Kocamustafapaşa'nın en güzel abisi: Can Yılmaz

Yıllarca durduğu perde arkasından çocukluğundan beri hayalini kurduğu kitapları için çıktı.

Yazı: Özge DİNÇ

Fotoğraf: Arda GÜLDOĞAN

'Cennet Sineması'ndaki gibi başlıyor ve tamamlanıyor hikâye. Bu kez İtalya'da değil, Türkiye'de, İstanbul'un eski semtlerinden birinde, Kocamustafapaşa'da bir sinemanın önünde… Ona yakın sinemanın olduğu küçük bir mahalle. Onlardan biri de, bahçe sineması. İki çocuk, kapının önüne çöp diye atılan filmleri alıyor, evde makara yapıp ufak bir perdeye el feneriyle yansıtarak kendi sinemasını yaratıyor.

Biri devamlılığı olmayan kesilmiş film sahnelerine dublaj bile yapıyor. Diğerinin en büyük hayali ise, yazar olmak ama sinema da ona uzak değil. Büyüyünce bir ara oyuncu olmayı da düşünecek. İki çocuk, yıllar sonra 'Cennet Sineması'nın Salvatore'sinin mahallesine yönetmen olarak dönmesi gibi, 2017'nin İstanbul'unda ülkenin en çok gişe yapan filmlerini ('G.O.R.A.', 'A.R.O.G.', 'Yahşi Batı', 'Pek Yakında', 'Ali Baba ve 7 Cüceler' ve şimdi de 'Arif v 216') çeken kişiler oluyor; biri yazıyor ve oynuyor, diğeri de filmlerin yapımcısı, beyni oluyor. Artık raflarda kitapları da var.

Hikâyeyi şöyle anlatıyor, Can Yılmaz: "O günlerden bugüne geldik. Küçükken merak ettiğin şeyleri şimdi profesyonel olarak yapıyorsun ve para kazanıyorsun. Bu, güzel bir şey."

Can Yılmaz'ı bu ayki konu toplantımızda önermemin sebebi, bütün yaptıklarıyla birlikte, yayımlanan iki kitabıydı. İnkılâp Yayınları'ndan çıkan ilk kitabı Yeni Başlayanlar İçin Can Yılmaz'ın ilk öyküsünü okuduğumda onunla hemen tanışmak istedim. Çocukluğunun geçtiği Kocamustafapaşa, yazı yazmakla ilgili düşünceleri ve çocukken kendisini yazar sanma halleri benim macerama çok benziyordu, bana dokunmuştu. İki farkla: O ünlü olmuştu, ikincisi de benim gibi ufak kardeş değil, abiydi. Bir abi, hayatı boyunca abidir. Nedenini, nasılını herkes bilir.

BİZE ULAŞIN