Kültür

Bir de böyle düşünün: Şinasi Yurtsever

Bir de böyle düşünün: Şinasi Yurtsever

29 Eylül 2014

Bir de böyle düşünün: Şinasi Yurtsever

1 / 7

Bir de böyle düşünün: Şinasi Yurtsever

Şinasi Yurtsever’in canlandırdığı karakterler, bir anda fenomene dönüşüyor! ‘İşler Güçler’deki pinti yapımcı Hakkı, ‘Düğün Dernek’teki üçkâğıtçı Yılmaz ve kelimelerin tanımlamakta kifayetsiz kalacağı Büyük Hilmi! O, bize derdini sanatı yoluyla başarılı bir şekilde anlatıyor olsa da, bu kez doğrudan Şinasi Yurtsever’e kulak verebiliriz.

O, KÜÇÜCÜK BİR ÇOCUKKEN ayna karşısında ağlama rolü keserken de bu iş için çok istekliymiş, 20 yıldan fazlasını verdiği tiyatro tutkusunun her dakikasında da... Yine de, ‘Çalgı Çengi’yle başlayıp, ‘İşler Güçler’, ‘Düğün Dernek’ ve son olarak ‘Kardeş Payı’yla devam eden süreç, nişanlısıyla sokakta dondurma yerken ayağındaki terliğin fotoğrafının çekilmesine, hakkında yalan ölüm haberlerinin çıkmasına, yani anlayacağınız, ‘kaçınılmaz bir şöhrete’ yol açtı. Şinasi Yurtsever’i yıllardır birçok dizide ve sinema fi lminde görüyor olsak da, kendisinin de kabul ettiği üzere Selçuk Aydemir’le tanışması hayatını büyük ölçüde değiştirdi. O, her ne kadar ‘parayı bulduktan sonra değişmeyen adamlar’ gibi absürd haber sitesi galerilerinde yer almaktan memnun olmasa da yeteneğinin altında ezilmeyen bir karaktere sahip.

Sen Malatya’da doğdun, değil mi?

Yok. Birisi İnternet’e öyle yazmış. Malatyalı da olabilirdim, önemli değil... Erzincanlıyım aslında.

Erzincan’da nasıl bir çocukluk geçirdin?

Çok yaramaz bir çocuktum. Sürekli yaramazlık yaptığım için düşer, sakatlanır, oramı buramı yaralardım. Teyzelere götürüyorlardı beni. Teyzeler ayaklarımı ovar, yaralarıma et koyardı. Vahşi çocuklardan oluşan bir mahalledeydik zaten. Evimizin yanında subay lojmanları bulunurdu. Orada oyun sahaları, basketbol sahaları vardı. Bizde yoktu. Biz de sürekli oraya girmeye çalışıyorduk. Türlü numaralar yapıyorduk. Duvardan atlayarak kaçak bir şekilde lojmanlara giriyorduk. Çok darbe aldık, çok dayak yedik diyebilirim.

Anne-baba da bıkmıştır herhalde...

1980 Askeri Darbesi’nde İzmir’e gittik. Orada sakin bir çocuk oldum. Benim için zor bir geçiş dönemiydi. Şivem vardı, dalga geçenler oluyordu. Kitap okumaya başladım. Kitap okuyunca, daha durgun bir çocuk oldum. Kitap okumak, hayatımda kırılma noktası oldu. Bir de küçükken aynanın karşısına geçip ağlarmışım. Sonra da kendimi izlermişim. Üç-dört yaşında bile bunu yaparmışım. Bir insanın oyuncu olup olmayacağı küçüklüğünden belli olur diye düşünüyorum. Şişko ve kırmızı yanaklı bir çocukmuşum. Özetle; sempatik, şişman ve komiktim.

Bir de böyle düşünün: Şinasi Yurtsever

2 / 7

Bir de böyle düşünün: Şinasi Yurtsever

Çocukluğunda yaşadığın en saçma şey neydi?

Bir gün köye gitmiştik. Ağabeyim ve ben çok yaramazdık. Annem artık ne kadar delirdiyse, bir gün dayımla konuşmuş. Dayım “Gezelim.” deyip bizi köyün tepelerine götürdü. Sonra birden bizi dövmeye başladı. Ama nasıl dövme! Bizi dövdü; yorulunca durdu, sigarasını içti, dinlendi, sonra biraz daha dövdü ve köye döndük. Dayım kadar sakin bir insanın bizi öylesine dövmesi bana çok saçma gelmişti. Hem de köyde tepelere götürüp gözlerden uzakta... Hâlâ düşündükçe saçma gelir. Fakat, şimdi çocuğum olsa ve yaramazlık yapsa, ona kızmayı haksızlık olarak görüyorum. Ben, neler yaptım; çocuğun yapması suç mu?

