1 / 7
Porto'nun 10 yıllık transfer hikayesi
PORTO SC, sadece Portekiz’in yıldızı değil; Avrupa’da da başarılı bir kulüp. 2003’te UEFA Kupası’nı kazanan Porto, José Mourinho yönetiminde bir yıl sonra Şampiyonlar Ligi şampiyonu olarak Portekiz’e dönmüştü. Arka arkaya gelen bu başarılar, takımdaki oyuncuların değerlerini bir anda yükseltti. Takımdan ilk önce Mourinho ayrıldı. Chelsea’nin Rus zengini patronu Roman Abramoviç, José’yi, çıkardığı bir yat gezisinde neredeyse yerlere para dökerek ikna etti. Ama Porto, Mourinho’suz dönemde de hiç vites küçültmedi. Bobby Robson’un yamağı André-Villas Boas’la takım 2011’de Portekiz Şampiyonu ve UEFA Avrupa Ligi şampiyonu oldu. Aynı yıl Avrupa Süper Kupası’nda fi nal oynadı. Mourinho, Chelsea’ye giderken; takımın en gözde iki ismi olan Ricardo Carvalho ve Paulo Ferreira’yı da Londra’ya götürdü. Genç takımdan gelen Carvalho, 30; Setubal’den iki milyon avroya alınan Ferreira ise 20 milyon avroya mavi formayı giydi. Porto, kendisine toplamda iki milyon avroya mal olan bu iki genç adamdan 2004’te tam 25 kat gelir elde ederek 50 milyon avro kazandı. Mourinho’nun gözü her daim Porto kadrosunun üzerindeydi. Zira Porto’nun 2003’te Boavista’dan bir milyon avroya aldığı sağ bek José Bosingwa’yı, 5 yıl sonra Chelsea’ye 20,5 milyon avroya getirebildi. Kulüp son 10 yılda, 20 milyon avronun üzerinde tam 15 oyuncusunu rakiplerine sattı. Paulo Ferreira, Deco, Ricardo Carvalho, Giovanni Anderson, Pepe, José Bosingwa, Ricardo Quaresma, Lucho González, Lisandro López, Bruno Alves, Radamel Falcao, Hulk, James Rodríguez, João Moutinho ve son olarak stoper Eliaquim Mangala, kulübün kasasını parayla dolduran isimler oldu. Sadece İngiliz takımları, son 10 yılda Porto’ya 185 milyon avro kazandırdı. İngilizlerin Porto aşkının kanıtı, bu rakamda gizli! 2009’da Arjantin’de River Plate’te oynarken 6,5 milyon avroya Portekiz’e getirdikleri Kolombiyalı golcü Radamel Falcao’yu, iki yıl sonra yedi kat kazanç elde ederek 47 milyon avro bonservis bedeliyle Atletico Madrid’e gönderdiler. Porto’nun son 10 yıldaki en ilginç transferi, hem satıp hem geri aldıkları Ricardo Quaresma oldu. Sporting Lizbon’da parlayan Quaresma, 2003’te 6,3 milyon avroya Barcelonalı olmuştu. Porto, Katalunya’da kötü bir sezon geçiren Quaresma’ya kapılarını sonuna kadar açtı. Altı milyon avroya getirdikleri Quaresma’yı, dört sezon sonra tam 25 milyon avroya Inter’e gönderdiler. Quaresma bu transferin ardından, Evliya Çelebi gibi; Inter, Chelsea, Beşiktaş ve Al-Ahly’yi gezdi. Katar’da aradığını bulamayan 30 yaşındaki Quaresma; Al Ahly’nin yöneticilerinin de isteğiyle, 1 Ocak 2014’te, yıllar önce tonla para kazandırdığı Porto’ya bedelsiz olarak geri döndü. Porto’nun son bombası, Fransız stoper Eliaquim Mangala oldu. 2011’de Belçika’da Standart Liege’de sessiz sedasız forma giyerken Porto’nun keşfettiği 21 yaşındaki Mangala, 6,5 milyon avroya Portolu oldu. Mangala, iki sezonda değerini altı kat arttırarak, bu transfer döneminde 40 milyon avroya Manchester City’ye geçti. Porto bu yıl, Mangala ile birlikte sattığı beş oyuncudan tam 79,5 milyon avro parayı kasasına koydu. 15 milyon avroya Mangala’yla birlikte Manchester City’ye giden Fernando, yine 15 milyon avroya Hellas Veronalı olan Juan Iturbe, 6 milyon avroya Anderlecht’e dönen Steven Defour ile Kasımpaşaspor’un 3,5 milyon avroya aldığı André Castro, bu yıl takımın ekonomik yükünü çekti. Porto, 79,5 milyon avroluk kazanca karşılık aldığı 11 futbolcuya 41 milyon avro ödedi. Yani sattığı paranın yarısına yeni bir takım kurdu. Başkan Pinto da Costa; Atletico Madrid’ten Óliver Torres, Barcelona’dan Cristian Tello ve Real Madrid’den Casemiro’yu kiraladı. 11 milyon avro ile en çok parayı Atletico Madrid’den aldıkları sağ açık Adrian’a ödediler. Dünya Kupası’nın yıldızlarından ‘Kara Portakal’ Bruno Martins Indi’ye ise 7,7 milyon avro verdiler.
