Bir efsanenin hayatı: Alex de Souza
05 Nisan 2017
1 / 18
Bir efsanenin hayatı: Alex de Souza
Yazı: Özge Dinç
Fenerbahçe 100. yılında şampiyon olduğunda ben de stadyumdaydım. Beni maça davet eden kişi, o akşam için şöyle demişti: "Bak, bu gece şampiyon olursak tarihi bir ana tanıklık edeceksin. Bu anları görmeden 'bizden' bir yazı yazamazsın!"
Futbola ilgim yoktu, ama gittim. Daha önceki deneyimlerimden taraftarın ne kadar ateşli olduğunu biliyordum, ama o akşam gibi bir akşamı hiç görmedim. Maç çıkışında vapura gitmek için uzunca bir mesafeyi yürüyerek katederken her adımda bir coşku gösterisi görüyorduk: Otomobillerin içinde sıçrayanlar, yolu kapatanlar, yerlere yazı yazanlar, hatta kendilerini rastgele otomobillerin altına atanlar… Benzinciden kafelere boş tek bir metrekare yoktu. Arkadaşa dönüp "Bir gün bu akşamı anlatan bir yazı yazacağım," dedim.
İşte o akşam ve birçok akşamlar, taraftarın bir dua gibi tekrarladığı, maç zora girdiğinde imdat ettiği bir isimdi, Alex. Biz futbolla ilgisi olmayanların bile çok iyi bildiği; Pelé, Lefter, Hagi gibi birkaç isimden biri… Bir dönem herkesin diline persenk olan "Çok iyi, ama bir Alex değil." cümlesinin öznesi.
Bu kez onunla kitapçıda karşılaştık; Fenerbahçe'den ayrılıp Brezilya'ya döneli yıllar olmuştu. 'Kaptan'ın biyografisi çıkmış; İndigo Kitap'tan çıkan Alex de Souza, kitapçılarda forma numarası '10'a atıfla üst üste konup 10 şekli verilerek sunulmuş, daha ilk ayında 60 bin satmıştı.
Belli ki efsane bitmemişti ve bu efsanenin nasıl başladığını, nasıl büyüdüğünü, buna şahit olmuş birinden dinlemeliydik: "Alex benim kardeşim. Eşiyle birbirimize 'kardeş' diye hitap ederiz. İki çocuğunun doğumuna girdim, her kritik anında yanındaydım. Benim için bir ağabeydi. Birbirimizi korur kollardık. Kafam bozuk olurdu, onlara giderdim. Uçakta yan yana otururduk. Hâlâ görüşüyorum, ömrüm boyunca da görüşeceğim. Bizimkisi menfaate dayalı olmayan, safi yane bir dostluk ilişkisi," diyor Samet Güzel; hani Fenerbahçe'nin meşhur tercümanı Samet. Ve ekliyor: "Alex'in burada olmaması dostluğumuza engel değil. Bir günlüğüne Brezilya'ya gidip gelmişliğim bile vardır."
2 / 18
Bir efsanenin hayatı: Alex de Souza
Alex'le sık sık yazışıyorlarmış. Alex'in Türkçe tweetleri de son kez onun rötuşundan geçiyormuş, herhangi bir yanlış anlaşılmaya sebebiyet vermemek için. Bu kitabı da o çevirmemiş, ama onun onayından sonra yayımlanmış.
En azından ben onu Alex'in Fenerbahçe'den olaylı ayrıldığı günlerden sonra görmemiştim; "Neler yapıyorsun şimdi?" diye sordum. Tercümanlıktan çoktan mezun olduğunu, şimdilerde 16-17 kişilik ekibin çalıştığı bir dijital ve açık hava reklam ajansının ortaklığını yürüttüğünü ve aldığı eğitimlerle (Çünkü Fenerbahçe'de 8 yıl çalıştı, ama hâlâ 31 yaşında!) bir gün futbola idari görevlerde yer alacak bir yönetici olarak dönmeyi düşündüğünü anlattı. Hikâye, başladığı yerde tamamlanacak yani. Halbuki böyle başlayacağını da hiç düşünmemiş: "Futbolla ilgili bir iş yapacağımı hiç düşünmemiştim. Ufaklıktan beri bende bir Brezilya hayranlığı vardı. 1994 Dünya Kupası'nda fi nale kalan Brezilya Milli Takımı, karnaval, samba derken Brezilya içimde bir hevesti. Bir fırsat olunca değişim programıyla gittim. Alex'i de orada tesadüfen izledim. Cruzeiro-Bahia maçıydı. Maç 7-1 bitti, Alex bu maçta 5 gol atmıştı. Ondan sonra onu daha yakından takip ettim. Yanında kaldığım aileye onu sordum, 'Alex, bizim mahallenin çocuğu,' dediler."
