Erkeğin serbest kürsüsü: Berber!
Erkeğin serbest kürsüsü: Berber!
Erkeğin serbest kürsüsü: Berber!
Ali Desidero yürüdüğü zaman bastığı yeri titreten cinsten biri. Uzakdoğu sporlarındaki uzmanlığını reklâm filmindeki tavırlarıyla birleştirdiğimizde, ortaya bulaşılmaması gereken bir insan çıkıyor. Ali Desidero memleket meseleleriyle de futbolla da ilgilenmiyor. Dolayısıyla, saç kesimi sırasında konuşulacak konular sınırlı kalıyor. Ali Desidero’nun acelesi var, saçlarını hemen kestirip çıkması lazım. İtiraz etmek olmaz tabii...
Yıldırım Memişoğlu: Acelem var çıkmam lazım.
Ertan Altun: Ne içersin?
Yıldırım Memişoğlu: Türk kahvesi içerim. Yanında suyu unutmayın. Saçlarımı kestirebileceğim üç kişi var. Herkesin böyle lüksü yoktur. Ertan bilir, öyle randevu falan da almam. Benim işim acele. İçeri girdim mi koltuğa oturmam lazım.
Ertan Altun: Ne yapalım bu sefer?
Yıldırım Memişoğlu: Kafana göre yap bir şeyler. Bugüne kadar hiç karışmadık ki nasıl olacağına.
Ertan Altun: Sakallar?
Yıldırım Memişoğlu: Sakallar kalsın. Reklâm çekimleri var, imajı bozmayalım. (Bu arada, işletmenin diğer ortağı Gülay Tiran’a dönerek)
Yıldırım Memişoğlu: Saçları mora boyatmışsın. Eteğinin rengine de uymuş, güzel olmuş.
Gülay Tiran: Çok teşekkür ederim, o senin güzelliğin.
Erkeğin serbest kürsüsü: Berber!
Metin Uca - Yıldırım
Bir basın mensubu için Metin Uca’dan daha kolay çalışılabilecek bir ünlü yoktur. İki eli kanda değilse, her türlü isteğinizi anlayışla karşılayan, yardımcı olmak için elinden geleni yapan Metin Uca’yla bu sefer berber koltuğuna oturduk. Metin Uca, İstanbul’a geldiğinden beri saçlarını aynı yerde kestiriyormuş. Çekim bir Cumartesi gününe denk geliyor, salonda aynı zamanda bayanlara da hizmet verildiğinden ortalıtk tıklım tıklım... Çekimin selameti açısından ayrı bir odaya geçiyoruz.
Metin Uca: Beni özel odaya aldınız bakıyorum.
Yıldırım: İçerisi çok kalabalık. Böyle daha uygun. Hem rahat oluruz, fena mı?
Metin Uca: Benim için fark etmez. Ben kadınların yanında da rahat olabilirim. Arkaya Marilyn Monroe posteri yapmışsınız. Gerçekten çok şık olmuş.
Yıldırım: Bu odayı yeniden düzenliyoruz.
Metin Uca: Başka sanatçı arkadaşlar geliyor mu buraya?
Yıldırım: Geliyor tabi. Ama yeri geldiğinde normal aile müşterisine de bu odada hizmet veriyoruz.
Metin Uca: Normal aile müşterisi ne demek? “Aile salonumuz vardır” da yazdırın bari kapıya...
Yıldırım: Valla, ben çok rastladım bu “aile” takıntısına. Adana’da kebapçıya gitmiştik ekip halinde. Ben kebabın yanında bira istedim, getirmediler. Masada bayan olmayınca alkol vermiyorlarmış.
Metin Uca: Ne garip şey! Bu arada, işine karışmak gibi olmasın ama herhalde yeterli bu kadar kesilmesi. Bana kalsa o bölümün (saçının belli bir yerini işaret ediyor) dönmesini seviyorum ama yapımcı çıldırıyor öyle görünce.
Yıldırım: Saçlarını kestiğimi insanlar içinde en doğal kullananı sensin.
Metin Uca: Ben zaten doğal kullanmayı seviyorum.
