Çağdaş Robinson Crusoe: Ed Statford
Çağdaş Robinson Crusoe: Ed Statford
Hazırlayan Emrah SAKA
Robinson Crusoe ya da 'Cast Away' filmindeki Chuck Noland, hayatta kalmaya çalışıyordu. Ed Stafford'un ise böyle bir korkusu yok, aksine kendisini zorlamayı çok seviyor: Amazon yağmur ormanlarında 6 yıl tek başına yaşamak da buna dahil! Evde izlerken koltukta yaptıklarına şaşırmak kolay da bunları neden yaptığını anlamak zor. Ocak ayında DMAX'te 'First Man Out' adlı yeni serüveni ile karşımıza çıkacak olan Ed Statford'la geçen ay İstanbul'da konuştuk.
Çağdaş Robinson Crusoe: Ed Statford
Esquire: Biraz kendinizden bahseder misiniz? Örneğin, hayatta kalma uzmanı olmaya nasıl karar verdiniz?
Ed Statford: Çocukluğum kırsal bir bölgede geçti. Arkadaşlarımla macera oyunları oynuyorduk. O günlerde yaşadıklarımın bugüne çok büyük etkisi olduğunu düşünüyorum. Orduya katılmak istememin nedeni de masa başı bir işin bana uygun olmadığını düşünmemdi. Savaşmak da pek bana göre değildi; macera tutkumun peşinde giderken savaşmanın gereksiz olduğuna karar vermiştim. Bir alternatif aradım ve ormanda keşif gezileri yapmaya başladım. 18-24 yaşları arasında yağmur ormanlarında hayatta kalmaya çalıştım. Amazon'daki deneyimimden sonra Discovery Channel bana daha büyük bir teklifle geldi, ama onlara orada iki buçuk senemi daha harcayamayacağımı ilettim. Ama iki aylık bir deneyim yaşayabileceğimi ve bu sürede benden her şeyimi alabileceklerini söyledim. Hiçbir şeyim olmadan ıssız bir adada yapayalnız ve çırılçıplak kalma projemle hikâye başladı.
Çağdaş Robinson Crusoe: Ed Statford
ESQ: Kendinizi bu fiziksel deneyimlere fiziksel ve zihinsel olarak nasıl hazırlıyorsunuz?
E.S: Benim yaptıklarımı yapabilmek için olimpik bir atlet olmak gerekmiyor. Bazen hızlı hareket ediyorum, hızlı koşuyorum ama o kadar; bence ruhsal olarak hazırlanmak çok daha önemli. 'Çıplak ve Mahsur' programını çekerken saatlerce ağladığımı biliyorum. Böyle zamanlarda terapistlerime danışıyorum; onlarla fikir alışverişinde bulunuyoruz. Bu işi gönüllü olarak yapıyor olsam da ruhsal yan etkilerini yaşayabiliyorum çünkü. İşte bu tip durumlarda meditasyonu faydalı buluyorum. Yolculuklarımdan önce zihinsel anlamda hazırlanmak için meditasyon yaparım. Bazı durumlarda sakin kalmayı ve olaylara gülüp geçmeyi bu sayede öğrendim. Bu şekilde zorlukların üstesinden de daha kolay gelebiliyorum.
Çağdaş Robinson Crusoe: Ed Statford
ESQ: Amazon maceranızdan biraz bahseder misiniz?
E.S: 2,5 senelik uzun yürüyüşü mü anlatayım? Bayağı uzun olacak... Uzmanlar Amazon'da yürümenin pek olası olmadığını söylediler. Ama ben bu konuda ısrar ettim. Aslında çok da kibirli bir insan değilimdir, ama bu konuda nedense kendi bildiğimi yapmaya karar verdim. Büyük bir karardı benim için. Gerçekten zorlu bir deneyimdi. Açlık, susuzluk ve yalnızlık, en zorlayıcı unsurlardı. Amazon'dan sonra bir kitap projesi oldu, televizyon programları çekmeye başladım. Bu yürüyüşün bugünkü kişiliğimi kazanmamda çok büyük etkisi var. Bu deneyimden sonra kişisel anlamda çok değiştim ve olgunlaştım.