Samet'in hikâyesinin ilginç ve belki tatlı tesadüfe, bazılarına göre de kadere bağlanabilecek yanı da bu: Hiç üzerine düşünmeden gittiği yer, sonradan tercümanı olacağı dev futbolcunun mahallesiydi, hatta bilmeden onunla aynı okulda okumuştu. Alex herkesin "Barcelona'ya ya da Real Madrid'e gider." dediği sırada, Samet'in gönülden bağlı olduğu takıma, Fenerbahçe'ye ve onun mahallesi Kadıköy'e gelmişti. Samet, yanında kaldığı Brezilyalı aileye Fenerbahçe formasını hediye etti, onlar da ona arkasında 'Alex' yazan 10 numaralı Coritiba formasını verdiler. Bu forma, onu Alex'e götüren bir yol olacaktı.
3 / 18
Bir efsanenin hayatı: Alex de Souza
Alex'in İstanbul'daki ilk imza günü… Hayranlar kapıda tıklım tıklım. Cruzeiro'da oynarken Türkiye'ye gelmeyi aklımdan bile geçirmeyen Alex, şimdi İstanbul'da. Henüz Türkiye'de futbol ve Türkçe hakkında bir şey bilmiyor. Onu buraya getiren vakalar silsilesi epey uzun sürmüş. Teklif gidip de ücreti uygun bulunca kabul etmiş bir oyuncu değil o: Çok istenmiş, ısrar üzerine ısrar sonucu sonunda ikna olmuş bir futbolcu. Tabii o zamanlar İstanbul'da heykeli bile dikileceğini henüz bilmiyor.
Fenerbahçe'nin teknik direktörü olan ve Brezilya futboluna hayranlığıyla bilinen Christoph Daum, Alex'i Fenerbahçe'ye istemiş; ondan sonra da kulüp ısrarından bir türlü vazgeçmemişti. Alex, eşi hamile olduğu için transferi düşünmüyordu; ama yönetici Hakan Bilal her yerde karşısına çıkıyordu. "İstanbul çok güzel, Türkiye'de futbol çok popüler," diye Alex'i ikna etmeye çalışıyordu Bilal. 2003'te tanıştığı Alex'e 2004'ten itibaren 15 günde bir ikna konuşmaları yapmış, ona Fenerbahçe'yi anlatmıştı.
Hakan Bilal, onunla sık sık buluşup yemek yiyor, dostluk kurmaya çalışıyor, her gelişinde İstanbul'dan videolar izletiyordu Alex'e. Restoranda, hatta hastanede eşiyle Alex'in karşısına çıkıyordu. Bu ısrarlı çabadan sonra Alex, gitmek istediği İspanya'daki dev takımlarla da anlaşamayınca İstanbul'da oynayan arkadaşlarına Türkiye'yi sordu. "Burada futbol çılgınlık derecesinde, hiç düşünme, gel!" diye yanıtladılar onu.
Alex, Fenerbahçe'nin ona teklif ettiği kontrat dışında ev, otomobil, çevirmen ve Brezilya'ya 20 adet gidiş dönüş bileti teklifi ne, Hakan Bilal'in 10 aylık ikna süreci sonunda 'Evet!' dedi.
4 / 18
Bir efsanenin hayatı: Alex de Souza
Uçağı indiğinde havaalanının hıncahınç dolu olmasına, Fenerbahçe'nin Cruzeiro'dan çok daha iyi olan altyapısına, kaldıkları otelde herkesin ona hizmet etmek için seferber olmasına çok şaşırmıştı. İstanbul sandığı gibi bir çöl değildi, bu şehre ilk görüşte hayran kalmıştı. Tuttuğu daireden gittiği yerlere her şeyin gazetelere, TV'lere haber olması, gittiği restoranlarda hesabının yan masalar tarafından ödenmesi onu hayrete düşürüyordu.
