İnsan makine
06 Şubat 2019
1 / 7
İnsan makine
Yazı Andrew HARRISON
Derleme Togan NOYAN
Fotoğraflar Virginie KHATEEB
Breitling, bu derece erkeksi saatleri üretirken insan sezgileriyle teknolojik hassasiyeti nasıl bir araya getirdi?
Zanaat işi: Breitling saat tasarımcı ve ustaları, şirketin Chronométrie adlı fabrikasındaki bir toplantı odasında bir araya geldi.
Lüks saatler, seçkin bir zevkin ürünü olduklarını vurgular. Breitling, buna ek olarak özgünlük, erkeksilik ve adrenalin vadediyor.
2 / 7
İnsan makine
İsviçre'nin kuzeybatısında yer alan La Chaux-de-Fonds adlı kasabadayım. An itibariyle bulunduğum, temiz ve şık bir odada küçücük yakutları seyre dalıyorum. Bununla birlikte, kolektif olarak çalışan ustaların minyatür mücevherleri/ taşları kışkırtıcı bir şekilde etrafa yaydıklarına tanık olmam heyecanımı artırıyor. Sonrasında o taşlar, Breitling'in mekanik saatlerine monte ediliyor. Hoş bir görüntü; inkâr edemem. Monte işlemine küçük bir robotik kol da eşlik ediyor ki taşları bir araya getirmek ve âdeta damlatma usulüyle onları saatin içine yerleştirmek 'robotun' görevi sanki. Elbette, tanık olduğum bu işlem defalarca tekrar ediliyor ve işlem yenileniyor. Büyüleyici bir süreç, emin olun.
"Parçaları elle bir araya getirmekten büyük haz alıyoruz ve genelde de işler böyle yürüyor zaten," diye fısıldıyor, Breitling'in Başkan Yardımcısı Jean- Paul Girardin. Breitling Chronométrie'de bana eşlik eden ve fabrikayı karış karış gezdiren Girardin, fısıldayarak konuşmaya devam ediyor: "Teknolojiden, diğerlerine oranla daha fazla zaman almayan ama bir o kadar da yorucu olan süreçleri hızlandırmak adına yararlanıyoruz ve de yararlanacağız." Kastettiği, taşları yerleştirme süreci aslında. Onu gayet iyi anlayabiliyorum. İsviçre'de, bu bezdirici ve devamlı tekrarlanan işlemi elle yapanlar var elbet; ancak bu sanki gereksiz bir masraf kalemi oluşturuyor.
Şu an burada, saat işçiliğinin merkezlerinden birinde; 132 yıllık bir markanın çatısı altında, insanlar ile makinelerin nasıl uyum içinde çalıştıklarına ve lüks saat üretiminin geleneksellikle çağdaşlığı tek bir potada nasıl eritmesi gerektiğine tanık oluyorum. İnsan gözü ve makine hassasiyeti, mekanik saatçiliğe yeni yeni anlamlar katıyor. Ve ben, tam da bunu net bir şekilde gözlemleyebileceğim bir mekândayım!
Breitling, bu tesisi 2002 yılında, sektördeki küçük ekonomik krizin hemen ardından inşa etti. Aslında hikâye, markanın İsviçre'nin büyük saat gruplarından Swatch çatısı altına faaliyet göstermesinden sonra başlıyor ki Breitling 2009 yılında lanse ettiği Caliber B01 adlı mekanizmasını geliştirmek için o dönemde kendi yeni fabrikasını kurmaya karar veriyor. Yeni mekanizma, aynı zamanda Chronomat, Navitimer Montbrillant' ve Transocean Chronograph modellerinin doğmasını sağlıyor. Yeni fabrikada geliştirilen B01, Breitling'in gıpta ile bakılan üretici statüsünü sağlamlaştırıyor. Bu noktada öne çıkan diğer şeyler ise markanın tamamen in-house üretime geçmesi ve son dönemdeki yedi modelin bu şekilde üretilmesi.
