gidebileceğiyle ilgili çok şey anlatıyor. Big oldukça fazla sayıda bina inşa ediyor olabilir ancak aynı zamanda (ve önemli bir şekilde) kendi güçlü markasını da güçlendiriyor.
KOPENHAG'DA İNŞA EDİLMİŞ, ÖDÜLLÜ, 475 ÜNİTELİ KONUT KOMPLEKSİ 8 HOUSE, İKİ KOCAMAN BAHÇE ÇEVRESİNDE SEKİZ RAKAMININ ŞEKLİNİ OLUŞTURUYOR. ÇEVREYE ZARARI OLMAYAN TEKNOLOJİLER VE ESTETİK GÜZELLİĞİ BAŞARILI TASARIMININ KENDİSİNDEN GELİYOR.
Geleceğin mimarı: Bjarke Ingels daha büyük düşünüyor
Serpentine Galleries'in sanat yönetmeni Hans-Ulrich Obrist geçen sene pavyon projesinde Ingels ile çalıştı ve onu kariyerinin başından beri tanıyor. 90'lı yıllarda Rem Koolhas'ı ziyaret ettiğinde tanışması gereken ilginç ve yeni tasarımcılar olup olmadığını sormuş. "Rem beni Bjarke'de dâhil olmak üzere birkaç kişiyle tanıştırdı. Ondan gerçekten çok etkilendim. O zamandan beri hep iletişim halinde kaldık. Onun nasıl düşündüğünü görebiliyordum. Büyük irade, büyük hırs." Duruyor ve söylediği şeyi düzeltiyor: "Hayır, azim. Sahip olduğu şey hırs değildi." Mimarlık farklı kişilere farklı şeyler ifade ediyor. "'Mimari' ve 'mimar' kelimelerine bayılıyorum," diyor, Ingels. Hyperloop One lansmanının üzerinden bir saat geçmiş ve bir takside Dubai Havaalanı'na doğru gidiyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: "Kesinlikle yaptığımız şeyin form vermek olduğunu düşünüyorum. Bu geleceğe form verme fi kri kulağa oldukça güzel geliyor. Bir şeyin sınırında olmakla ilgili en güzel şey, yeni olasılıkların ortaya çıkabileceği bir sınır olması. Bir tasarımcı olarak, daha önce form verilmemiş bu olasılıklara form verme kapasitesine sahipsiniz. Bu harika bir şey. Gelecekle ilgili beğendiğim şey, onu bu kadar harika kılan, teknolojinin gelmesiyle birlikte hemen doğal karşılanması. Louis CK'nın her şeyin harika olması ve herkesin nankör olmasıyla ilgili harika bir hikâyesi var. Duydunuz mu bilmem? Bir gün bir uçakta otururken 'Havadayken Wi-Fi bağlantısını kullanabiliyorsunuz' diyorlar. 'Vay, bu harika!' diye düşünüyor. Daha sonra uçak havalandığında çevrimiçi oluyorlar ve birden bire o da ne? 'İnternet bağlantısını kaybettik,' diyorlar. Adam birden 'Ne kadar da tipik!' diye sinirleniyor. Birden bire dünya size 10 dakika önce varlığından bile haberdar olmadığınız bir şeyi borçlu oluyor!"
"Ancak bununla ilgili muhteşem olan şey mimaride dünyayı değiştiren bir yön olması." Bana endişeli bir bakış atarak hızla ekliyor: "Henüz doğmamış olan çocuklarım Kopenhag'daki bir elektrik santralinin çatısında kayak yapmaya gidemediğiniz bir dünyadan haberdar olmayacak. Bu biraz Fahrenheit 451 gibi. 'Bakın, itfaiye kamyonları gidiyor, yangın çıkacak,' diyorlar. Ardından da 'Eskiden itfaiye kamyonları yangınları başlatmıyordu, söndürüyordu.' diyorlar. Çocuklarıma bir zamanlar elektrik santrallerinin tehlikeli yerler olduğunu söylemeniz gerekecek. Yani her bir projeyle dünyayı gerçekten başka bir yere dönüştürüyoruz. Kendime bir iş bulmam gerektiği gerçeğinin dışında kendi işimi yapmaya başlamamın tüm nedeni kendi rüya işinizi oluşturabiliyor olmanız. Çünkü en sevdiğim şey bir şeyler tasarlamak. Zekice fi - kirler bulup bunların gerçekleştiğini görmek."
NEW YORK CITY'DEKİ DÜNYA TİCARET MERKEZİ YENİDEN GELİŞTİRME İŞLEMİNİN BİR PARÇASI OLAN 2WTC, 408 METRE UZUNLUĞUNDA OLACAK VE YANINDAKİ 11 EYLÜL'Ü ANMA AMAÇLI PARKI DRAMATİK BİR ŞEKİLDE ÇERÇEVELEYECEK.
Geleceğin mimarı: Bjarke Ingels daha büyük düşünüyor
Bjarke Ingels'in şu anda en popüler mimar olduğu tartışmasız bir gerçek. Bu röportajı ayarlamamız birkaç ay sürdü. Bu süre içinde dünyanın çeşitli yerlerinde dolaşıyordu: İzlanda, Meksika, Fransa, Kaliforniya, İtalya, Kanada, Danimarka (burada Roskilde müzik festivali için şişme oyun parkı benzeri bir bar tasarladı) ve Burning Man festivali için Nevada'nın Black Rock Çölü. Dünyadaki belirsiz fi nansal duruma rağmen mimarlık alanı (en azından işin gözde mimarlar tarafı için) için oldukça fazla fırsat var. Uzak Doğu ve Birleşik Arap Emirlikleri yeni projelerle dolu.
