“Benim umurumda değil, ya sizin?”
“Benim umurumda değil, ya sizin?”
Yazı Sıla GÜVEN
"Moda bir yaşam tarzıdır." falan derler ya, aslında doğru. Çünkü moda, dünyada olup bitenlerle doğru orantılı. 2018'in en acayip trendlerini değil de, cımbızla çektiğim birkaç önemli mevzunun altını çizmek, 2019'u bir fenerle aydınlatmak isterim. Başlıklar kesinlikle sadece bir akım değil..
Bi'şey Deniycem...
Siz de benim gibi Hedi Slimane'ın ilk Celine defilesini büyük bir heyecanla IG Stories'de bekleyenler arasındaysanız bu başlık sizi güldürmüş olmalı. Gülmediyseniz bir şans daha verin bana, çünkü senelerdir savunduğum adamın kocaman bir şaka gibi sunduğu defile, sinirden kahkaha atmama sebep oldu. DM'den gelen 'arkadaş' mesajları, "Seninki iyice kafayı üşüttü." minvalindeydi. YSL mi, Celine mi izlediğimi her bir look'ta unuttuğum ve gidip kendime bir içki koymak istediğim koleksiyonu, şimdilik sadece Lady Gaga'nın üzerinde görebiliyoruz. Aklımda tek bir soru var: Hedi, hayatım... Neyin var?
“Benim umurumda değil, ya sizin?”
Tour de France Lö Kardashians
Bakın yanlış anlamayın; genelde 'Seinfeld konvensiyonelliğinde' giyinmeme rağmen ben de tayt ve ceket kombinasyonu gibi saçma fikirleri seviyorum… Fakat bu klanın, tayt, dapdar üstler, çirkin –evet üzgünüm ama çirkin– spor ayakkabılarla ve topuklularla, ağır makyajları ve çıt çıt saçlarıyla bütünledikleri kombinleri göz yorabiliyor. Online ortamlarda sürekli dönen, en makul aile üyesi Kourtney Kardashian'ın Kim'e söylediklerini hatırlatayım şimdi: Uzak Doğu seyahatlerindeyken iki kız kardeşinin giyim tarzlarının onu utandırdığını söyleyen Kim'e Kourtney, "Sen kendine bak! Tour de France'dan fırlamış gibi görünüyorsun!" diyor. Haklı mı? Haklı. Ama gerçek şu ki, Tour de France est à la mode!
“Benim umurumda değil, ya sizin?”
Versace by Kors
Bazen anlamakta güçlük çektiğiniz iki şey bir araya geldiğinde gözlerinizi dolduran bir birlikteliğe sebep olur. Versace'nin Michael Kors tarafından satın alınması gibi. Moda tarihine eminim ki geçecek 'bir dost eli hikâyesi' diyelim bu duruma romantik yaklaşarak. Geçtiğimiz yıl Jimmy Choo PLC'yi yaklaşık 1,2 milyar dolara bünyesine dahil eden Londra merkezli Michael Kors şirketi, bu yıl Coach'un sahibi Tapestry Inc. şirketini satın aldı ve son olarak da Versace'yi –nasıl desek– paketledi. Kors, Kering veya LVMH kadar güçlü bir yapı kurabilir mi? Bu dostluk mu, yoksa stratejik bir büyüme mi? Cevap veriyoruz: "Moda bir iş koludur."
“Benim umurumda değil, ya sizin?”
Ceket-Gate
ABD'li arkadaşlarımın Donald Trump'ın başkan seçilmesinden sonra bir anda politikayla ilgilenir olmaları beni müthiş güldürdüğü kadar kızdırmıştı da. Onlara ikinci sürpriz olan Melania Trump, kıyafet seçimleriyle kocasından bir tür öç mü alıyor, stil danışmanı Trump'ı düşürmek isteyen bir ajan mı, ne yiyip ne içiyorlar; yoksa ben fazla mı 'House of Cards' izledim, bilemiyorum. Başkan eşlerinin gardıroplarıyla politik mesajları taşıdıkları bilinen bir gerçektir ama first lady'nin çocuk cezaevine giderken sırtında "I really don't care, do you?/ Benim umurumda değil, ya sizin?" yazan parkası hangi gerçeğin izdüşümüdür? Mesela 'sahte haberciliğin' mi?
