Bir de böyle düşünün: Şinasi Yurtsever
Şinasi Yurtsever’in canlandırdığı karakterler, bir anda fenomene dönüşüyor! ‘İşler Güçler’deki pinti yapımcı Hakkı, ‘Düğün Dernek’teki üçkâğıtçı Yılmaz ve kelimelerin tanımlamakta kifayetsiz kalacağı Büyük Hilmi! O, bize derdini sanatı yoluyla başarılı bir şekilde anlatıyor olsa da, bu kez doğrudan Şinasi Yurtsever’e kulak verebiliriz.
O, KÜÇÜCÜK BİR ÇOCUKKEN ayna karşısında ağlama rolü keserken de bu iş için çok istekliymiş, 20 yıldan fazlasını verdiği tiyatro tutkusunun her dakikasında da... Yine de, ‘Çalgı Çengi’yle başlayıp, ‘İşler Güçler’, ‘Düğün Dernek’ ve son olarak ‘Kardeş Payı’yla devam eden süreç, nişanlısıyla sokakta dondurma yerken ayağındaki terliğin fotoğrafının çekilmesine, hakkında yalan ölüm haberlerinin çıkmasına, yani anlayacağınız, ‘kaçınılmaz bir şöhrete’ yol açtı. Şinasi Yurtsever’i yıllardır birçok dizide ve sinema fi lminde görüyor olsak da, kendisinin de kabul ettiği üzere Selçuk Aydemir’le tanışması hayatını büyük ölçüde değiştirdi. O, her ne kadar ‘parayı bulduktan sonra değişmeyen adamlar’ gibi absürd haber sitesi galerilerinde yer almaktan memnun olmasa da yeteneğinin altında ezilmeyen bir karaktere sahip.
Sen Malatya’da doğdun, değil mi?
Yok. Birisi İnternet’e öyle yazmış. Malatyalı da olabilirdim, önemli değil... Erzincanlıyım aslında.
Erzincan’da nasıl bir çocukluk geçirdin?
Çok yaramaz bir çocuktum. Sürekli yaramazlık yaptığım için düşer, sakatlanır, oramı buramı yaralardım. Teyzelere götürüyorlardı beni. Teyzeler ayaklarımı ovar, yaralarıma et koyardı. Vahşi çocuklardan oluşan bir mahalledeydik zaten. Evimizin yanında subay lojmanları bulunurdu. Orada oyun sahaları, basketbol sahaları vardı. Bizde yoktu. Biz de sürekli oraya girmeye çalışıyorduk. Türlü numaralar yapıyorduk. Duvardan atlayarak kaçak bir şekilde lojmanlara giriyorduk. Çok darbe aldık, çok dayak yedik diyebilirim.
Anne-baba da bıkmıştır herhalde...
1980 Askeri Darbesi’nde İzmir’e gittik. Orada sakin bir çocuk oldum. Benim için zor bir geçiş dönemiydi. Şivem vardı, dalga geçenler oluyordu. Kitap okumaya başladım. Kitap okuyunca, daha durgun bir çocuk oldum. Kitap okumak, hayatımda kırılma noktası oldu. Bir de küçükken aynanın karşısına geçip ağlarmışım. Sonra da kendimi izlermişim. Üç-dört yaşında bile bunu yaparmışım. Bir insanın oyuncu olup olmayacağı küçüklüğünden belli olur diye düşünüyorum. Şişko ve kırmızı yanaklı bir çocukmuşum. Özetle; sempatik, şişman ve komiktim.