Ancak kendisini yalnız hissediyordu. Fenerbahçe Zico, Lugano, Roberto Carlos gibi Brezilyalıların da gelmesiyle 'yarı Brezilyalı' hale gelmemişti henüz. (Gerçi o hale geldiğinde de Türklerle arkadaşlık yapmayı seçecekti.) Dille ilgili zorluklar yaşıyor, markette beş yüz un çeşidinden birini seçerken paketi delip koklamak zorunda kalıyordu.
İstanbul'daki ilk imza gününe tüm bu duygularla geldi. Birçok Fenerbahçelinin formasını imzaladıktan sonra imza günü bitti. Sıradaki genç onun dilinde, Portekizce seslendi ona: "Bunu da imzalar mısın?" Anadilini duyunca kafasını kaldıran Alex, güvenlik görevlisine çocuğu içeriye almasını rica etti. İstanbul'da Coritiba formasını imzalamak ona çok tuhaf hissettirmişti. 17 yaşındaki o çocuk, Brezilya'daki ailenin Coritiba formasını hediye ettiği Samet Güzel'di.
Samet o günü şöyle anlatıyor: "Benden numaramı istedi. Elim ayağım titriyordu o an. Sonra arada mesajlaşmaya başladık. Daha Fenerbahçe'de çalışmak, onun tercümanı olmak aklımdan bile geçmiyordu."
5 / 18
Bir efsanenin hayatı: Alex de Souza
Bir süre sonra Fenerbahçe TV'ye staj için başvuran Samet, hemen kulübe çağrıldı. Bir taraftar olarak bir buçuk yıl bilabedel orada çalıştı; her gün okuldan sonra kanala gidiyordu, tek amacı futbolcuları görmekti. Ama hiç beklemediği şekilde kulübün tercümanı Ali Orçun Türksoy, askere gitti ve onun yerine geçici olarak tercümanlık görevi Samet'e verildi. "Alex'i o imza gününden sonra ilk kez tesislerde gördüm. Bana 'Yeni tercüman sen mi oldun yoksa?' dedi." Samet'in bu kadar küçük yaşta; teknik direktör Zico'nun ve Alex, Lugano, Roberto Carlos gibi dev futbolcuların tercümanı olması medyada da olay oldu; öyle ki takım her başarısız olduğunda insanlar onu yolda durdurup "Sen taktikleri yanlış mı çevirdin yoksa?" diyordu. Samet'in bu konuyla ilgili anlattıklarına gülmemek elde değil: "İnsanlar teknik direktör 'Sola koş' diyor, ben 'Sağa koş' diye çeviriyorum, maçı o yüzden kaybediyoruz sanıyordu." Ne zaman ki takım şampiyon oldu, Samet de taraftar ve medya tarafından onaylandı. Ondan sonra da Brezilyalıların bütün röportajlarında, maçlarda yedek kulübesinde görüldüğünden taraftarlar onu "Bizim tercüman." diye karşılar oldu.
Samet, Alex'in yeni gelen başarılı Brezilyalı futbolcu olduğu günlerden bir efsane olarak Türkiye'den ayrıldığı güne dek yanındaydı. Maçlarda insanlar "Alex!" diye bağırırken de, Alex en unutulmaz golleri atarken de, Aziz Yıldırım'la kavga ederken de… Brezilya'ya dönüş uçağının kapısını kapattıkları anda da...