2 / 7
Porto'nun 10 yıllık transfer hikayesi
Bu isimlerin dışında; Brezilyalı 19 yaşındaki Otávio, 24 yaşındaki Yacine Brahimi, 22 yaşındaki Vincent Aboubakar gibi üç genç yıldız da takımın yeni üyesi oldu. Portekiz medyasına göre bu isimler, birkaç yıl içinde karşımıza transfer bombası olarak çıkacak. Porto’nun bu etkileyici başarısının altında, tahmin edildiği gibi iyi bir altyapı projesi yatmıyor. Evet, takımın altyapısı oldukça iyi. Zaman zaman Ricardo Carvalho gibi önemli yetenekler de çıkıyor. Ancak başarının temelinde, kulübün sahip olduğu scout (yetenek avcısı) ordusu bulunuyor. Porto Sportif Direktörü Antero Henrique, Porto’nun yıldız oyuncu yaratma ve onları büyük kulüplere satma sırrını şöyle açıklıyor: “250 kişilik bir scout ekibimiz var. Birkaç kişinin organize ettiği bu grup da yurtdışı ve yurt içinde taramalar yapılıyor. Çeşitli organizasyonlara gidilerek, genç ve yetenekli oyuncular takip ediliyor. Tespit edilen futbolcuları ise birkaç aşamalı gözleme tabi tutuyoruz.” Porto, bugün Güney Amerika’da en geniş ağa sahip Avrupalı kulüp olarak öne çıkıyor. Kolombiya, Brezilya, Şili, Uruguay, Ekvador, Kostarika gibi ülkelerde parlayan genç yıldız adayları için Porto’nun izleme listesine girmek ‘starlık’ yolculuğunun başlangıcı olarak görülüyor. Antero Henrique, oyuncu seçiminde ağırlıklı olarak Güney Amerika’yı tercih etmelerinin nedenini şöyle açıklıyor: “Bizim teklifi miz belki Alman bir oyuncuya cazip gelmeyebilir; ancak Brezilyalı oyuncular, yaşam kalitesini arttırmak ve kariyerlerinde dev bir adım atmak istiyorsa, bizi reddetmez.” Tabii Brezilyalı oyuncuların diğer Avrupa ülkelerinden farklı olarak Portekiz’de yerli statüsünde oynamaları; Porto, Benfi ca ve Sporting Lizbon gibi kulüplerin tercih edilmesi için başka bir çekici neden olarak öne çıkıyor.