Erkeğin serbest kürsüsü: Berber!
Kerem Gönlüm - Veysel Öz
Dünya Basketbol Şampiyonası’ndan sonra artık teyzelerin de aşina olduğu isimlerden biri Kerem Gönlüm. Gerek karakteri gerek oyun stili gereği şampiyona boyunca yüzde yüzden fazla vermeye çabaladı Kerem ve ekibin gönlümüze taht kuran parçalarından biri oldu. Kerem Gönlüm eşiyle birlikte geldi bizimle buluşmaya. Veysel Öz’ün salonuna doğru kısa bir yolculuk için eşinin Audi A3’ünün arka koltuğuna iliştik. İlişme durumumuz A3 yüzünden değil, Kerem’den ve arkaya kadar dayanan koltuktan dolayıydı.
Veysel Öz: Nerelerdesin Kerem? Görünmüyorsun çok zamandır.
Kerem Gönlüm: Abi şampiyona bitti, doğrudan antrenmanlara başladık. Dinlenmeye bile fırsat olmadı.
Veysel Öz: Japonya nasıl bir yer? Elektronik falan ucuz mu?
Kerem Gönlüm: Biz Japonya’dan önce Güney Kore’de kamptaydık. Çok ilginç bir yer orası. Burada sokakta gördüğün lüks arabalarının hepsinin taklitlerini yapmışlar. Fiyatları da öyle ucuz değil hani. Ben elektroniğe meraklıyım ya, maçlardan kalan zamanlarda tüm mağazaları dolaştım. Buranın yarı fiyatına kameralar, fotoğraf makineleri var.
Veysel Öz: Aldın mı peki?
Kerem Gönlüm: Bir fotoğraf makinesi aldım. Asıl koskoca iki tane samuray kılıcı aldım ki, görsen âşık olursun.
Veysel Öz: Berbere gittin mi peki?
Kerem Gönlüm: Berberler çok ilginç. Orada müşteri de, berber de yere oturuyor tıraş esnasında. Bir de adım başı berber var.
(Usuldendir diye bir futbol geyiği salıyoruz ortaya.)
Kerem Gönlüm: Galatasaray dün (Bordeaux maçı) çıldırttı beni. Biz bu futbolla Avrupa’da mümkün değil bir şey yapamayız. O maçtan bir gün sonra Lyon maçını izledim. Adamlar sanki uzay çağının futbolunu oynuyor.
Elif Gönlüm (eşi): O kadar çok kısaltmayalım.
Kerem Gönlüm: Böyle iyidir abi. Ellerine sağlık.
Erkeğin serbest kürsüsü: Berber!
Rıdvan Dilmen - Oktay Esen
Rıdvan Dilmen de Metin Uca gibi... Çalışması son derece kolay. Özellikle konu “berber muhabbeti” özeline inince işimiz daha da kolaylaştı. Rıdvan Hoca zaten günün belli bölümlerini Ataköy’deki Leo Kuaför’de geçiriyor. Bize söylediklerine göre burada inanılmaz muhabbetler dönüyormuş. Bizim varlığımıza ek olarak, sakal tıraşı yapılıyor olması muhabbet ihtimalini biraz azalttı ama aradan çıkanları aynen yazıyoruz.
Oktay Esen: Hocam izledin mi Galatasaray-Bordeaux maçını?
Rıdvan Dilmen: İzledim.
Oktay Esen: Galatasaray kötü oynadı.
Rıdvan Dilmen: Ben yapılan eleştirilere katılmıyorum. Bence Gerets oynatması gerektiği gibi oynattı takımı. Yani, Şampiyonlar Ligi burası. Kontrollü oynamak zorundasın, kendi liginde oynadığın gibi oynayamazsın. Kontrolü elden bırakmayacaksın.
Oktay Esen: Bir gün sonra Lyon’un maçını izledik. Onlar başka bir futbol oynuyor hocam.
Rıdvan Dilmen: Gerçi Lyon’da sürekli çeyrek finalde falan eleniyor. Onların avantajı, oyunun iki yönünü de çok iyi oynayan oyuncuları var. Real Madrid gibi takımı sahadan silmek kolay mı?
