Neşe kaynağı bir isim: Murat Akkoyunlu
İnsanların kahkahalarla izlediği filmlerin, hayatlarına neşe getiren dizilerin olmazsa olmazı Murat Akkoyunlu ile güzel bir sohbet gerçekleştirdik.
ESQUIRE: Nerelisiniz? Oyunculuğa nasıl başladınız?
MURAT AKKOYUNLU: Bursalıyım. Çocukluk hevesiyle evde her zaman kendi kendime oyunlar oynardım. Kendimi sahnede hayal ederdim, oyun bittiğinde de misafirlerden beni alkışlamalarını beklerdim. Evimizde her türlü müzik aleti vardı. Gelen misafirlere onları verir, oyuna katılmalarını sağlardım. Bu heves zamanla hedefe dönüştü. Bursa Devlet Tiyatrosu’nda başlayan oyunculuk serüvenim bugünlere kadar uzandı. Allah kısmet ederse ölene kadar da devam edecek.
ESQ: Komediye hangi dönemde ağırlık verdiniz?
MA: Aslında ağırlık vermek demeyelim. Oynadığım tiyatro oyunlarının neredeyse tamamı komediydi. Televizyon ve sinemadan gelen işler de öyleydi. İster istemez kendinizi komediye ağırlık vermiş buluyorsunuz. Dram oynamayı da çok istiyorum ama yapımcı alışkanlıkları nedeniyle gelen tekliflerin tamamı komedi oluyor. Aslında komedi ya da dram oyuncusu diye bir şey yoktur. Oyuncu her alanda mesleğini sergileyebilmelidir. Yurtdışında bunun birçok örneğini görüyoruz. Örneğin Jim Carrey hem çok iyi bir komedi hem de çok iyi bir dram oyuncusu. Umarım bizim sektörde de yapımcılar risk alıp oyunculara güvenir ve onlara ters köşe roller verebilir.
ESQ: Yer aldığınız ilk proje hangisiydi?
MA: Yer aldığım ilk proje, ‘Bizimkiler’ dizisiydi. İçinde bulunmaktan son derece mutluydum. Birçok değerli oyuncuyla tanışmamı sağlayan, çok şey öğrendiğim bir işti. Bunun için Umur Abi’ye (Bugay) de her seferinde teşekkür ederim. Kendisiyle hâlâ görüşüyoruz. İlk sinema filmim ise ‘Rus Gelin’di. Bu filmde Zeki Alasya ve Metin Akpınar gibi değerli sanatçılarla çalıştım. Film bana bir ödül de getirdi (Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema Oyuncu Ödülü). İlk projelerim konusunda oldukça şanslı olduğum söylenebilir.
ESQ: Sizce ülkelerin komedi anlayışları neye göre değişiyor? Dilin bu alandaki önemi nedir?
MA: Ülkelerin komedi anlayışı tamamen kültürel olgulara dayanıyor. Dilin tabii ki etkisi var. Örneğin İngiltere’de yayınlanan bir dizide konu itibariyle öyle bir deyim kullanılıyor ki, herkes kahkaha atabiliyor ama bu deyimi biz kullanmadığımız için bize bir şey ifade etmiyor. Bir de uyarlamalar var ki, dilin önemini orada daha iyi anlıyorsunuz. Çeviri kötüyse, oyun da kötü oluyor.
ESQ: Komedide yer almak isteyen oyuncuların, diğerlerine göre ne gibi farklı özellikleri olması gerekir?
MA: Komedide zamanlama çok önemli. Şunu yapsın, bunu yapsın, şöyle de değişik olsun diyemem. Sadece gözlem yeteneğinin çok iyi olması gerektiğini söyleyebilirim. Her meslekte olduğu gibi disiplin de çok önemli.
ESQ: Her zaman, “Kadınlar kendilerini güldüren erkeklerden hoşlanır.” gibi cümleler kurulur . Doğruluk payı var mı?
MA: Evde pek komik olduğum söylenemez, dersem cevabı vermiş olurum sanırım. Ama nedense, herkes televizyonda gördüğü performansı sokakta, restoranda, yolda yürürken de bekliyor. ESQ: En sevdiğiniz projeniz hangisiydi? MA: Hepsi de benim bebeklerim. Genelde öyle denir ya! Gönlümde yatan aslanlar var ama söylemek istemem. Emek verdiğim(iz) diğer projelere haksızlık olur.