Çağdaş Robinson Crusoe: Ed Statford
ESQ: Yolculuklarınızın günlük hayatınıza bir etkisi oluyor mu?
E.S: Eşim de benim gibi kâşif. Onun da bu sene Güney Amerika'da üç aylık bir deneyimi oldu. İkimiz de risk almayı seviyoruz. Çok gözü karaydık, ama oğlumuz doğunca durum biraz değişti. Artık her şeyi onu düşünerek planlıyoruz.
Çağdaş Robinson Crusoe: Ed Statford
ESQ: Doğada yediğiniz en kötü şey neydi?
E.S: Arizona'daki çölde yediğim kokarca. Kokarcalar tehlikede olduklarını hissettikleri zaman arkalarındaki bir bezden koku bırakırlar. Yanlışlıkla o bezi sıkmıştım, koku elime ve yediğim ete bulaşmıştı. Günlerce ellerimi yıkamama rağmen o koku çıkmadı. Ama kokarcayı öldürdüğüm için, iğrenç kokmasına rağmen o eti yedim.
Çağdaş Robinson Crusoe: Ed Statford
ESQ: Doğada yalnızlıkla nasıl başa çıkıyorsunuz? Yalnız hissettiğinizde ne düşünüyorsunuz?
E.S: Yalnızlık benim için bir nevi meditasyon. Günümüzde insanlar yalnızlığı yaşayamıyor; her zaman telefon ve sosyal medyayla iç içeler. Ben uzaklaşmak, duygularıma ulaşmak ve arınmak için meditasyonu kullanıyorum. Yalnız hissettiğimde ne yapıyorum? Çok şanslıyım ki, güzel bir ailem var. Örneğin bir seferinde Kazakistan'da bir bölüm çekiyorduk ve kendimi kötü hissettiğim anda oğlumu düşündüm. Sonuçta oğlum kaybettiğimi görmek istemez. İşte bu düşünce benim için bir yakıt görevi gördü ve işe yaradı.
Çağdaş Robinson Crusoe: Ed Statford
ESQ: En zorlu maceranız hangisiydi?
E.S: 'Çıplak ve Mahsur'u çıplak bir şekilde çekerken 60 gün boyunca Olorua'da mahsur kaldım. Yalnızlıktan ve yalnızlığa iyi hazırlanamamış olmaktan dolayı bazı sorunlar yaşadım. Bu deneyim sonucunda terapi görmek zorunda kaldım. Ama geniş kapsamlı bir yalnızlaşmanın inanılmaz bir katalizör olduğunu düşünüyorum. İnsanda kişisel farkındalık ve değişim sağlıyor. O dönem kendimle ilgili çok fazla şey öğrendim. Ama yine de bunu milyonlarla paylaşmak yerine kendi kendime yaşasaydım bu kadar stresli olmazdım. İçten içe parçalanırken bir yandan da kendimi kameraya kaydetmek üzerimde büyük bir baskı oluşturdu. Bu, yaşadığım en gergin ve en zor şeydi.
Çağdaş Robinson Crusoe: Ed Statford
ESQ: Bir oğlunuz var. Büyüdüğünde onunla vahşi doğada bir maceraya atılmak ister misiniz?
E.S: Tabii ki! Hatta onu ormana götürdüm bile. Oğlum sekiz aylıkken eşimi Guayana Esequiba'da ziyarete gittik. Özel bir uçak kiraladık ve bu uçakla ormana gittik. Orada yerel halk eşliğinde botlarla nehri geçtik. Oğlum buna bayıldı. Ormandaki ağaçları ve doğayı gördüğünde yüzünde beliren mutluluk inanılmazdı. Buradaki yerli halk, özellikle kadınlar oğluma bayıldı. Sonra oğlum gibi bebekleri olabilmesi için beyaz arkadaşlarımla tanışmak istediler. Oğlumun hayatında bu gibi şeyleri yapabilmesi için birçok fırsatı olmasını istiyorum. Risk alsın ve birçok macera yaşasın. Tabii ki büyüdüğünde bir kâşif ya da hayatta kalma uzmanı olmak zorunda değil, ama onunla birlikte keşif gezisi yapmayı çok isterim. Hayatıyla ilgili aldığı kararlara saygı duyarım, yeter ki yaptığı işle mutlu olsun.