Kültür

Gözlemlerinin İzini Süren Yazar: Truman Capote

Gözlemlerinin İzini Süren Yazar: Truman Capote

09 Mayıs 2024

Gözlemlerinin İzini Süren Yazar: Truman Capote

1 / 4

Gözlemlerinin İzini Süren Yazar: Truman Capote

Yazı Ece Büyükçolpan

Bir sinefil olsanız da olmazsanız da Hollywood'un Altın Çağı'nın gözbebeklerinden 1961 yapımı Breakfast at Tiffany's'e aşinalığınız mutlaka vardır. İngiliz aktris Audrey Hepburn'ün canlandırdığı Holly Golightly karakterinin bir kuğu gibi salınarak uğradığı mücevher dükkânı Tiffany's'in önünde zarifçe çikolatalı kruvasanını yediği o sahne, popüler kültürün kült anlarından biri. Sayısız yazıya, tasarıma ve görünüme ilham olan Audrey Hepburn'ün "En İyi Kadın Oyuncu" dalında bir Altın Küre Ödülü'ne bir de Oscar adaylığına layık görülen Holly Golightly performansının ardındaki hikâyenin yaratıcısıysa Truman Capote'den başkası değil.

Ancak popüler kültüre böylesine yön verebilen rüzgârı yaratan Capote'nin kalemi elbette ki Breakfast at Tiffany's'ten ibaret de değil.

Capote Olmaya Doğru

2 / 4

Capote Olmaya Doğru

20. yüzyılın en tanınmış yazarlarından biri olmadan önce 30 Eylül 1924'te New Orleans'ta Truman Persons adıyla dünyaya geldi Capote. Annesi Lillie Mae ve babası Archulus Persons'ın, o henüz iki yaşındayken yollarını ayırması üzerine çocukluğunu çeşitli akrabalarının yanında geçirmesi, onun hassas bünyesinin zeminini hazırladı biraz da. Çocukluğuna dair en özel anılarından biri belki de kendisi gibi yazar olacağından habersiz, ilerleyen yıllarda To Kill A Mockingbird klasiğinin yaratıcısı olacak Harper Lee ile yakın arkadaş olmasıydı. Hatta Lee'nin romandaki Dill Harris karakterini hayal ederken yakın dostu Capote'nin öz babası Archulus Persons'tan esinlendiği söylenir.

1930'lu yılların başında annesi ve varlıklı üvey babası José Garcia Capote'nin yanında yeni bir hayata başladı. 1935 yılındaysa Capote'nin kendisini evlat edinmesiyle artık Truman Capote adı resmiyete taşındı.

Connecticut'a yerleşen Capote, eğitimini özel okullarda tamamladı. O yıllarda vasattan hallice bir öğrenci olduğu söylenen Truman Capote yalnızca ilgi duyduğu derslerde başarılı olmayı tercih etti. Öğrenim gördüğü özel erkek lisesi olan Manhattan Trinity School'da yazarlık kimliğine doğru yol alacağının sinyalini vermeye başladı. Sıra dışı kişiliğinin taşıdığı hikâye anlatımına olan hünerleriyle öne çıkan genç Capote'nin insanları eğlendirme konusunda da eşsiz bir yeteneği vardı.

Genç yaşta kalemi eline alan Capote'nin yalnız geçirdiği çocukluk yılları, onun ilk kurgu çalışmalarının çoğunluğunu şekillendirdi. Okulu bırakmasının ardından 1945 yılında edebi kaleminin klasiklerinden kısa öyküsü Miriam'ın, Mademoiselle dergisinde yayımlanması yazarlık kimliğinin tanınmasının yolunda attığı ilk adım olarak tarihe geçti. Yayımlanan ilk romanı Other Voices, Other Rooms (1948), Capote'yi büyük umut vaat eden genç yazar olarak deyim yerindeyse tescilledi. Edebi başyapıtlarının ilki, zor geçen çocukluk yıllarının içinde yarattığı fırtınanın yansıması olarak Güney dünyasında babasının ve kendi cinsel kimliğinin arayışında hassas bir otobiyografik tasviri.

O. Henry Ödüllü Shut a Final Door (1946) ve onun gibi sevgisiz büyüyen yalnız bireylerin öyküleri, A Tree of Night, and Other Stories (1949)'de toplandı. Bir ağaç eve çekilip gerçek dünyanın acımasız akışından bir süreliğine kaçarak ruhunu yenilemeye heveslenen kuralsız masumların hikâyesi, 1951 yılında yayımlanan The Grass Harp, Capote'nin kalemine döktüğü sessiz çığlıklarından bir diğeri.

Dergilerin Kucak Açtığı Breakfast at Tiffany’s ve In Cold Blood Başyapıtları

3 / 4

Dergilerin Kucak Açtığı Breakfast at Tiffany’s ve In Cold Blood Başyapıtları

Bir yazar olarak dünya çapında üne erişmesini sağlayan başyapıtı Breakfast at Tiffany's 1958 yılında tamamlanmış bir roman olarak raflarda yerini almadan önce, Esquire küçük bir kısmına yer verdi.

Capote'nin dergiler aracılığıyla gazeteciliğe artan ilgisi, araştırmacı ve gözlemci ruhunu 1959 yılında Clutter ailesinin dört üyesinin Kansas'ın Holcomb kentinde işlenen gizemli cinayetin sır perdesini aralamaya iterek söz konusu cinayetin olay örgüsünü anlatan romanı In Cold Blood'ı yaratmasına aracı oldu.