3 / 7
Porto'nun 10 yıllık transfer hikayesi
Porto’nun başarısının bir diğer nedeni ise, ‘Futbolun gerçek imparatoru’ olarak adlandırılan Portekizli futbolcu menajeri Jorge Mendes’in kulüp ile olan yakın ilişkisi. Cristiano Ronaldo’dan Ángel Di María’ya, Radamel Falcao’dan James Rodríguez’e kadar birçok yıldızı keşfeden Mendes, keşfettiği yıldızların çoğunu ilk önce Pinto da Costa’ya götürüyor. Mendes ile Porto’nun ilişkisi Mourinho zamanında en güçlü dönemini yaşamıştı. Mourinho, kendi menajeri de olan Mendes’le birçok yıldıza Porto forması giydirmişti. Porto’nun Jorge Mendes’le ‘seviyeli ilişkisi’ hâlâ devam ediyor. Başarının altındaki temel sebeplerden bir başkasını ise futbol dünyasının efsane menajerlik oyunu Football Manager’ı yaratan şirket Sigames ile yapılan işbirliği oluşturuyor. Önceleri gizlenen, ancak 2006’dan beri daha açıkça dillendirilen ilişkiye göre; tüm dünya ülkelerinde futbola meraklı genç insanlardan kurulu ekipleriyle çalışmalar yapan Sigames, ekiplerin tespit ettiği genç yıldız adaylarıyla ilgili rapor ve videoları Porto ile paylaşıyor. Porto bu yüzden, dünyaca ünlü kulüplerin kullandığı, oyuncu verilerini araştıran ve güncelleyen Wyscout ya da Gamebreaker gibi programları çok kullanmıyor. Bir oyun bu kadar etkili olur mu dediğinizi duyar gibiyim. Bu oyunun; Robinho, Tévez, Afellay, Wijnaldum, Guarín, Otamendi, Falcao ve James Rodriguez gibi bugünün zirvedeki isimlerini yıllar önce keşfettiğini hatırlatmak gerekir. Sigames’den gelen verilerin Porto scout’larının analiz ve izlemelerinden geçmesi sonrasında kulübe yüklü kâr getirecek yeni isimler belirleniyor. Porto-Sigames işbirliğine en ilginç örneklerden biri, Kolombiyalı Fredy Guarín. FM 2005’in yıldızı Fredy Guarín, o tarihten itibaren Porto’nun izleme listesine girdi. Ancak, daha olgunlaşmamıştı.
4 / 7
Porto'nun 10 yıllık transfer hikayesi
Porto, oyuncunun Boca Juniors ve Saint-Étienne arasındabir süre gidip gelerek pişmesini gölgede kalarak izledi. 2008’de bir milyon avro bedelle oyuncuyu St. Étienne’den transfer ettiler. Adının Porto ile anıldığını duyan ve menajeri tarafından Portekiz’e götürülen Guarín, bir röportajında, yaşadığı şaşkınlığı şöyle dile getirmişti: “Porto’nun beni istediğini duyunca şaşırıp kalmıştım. Beni kimsenin izlemediğini düşünüyordum. Ama Portekiz’e gidince, 2005’ten beri izleme listelerinde olduğumu öğrendim.” Porto, Guarín transferinde de turnayı gözünden vurdu. Kolombiyalı genç orta saha, 2012 yılının Ocak ayında, önce Inter’e kiralandı. Sezon sonunda ise Porto, Guarín’i, aldığının 11 kat fazlasına 11 milyon avroya Inter’e sattı. Porto, sosyal medya ve reklam ağını oldukça iyi düzeyde kullanıyor. Kazandığı başarılarla cazibe merkezi haline gelen takım, oyuncularını da parlattığı için futbolcular tarafından en çok tercih edilen kulüplerin başında geliyor. Portekizli birçok kişiye göre Porto’nun başarısının bir de karanlık yüzü var. Porto’yu 1982’den beri, yani 32 yıldır yöneten başkan Jorge Nuno Pinto da Costa, rakip takım taraftarlarına göre ülkenin en etkili mafya liderlerinden biri. Rakip taraftarlara göre Porto, Benfi ca ya da Sporting Lizbon’un el attığı bir futbolcuyu, Başkan Pinto da Costa devreye girdiğinde rahatça; hem de değerinin çok altında; 5 ise 1’e alıyor. Porto çevresi bu iddiaları yalanlasa da Pinto da Costa, geçtiğimiz yıllarda ‘Altın Düdük’ adlı operasyonda hakemlere rüşvet verdiği iddiasıyla tutuklanmıştı. Bu yüzden, Porto’nun 2008’de altı puanı silindi. Ancak kulüp, UEFA’nın aldığı Şampiyonlar Ligi’nden men kararına itiraz etti ve davayı kazandı. Pinto da Costa ise 125 bin avro kefalet karşılığı serbest kalmıştı. Sonrasında ise Porto ve Başkan Costa, eski tarihli yönetmelik sayesinde, şike suçlamalarından tereyağından kıl çeker gibi sıyrıldı
5 / 7
Porto'nun 10 yıllık transfer hikayesi
ORTADA ‘AZİZ’ KALMADI!