Breitling'in Genchen Genel Merkezi'yle birlikte dünya çapındaki butiklerinin de mimari olan Alain Porta, yeni fabrika Chronométrie'yi klasik bir saat fabrikası olarak görmüyor. Zira binada, geniş koridorlara, büyük pencerelere yer verilmiş; ahşap detaylara maruz bırakılarak teknolojik bir vaha görünümü elde etmesi amaçlanmış. Klasik anlamda modern bir bina değil anlayacağınız, 'Kaptan Amerika: Kahramanların Savaşı' fi lmini hatırlatan avangart bir tarzı var bu yerleşkenin. Bu arada, içeride havacılığa vurgu yapan detayları görmek beni şaşırtmıyor. Meditatif ögeler de yok değil. Alan-doğa ilişkisinin benimsendiği noktalarda yakalanan 'sakinlik', bu meditatifl iği destekliyor. Markanın kurucusu Léon Brietling'in balmumundan büstü ve Mao dönemine ait Çinli bir askerin uzun heykeli ise giriş kapısında, bir nevi muhafızlık rolü üstleniyor. Şu anki CEO Teddy Schneider'in bu heykelin yapımındaki rolü büyük, çünkü söylediğine göre bir Çin seyahatinde karşılaştığı yekpare bir Çinli köylü anıtının Breitling'in özenli ve 'özverili' çalışma prensipleriyle örtüştüğünü düşünmüş ve heykeltıraşın bu minvalde bir iş ortaya çıkarması konusunda bayağı bir 'ısrarcı olmuş!'
Bu konuda, Başkan Yardımcısı Girardin'in de ekleyeceği bazı detaylar var: "Bizi gülümseten şeylerden biri de bu heykel. Koca fabrikada yegâne Çin vurgusu yapan şey bu. Fabrikamız, markamız hakkında pek çok ipucunu içinde barındırıyor. Bu algıyı hissettirebilmek ve ipuçlarını ortaya çıkarmak konusunda ciddi bir mesai harcadık. Bir kere çok estetik bir yapıdan bahsediyoruz. Bunun yanında, fabrikanın bir karakteri var. Tıpkı, saatlerimiz gibi."
3 / 7
İnsan makine
Her Breitling videosunda ve basılı işinde, muhakkak marka karakterine vurgu yapan; hatta bunu fazlasıyla işaret eden detaylarla karşılaşabilirsiniz. Bu, 'marka kişiliğine vurgu' yapan detaylar, diğer lüks saat üreticilerine göre daha fazladır. Örnek mi? Jetler, uçuş kıyafetleri, vintage deniz uçakları, uçak izi görüntüsü, pistte yürüyen ve saçları uçuşan modeller, güç akorları, asfalt apronlar, günbatımı loşluğunda vadilerin görüntüsü yeterli olur mu? Ya insanlar? David Beckham, Wayne Gretzky ve elbette John Travolta (Nasıl olmasın? Adam hem profesyonel pilot hem de dünyaca ünlü bir aktör.). Ve tabii büyük, çok büyük saatler, paslanmaz çelik kasalar, havacılıkla ilgili bazı hesaplamaların yapılabileceği komplike kadranlar…
Tüm bunlar, minimalist erkek mücevherleri ile gösterişli mühendisliğin bir yansıması aslında. Breitling saat ustaları, sadece bir pilot, Bear Grylls gibi kâşifl er ya da buna benzer niteliklerde başka bir meslekten birileri için saatler üretiyor olabilir mi? Kesinlikle hayır. Çok daha fazlası için ilham verici modeller üretiyorlar tabii ama saatçilikteki ustalıklarına bakılırsa asıl hedefleri, kusursuzluk.
1999 yılından beri, diğer markaların da yaptığı gibi, her Breitling mekanik ve quartz modeli Contrôle Offi ciel Suisse des Chronomètres (COSC)'ye 15 gün süreyle, incelenmesi için gönderiliyor. Bu saatler, titizlikle yapılan testler sonucunda eğer 'geçer not' alırsa resmi olarak onaylanıyor ve Swiss Chronometer ismi ve garantisiyle piyasaya sürülüyor. Breitling, bu yolla tüm modelleri için 'uygunluk' belgesi alabilen ilk marka. Zira 2015'te, yaklaşık 150 bin adet saati COSC sertifi kası aldı! Lüks saatler, seçkin bir zevkin ürünü olduklarını vurgular. Breitling, buna ek olarak özgünlük, erkeksilik ve adrenalin vadediyor.
