“Gazetecilik yan gelip yatma yeri değil”
Gazetecilik kariyerinde 15 yılı geride bırakan Şirin Sever, Sabah gazetesinin günlük eki Günaydın’ın genel yayın yönetmenliğinin yanı sıra; bu aralar, A Haber’de haftanın beş günü yayınlanan televizyon programı “Jurnal” ile de adından söz ettiriyor. Başarılı gazeteci ile kariyerini, yeni programını ve bilinmeyenlerini konuşarak, onu daha yakından tanımaya çalıştık.
03 Şubat 2013
RÖPORTAJ SEDA KARAN
FOTOĞRAF ULUÇ ÖZCÜ
ESQUIRE: Gazetecilik kariyerinin temelleri ne zaman atıldı? Mesleğe başlaman bir tesadüf müydü, yoksa amaçlarından biri miydi?
ŞİRİN SEVER: Tamamen tesadüf… Üniversite tercih listesine, neden ve nasıl etkilenerek "gazetecilik" yazdığımı bile hatırlamıyorum! Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde gazetecilik okudum. Okulu bitirene kadar da, "Benden gazeteci olur mu?" diye hiç düşünmedim. Ne yaparım, onu da bilmiyordum. Zorunlu staj döneminde, Sabah'ın Ankara bürosunda çalıştım ve "Bu iş, iyiymiş; tam benlik." dedim. Düşünsene, tıfıl bir şeysin ama kalburüstü siyasetçileri arayıp soru soruyorsun, bakanların basın toplantısını izliyorsun, röportaj yapıyorsun; ertesi gün, gazetede yazdıklarını okuyorsun. "Vay be!" dedim; "Bu, özel bir meslek." Bu iş dışında ne yaparım, onu da bilmiyorum. Seviyorum bu işi. Ama işin en zevkli yanı, soru sormak; "mutfak" kısmı, ayrı bir durum.
ESQ: Kaç yıl oldu, bu işe başlayalı? Kendini, "şanslı kesim" arasında görüyor musun?
ŞS: 15 yıl oldu. Hep Sabah grubunda çalıştım. Ve Sabah'ın en eski, en deneyimli, en baba isimleriyle, yöneticileriyle ve gazeteci kökenli bir patronla çalıştım. Üstelik plaza günlerini yaşadım. O ortam, çok farklıydı; ayrı bir dünyaydı, ayrı bir kültürdü. O günlere yetiştiğim, o günleri yaşadığım için kendimi şanslı sayıyorum. Artık, jenerasyon, meslek adabı değişiyor; mesleği yapma şekilleri de, ilişkileri de… Öte yandan, hep sevdiğim işleri yaptım; genel anlamda da başardım. Haftanın yedi günü, Günaydın gibi başarılı bir ürün koyuyorum ortaya. Bildiğim kadarıyla, patronlarım da memnun. E daha en olsun; şanslı değildim dersem, Allah çarpar!
Röportajın devamı Esquire Türkiye Şubat sayısında...
FOTOĞRAF ULUÇ ÖZCÜ
ESQUIRE: Gazetecilik kariyerinin temelleri ne zaman atıldı? Mesleğe başlaman bir tesadüf müydü, yoksa amaçlarından biri miydi?
ŞİRİN SEVER: Tamamen tesadüf… Üniversite tercih listesine, neden ve nasıl etkilenerek "gazetecilik" yazdığımı bile hatırlamıyorum! Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde gazetecilik okudum. Okulu bitirene kadar da, "Benden gazeteci olur mu?" diye hiç düşünmedim. Ne yaparım, onu da bilmiyordum. Zorunlu staj döneminde, Sabah'ın Ankara bürosunda çalıştım ve "Bu iş, iyiymiş; tam benlik." dedim. Düşünsene, tıfıl bir şeysin ama kalburüstü siyasetçileri arayıp soru soruyorsun, bakanların basın toplantısını izliyorsun, röportaj yapıyorsun; ertesi gün, gazetede yazdıklarını okuyorsun. "Vay be!" dedim; "Bu, özel bir meslek." Bu iş dışında ne yaparım, onu da bilmiyorum. Seviyorum bu işi. Ama işin en zevkli yanı, soru sormak; "mutfak" kısmı, ayrı bir durum.
ESQ: Kaç yıl oldu, bu işe başlayalı? Kendini, "şanslı kesim" arasında görüyor musun?
ŞS: 15 yıl oldu. Hep Sabah grubunda çalıştım. Ve Sabah'ın en eski, en deneyimli, en baba isimleriyle, yöneticileriyle ve gazeteci kökenli bir patronla çalıştım. Üstelik plaza günlerini yaşadım. O ortam, çok farklıydı; ayrı bir dünyaydı, ayrı bir kültürdü. O günlere yetiştiğim, o günleri yaşadığım için kendimi şanslı sayıyorum. Artık, jenerasyon, meslek adabı değişiyor; mesleği yapma şekilleri de, ilişkileri de… Öte yandan, hep sevdiğim işleri yaptım; genel anlamda da başardım. Haftanın yedi günü, Günaydın gibi başarılı bir ürün koyuyorum ortaya. Bildiğim kadarıyla, patronlarım da memnun. E daha en olsun; şanslı değildim dersem, Allah çarpar!
Röportajın devamı Esquire Türkiye Şubat sayısında...