Erkeğin serbest kürsüsü: Berber!
Fuat - Hacı Çetinkaya
Fuat aslında saçlarını kendi kesiyor. Üç ayda bir berberine gidip şekil verdiriyormuş o kadar. Biz de o üç aylık periyodun sonuna denk getirdik işi. Üstelik Fuat’ın yeni sakal imajının yaratım sürecine de bizzat şahit olduk.
Hacı Çetinkaya: Abi saçlarla beraber sakallara da şekil verelim istiyorsan.
Fuat: Bilmem ki. Hangi model gider?
Hacı Çetinkaya: Ben her modeli yaparım abi. İstiyorsan top sakal bırakalım, istiyorsan kenarları çizgi şeklinde favorilere bağlayalım. (O sırada köpük üzerinden sakalın şeklini çiziyor.)
Fuat: Bak bu ikincisi olur. Kendimi gerçekten “star” gibi hissettim. Ben de artık bir moda ikonu oldum desene.
Hacı Çetinkaya: Sana zaten her türlüsü yakışıyor.
Fuat: İmaj önemli abi. Yoksa mümkün değil baş edemeyiz bizim piyasada dolaşan jönlerle. Baksana Yılmaz Morgül bile Prada mankeni gibi dolaşıyor.
(10 dakika sonra)
Fuat: Süper şekil oldu vallahi. Şöyle kolonya da sürelim de mikroplar ölsün. Hijyen önemli abi. Kolonyayı süreceksin ki mikroplar yaşamasın.
Hacı Çetinkaya: Kolonya sakın sürme. İçinde alkol var, cilde zararlı. Bak şimdi nemlendirici krem sürüyorum ben, mis gibi olacak cildin.
Fuat: Harbiden süper oldu.
Hacı Çetinkaya: El atmışken cildindeki siyah noktaları da temizlemek lazım.
Fuat: Temizleyelim. Benim ciltten her türlü “anormallik” çıkar kesin.
(5 dakika sonra)
Fuat: Cildim nefes aldı vallahi. Arada sırada yaptırmak lazım böyle şeyleri. Sakal da “on numara” oldu.
Erkeğin serbest kürsüsü: Berber!
Ümit Karan - Mesut Sırabaşı
Ümit Karan yıllardır aynı yerde tıraş oluyor. Spor camiasının birçok ünlü isminin berberi Mesut, Ümit Karan’ın en zahmetsiz müşterilerinden biri olduğunu söylüyor.
Ümit Karan: Mesut, sen de saç kesiyorum diye havaya giriyorsun. Bundan kolay saç mı var?
Mesut Sırabaşı: Öyle deme. Kısa saça şekil vermek daha zordur.
Ümit Karan: Herhalde bu saçları kurtaramayacağız. Baksana gitgide dökülüyor. Doping etkisi yaptığı için ilaç da kullanamıyoruz.
Mesut Sırabaşı: Bizim de işimiz kolaylaşıyor böylece. Takımızı izleyelim diye Olimpiyat Stadı’na gittik. Gittik ama dönemedik.
Ümit Karan: Benim misafirlerim vardı, özel olarak beni seyretmeye geleceklerdi. Maçın 65’inci dakikasına yetişebilmişler. Tesadüfen ben de 60’ınci dakikada oyundan alındım. Zaten bir şehrin 200 noktasında aynı anda kazı çalışması yaparsan olacağı budur. Yetkileri tebrik ederim.
Mesut Sırabaşı: Çektiğimiz rezilliği sorma.
Ümit Karan: Şu sabit telefonu bana verin de evi arayayım. Hanımdan sipariş listesi almam gerekiyor. Hazır gelmişken evin alışverişini de yapalım.
Mesut Sırabaşı: Oğlum telefonu getirin!
Erkeğin serbest kürsüsü: Berber!