Şirketin arşiv odasını gezdirirken beni kuruluş tarihleri olan 1884'e döndürmeyi başaran Girardin, "Biz, bileklerinize duygu taşımayı amaçlıyoruz. Bir hissin oluşmasına aracılık ediyoruz," diyor ve sözlerine devam ediyor: "Bizler, bu aksesuarları profesyoneller için ve belirli bir prensip dahilinde imal ediyoruz. Eğer profesyonel bir cihazı genel tüketiciye teklif ederseniz bir yerde duraksarsınız. Ancak buradaki önemli bir nokta da şu; pilot olmayan biri, pilotlara özgü detaylar ve özellikler sunan bir modeli arzu ediyor olabilir. Zaten bu türden bir arzuyla sık karşılaşıyoruz. Bir saat, kullanıcısına çok yakındır. Size kim olduğunuzu hissettirir. Bizim yapmak istediğimiz de bu."
Yılların tecrübesi, hiçbir makinenin böylesi bir hassasiyeti, özeni ortaya koyamaması ve tabii duygular… Yüksek saatçiliğin tanımı bu olmalı.
4 / 7
İnsan makine
Her saat, 360 derecelik bir çalışma bandında üç boyutlu rotasyon testinden geçiyor. Breitling'in saat ustaları, hızlı ve yüksek saatçilik standartlarında bir iş çıkarmak için çalışıyor.
Arşivde gezinmeye devam ediyoruz. Karşımızda markanın kurucusu Léon Breitling'in oğlu Gaston'un 1915 yılında geliştirdiği, durdur/başlat özelliklerini tek düğmede toplayan ilk kronografl ı kol saati var. Ayrıca, Gaston'un oğlu Willy'nin 1934 yılında bu saati daha rafi ne (daha dakik ve zarif ) hale getirdiğini öğreniyor ve hatta yine fotoğrafl ardan onu inceleyebiliyoruz. Willy, bu ikinci versiyona saati sıfırlamak için ikinci bir düğme eklemiş. 1942'den bu yana Breitling, özellikle havacılığa adanan modeller üzerinde çalışıyor. Chronomat, bunlardan biri ve bu modelin sektörde devrim yarattığına kimsenin şüphesi yok. Chronomat'ın bezelinde dairesel, döner bir hesap cetvelinin olduğunu görüyoruz. Modelde zaman ve matematik temaları aynı ölçüde yer buluyor. Pilotların bu tema özelliklerinden yola çıkarak, karmaşık logaritmik hesaplamalarına eşlik eden standart mil hesabıyla uzaklık ölçümleri yapabilmeleri amaçlanmış ki buna havadayken kaç kilometreyle yol aldıkları ve deniz mili bilgileri de dahil. Tamam, pilotlar için tüm bu özellikler fazlasıyla yararlı, ama ya meslek dışından olanlar için ne demeli? Onlar için bu hesaplamalar ve bezelin kendisi tam bir gizem, hatta muamma!
1952 yılına gelindiğinde, bu sefer karşımıza Navitimer çıkıyor. Bu model, manuel bir bilgisayar gibi; yani yine uçuşla ilgili bütün hesaplamaların yapılmasına imkân tanıyor. Navitimer'lardan biri 1962 yılında, astronot Scott Carpenter'la birlikte Aurora 7 adlı mekiğin içinde uzaya bile gitmiş. Bu model, hâlâ üretimde olan en eski Breitling kronografı. Şimdilerde bu kronografın safi r cam ve su geçirmez kasalı bir versiyonu var. Markaya ait mekanik kronograf, paslanmaz çelik kasa ve tabii tıpkı 1952'deki gibi el değmemiş bir görüntü… An itibariyle baktığımız şey, tam da bu.