6 / 18
Bir efsanenin hayatı: Alex de Souza
Mesela bu dönüm noktası anlardan biri, Alex'in Fenerbahçe'ye teknik direktör olarak gelen Zico'yla ilk karşılaşmasıydı. Zico, Alex'in çocukluğundan bu yana idolüydü. Çocukken top oynadığında Zico'nun Flamengo takımından olurdu. Samet, o karşı karşıya geldikleri anı şöyle anlatıyor: "Tokalaşma anlarını hatırlıyorum; Alex'in elleri titriyordu. Sahada 50-60 bin kişinin önünde mücadele eden adam, idolünü karşısında görünce titredi, duygulandı. İdolünün onun bir anda hocası olmasını kafasında ayıramadı. Bu sebeple ilk zamanlarda Zico'dan çekindi." Oysa Zico, kibirsiz, insan yönetimi konusunda kusursuz bir teknik direktördü." Alex'in de kitapta anlattığı gibi, bir taktisyen olarak belki en iyi sayılmazdı, ama bir insan olarak teknik direktörlerin en iyisiydi. Samet, onun hayatında da çok önemli bir yeri olan hocanın (Zico, Samet'in kulüpte kalmasını sağlayan kişiydi aynı zamanda.) "Neyi iyi yapıyorsan onu yap, ama onu en iyi sen yap," anlayışı Alex'in Fenerbahçe'de kendisini gösterebilmesini ve bu dönemin en parladığı dönem olmasını sağlamıştı. (Bir de şöyle düşünün: Çocukken onun gibi oynadığınızı hayal ettiğiniz futbolcu, başka bir ülkede kendinizi ispatlamaya çalışırken size el veriyor. Mucize gibi!) Alex onun döneminde 10 numaralı formayı aldı ve kaptan oldu.
Alex'in anlaşabileceği bir teknik direktörle çalışması çok mühimdi. Son zamanlarda Aykut Kocaman'la hiç anlaşamamasının sonuçlarını da görmüştük zira. Merak edenler, kitabın ilgili bölümlerini okuduklarında çok daha fazla ayrıntıyla karşılaşacak ve futbolun iç dünyasında olup bitenlere şaşıracaktır. Alex'in Zico'ya kadarki futbol hayatı, yine çok parlaktı, kısa bir zamana iyi kötü pek çok şey sığdırmıştı; Brezilya'nın yıldız oyuncusuydu; birçok başarı kazanmış, parasını alamadığı için dünyanın en büyük süt üreticisi Parmalat'a ve Palmeiras'a tek başına kafa tutmuştu. FIFA onu bir süre futboldan men etmişti. İlk takımından bu yana kaptanlık pazıbendini takmış, 10 numarayı taşımıştı. Ama bir yandan da medya tarafından beklenen tarzda oynamadığı için eleştirilegelmişti. Medya ve taraftarlar onu çok koşmadığı için eleştiriyordu. Oysa onun tarzı Zico'ya göre 'zeki ve teknikti'. Zico, "Maç okuma yeteneği olağanüstüydü, zeki ve teknikti, sahada olup bitenleri gözden kaçırmıyor ve topa akıl almaz bir kolaylıkla dokunuyordu. Futbolu klasik ve rafi neydi," diyordu. Daha çocukken bile aynı tavırdaydı, onu ilk seçmelerde gören antrenör Luciano Melo'ya göre: "Kontak kurar, fırsat doğarsa değerlendirir, fakat daha iyi konumda bir arkadaşına topu verme fırsatı varsa hiç düşünmezdi. O yaşta bir çocukta böylesi bir tavrı görmek sık rastlanır bir şey değildir."
7 / 18
Bir efsanenin hayatı: Alex de Souza
Ama her maçta parlamasına, gol atmasına rağmen futbol hayatının bir döneminde teknik direktörün ona hitaben "12km koşmayanı sahadan alacağım," tehditlerine bile maruz kalmıştı futbolcu. Uzunca bir dönem üzerinden atmaya çalıştığı lakabı 'Alexotan'dı. Uyku ve kas gevşetici etkisiyle bilinen sakinleştirici 'Lexotan'dan yola çıkılarak konmuştu bu ad ona.
Hikâyeyi başa saralım. Aşçı bir annenin, boyacı bir babanın üç çocuğundan biri. Anne ve baba sabah erkenden evden çıkıyor, çocuğa babaannesi bakıyor. Babaanne ise hayatı boyunca kahve ve pamuk tarlalarında çalışmış. Alex'in annesi, "Biz çocukluğumuzu yaşayamadık, hemen çalışmaya başladık," diyor. "Alex doğduğunda bir beşiği bile yoktu, komşu kadının verdiği gazetenin üzerinde uyuyordu." İki oda, bir mutfak, tuvaletin bile dışarıda olduğu yoksul bir evde büyüyen Alex, Brezilya'daki tüm çocuklar gibi sürekli futbol oynuyor, babaannesi ise üstünü kirlettiği için kızıyor ona. O günleri, "Futbolcu olacağını hiç düşünmemiştim, futbolun üstünü kirletmekten başka işe yaramadığını söylerdim ona," diye anlatıyor babaannesi.