Nasuh Mahruki - Adem Çınar
Nasuh Mahruki, Etiler’in en eski kuaförlerinden Adem’e tıraş oluyor. Bunda, salonun Nasuh’un evinin karşısında olmasının payı büyük. Ama tek geçerli sebebin bu olduğunu zannetmeyin. Adem’e tıraş olabilmek için şehir dışından gelenler bile var.
Adem Çınar: Nasuh sen otur, tıraşını hemen bitirelim. Yarın sabah kaçta çıkıyorsun yola?
Nasuh Mahruki: Sabah beşte gidiyorum.
Adem Çınar: Nereye tırmanacaktın bu sefer. Benim dilim bir türlü dönmüyor vallahi.
Nasuh Mahruki: Klimanjero’ya gidiyorum. Ayın 21’inde zirvede olacağım, 29’unda da döneceğim. Bu arada safariye de katılacağım.
Adem Çınar: Sen şimdi ne güzel fotoğraflar çekersin orada. Dönüşte bir sergi açarsın belki.
Nasuh Mahruki: Çektiğim fotoğraflar kesin bir yerlerde yayınlanır ama sergi boyutunda bir şey yapabilir miyiz bilmiyorum.
Adem Çınar: Bugün gazetelerde tırmanışınla ilgili bir yazı vardı.
Nasuh Mahruki: Alzheimer hastalığına dikkat çekmek için tırmanıyorum ya, medyanın da ilgisini çekti bu yüzden. Bu konuda duyarlı olmak gerekiyor. Çok kötü bir hastalık, Allah kimsenin başına vermesin.
Adem Çınar: Enseyi de düzledim mi işlem tamamdır.
Nasuh Mahruki: Ellerine sağlık Ademciğim.
Erkeğin serbest kürsüsü: Berber!
Bedri Baykam - Metin Sarıoğlu
Galatasaray’ın “facia” Bordeaux maçının ertesi günü buluşuyoruz Bedri Baykam’la. Fanatik olarak nitelenebilecek derecede Fenerbahçeli olduğu için, haliyle muhabbet beklenen yönde gelişiyor.
Bedri Baykam: Her zamanki modelin aynısını yapalım. Üstlerden biraz alalım, kulakları fazla açmayalım.
Metin Sarıoğlu: Aynen o modeli yapıyorum.
(Bedri Baykam’ın cep telefonuna mesaj geliyor.)
Bedri Baykam: Gözümüz aydın! Olimpiyat Stadı’ndaki son taraftar da kurtarılmış.
Metin Sarıoğlu: O stada maç oynanır mı hiç!
Bedri Baykam: Aslında ben Galatasaray’ın yerinde olsam ya İnönü’de ya da Kadıköy’de oynarım. Ama şimdi bunlar gelir Kadıköy’e, Allah göstermesin maçı kaybederler, stadı yıkarlar sonra.
Metin Sarıoğlu: 70 bin kişi gitmiş maça. Yazık vallahi o kadar insana.
Bedri Baykam: Galatasaraylılar da akıllanmıyor. Kaçıncı seferdir aynı eziyeti çekiyorlar. Ben iki sene önce Şampiyonlar Ligi finalini de izlemiştim o statta. O zamanlar nerde böyle asfalt yollar... Hatta İngiliz taraftarlarla beraber yürüdük biz o kadar yolu; bazıları söylene söylene otellerine döndü. Hükümet bunlarla ilgileneceğine şehit ailelerine akıl veriyor.
Metin Sarıoğlu: Bir başbakanın böyle şeyler söylemesi ne kadar yanlış.
Bedri Baykam: Kafalarına göre hareket ediyorlar işte. Bürokrasiyi tekkeye çevirdiler. Artık hanımı başörtülü olmayan bürokrata görev vermiyorlar.
Metin Sarıoğlu: Seçim yakındır desenize...
Bedri Baykam: Erken seçim kararı almazlar. Biliyorlar başlarına geleceği.
Metin Sarıoğlu: Kulakları fazla açmadım. Nasıl olmuş?
Bedri Baykam: Mükemmel. Ellerine sağlık.
Esquire Dergisi’nin 34'üncü sayısından alınmıştır.