Kültür

Zamanın durduğu dört gün

Zamanın durduğu dört gün

29 Mart 2017

Zamanın durduğu dört gün

1 / 12

Zamanın durduğu dört gün

Yazı: Togan NOYAN

Cenevre, özellikle üniversite yıllarımdan beri radarımda olan, ancak şimdiye kadar yolumun düşmediği bir şehirdi. Tabii önceleri, çok sayıda önemli kurum, vakıf ve özel şirket merkezinin veya şubesinin Cenevre'de konuşlu olmasından dolayı şehre ilgi gösterdiğimi saklamak istemem. Bununla birlikte, oraya giden arkadaşlarımın şehirle ilgili anlattıkları, fi nansal hareketlilik; dolayısıyla da 'paranın hızlıca el değiştirmesi' gibi pek çok unsur, Cenevre'yi seyahat listemin 'İlk 5'inde uzunca bir süredir tutuyordu. Zira gerek İsviçre'nin gerekse de Cenevre'nin ekonomik hacmi, nüfus ve coğrafi koşullar göz önüne alındığında benim için ciddi bir merak konusuydu. Elbette, şehrin kozmopolit yapısının beraberinde getirdiği 'çokkültürlülük' de gözlemlenmeye değerdi ve vaktim olduğunca bunu yapmaya çalıştım. Tabii, bu anlamda yolun daha çok başındayım.

Gelelim, asıl meseleye; yani Cenevre'yi salt kültürel/ ekonomik çerçeveden anlamayı eksik kılacak, özel mi özel bir zanaat ve bu zanaatların olabilecek en şık şekilde sergilendiği fuara… Bu yıl 27'ncisi düzenlenen SIHH, tecrübeli katılımcılara göre daha şık detaylar (Ortam, markaların sunumları, sergi alanları gibi.) barındırmasına rağmen, öncekiler göz önüne alındığında daha sakin geçmiş. Bu tarz görüşlere, ilk SIHH tecrübem olmasına rağmen katılıyorum. Ancak özellikle söylemeliyim ki 'sakinlik', tamamen dünyadaki ekonomik tedirginlikle ilgili.

Zamanın durduğu dört gün

2 / 12

Zamanın durduğu dört gün

SIHH'in, Cenevre Havalimanı'na çok yakın bir yerde konuşlandırıldığını söyleyebilirim. Kâfi denebilecek derecede büyük bir alanda gerçekleştirilen fuar alanına ulaşım konusunda en ufak bir zorluk çekmiyorsunuz ki şehir merkezindeki pek çok noktadan neredeyse 10 dakikada bir servis araçları hareket ediyor.

Fuar alanına girişlerde üst düzey güvenlik önlemleriyle karşılaşıyorsunuz. Size daha şehre gelmeden ulaştırılan fotoğrafl ı geçiş kartlarınız olmadan alanda adım atma şansınız pek yok gibi. Zira kartınızı cihazlara okuttuğunuzda, güvenlik görevlisinin önündeki ekrana bilgileriniz ve fotoğrafınız düşüyor. Fotoğraftaki kişinin siz olduğu teyit edildikten bir adım sonrasındaysa, bir nevi zamanın durmasını veya bir dakikanın 360 saniye olmasını arzu edeceğiniz anlarınız başlıyor.

Zamanın durduğu dört gün

3 / 12

Zamanın durduğu dört gün


Saatler ve siz… Arada başkaları da var ama bazen kulaklarınız gürültüyü reddedip sizi saatlerle baş başa bırakabiliyor. Nadir ama özel anlar bunlar!

İlk durağım, Vacheron Constantin standı. 1755 yılından beri dünya üzerindeki hemen her coğrafyada bilinirliliği olan, izler bırakan ve ürettiği modellerle özellikle de koleksiyoncular nazarında büyük saygı uyandıran marka; bu yıl, bir ilke imza atarak '(grand) sonnerie' komplikasyonuyla karşımıza çıkıyor. Bu, şu demek; marka, tarihinde ilk kez tekrarlayıcı (gonk) bir kol saatiyle dikkatleri yine üzerine çekiyor! Mekanik saatlerde bu tarz komplikasyonların fazlasıyla zorlu süreçlerden sonra hayat bulduğunu öğreniyorum. Zira horoloji uzmanlarına göre bu tarz 'gonk'lu bir saatin montajı ve ayarlanması yaklaşık üç hafta sürüyormuş. Hal böyle olunca da bu özellikteki bir modelin limitli sayıda olmasını rahatlıkla tahmin edebilirsiniz.