Çocuğun nasıl bir insan olursa “Böyle çocuk olmaz olsun.” dersin?

Paylaşmayı sevmeyen çocukları sevmiyorum. Bir tatil köyünde görmüştüm; bir çocuk vardı, saçma sapan hareketler yapıyordu. Etrafa zarar falan veriyordu. Garson geldi, çocuğu uyardı. Çocuk da garsona dönüp “Seni babama söylerim, buradan atılırsın. Attırırım seni!” dedi. Böyle bir çocuğum olsun istemem. Daha küçük yaşta; güç, para ve iktidar duygusu olan bir çocuk bana göre değil. İçine şeytan kaçmış gibi!

Oyuncu olmaya karar verilir mi?

Oyuncu olmaya karar verilmez. Oyuncu, müzisyen, ressam veya sanatla alakalı diğer işler karar verilerek olmaz. Sonradan karar verenler olabilir ama o da zorlama olur. Etrafımda gördüğüm hiçbir sanatçı, karar vererek bu işlere girmiş değil. Ben ilkokuldayken tiyatro yapıyordum. Ortaokulda, bir sürü sınava girdim; Anadolu liseleri, fen liseleri, askeri liseler... Hiçbirini kazanamadım. Sonra lisede bir daha bulaştım tiyatroya. Üniversitede sosyoloji okudum önce, orada da tiyatro yaptım. Saçma olaylar yaşayınca İzmir Sanat Tiyatrosu’na girdim. Okul tatildeyken orada oyunculuk yapmaya başladım. Birileri oraya gelip oyunculuk sınavlarına hazırlanıyordu. Oradakileri izleyip kendi kendime sınavlara girdim ve kazandım. Babama, “Konservatuvara kayıt oldum,” deyince üç ay benimle konuşmadı.

Hiç, babana hak verdiğin oldu mu?

Oyunculuk için “Yapılacak iş değilmiş…” dedin mi? Öğrencilik yıllarımda işler kötü giderken, anaokullarında gösteriler yaptığımda veya kendimi tuhaf durumların içinde bulduğumda babama hak verdiğim oldu. Millet, ünlü olduğunu, başarılı olduğunu görünce “Ben de oyuncu olsam.” diye düşünüyor. Halbuki görüldüğü gibi değil; ben yirmi senedir profesyonel olarak bu işi yapıyorum, henüz buradayım ve 41 yaşındayım. Gerçekten de bu işin kahrını çok çektim.

Bir de böyle düşünün: Şinasi Yurtsever

3 / 7

Bir de böyle düşünün: Şinasi Yurtsever

Şanslı biri misin?

Bir arkadaşım bana hep “Sen çok şanslısın. Çevrende hep sağlam insanlar, ünlü arkadaşların var.” derdi. Oysa ben İstanbul’a geldiğimde tek arkadaşım Engin Günaydın’dı. Engin Günaydın’ı da kimse tanımıyordu o zaman, beni de. Sonra Olgun Şimşek ve Binnur Kaya ile arkadaş oldum. Halen görüşüyoruz ve birbirimizi çok severiz. Bizim arkadaş olmamızın sebebi şans değildi; birbirimizin karakteriyle alakalıydı.

O dönem çok para kazanmıyordunuz herhalde; öyle değil mi?

Evet. Kendimiz montajlıyorduk, kanallara götürüyorduk. Çok az insan destek oldu. Bir gün Uğur Yücel izlemiş bizi; tanıştık. Çok güzel şeyler söyledi, sağ olsun. Sonra hayatıma Uğur Yücel gibi değerli bir oyuncu girdi. Oyunculuk dediğin şeyin, çevrendeki insanlarla çok ilişkisi var.

Konservatuar yıllarında, İzmir’de ailenle mi yaşıyordun?

Ev tutmuştuk, tek başıma yaşıyordum. Zengin bir hayatım yoktu ama çok paylaşımcı bir adamdım. Okul arkadaşlarım hâlâ “Menemen yapmıştık, evde şöyle yemiştik.” falan diye anlatır. Çok güzel anılar paylaştık.

Bir de böyle düşünün: Şinasi Yurtsever

4 / 7

Bir de böyle düşünün: Şinasi Yurtsever

‘Çalgı Çengi’den sonra bir ekip oluştu. Selçuk Aydemir ve oyuncu kadrosu Ahmet Kural, Murat Cemcir, sen ve daha birçok isim hep beraber işler yapıyorsunuz. Yalnız başına bir şeyler yapmayı düşünüyor musun?