Arkadaşı için gittiği seçmelerde fark edilen Alex, parasızlıktan devam edemeyince ailesine çok dokunaklı bir söz etmiş: "Parayı verin, size onu geri ödeyeceğim anne." Bunun üzerine ailesi futbolda ilerlemesine izin vermiş. Okuldan sonra antrenmanlar, birkaç otobüs değiştirme, gece yorgun gelip sabah yine okula gitmekle geçen yorgun dönemin sonunda burs almayı başarmış; bir dönem voleybol oynamaya merak salmış, sonra futbolda ilerlemesine engel olduğu için okulu bırakmaya karar vermiş, salon futbolu oynamış derken takımı Coritiba'yla tanışmış.
8 / 18
Bir efsanenin hayatı: Alex de Souza
Bir de Daiane'yle. Yöneticisinin kızı, Daiane'ye 13 yaşındayken âşık olmuş; hayranı olan birçok genç kız olmasına rağmen Daiane'nin ilk bakışta dikkatini bile çekmemiş. Halası bunun nedenini şöyle anlatıyor: "Burnu sürekli akan, kara kuru bir çocuktu." Ne zaman ki havaalanında Daiane'ye bakarken yediği dondurmayı üzerine dökmüş, genç kızda öyle sempati uyandırabilmiş.
Daiane'nin oldukça zengin olan ailesi Alex'in siyahi ve yoksul bir aileden gelmesini önemsememiş. Onların tek sıkıntısı, kızlarının yaşının küçük olmasıymış. Akrabaları ve arkadaşları ise büyük tepki göstermiş. Hatta Daiane'nin bazı arkadaşları "Onunla evlenirsen bizi düğüne çağırma!" bile demiş. Ancak Daiane ve Alex, Alex São Paulo'ya transfer olduğunda bile ayrılmamış. Bir günlük uçak yolculuğuyla sevgilisinin yanına giden futbolcu, antrenmanlara son anda ve yorgun argın yetişebiliyormuş. O dönem tek kaldığı için mistik okumalara merak salmış. Sonunda ailenin de rızasını alıp (Daiane'nin annesi Alex'i zaten çok seviyor, babası da çok yetenekli ve efendi buluyordu.) evlenmişler.
9 / 18
Bir efsanenin hayatı: Alex de Souza
Daiane o günden sonra, Alex'i hiç yalnız bırakmadı. Her maça üzerinde 'Alex' yazan formasıyla geliyor, futbolcunun görüşmelerine bile katılıyordu. Onların ailece maç izlemesi, Alex'in küçük oğlu Felipo'nun topa vurması, kızının sahada Türk Milli Marşı'nı söylemesi Türk halkının da unutamadığı anlardan olmuştu. Belki onu sadece Fenerbahçeliler için değil, diğer camialar için de devleştiren bu 'aile' halleri ve Türkiye'yi benimsemeleriydi. "Diğer efsane Brezilyalı futbolcuların da tercümanlığını yaptın, Alex'in diğer futbolculardan farkı neydi?" soruma hep Alex konuşulduğu için diğer dev oyuncuların hakkını yemekten çekinen Samet şöyle cevap veriyor: "Diğer oyuncular da çok büyüktü, çok güzel adamlardı. Hepsinin güzel özellikleri var, ama neden Alex'i bu kadar çok konuşuyoruz? Çünkü saha içinde başarılıydı, saha dışında da güzel adamdı ve bunu iyi harmanlamıştı. İmajını, kendisini, ailesini çok iyi yansıttı. Alex bizim kültürümüze adapte olmak istedi. Türkiye'de Brezilyalı gibi değil, Türk gibi yaşadı. Dikkat edin, hangi futbolcu Türkiye'yi benimserse çok başarılı olmuştur. Biz onu o yüzden bu kadar çok sevdik; çocukları Türk okuluna gittiği, çocuğu milli marşımızı okuduğu, evde Türk yemekleri piştiği, Alex Kapadokya'ya gidip paylaşım yaptığı için onu bağrımıza bastık. 'Ben Brezilyalıyım,' deseydi onu bu kadar sevemezdik, o da bizi sevemezdi zaten. Bizi anladı, ruhumuzu, duygularımızı anladı; taraftarın o duygu geçişini çok iyi çözdü. Bu adamların benden istediği, yalnızca iyi pas atmam değil, şu kalbimi de oraya bırakmam dedi. O yüzden hep kalbiyle oynadı, gelen diğer futbolculara da bunu anlattı."