Zamanın durduğu dört gün

4 / 12

Zamanın durduğu dört gün

Vacheron Constantin'in bu 'Les Cabinotiers Symphonia Grande Sonnerie 1860' adlı modeli, fuardaki ilk gününde, ilk sunumuna katılan biri için tam anlamıyla büyüleyiciydi. 72 saatlik güç rezerviyle öne çıkan, 'sonnerie' komplikasyonuna vurgu yapan zemberek sistemiyle de 20 saatlik 'gonk' performansı sunan 'Les Cabinotiers Symphonia Grande Sonnerie 1860'; mekanizmasının içinde 74 adet taş barındırıyor ve planlar dahilinde bir adet üretilecek olmasıyla da ulaşılması pek mümkün olmayan bir model olarak aklımı başımdan alıyor.

Vacheron Constantin'in bünyesinde yer alan 'Les Cabinotiers' departmanından çıkan bir diğer 'mucize' ise 'Double-Faced Celestia Astronomical Grand Complication 3600' adlı modeldi. Gökyüzü şemasından gelgit göstergesine uzanan 23 komplikasyonu mekanizmasında barındıran saat; sonsuz takvim ve astrolojik burç göstergesi, mevsim indikatörü gibi etkileyici özelliklerinin yanında, yıldız şeması sayesinde dünyanın diğer yıldızlara göre konumunu bize aktarıyor. Bunu gizleyecek değilim; 'Double-Faced Celestia Astronomical Grand Complication 3600', Cenevre dönüşü etrafımdakilere bıkıp usanmadan tekrar tekrar anlattığım bir iki modelden biriydi. Bu arada, yine ulaşılması çok ama çok zor olan bir saat olduğunu vurgulamakta fayda var. Hatta imkânsız demek, daha doğru olur!

Zamanın durduğu dört gün

5 / 12

Zamanın durduğu dört gün

Sıra, Cartier'de. Markanın 'S' şekline benzettiğim sunum odasındayız. Etrafıma şöyle bir baktığımda, gözleri parıldayan çok sayıda insan görüyorum. Tabii o insanların önemli bir kısmı kadın. Ah, evet, Cartier'nin kadınlar nazarındaki büyüsünü hatırlıyorum ve çaktırmadan onların heyecanını gözlemlemeye çalışıyorum. Marka, mücevher işçiliği dendi mi âdeta bir efsane statüsünde. Ancak şüphesiz ki mevzu yüksek saatçilik konusuna geldiğinde de 'efsane olma' durumundan taviz vermediğini, Cartier'nin bu anlamda da sektörde önemli bir konumda olduğunu unutmamak gerekiyor.

Zamanın durduğu dört gün

6 / 12

Zamanın durduğu dört gün

Sunum odasında, an itibariyle 80'lere uzanıyoruz. Karşımızda, 'görkem simgesi' 'Panthère de Cartier' var. 14 referans model ve üç yüksek mücevher tasarımıyla SIHH'te sunulan 'Panthére de Cartier', iki boyda, pırlantalı veya pırlantasız çelik, sarı, pembe ve beyaz altın olarak tasarlanmış. O anları aslında videoyla göstermek daha iyi olurdu; zira modeller elden ele dolaştıkça, kadınların tepkisini görmeliydiniz! Sıra, bu sefer erkeklerde. Ancak, tam da bu noktadan sonra 'cinsiyet ayrımcılığına' bir son vermek gerekiyor. Çünkü artık cinsiyetsiz tasarımlara, daha doğrusu cinsiyetin bir önem arz etmediği tasarım ve mekanizma muazzamlığına odaklanmanın zamanı.

