Hollywood filmlerinde rol almış 10 türk

Deniz Akkaya / Yönetmenliğini John Keeyes’in yaptığı “Living and Dying” filminde rol alan Deniz Akkaya; filmin 2007 yılında vizyona girmesiyle birlikte kötü oyunculuğu, berbat ingilizcesi ve tecavüz sahnesiyle oldukça konuşulmuştu. Büyük beklentilerle ülkemizde de gösterime giren film, gişede de oldukça başarısız olmuştu.

Saadet Işıl Aksoy / Saadet Işıl Aksoy, 2009 yılında vizyona giren ve çekimlerinin küçük bir kısmı ülkemizde yapılan The Rebound (Aşkın Yaşı Yok) filmde rol almıştır. Başrollerini Catherine Zeta Jones ve Justin Bartha’nın paylaştığı filmde yalnızca 7 saniye görünen Aksoy, bu sayede bir Hollywood filminde görünme şansını elde etti.

Okan Bayülgen / Belki biraz kısa sürdü ama Okan Bayülgen tüm dünyanın beğenerek izlediği bir filmde yer aldı. Çekimleri 1992 yılında gerçekleştirilen Indiana Jones: Çöl Fedaileri filminde figüranlık yapan Bayülgen, bir gözcü olarak ekrana geliyor ve “500 metre” diyerek Hollwood kariyerini sonlandırıyor.

Tamer Karadağlı / Deniz Akkaya ile birlikte Living and Dying filminde rol alan Tamer Karadağlı da Hollywood macerası kısa sürenlerden. İki türk oyuncunun bir Hollywood filminde yer alması o dönemlerde “türklere Hollywood kapısı açıldı” yorumlarını beraberinde getirse de, film oldukça başarısız olmuştur.

Mehmet Günsür / Başrolünü ünlü oyuncu Dominic Swain ile paylaştığı Dehşet Gecesi adlı gerilim filmiyle Hollywood’a giriş yapan Mehmet Günsur’un bu macerası devam edeceğe benziyor. Zira Günsur’un yer alacağı projelerle ilgili dedikoduların ardı arkası kesilmiyor. En son Gossip Girl’ün Serena’sı Blake Lively ile “My Heart” adlı bir filmde baş rolde oynayacağı konuşuluyordu.

Salih Güney / Aşk-ı Memnu dizisinin Behlül’ü Salih Güney 1969 yılında Hollywood’a adım atmış; Tony Curtis, Charles Bronson ve Michele Mercier ile birlikte rol aldığı “You Can’t Win Them All” adlı filmden sonra başka bir Hollywood projesinde yer alma şansını elde edememiştir. Uzun yıllar California’da turizm işiyle uğraşan Salih Güney, aynı zamanda arkeolojiye olan ilgisiyle de bilinmektedir ve yurt dışında bulunan bazı eserlerimizin geri getirilmesi adına çalışmalarda bulunmaktadır.

Muzaffer Tema / Türk sinemasında büyük başarılara imza atan Muzaffer Tema, Hollywood’da rol alma şansını elde eden ilk Türk sanatçıdır. 1956 yılında Amerika’ya adım atar atmaz ünlü film stüdyosu Paramount’un New York ofisine başvurur fakat uzun süre rol bulamaz. Bir kokteylde tanıştığı prodüktör Sukuras’ın teklifiyle Türkiye’de de gösterime giren “Certain Smile”(Acı Tebessüm) ve “Twelve to the Moon”(Aya Giden 12 Adam) filmlerinde rol alır. Aktörün Hollywood’a hızlı girişindeki en büyük pay ise ünlü jön Alan Ladd’e olan benzerliğidir. Zsa Zsa Gabor ile kısa süreli bir aşk yaşan Tema, babasının hastalığı nedeniyle kısa bir süre sonra Türkiye’ye dönmek zorunda kalmış, babasının bir hafta sonra vefat etmesinin ardından ise Hollywood kariyerini noktalamıştır.

Ayhan Işık / Türkiye’deki şöhreti göz önünde bulundurularak Amerika’ya davet edilen Ayhan Işık’ın Hollywood macerası ne yazık ki kısa sürmüştür. Hayatı boyunca başrol dışında hiçbir rolü kabul etmeyen Işık, kendisine teklif edilen tüm yan rolleri geri çevirmiştir. Ayhan Işık’ın Amerika macerasıyla ilgili birçok ilginç iddia bulunmaktadır. Dr Jivago rolünün ilk olarak Ayhan Işık’a önerildiği, her konuda anlaşma sağlandığı fakat ingilizcesinin yeterli olmadığı gerekçesiyle rolün Ömer Şerif’e verildiği söylenmektedir. Bu iddialardan en ilginci ise, bir televizyon sunucusu olan Nick Clooney’in karısı ile yaşadığı ilişkidir. İddiaya göre çiftin evliliklerinin sallantıda olduğu bir dönemde Nina, Ayhan Işıkla bir ilişki yaşıyor ve hamile kalıyor. Nina’nın hamile olduğundan habersiz olan Işık, bir süre sonra Türkiye’ye dönüyor ve bir daha Nina ile görüşmüyor. Yıllar sonra Nina gerçeği açıklayana kadar hiç kimse ünlü aktör George Clooney’nin Ayhan Işık’ın oğlu olduğunu bilmiyor.

Meltem Cumbul / 2008 yılında The Alphabet Killer ve A Beautiful Day filmlerinde rol alan Meltem Cumbul’un hayatı Los Angeles-Türkiye arasında geçmekte. İngilizceyi akıcı bir şekilde konuşan başarılı sanatçı, 2012 Altın Küre ödül töreninde sahneye çıkarak tüm dünyanın dikkatini üzerine çekmeyi başarmıştır. Bir anda twitter dahil olmak üzere yabancı medyada “Kim Bu Cumbul?” sorusu yankılanmış ve milyonlarca kişi Meltem Cumbul’u wikipedia’da aratmıştır. Altın Küre ödüllerindeki konuşmasına Atatürk’ün “Yurtta Barış, Dünyada Barış” sözleriyle başlayan Cumbul, konuşmasıyla büyük alkış toplamıştır.

Haluk Bilginer / Haluk Bilginer’in rol aldığı en büyük proje yönetmenliğini Tom Tykwer’ın üstlendiği, çekimlerinin bir kısmı ülkemizde gerçekleştirilen ve 2009 yılında vizyona giren The International (Uluslararası) adlı filmdir. Ayrıca The Reluctant Fundamentalist ve Buffalo Soldiers filmlerinde de yer almıştır. Uzun yıllar İngiltere’de kalan ve tiyatrolarda oynayan Haluk Bilginer’in İngiltere’de büyük bir hayran kitlesi bulunmaktadır. O kadar ki, bir tiyatro oyunundan sonra Queen grubunun efsane vokalisti Freddie Mercury bizzat kulise giderek Haluk Bilginer’i performansından ötürü tebrik etmiştir. İngiltere’de yayınlanan bir dergiye “en seksi türk” başlığıyla kapak olan Haluk Bilginer, BBC’nin bazı yapımlarında da rol almıştır. Haluk Bilginer’in İstanbul’u tanıtan bir çalışmasını aşağıda bulabilir ve akıcı ingilizcesini dinleyebilirsiniz.