10 / 18
Bir efsanenin hayatı: Alex de Souza
Samet diğer takımların taraftarının da onu çok sevdiğine şahit olduğunu anlatıyor: "Alex, Fenerbahçe'nin ezeli rakibi Galatasaray'a gol attığında bile Galatasaraylı taraftarlar ona küfretmemiştir. Çünkü sadece işini yaptı, kazanırsa sevindi, kaybederse karşı takımı tebrik etti, onlara sarıldı."
11 / 18
Bir efsanenin hayatı: Alex de Souza
Bu kadar benimsedikleri İstanbul'da Souza Ailesi çok sakin bir hayat sürmüş. "Alex'in zaten hayatında hiç ekstrası yoktur. Tek masrafı, dışarıda yediği yemek ve otomobiline koyduğu benzindir. Kıyafetini bile eşiyle gidip sezonluk alır. Acarkent'te otururdu, büyük bir evleri vardı. Vakitlerini evde geçirirlerdi. Zaten haftanın üç dört günü kulüpte geçtiği için pek vakti yoktu. Tatillerde ülkesine gider, yazın da bir hafta Bodrum gibi tatil beldelerini tercih ederdi ailesiyle. Hep kitap okurdu. Belki tek lüksü diyebileceğim şey, maç iyi geçtiyse sonrasında tüm takımla Cadde'ye gidip nargile içmemizdi."
Samet yıllarca Kaptan'ın soyunma odasındaki son konuşmasını diğer oyunculara tercüme eden, yani soyunma odasındaki son sözü söyleyen kişiydi. Peki Kaptan, nasıl bir konuşma yapıyordu? "Konuşması, maçın duygusuna göre değişiyordu. Bazen toparlayıcı, sakin; bazen mantıklı konuşurdu. Son sözün bende olması da bana ayrı bir gurur katardı." Samet aynı zamanda bir Fenerbahçe taraftarı olduğu için o konuşmalara kendi duygusunu da katıyormuş.
12 / 18
Bir efsanenin hayatı: Alex de Souza
Biyografi sinde Alex'in ondan önceki kaptan Ümit Özat'ın "Ben oturmadan yemeğe başlamayın, yemeğe terlikle gelmeyin, yemekten birlikte kalkalım!" kurallarından (Bir de Aziz Yıldırım'ın soyunma odasına girip futbolcuları azarlamasından) şikâyetçi olduğunu öğreniyoruz. Peki Alex kaptan olduğunda neler değişti, nasıl bir kaptandı? Samet şöyle diyor: "Kaptan olunca Alex'in üzerine yük bindi. Bir de 10 numara olmanın yükü vardı; çünkü 10 numaralı formayı giyen futbolcu, en özel futbolcudur. Gerçi o Brezilya Milli Takımı'nın, Coritiba'nın, Palmeiras'ın da kaptanlığını üstlenmişti; ama bunu yurtdışında başarıyor olmak onun için ekstra güzel bir duyguydu. Ben kendisini kaptanlıkta iyi kanıtladığını düşünüyorum."
13 / 18
Bir efsanenin hayatı: Alex de Souza
"Kaptanlar çeşit çeşittir. Alex, tropikal bir iklimden ve rahat bir kültürden geldiği için herkese özgürlük verdi. Yine kuralları vardı, ama rahat bir kaptandı. Ümit Özat nasıl sert mizaçlı olmasının avantaj ve dezavantajlarını görmüşse o da sakin mizaçlı olmasının yarar ve zararlarını görmüştür," diye ekliyor Samet.