Geçtiğimiz yıl lansmanı yapılan Drive de Cartier'nin, SIHH 2017'de iki yeni modeli tanıtılıyor: 7mm kalınlığındaki ekstra ince saat mekanizması olanı ve 'Moon Phase' komplikasyonlusu. Bence bir tasarım harikası olan, bilekte gerçekten rafi ne bir duruş sergileyen bu ince saat mekanizması, markanın seçkin tarzına atılan bir imza niteliğinde gibi. Şık takım elbiselerle nasıl eşleşebileceğini düşünüyorum da, neyse, hayallerin içinde kaybolmayayım.

Zamanın durduğu dört gün

7 / 12

Zamanın durduğu dört gün

'Moon Phase' komplikasyonlusunda ise saat '6' yönüne dikkat çekmek gerekiyor. Astronomik açıdan her 125 yılda bir yeniden ayar gerektiren bir komplikasyon, bu! Yeni Ay, Yarım Ay ve Dolunay hareketlerini gösteren 'Moon Phase' özelliği, benim gibi sunuma katılan herkeste hayranlık uyandırdı.


IWC, stant, sergi alanı tasarımı ve şıklığı hususunda gerçekten başı çekiyor. Zira logosunun bulunduğu alandaki her adımınızda, markanın 'stant mimarisine' neredeyse saat üretimi kadar önem verdiğini rahatlıkla anlayabiliyorsunuz. Bana göre IWC, sunum ve mekân anlamında en başarılı bir iki markadan biriydi. Gelelim, SIHH 2017'de öne çıkan IWC modeline... Markanın 'Da Vinci' koleksiyonunda bulunan ve benim ilgimi fazlasıyla çeken iki model var: 'Perpetual Calendar Chronograph' ve 2006 yılından beri marka tarafından desteklenen Laureus Yardım Kuruluşu anısına üretilen Chronograph Edition 'Laureus Sport for Good Foundation'. 42mm'lik paslanmaz çelik kasaya sahip olan 'Laureus Sport for Good Foundation', Santoni marka timsah derisi kayışa ve elden kurmalı 'fl yback' kronograf özelliğine sahip. 'Perpetual Calendar Chronograph' adlı diğer 'Da Vinci' modeli ise daha gösterişli bir tarzla bileklerdeki yerini alıyor. Takım elbiselere eşlik eden şık görünümünün yanında, model yine Santoni marka deri kayış, 43mm'lik paslanmaz çelik kasa ve 'perpetual' özelliğine vurgu yapan, Ay'ın hareketlerini tayin edip gösteren bir kronografl a dikkatleri çekiyor.

Zamanın durduğu dört gün

8 / 12

Zamanın durduğu dört gün


SIHH 2017'nin üçüncü gününde, önceki günlere nazaran modellerini daha yakından incelemek üzere Offi cine Panerai standındaydım. Geçmişte İtalyan donanması için dönemin ileri teknolojilerini kullanarak saatler üreten marka, sonraki yıllarda bu tecrübesini yüksek saatçiliğe uygun bir şekilde geliştirdi ve günümüzde bu yönüyle fazlasıyla popüler, üst düzey bir üretici olarak öne çıktı.

Markanın modellerindeki dinamik ve engin denizlere atıfta bulunan mekanik, tasarımsal detayları her zaman ilgimi çekmiştir. Büyük ve bilekte heybetli görünen tasarımlara her ne kadar uzunca bir zaman mesafeli yaklaşsam da Panerai bu yargımı olumlu yönde değiştiren, bazı büyük kadranlı modellerine rağmen mekanik özelliklere odaklanmamı sağlayan bir marka oldu. Zira markanın modellerini yakından inceledikçe -ki bana tam anlamıyla bir nevi son dakika sürprizi yaptılar ve bir odada üç kişiye özel yapılan bir sunuma beni de dahil ettilerözellikle 'LAB-ID' serisindeki 'Lab-ID Luminor 1950 Carbotech' adlı modeli çok beğendim. Gerçi yine hedefi tam 12'den vurmama artık şaşırmıyorum; çünkü beğendiğim bu model, yine limitli sayıda ve benim için yine ulaşılamaz!