Selçuk Aydemir’le tanışmak, benim oyunculuk kariyerimin kırılma noktasıdır ve ilişkimiz, gerçekten bir çıkar ilişkisi gibi başlamadı. ‘Ramazan Güzeldir’ adlı dizide tanıştık ve onun profesyonel anlamda ilk işi gibiydi. Selçuk’la tanıştığımda güler yüzlü, keyifl i, pozitif bir adam vardı karşımda. Bazı oyuncu arkadaşlarımız Selçuk’a güvenmedi. Ben, hâlâ kendisine de söylerim, o kadar rahattı ve pozitifti ki; o gün “Ben bu adamı sevdim.” deyip güvendim. Bir de beni ters motive eder. Bir espri yaptığımda “Daha iyisini yapabilirsin.” der. Çünkü ben bozulmam, o ters motivasyon bende işe yarar. Mesela ‘Çalgı Çengi’de oynadığım rol ‘Genç 1’di. ‘Genç 1’ ne ya? Rolümün adı bile yoktu! Bu tecrübelerden sonra anladım ki, Selçuk bana güveniyor, ben de Selçuk’a.

Evde oyununu çalışır mısın?

Çok çalışırım. Bir ara ‘İşler Güçler’de öyle suyunu çıkardım ki, evde çalıştıktan sonra sette de asistanların eline senaryoyu verip tek başıma prova yapardım. Selçuk’la gizli anlaşmamız vardır; ben bulduğum bir şeyi söylediğimde ve o beğenmediğinde asla ikiletmem. Güzel olanlara da “Kalsın.” der. Birisi onun sahnesini güzelleştirecekse, ona engel olmaz. Çünkü sahnelerini en çok güzelleştiren de kendisidir.

Selçuk Aydemir’den ayrı iş yapacak mısın?

Ben, ona “Senden ayrı iş yapmayacağım.” demiştim. Sonra, bu sözümü yuttum. Çünkü insanın kıramayacağı kişiler oluyor. Alper Kul ve Ali Kobanbay’ın senaryosunu yazdığı ‘Olur Olur’ adlı filmde oynadım. Alper Kul, filmde oyuncu olarak da var. Alper, benim çok eski arkadaşım ve ilk senaryosuydu. Onu kıramazdım. Bir diğer rol aldığım filmin senaryosunu Murat ve Emrah Kaman yazdı. Çok büyük bir rolüm olmasa da, onlar için kabul ettim.

Yakın olmadığın birinin evine gittiğinde gergin bir misafir olur musun?

Hayır, gerilmem.

Bir de böyle düşünün: Şinasi Yurtsever

5 / 7

Bir de böyle düşünün: Şinasi Yurtsever

Mesela, beşinci çayı istemeye çekinir misin?

Çay, benim en hassas olduğum konu. Çay içmeyi çok seviyorum. Sette, çay içmeden sahne çekemiyorum. Sette hiç kaprisim yoktur ama çaysız yapamam. ‘İşler Güçler’de yapım ofi sinin olduğu Mesela, beşinci çayı istemeye çekinir misin? Çay, benim en hassas olduğum konu. Çay içmeyi çok seviyorum. Sette, çay içmeden sahne çekemiyorum. Sette hiç kaprisim yoktur ama çaysız yapamam. ‘İşler Güçler’de yapım ofisinin olduğu.

Sadece tek bir olay üzerine birisiyle görüşmeyi keser misin?

Keserim. İlla bana yanlış yapmasına gerek yok. Başkasına yaptığı bir şeye de şahit olsam, görüşmeyi keserim. Yapılmaması gereken şeyler listesi var ve o liste, öyle çok kısa bir liste de değil.

Alışverişte kazıklanır mısın?

İzmir’den İstanbul’a ilk geldiğimde çok tedirgindim. İstanbul’da yaşayanlar bunu bilmez. Benim uzun yıllarım İzmir’de geçti. İzmir sakin bir yer. İstanbul’a bir geldim, herkes beni kazıklıyor sanıyordum. Bakkala gidiyordum, “Ulan fazla mı söyledi adam?” diyordum. Taksiye biniyordum, “Ulan dolaştırıyor mu?” diyordum. Bu paranoya bir sene sürdü.

Alışverişte pazarlık yapar mısın?

Yaparım ama ısrar etmem. Karşımdaki insan ketumsa, fazla uzatmam.

Tanındıktan sonra pazarlık yapmak daha zor oluyor mu?

Olmaz mı? Tanınmanın iyi tarafları kötü tarafl arından daha az. Hiçbir zaman çok ünlü olmayı istemedim. Çok ünlü olduğun için “Öldü.” diye yalan haber yapabiliyorlar. Benim bile başıma geldi, “Şinasi Yurtsever öldü.” diye haber çıktı İnternet’te. Sevdiklerim arasında görüp panik yapanlar oldu. Fakat hiçbir zaman “Fotoğraf çektirmem.”, “Gazetecilerle konuşmam.” diyecek veya ünlü olmaktan yakınacak biri de değilim.