Alex, hatıralarında Türk taraftarı gibi ateşli bir taraftarı hiç görmediğini, Brezilya'daki son futbol yıllarında seyirci desteği alamamanın onu çok zorladığını anlatmıştı. Samet de bunu doğruluyor: "Sahaya çıkmadan önce ilk sorusu, 'Tribünler dolu mu?' olurdu, çünkü tribünler doluysa sahaya 11 değil, 12 kişi olarak çıkıyorsun. Taraftar en kritik anlarda sana güç veriyor." Peki Türk futbolcularını nasıl buluyordu? "Genel olarak tembel buluyordu. Çok yetenekli olduklarını, ama belli bir seviyeye geldikten sonra kendilerini yeterli bulmaya başladıklarını düşünüyordu." O sebeple Alex bir maçta Mehmet Topuz'un frikik atmasına izin vermemişti: "Ben antrenmandan sonra elli tane topa vuruyorum, sen bir kere yanıma gelmedin. Ne zaman gelip çalışırsın, o zaman vurmana izin veririm." Samet, bu olayın Alex'in hayata bakışını özetlediğini söylüyor. Türk futbolunun taktikle değil, duyguyla oynanması da Alex'e başta tuhaf gelmiş, ama daha sonra duygularla oynamanın meyvesini alınca kendisini adapte etmiş.
14 / 18
Bir efsanenin hayatı: Alex de Souza
Alex'in duygularıyla oynaması gerçekten de meyve vermişti. Taraftarlar onun heykelini bile dikmişti. Alex, antrenman öncesinde bir grup taraftarın gelip ölçülerini aldığını anlatıyordu. Sonra da heykel açılışı yapılmıştı. Yine ayaklarını kaybeden bir taraftar, protezde Alex'in ayaklarını kullanmak istemiş, Alex'in saatlerce çamura oturması sonucunda ayaklarının kalıbı alınmış, adam da 'Alex ayakları'na kavuşmuştu. Taraftar, o günden sonra arkadaşlarının "Alex'in ayağı." diyerek protezi öptüğünü anlatıyordu.
15 / 18
Bir efsanenin hayatı: Alex de Souza
Yine de bu kadar sevilmek, her şeyin mutlu sonla biteceğini göstermemişti. Aziz Yıldırım'ın hapse girdiği dönemde geçici olarak yöneticiliği sürdüren kardeşi Ali Yıldırım ve teknik direktör Aykut Kocaman'la anlaşamayan Alex'in, hapisten çıktıktan sonra başkanla tartışması ipleri kopardı. "Alex'in toplantıya tweet atarak girdiğini ve bacak bacak üstüne attığını." söyleyen başkan onu suçluyor, yaşananlara hem camia hem kulüp hem de Alex çok üzülüyordu. Elbette Samet de. Tercüman, "Hikâye başka türlü sonuçlanabilirdi," diyor. "Alex, aslında futbol hayatına noktayı burada koymak istemiyordu. Bence lig sonunda ayrılacaktı da. Ama buradan hak ettiği gibi gitmek istiyordu: Güzel bir jübile yapılsın, onunla daha önce oynamış futbolcularla bir araya gelip iki top atsın ve gözyaşları içerisinde uğurlansın. Ama Fenerbahçe'de o dönem işler öyle gelişmedi. Toplu yanlışlar silsilesi yapıldı ve bunları toparlayamadık. Hepimiz hatalıyız ve herkes üzerine düşeni almalı. İnsanlar, o maçı izlediklerinde Alex'in son maçını izlediklerini bilmiyordu. İdrak ettikleri zaman da 'Bilseydik Alex'i son defa doya doya izlerdik,' diye üzüldüler. Heykeli dikilmiş bir adamı küçümseyemezsiniz; bu adam Brezilya'da yaşıyor. Biz burada yaşıyoruz, bizim heykelimiz yok. Adam buraya gelmiş, kendisini kanıtlamış, birçok camiaya kendisini sevdirmiş ki heykeli dikilmiş. O yüzden bence yapılması gereken, insanların onu son kez izlemesini sağlamaktı. Hani noktayı koymak denir ya, o nokta konulamadığı için hepimizin içinde ukde kaldı. O sebeple şimdi bile heykelinin yanına gitsek fotoğraf çeken insanları görürüz. Her önünden geçtiğimde heykelin yanında birileri var."