Ingels'in evi olarak gördüğü New York'ta ufuk çizgisi yakında Hadid, Foster, David Adjaye, Thomas Heatherwick ve Tadao Ando'nun çalışmalarıyla dolacak. Daha birçok rakip Ingels'in unvanı için uğraşıyor: Norveç'ten Snøhetta, Hollandalı şirket MVRDV, ABD'den Diller Scofi dio + Renfro. Ancak Ingels'in çağdaşlarından kimse henüz onun imkânlarına ve başarısına ulaşamadı.
"İnsanlar 'her şeyin bir performans' olduğunu söylediler," diyor Kara. "Ben de diyorum ki 'Bu herkes için geçerli değil mi?' Herkesin bir şekilde performans gösterip belli bir şekilde davranması gerekiyor. Ancak ben başından beri takip ettiğim için şu anda bile hiç farklı olmadığını düşünüyorum. O sadece daha büyük zorluklarla karşılaştı ve bunların üstesinden geldi. Dünyanın mimariden günümüzde ne istediğine bakmamak biraz eski kafalılık. Ingels dünyanın farklı olduğunu ve başka şeyler istediğini fark etti."
Ingels'i farklı kılan, onun bir şeyleri halletmedeki becerisi. Mesela Danimarka hükümetini Kopenhag limanındaki Little Mermaid heykelini 2010 Shanghai Expo için Çin'e taşımaya ikna etti (Karşılaştırma yapmak isterseniz İtalya'nın Pantheon'u ödünç verdiğini düşünün. Ya da Fransa'nın Mona Lisa'yı dünya çevresinde bir gezintiye gönderdiğini.). Kopenhag'daki elektrik santrali bütçesi, her bir ton CO2 atığı yaktığında buhardan bir halka çıkarma özelliğine imkân tanımadığında, Ingels bunun fi nansmanını kendisi sağlamak için bir 'Kickstarter' projesi başlattı.
NEW YORK CITY'DEKİ DÜNYA TİCARET MERKEZİ YENİDEN GELİŞTİRME İŞLEMİNİN BİR PARÇASI OLAN 2WTC, 408 METRE UZUNLUĞUNDA OLACAK VE YANINDAKİ 11 EYLÜL'Ü ANMA AMAÇLI PARKI DRAMATİK BİR ŞEKİLDE ÇERÇEVELEYECEK.
Geleceğin mimarı: Bjarke Ingels daha büyük düşünüyor
"İşin aslına baktığınızda şu anda hâlâ Bjarke gibi insanların çok olmadığını düşünüyorum," diyerek devam ediyor Kara; "Zaha, Chipperfi eld gibi harika işler çıkaran insanlarla çalıştım. Ürettikleri binalar ve oluşturdukları süreçler nedeniyle Herzog & de Meuron benim dünyadaki favori mimari fi rmalarımdan biri. Ancak bu doğrultuda gittiğinizde onlar yok olduğunda disiplinin de yok olduğunu düşünüyorum. Sanırım Bjarke o alanı buldu. Onun mimari özelliklerini veya çalışma şeklini taklit etmek zorunda değilsiniz. Ancak onun güvenini ve topluluklara, belediye başkanlarına ve politikacılara ulaşabilme yeteneğini taklit etmeyi denemeniz gerekiyor. Mimar olarak bunları yapmazsanız disiplin açısından bir geleceğiniz olmaz." Konuşmanın ortasında Ingels, New York'un Yaldızlı Çağı'nın en iyi mimarı olan, şatafatlı binaları kadar karışık aşk hayatı ve şok edici ölümüyle de meşhur olan Stanford White'tan bahsediyor. İşe bakın ki, White'ın daha az bilinen çalışmalarından biri olan heybetli bir Rönesans Uyanışı zamanından kalma elektrik santrali, Via 57 West'in sivri kenarının yanında (ve sözün gerçek anlamıyla gölgesinde) sessizce duruyor. Bu, çağların çakışmasını gözler önüne seriyor. Archigram'dan Peter Salter'a (hatta Koolhaas ve Hadid kariyerlerinin büyük kısmı boyunca) tüm zamanın en etkili tasarımcılarının bazıları çok az şey inşa etti. En verimlilerinden bazıları ise ortadan kayboldu. Sonuç olarak ister fi kirleri veya skandalları isterse de estetikleri ya da yalnızca harabeleri olsun, Ingels'ten ya da herhangi bir başka mimardan geriye kalacaklar bizim tamamen dışımızda.
DUBAI'DEKİ HYPERLOOP ONE LANSMANINDA BİR KONUK, KASIM 2016
Başarısının zirvesinde: Bjarke Ingels!
"Şöyle komik bir durum var. Arada bir biri çıkıp 'Artık her şeyi başardığına göre şimdi ne yapacaksın?' diyor," diyerek iç geçiriyor Ingels; "Ben de 'Biz hiçbir şey başarmadık! Biliyor musun? Yapabileceğimi hissettiğim şeylere daha yaklaşmadık bile. Henüz dünyaya neleri başarabileceğimizi göstermediğimizi düşünüyorum." Böyle diyerek programındaki bir sonraki durağa doğru yola çıkıyor: Kopenhag, Marakeş, Miami'deki Art Basel ve sonra Manhattan. O giderken arkasından esas sorunun Ingels'in Big mimarisinin dünyayı değiştirip değiştirmeyeceği olmadığını düşünüyorsunuz. Esas soru ise aslında şöyle: Şu anda başka herhangi biri onu yakalayabilecek mi?