Bir de böyle düşünün: Şinasi Yurtsever

6 / 7

Bir de böyle düşünün: Şinasi Yurtsever

Ünlü olmaktan yakınmıyorsun yani?

Hayır. Zeki Alasya’yla bir dizide oynadığım dönem, Gaziantep’e gittik. Havaalanında, tabii herkes Zeki Alasya’yı tanıyor. “Zeki Alasya... Zeki Alasya...” diye başlayan bir fısıltı büyük bir gürültüye dönüşerek dolaşmaya başladı. Herkes Zeki Abi’ye bakıyor. Ben kaldım. “Zeki Abi ne yapacağız biz?” diye sordum. Odaya falan mı kapansak diye düşündüm. “Bir şey olmaz evladım.” dedi. Herkese selam verdi, fotoğraf çektirdi, herkesin elini sıktı. Kimseyi kırmadı. Müthiş bir enerjisi vardı. “Yıllardır böyleyim.” dedi. Zeki Alasya bunu yapıyorsa, ben veya diğerleri kimiz ki, “Sıkıldım.” diyelim.

Tanıştığın ilk ünlü kimdi?

İlhan İrem’di ve çok kötü bir anıydı. Çok küçüktüm, Erzincan’da İlhan İrem’i askere götürüyorlardı. Biz de çocukluk arkadaşlarımla duvarda oturup izledik. Gidememiş herhalde, yanında askerlerle götürüyorlardı. Biz de pis şakalar yapmıştık. Dönüp bize baktı. Çocuktuk; kızmadı. Ayıp ettik.

Masaja gitmeye cekinir misin? Hayır ve masaja sıklıkla giderim. O, dondurma yemeye çıktığım gün cebimde terlik tabanı olmasının sebebi de bu. Sette uzun saatler geçirdiğimiz için vücudumuz yıpranıyor. Bazen saatlerce ayakta duruyoruz. Uyku düzenimiz karışık. Dolayısıyla masaja giderim. Yorulduğunda çok yoruluyorsun, dinlendiğinde de çok dinleniyorsun. İşsiz kaldın mı, aylarca dinlenebilirsin.

Seninle ilgili en saçma önyargı nedir?

Beni çok ukala zannediyorlar. Eskiden de böyle düşünülürdü. Ukalalık yaptığım da oluyor gerçi.

Bir de böyle düşünün: Şinasi Yurtsever

7 / 7

Bir de böyle düşünün: Şinasi Yurtsever

O zaman yanlış bir önyargı değil...

Doğru ama hiçbir şey bilmeden atıp tutan insanlara ukalalık yaparım. Bilen insanlara karşı çok saygılıyımdır. Yaşa ve tecrübeye çok hürmet ederim. Setteki herkesle iyi iletişim kurmaya çalışırım. Hiçbir insana kötü davranmadığımı düşünüyorum, davranana da çok sinirlenirim. Özellikle kalp kırmamaya özen gösteririm.

Profesyonel olarak yazarlık da yaptın...

Birol Güven’le çalışmıştım. ‘Ayrılsak da Beraberiz’in yazı ekibindeydim. Skeç yazarlığı ve komedi programlarında yazarlık yaptım. Dolayısıyla, oyunculuk yaparken senaryonun matematiğini daha iyi kavradığımı düşünüyorum. Keza son oynadığım reklam fi lmimi de Emrah Kural yazıyor. Kendisi beni çok iyi analiz etmiş. Ozan Açıktan çok yaratıcı bir yönetmen.

Hiç birine torpil yaptığın oldu mu?

Oyunculuk konusunda kimseye torpil yapmam. “Senden oyuncu olmaz.” deyip moralini bozduğum çok insan olmuştur. Ancak onun dışında, torpil demeyelim de, zor durumdaki birisi için destek mahiyetinde elimden gelen bir şey, bir yardım olursa mutlaka yaparım. Aracılık yaparım, birisiyle konuşulması gerekiyorsa konuşurum.

Sabah uyandığında huysuz olur musun?

Olurum. Yaklaşık bir saat yanıma yanaşılmaz. Sette bile, eğer sabah saatlerinde çalışıyorsak, ekip bilir; bana çok yanaşmaz.

Esquire Dergisi'nin Eylül 2014 sayısından alınmıştır...

Daha Fazlası

James Cameron ile “DERİNLERDE”…

“Veni Vidi Mansi – Sessizliğin Yankısı” Ferit Yazıcı’dan Göç, Hafıza ve İnsanlık Üzerine Bir Heykel Sergisi

Dünyaca Ünlü Sanat Zirvesi İstanbul'da

No. 14, Bishop’s Stortford: Tarih ve Modernliğin Buluştuğu Ödüllü Bir Dönüşüm