PAM00700 kodlu bu saatten, dünya üzerinde sadece 50 adet olduğunu söylemek istemezdim ama bu, bir gerçek. Saatin teknik detaylarına yakın plan yaptığımızda ise 'Carbotech' materyalinden üretilen 49mm çapındaki kasa (Karbon fi ber yapraklarının belirli bir ısıyla birlikte yüksek basınç altında, polimer parçalarla bir araya getirilmesi esasına dayanan bir teknikle üretiliyor.), 100m su basıncına dayanıklılık, mavi tonda ışıma sağlayan 'Super Luminova' fosfor malzemesinden yapılan kollar ve üç günlük güç rezervi öne çıkıyor. Tüm bunların yanında, saatin 50 yıllık bir garanti süresinin olduğunu hatırlatmakta fayda var.

Zamanın durduğu dört gün

9 / 12

Zamanın durduğu dört gün

Offi cine Panerai'nin stant alanındaki bir koridorda karşılıklı olarak konumlandırılan her bir küçük odada hummalı bir şekilde yeni modeller tanıtılıyordu. Yanımda veya arkamda sıra bekleyen olmadan, özgür ve rahat bir şekilde markanın özel saatlerini inceleyebilmek, benim için paha biçilmez bir şanstı. Zira tam da bu noktada, Panerai'den aklımda kalan bir diğer modele de değinmek isterim: 'Submersible'. Modelin, paslanmaz çelik, titanyum, bronz ve 18k altın gibi farklı versiyonlarının var olmasının yanında; 300m'lik su geçirmezlik (Altın versiyonu için 100m), 72 saatlik güç rezervi ve 47mm'lik kasa gibi özellikleri bulunuyor.

Klas görünümlü saatleriyle bana her daim 'mesafeli, cool, formel' kelimelerinin de yer aldığı cümleler kurduran bir markadır, Jaeger-LeCoultre. SIHH 2017'de, kült ürün gamlarından 'Geophysic' koleksiyonuna iki yıl önce dahil edilen 'Universal Time' anlayışının bir devamı olan model ve klasik 'Reverso'sunun yenilikçi bir versiyonuyla sahne alan marka, az önce yazdığım gibi, özellikle de 'cool' tavrıyla öne çıktı. İnanın, bu tavır rahatsız edici değil; aksine, yüzünüzde bir tebessüm oluşmasına vesile oluyor.

Biraz karmaşık görünen 'Geophysic'in kadranı, mesele dünya saatlerini okumak olduğunda, kullanıcısına gayet anlaşılır bilgiler aktarıyor. Bunun için, mekanizmanın nasıl çalıştığını bir kere görmeniz yeterli. Sonrasında, işlerin nasıl kolaylaştığına inanamayacaksınız! Bu arada, kadrandaki karmaşıklığın ardında, mavi ve beyaz tonların hakimiyetine bayılmamak pek mümkün değil gibi. Buna ek olarak, 48 saatlik güç rezervi sunan otomatik mekanizma, 375 farklı parçadan oluşuyor ve içinde 42 taş barındırıyor. Kadranın sağ alt kısmında bulunan 'fl ying tourbillon' eşapmanı ise gözden asla kaçırılmaması gereken bir detay ki bu detay aynı zamanda çok şık görünüyor. Son raddede, modelin limitli (100 adet) olduğunu söylemeye gerek var mı, bilemiyorum.

Zamanın durduğu dört gün

10 / 12

Zamanın durduğu dört gün

A.Lange & Söhne, ilk SIHH deneyimimde yüzümdeki tebessümü kocaman bir gülümsemeye terfi ettirmeyi başaran bir iki markadan biri. Tabii, bu gülümsemeye ara verdiren, sunum sırasında bizlerde üzüntü yaratan bir gelişmeden de bahsetmek isterim: Markanın Onursal Başkanı Walter Lange, 92 yaşında, tam da sunum yapılan gün vefat etmişti. Bu üzücü habere rağmen kendisiyle yakın mesai yapan çalışma arkadaşları, gayet profesyonel ve pozitif bir tavırla markalarına dair yeni gelişmeleri anlattı. Hatta şöyle diyeyim, dikkatimin bir saniye bile dağılmadığı bir sunuma şahit oldum!