“Benim umurumda değil, ya sizin?”
#meetoo vol. Beyoncé
'Sen de mi Beyoncé!' gibi bir başlık atmamak için inanın kendimi zor tuttum ama ne yaparsınız, sığ görünmeme endişesi insanı kendine getiriyor. Mesela şunun gibi: Topshop'un sahibinin seks skandalına karışması üzerine Beyoncé, markanın grubuna bağlı olan Ivy Park'ın tüm hisselerini satın almış. Kötü şakalar bir yana, #meetoo hareketine moda dünyasının ve ünlülerin destek vermesi, bu yılın gerçekten en önemli olaylarından biriydi. Politikaya yeni giriş yapan Amerikan halkının, kadın hakları konusunda da atak yaptığını görmek güzel ve umut verici, lâkin bilin bakalım dünya nereden yönetiliyor?
“Benim umurumda değil, ya sizin?”
Cinsiyetler Arası
Kadın ve erkek koleksiyonlarının bir arada gösterilmeye başlanması, tasarımcı delirten moda takvimini biraz rahatlattı. Aslında bu yeni durumun içinde birden çok faktör var: Özellikle Amerika'da ve Avrupa ülkelerinde cinsiyet kavramının 'artık' son derece hassas bir mevzu olması, ülkelerin cinsiyet politikalarında halkın baskısı üzerine yumuşamaya dayatılması, eşcinsel evlilikler, #meetoo hareketi ve kadının –en azından imajının– güçlenmesi, gezegenimiz üzerindeki tekstil hammadde rezervlerinin tükenmesi, global ekonomik kriz sebebiyle satışların düşmesi ve düz bir tabirle artık kimsenin şov yapmaya parasının olmaması, bu faktörlerden birkaçı olarak sayılabilir. Modanın romantik tarafını görmek insanı elbette rahatlatır ama gerçekleri de unutmamak gerekir ki ayaklarımız yere bassın. Ayaklar demişken... Modadaki 'unisex' trendini ayakkabı üretenler ne zaman yaygınlaştırmayı düşünüyor? Çünkü siyah bir çift Adidas Gazelle istiyorum; pembe ya da kırmızı değil! Ve ayaklarım bir erkeğinki kadar büyük değil...
“Benim umurumda değil, ya sizin?”
Holy Trınıty: Tişört-Sweatshırt-Sneaker
Büyük satın almacılardan ve mağazalardan duyduklarımız, altıncı hissimizle ve küresel ekonomiyle birleşince nihai ve net sonucu verdi: Bir süre önce parça parça gelen, şimdi de uzun bir süre de kalacağa benzeyen tişört, sweatshirt ve spor ayakkabı trendi, önümüzdeki birkaç dönemin alametifarikası olacak. Halihazırda tişörtü koleksiyon boyutuna taşıyan ve ayağından spor ayakkabılarını çıkarmayan bir kimse olarak mutluyum, ama sevdiğim grubu diğerleri keşfetmişçesine de üzgünüm, ne yalan söyleyeyim...
“Benim umurumda değil, ya sizin?”
Kötü zevk akımı
Ve yine Kanye... Bu tuhaf dâhinin evsiz adamdan ödünç aldığı detaylarla ve sokak kültürünü bir araya getirmesiyle büyüyen, Kardashian'ların 80'leri ve 90'ları sömürmesiyle daha da ileri giden 'bad taste', yani 'kötü zevk' akımının suçunu kime atsak bilemiyorum. Ya da bu bir suç mu? Kime göre, neye göre? "Yapacak bir şey kalmadı, iyisi mi saçmalayalım..." cümlesinin eminim bir değil onlarca marka toplantısında sarf edildiği bir noktaya gelmiştik, tüm dönemleri moda sirkülasyonunda defalarca gündeme getirmiştik ve şimdi elimizde adını bile koyamadığımız, tuhaf ama son derece özgür bir yaklaşım var. Öyle ki, 'kötü' kelimesi bile anlamını yitiriyor, cool ile el ele gidiyor. Yani diyeceğim o ki, ne giyiyorsan o'sun!