16 / 18
Bir efsanenin hayatı: Alex de Souza
O dönemde Samet de çok üzülmüş (Kitaba göre kulüpten istifasının da nedenlerinden biri olmuş bu ani ayrılma.). "Hikâyenin başından baktığım zaman bilmediğim, sonra tanışmak için tırmaladığım, sonra kader birliği yaptığım bir adamla yollarımız ayrıldı. Yaşananlara çok hakim olduğum, içten içe de hak ettiğini düşünmediğim için çok üzüldüm o günlerde."
Alex'in takımdan ayrıldığı duyulur duyulmaz taraftarlar yığılmıştı kapısının önüne. 5-6 bin kişi günlerce kapısında yattı. Evden bile çıkamaz hale gelmişlerdi. Bir şekilde gözyaşları içinde Türkiye'den ayrıldıktan sonra kendi ülkelerine, Brezilya'ya alışamayanlardan biri de eşi Daiane olacaktı. Bir süre evlilikleri bile sallantıya girmişti.
"Alex hâlâ kırgın mı?" diye soruyorum Samet'e. "Alex kinci biri değildir. Kırgınlıkları içinde barındırmaz, ama unutmaz da. O da son kez maça çıktığını bilseydi doya doya bakardı taraftarlara," diyor. "Neden hak ettiği gibi uğurlanmadığını anlamak için dünyadaki örneklere bakmak lazım. Dünyada idolleşmiş futbolcuların çok azı kulüplerinden hak ettiği gibi uğurlanmıştır, çoğu örnekte sürtüşme yaşandığını görürüz," diyor Samet. "Sen o oyuncuyu sev sevme. O oyuncu senelerce bizi mutlu etti mi arkadaş, biz o oyuncunun golüyle mutlu uyuduk mu? Bu denli mutluluğu bize sevgilimiz, ailemiz bile yaşatmıyor. O zaman bu adamların büyüklüğünü kabul edeceğiz. Futbolcu büyüktür; futbolun en önemli, renkli ögesidir. Yarın öbür gün bir hoca, yönetici olursam bu gerçeği hiç unutmayacağım."
17 / 18
Bir efsanenin hayatı: Alex de Souza
"Belki oyuncu biraz kibirlenmiştir. Ama normal değil mi? Sokağa çıktığında yürüyemiyor bu adamlar, kral gibi yaşıyorlar. Kim olsa egosu okşanır. Ama ben olsam o adamla didişmem, çünkü o adam beni temsil ediyor. Hâlâ insanlar bana 'Alex'e jübile yapılacak mı?', 'Kim haklıydı abi?' diye soruyor. Çünkü halka mal olmuş biri."
Olan oldu, geçen geçti. Brezilya'da bulunan Alex, köşe yazarlığı ve TV yorumculuğu yapıyor; sakin bir hayat sürüyor; oğlunun futbol, kızlarının tenis tutkusuyla ilgileniyor. Türkçe tweetler atmaya devam ediyor. Alex'in teklifi yle dört yılda kitabı hazırlayan yazar Marcos Eduardo Neves'in Alex'in hayatındaki herkesle görüşerek hazırladığı Alex de Souza kitabının Türkiye'deki seyrini takip ediyor, hesaplarından taraftarlara teşekkürler ediyor. Lefter'in yanında gidip fotoğraf çektirdiği günlerden sonra adı Lefter gibi efsane isimlerle birlikte anılıyor.
18 / 18
Bir efsanenin hayatı: Alex de Souza
"Eğer yaşam hikâyemiz spor yoluyla değişecekse bu benimle olacaktı,' dedi, dediği gibi de oldu. "Sahip olduğum her şeyi futbola borçluyum. Arkadaşlıklar kurdum, dünyayı tanıdım. Futbolcu olmanın sorumluluğunu da, ödülünü de tenimde hissettim. Sporun A yüzünü de, B yüzünü de gördüm. Çocukluk düşümü gerçekleştirdim. Üzüntü ve öfke de, düşsel ve tarifi olmayan duygular da yaşadım. Bol bol gülümsedim, sevindim, duygulandım, kendimi kaybettim, bulutlarda gezindim. Kan, ter ve gözyaşı akıttım, pişman olacağım tek bir nokta yok," diyor Alex. Belki tek pişmanlığı, Dünya Kupası'na hiç alınmamış olmak, bir de jübilesini Fenerbahçe'de yapamamak olmuştur.
Unutmadan, ailesine borcunu ödedi.