Zamanın durduğu dört gün

11 / 12

Zamanın durduğu dört gün

Gelelim, A.Lange & Söhne'nin beni gülümseten modeline… 'Zeitwerk Decimal Strike' adlı model, aslında markanın ikonik 'Zeitwerk' koleksiyonundaki 'Minute Repeater' ve 'Striking Time' versiyonlarıyla benzer özellikler taşıyor. Ama benim için asıl büyüleyici özellik, her 10 dakikada ve saat başında bir gonk çalması. İnanılmaz güzel bir gonk, bu; şahit olmanızı çok isterdim!

'Zeitwerk Decimal Strike', altın alaşımından üretilen 44,2mm çapında bir kasaya sahip. 36 saat güç rezervi sağlayan mekanizması bulunan saat, 100 adetle limitli olmasıyla da dikkatleri üzerine çekiyor.

Roger Dubuis'nin sunumu için stant alanına ayak bastığım andan itibaren enerjimin daha da yükseldiğini hissediyorum. Markanın belki de müşteri ve saat meraklıları nezdinde yaratmak istediği etki budur, bilemiyorum. Ancak şu bir gerçek ki Roger Dubuis, gerek tasarım gerek yenilikçilik anlamında İsviçre'nin önde gelen markaları arasındaki yerini her geçen gün daha da sağlamlaştırıyor. Bu genel fi kri destekleyen bir model var karşımda: 'Roger Dubuis Excalibur Spider Pirelli Limited Edition'. Çift fl ying tourbillon eşapmanı ile öne çıkan ve dünyaca ünlü İtalyan araç lastik üreticisi Pirelli'yle yapılan bir işbirliğinin ürünü olan bu modelin mekanizması tam 365 parçadan oluşuyor. Pirelli'nin marka renginin göze çarptığı modelin kayışında ayrıca yarış lastiklerinde kullanılan kauçuk malzemeye yer verilmiş.

Zamanın durduğu dört gün

12 / 12

Zamanın durduğu dört gün

Roger Dubuis, tasarım anlamında, ilk bakışta zamanın ötesinde hissi uyandıran modellere sahip. Karmaşık görünen kadranları her ne kadar göz korkutsa da, bir süre sonra bu modellerin sadece zamanı ölçmek ve anlamak için üretilmediğini anlıyorsunuz ki bu da benim açımdan çok özel bir deneyim.

Baume&Mercier, SIHH 2017'de 'İkonun Ruhu' mottosuyla tanıttığı 'Clifton Club Shelby Cobra Limited Edition' adlı modeliyle büyük ilgi gördü.

Efsanevi Shelby Cobra karoserinin tasarımından ve ikonik aracın renklerinden etkilenen marka, ortaya gerçekten çok iyi bir saat çıkarmış. Limitli sayıda olması (196 adet) en anlaşılabilir modellerden olan 'Clifton Club Shelby Cobra Limited Edition'; 42 saatlik güç rezervi, 44mm'lik kasası, otomobillerdeki gaz pedallarına benzetilen yan düğmeleri ve 'fl yback' kronografıyla beni fazlasıyla etkiledi diyebilirim. Etkileme meselesine değinmişken, Baume&Mercier'in 'Clifton Club' koleksiyonundaki diğer modellerin ulaşılabilir fi yatlarda olduğunu özellikle belirtmek isterim. Zira kaliteli, şık ve mekanizmasıyla fark yaratan, nispeten uygun fi yatlarda bir 'Swiss Made' bulmak gerçekten zor zanaat!

Daha Fazlası

James Cameron ile “DERİNLERDE”…

“Veni Vidi Mansi – Sessizliğin Yankısı” Ferit Yazıcı’dan Göç, Hafıza ve İnsanlık Üzerine Bir Heykel Sergisi

Dünyaca Ünlü Sanat Zirvesi İstanbul'da

No. 14, Bishop’s Stortford: Tarih ve Modernliğin Buluştuğu Ödüllü Bir Dönüşüm