Capote'nin birkaç başyapıtı gibi In Cold Blood da raflarda yerini almadan önce kısa bir hikâye olarak 1965'te The New Yorker dergisinde yayımlandı. Keskin bir gözlemci olmasının ürünü eleştirel sivri kaleminin popüler olabilme başarısı Capote'yi o dönemde yükselişe geçen "Yeni Gazetecilik" akımının öncü figürlerinden biri olmaya taşıdı açıkçası. Soğukkanlı bir gözlemci olduğu kadar içinde şeytan tüyünü barındıran karakteri, kendine özgü yüksek perdeli sesiyle birleşen peltek Güneyli aksanıyla beraber seçkin çevrelerce kabul gören sevimli bir figür olarak kimlik edinmesine yardımcı oldu. Kim bilir, karakter avına çıkarken keskin kalemini kamufle eden bir kostüm olarak kullanıyordu bu şeytan tüyünü belki de.

Ryan Murphy’nin Capote vs. the Swans ile Yıldızını Yeniden Parlattığı Başyapıtı Answered Prayers ve Kalemiyle Özdeşleşen roman-à-clef Anlatımı

4 / 4

Ryan Murphy’nin Capote vs. the Swans ile Yıldızını Yeniden Parlattığı Başyapıtı Answered Prayers ve Kalemiyle Özdeşleşen roman-à-clef Anlatımı

Truman Capote, yazı yazmaktan aldığı haz kadar hareketli ve ihtişamlı sosyal hayatın keyfini sürmekten de büyük mutluluk duyuyordu. Dedikoduya olan düşkünlüğü keskin zekâsıyla buluşunca, yüksek sosyetenin demirbaşlarından biri olarak kendine yer edinmeyi başardı. Aralarında Vogue dergisinin Moda Editörü Barbara (Babe) Paley ve Slim Keith'in de bulunduğu birçok önemli sosyetik figürün sadık dostu, sırdaşı oldu. "Kuğularım" adını verdiği yüksek sosyetenin zarif hanımefendileriyle kurduğu bağ, 1966'da verdiği "Siyah ve Beyaz" adlı maskeli baloyla taçlandı.

Ryan Murphy'nin sayesinde yeniden hatırladığımız bu eşsiz dehanın hayatına izleyiciler olarak tam da buradan dahil oluyoruz. Yüksek sosyetedeki koltuğunda otururken yaptığı gözlemlerden beslenen büyük eseri Answered Prayers, Capote'nin 1984 yılında hayata veda etmesiyle tamamlanamasa da yazarın romanını yazmaya devam ederken tamamladığı bir kesit, onun bu ışıltılı hayatının sonunu getirdi.

FX yapımı Capote vs. the Swans, Truman Capote'nin 1960'lı yıllarda ortalığı karıştıran kısa hikâyesi La Côte Basque'ın 1975 yılında Esquire dergisinde yayımlanmasının ardından New York sosyetesine bomba gibi düşmesinin üzerinden şekilleniyor. Eserlerinin temelini oluşturan gözlemci kimliği, roman-à-clef denilen, yani gerçek karakterlerin ve onların başından geçenleri isimleri değiştirerek anlatma tekniğiyle birleşir. Bu tekniği kullanarak Answered Prayers'ın bir bölümü La Côte Basque'da kuğularının başından geçenleri isimlerini değiştirerek sert bir tavırla hicveder. Bu yazıya kadar yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen Capote'nin Slim Keith, Gloria Vanderbilt ve Babe Paley gibi New York sosyetesinin güçlü isimleriyle olan yolları ayrılır. Sosyal hayatının sonunu getiren Capote kendini alkol ve yasaklı madde bataklığında bulur.

Yaşattığı skandalın sonucunda kendini erkenden mezara sürükleyen Capote, 1984 yılında yaşama veda etti. Yazarlık kariyerinin son fakat en meşakkatli eseri Answered Prayers, ölümünün üzerinden geçen iki yılın ardından 1986 yılında yayımlanır.

Truman Capote'ye hayat veren İngiliz aktör Tom Hollander'ın yazarın özelliklerini en ince ayrıntısına kadar kameraya aktardığı başarılı performansıyla birleşen Ryan Murphy'nin bizlere yeniden hatırlattığı usta kalemin başından geçenlerin hazin hikâyesi, şimdiden bu yılın Emmy adaylığını elde etmesi kesin gözüyle bakılan yapımlardan olmayı başardı bile. Yani Esquire'ı ve Truman Capote'yi önümüzdeki aylarda konuşmaya devam edeceğiz.

"Bana göre yazmanın en büyük zevki, onun neyi konu aldığında değil; kelimelerin yarattığı iç müzikte gizli." – Truman Capote

Daha Fazlası

James Cameron ile “DERİNLERDE”…

“Veni Vidi Mansi – Sessizliğin Yankısı” Ferit Yazıcı’dan Göç, Hafıza ve İnsanlık Üzerine Bir Heykel Sergisi

Dünyaca Ünlü Sanat Zirvesi İstanbul'da

No. 14, Bishop’s Stortford: Tarih ve Modernliğin Buluştuğu Ödüllü Bir Dönüşüm