BİR PORTO olmasa da Premier League’in ‘Azizler’ lakaplı ekibi Southampton, son yıllarda İngiltere’de transferin en çok kazananı olarak dikkat çekiyor. Sadece bu sezon başında sattıkları beş futbolcudan 120 milyon avro kazanırlarken; aldıkları altı futbolcuya 73 milyon avro ödediler. Southampton FC’nin başarısının sırrı, Porto’nun aksine muhteşem bir altyapı projesi yürütmesi olarak görülebilir. ‘Azizler Akademisi’ olarak bilinen tesislerden bugüne kadar yetişen; Matthew Le Tissier, Alan Shearer, Wayne Bridge, Nathan Dyer, Theo Walcott, Alex Oxlade-Chamberlain ve Gareth Bale gibi isimler kulübün kasasını çeşitli zamanlarda doldurdu. Ancak kulüp yönetimi 94 milyon avroya Real Madrid’e giden Gareth Bale’i, zamanında 7,5 milyon sterline Tottenham Hotspurs’a verdiği için hâlâ pişmanlık duyuyor. ‘Azizler Akademisi’, İngiltere’de, oyunculara uyguladığı katı disiplinle tanınıyor. Akademideki disiplini anlatmak için askeri disiplin tanımlaması daha doğru olur. Southampton altyapısındaki genç adamlar, topa değmeden önce disiplini ve çalışmanın önemini öğreniyor. Mesela U-14 takımından itibaren tüm futbolcular, maçlara giderken takım elbise giymek zorunda. Kontrat süresi boyunca kulübün onaylamadığı davranışları üç kez tekrarlayan genç futbolcuyla ilişik kesiliyor. Altyapı scout’ları, takım için tüm Ada’yı karış karış gezerek futbolcu buluyor. Southampton, geçtiğimiz günlerde 50 milyon liraya mal olacak yeni tesislerini tanıttı. Altyapı ve A takımın aynı ortamda bulunacağı tesis, birçok ünlü Avrupa kulübünde bulunmayan imkânlara sahip. En son teknolojik donanımla inşa edilecek tesiste; zemini farklı özellikte çimle kaplı 10’dan fazla antrenman sahası, açık ve kapalı yüzme havuzları, kapalı spor salonları, kamp tesisleri ve hobi mekânları bulunacak. Southampton’ın ekmeğini, bu yıl Liverpool yedi. Liverpool, Rickie Lambert’e 5,5, Dejan Lovren’e 25,3 ve Adam Lallana için 31 milyon avro ödedi. Manchester United, sol bek sorununu 37,5 milyon avroya 18’lik Luke Shaw’u alarak çözdü. Manchester alınca aşka gelen Arsenal, sağ bek Calum Chambers için 20,3 milyon avro ödedi. Bu isimlerin dışında golcü Jay Rodriguez ve orta saha Morgan Schneiderlin de Arsenal, Tottenham ve Liverpool tarafından istendi. Ancak eski buz hokeyi oyuncusu Başkan Ralph Krueger, “Artık satacak başka futbolcum yok.” dedi ve satış fırtınası ancak dindi. Ama Schneiderlin, Liverpool’a gitmek istediğini ve başkanın izin vermediğini basının önünde sitemkâr bir dille anlattı. Geçen sezonu Mauricio Pochettino yönetiminde 8’inci tamamlayan Azizler’in hocasını da Tottenham kaptı. Yeni gelen Hollandalı Ronald Koeman ise, gidenleri dert etmediğini, Twitter hesabından boş antrenman sahası fotoğrafı yayımlayarak, esprili bir “Hazırız!” mesajıyla verdi. Koeman’ın tweet’i dakikalar içinde binlerce kez paylaşıldı. Southampton’ın önüne geleni satması, Liverpool’un eski forveti Michael Owen’ı da şaşırttı. Owen, bir TV röportajında, takımdan ayrılan isimleri duyunca muhabire ciddi ciddi, “Başka satacak oyuncuları kaldı mı?” diye sordu.
6 / 7
Porto'nun 10 yıllık transfer hikayesi
7 / 7
Porto'nun 10 yıllık transfer hikayesi