G-Star’ı bir de ondan dinleyin 'Remco de Nijs'

1989 yılında kurulan Hollandalı G-Star, jean pazarında farklılıklarıyla öne çıkan bir marka. 15 Ocak 2015'te, Floransa'daki Pitti Uomo Fuarı'nda G-Star marka müdürü Remco de Nijs ile konuştum. Yani üzerinde dumanı tüten bir röportaj. Soğutmadan okuyun derim.

Giriş Tarihi: 10.03.2015 10:22 Güncelleme Tarihi: 10.03.2015 10:23

Bugüne kadar neden fazla röportaj vermediğini sorduğumda gülüyor. "Bilmem. Denk gelmemiştir." diyor. "Marka büyüdükçe görevler de artabiliyor."

Size göre; sektörde markayı farklı ve güçlü kılan nedir?

Markanın yönetimi konusunda her şeyi içeriden yapıyoruz. Kreatif ekip markanın tam zamanlı çalışanları. Özgün olmayı sanırım buna borçluyuz. 1997 yılında RAW jeans konseptini çıkardık ve hemen hemen tüm ürünlerde uyguladık. Tabii teknik açıdan geliştirerek... Mesela yıkanınca çekmeyen RAW denim. Böylece mağazada denediğiniz beden, kullanım sırasında değişmiyor. Ürünlerin fonksiyonel olması da önemli. Kadın koleksiyonlarında vücutla uyum içinde olan ve hatta vücudu destekleyen ürünler geliştirdik. Tasarım konusunda kısıtlı değiliz. Tabii bazen DNA'mıza uymayan trendleri bünyemize almıyoruz. Jean'in en güzel özelliği her güne uygun bir ürünün mutlaka olması. Giyildiğinde insana kendini iyi hissettiren bir jean'in yerini hiçbir şey alamaz.

Standartları bu kadar yüksek tuttuğunuz için marka olarak kendinizle yarışta olmak sizi yormuyor mu?

Aslında o kadar çok fikrimiz var ki, gerçekleştirmek için hepsini zamana yayıyoruz. Sırasıyla birine odaklanmayı tercih ediyoruz ve kendimizle yarışta olmaktan dolayı herhangi bir baskı duymuyoruz. Çok büyük bir arşivimiz var. Moda sektöründe 'destekleyici eleman' olmayı tercih ederiz, trendi yaratan olmak gibi bir derdimiz yok. Biz kendi bildiğimiz doğruyu yapıyoruz, trendlerin tersinde bambaşka bir noktadan da hareket edebiliyoruz.

Başka insanlarla birlikte çalışmayı da seviyorsunuz...

Evet, örneğin uçak ve endüstri tasarımcısı Marc Newson'la çalışmaya başlayalı 10 yıl oldu. Fotoğrafçılarımızla da markanın yansıtılmasında farklı dokunuşlara açığız. Fikirler çarpışıyor, daha güzel şeyler çıkabiliyor. Örneğin ben jean'de dikişleri severim ama Marc, "Ben uçağa fazladan dikiş koyuyor muyum?" diyerek onları kullanmamayı ya da gizlemeyi tercih edebiliyor. Mimari bir yaklaşımımız da var aslında. Tasarıma üç boyutlu bir yapı olarak yaklaşmak bizi daha yaratıcı kılıyor. Halihazırdaki bir jean modelinde farklı bir renk alternatifi sunmak bir yaratıcılık değil aslında. Ama size farklı bir siluet veren bir jean versem, "Harika görünüyorum!" hissini yakalasanız, gardırobunuzdaki diğer jean'ler eski ve ilkel gelebilir.

Sosyal sorumluluk projelerine karşı duyarlısınız ya da bir şeyi dert edinmeye meyillisiniz. Bunu en son Pharrell Williams'la yaptığınız ve okyanus temizliğini destekleyen koleksiyonunuzla gördük. Dert edinmeyi seviyor musunuz sahi?

Biz daima "Jean'ler onlarca yıl sonra nasıl görülecek?" diyerek geleceğe bakıyoruz. Ürünlerin sürdürülebilir olması önemli. Ama günün sonunda önemli olan ürünün ta kendisi. Ürünün arkasındaki fikir, hikâyesi, katkıda bulunduğu sosyal sorumluluk projesi elbette güzel. Ama neticede gardıroba giren şey ve kalıcı olan, ürünün kendisi! Pharrell Williams'la yaptığımız okyanus temizliği sonrası geri dönüştürülen malzemelerden üretilen 'ocean initiative' jean'ler de öyle. Arkasındaki fikir çok güzel, ama ürünün kendisi daha da güzel.

Erkeklerin kadınlara göre jean'lerinize karşı reaksiyonu nasıl?

Aslında çok da büyük bir fark yok artık. Online dünyada tüm bilgi ve ürünler var. Oturduğunuz yerden Tokyo'dan alışveriş yapabiliyorsunuz. Erkekler de artık bu bilince sahip ve onlara sunulan farklı şeyleri seçebiliyorlar.

Yeni koleksiyonunuz '15-1' kampanyası için eski model ve fotoğrafçı Ellen von Unwerthile çalıştınız. Daha seksi bir G-Star tarzı ortaya çıktı. Artık bu noktada daha mı etkili olmayı planlıyorsunuz?

İnsanları güvenli bölgelerden çıkarıp daha farklı şeylere çekmeyi seviyoruz sanırım. G-Star'la Ellen'ın nasıl örtüşeceğini görmek istedik. Ve sanırım güzel oldu.

Son sorum, kendisinin jean'e nasıl baktığıydı. "Denim, yaşayan bir şey. Ceplerini doldurduğunuz, tüm gün üzerinizden çıkarmadığınız, hatta üzerine yediklerinizi döktüğünüz bir şey. Ve anlatacak çok şeyi var. İşte denim bu." diyerek denim tutkusunu anlattı. Güzel bir sohbetti…

Yazı: Serhat Şengül

BİZE ULAŞIN