Chronomat'ın adı, 1984 yılında Breitling'in yeni sahibi Ernest Schneider'in İtalyan akrobasi takımı Frecce Tricolori ile bir anlaşma imzaladıktan sonra 'Red Arrows' olarak değiştirilmiş. Hikâyenin başına dönersek, elektrik mühendisi olan Schneider, Breitling'i aileden 1979 yılında satın aldıktan sonra peyderpey bazı değişiklikler yapmış. Örneğin Rivalto Hava Üssü'nü ziyaret ettiğinde, hava akrobasi takımının saatte aradığı özellikleri öğrenmiş ve çalışanlarını bu yönde yönlendirmeye başlamış. Pilotların en büyük sıkıntısı, kokpit penceresini açarken ellerinin kabindeki muhtelif yerlere çarpması sonucu saatlerinin kristal camlarının kırılmasıymış. Schneider bu sorunu duyduktan sonra daha ağır, daha büyük döner bezele ve düğmeye sahip sağlam bir model üretilmesine karar vermiş. Quartz teknolojisine sahip bu yeni model, yine Schneider'in bir tercihi olarak trendlerin ve mekanik anlayışın tamamen karşısında konumlandırılmış.
"Büyük bir saate ihtiyaç vardı," diyor Girardin, 1984 tarihli orijinal bir Chronomat'ı bana gösterirken, "Mekanik modeller, trendlere ayak uyduramıyordu. Ancak Schneider'in bu büyük kasalı saati mekanik saatleri yeniden canlandırmaya bir teşvikti âdeta." O dönemde İsviçre'de ince saatler revaçtaydı ve quartz saatler, 0,98mm'lik kasalarla sektörde boy gösteriyordu. "Schneider, farklı ve özel bir şey yapmak istedi," diye ekliyor Girardin, "Gerçekten sektöre büyük bir ivme kazandırmayı amaçlıyor ve bu yönde çalışmalar yapıyordu." Bu anlamda yeni Chronomat, kısa sürede başarı yakaladı ve bugün hâlâ üretilen bir model olarak öne çıkıyor. Girardin, sözlerine bir ekleme daha yapıyor: "Breitling, böylece yeniden doğmuştu. Dönüşümden gelen bir doğuştu bu."
5 / 7
İnsan makine
Savaşın ilk yıllarında, Willy Breitling ve arkadaşları; çuvallar dolusu saatleri, zifiri karanlıkta araçlarla sınırın diğer tarafına zorlukla geçiriyor ve Fransa'dan İngiltere'ye nakliye sürecini devam ettiriyordu.
Chronomat'ın adı, 1984 yılında Breitling'in yeni sahibi Ernest Schneider'in İtalyan akrobasi takımı Frecce Tricolori ile bir anlaşma imzaladıktan sonra 'Red Arrows' olarak değiştirilmiş. Hikâyenin başına dönersek, elektrik mühendisi olan Schneider, Breitling'i aileden 1979 yılında satın aldıktan sonra peyderpey bazı değişiklikler yapmış. Örneğin Rivalto Hava Üssü'nü ziyaret ettiğinde, hava akrobasi takımının saatte aradığı özellikleri öğrenmiş ve çalışanlarını bu yönde yönlendirmeye başlamış. Pilotların en büyük sıkıntısı, kokpit penceresini açarken ellerinin kabindeki muhtelif yerlere çarpması sonucu saatlerinin kristal camlarının kırılmasıymış. Schneider bu sorunu duyduktan sonra daha ağır, daha büyük döner bezele ve düğmeye sahip sağlam bir model üretilmesine karar vermiş. Quartz teknolojisine sahip bu yeni model, yine Schneider'in bir tercihi olarak trendlerin ve mekanik anlayışın tamamen karşısında konumlandırılmış.
"Büyük bir saate ihtiyaç vardı," diyor Girardin, 1984 tarihli orijinal bir Chronomat'ı bana gösterirken, "Mekanik modeller, trendlere ayak uyduramıyordu. Ancak Schneider'in bu büyük kasalı saati mekanik saatleri yeniden canlandırmaya bir teşvikti âdeta." O dönemde İsviçre'de ince saatler revaçtaydı ve quartz saatler, 0,98mm'lik kasalarla sektörde boy gösteriyordu. "Schneider, farklı ve özel bir şey yapmak istedi," diye ekliyor Girardin, "Gerçekten sektöre büyük bir ivme kazandırmayı amaçlıyor ve bu yönde çalışmalar yapıyordu." Bu anlamda yeni Chronomat, kısa sürede başarı yakaladı ve bugün hâlâ üretilen bir model olarak öne çıkıyor. Girardin, sözlerine bir ekleme daha yapıyor: "Breitling, böylece yeniden doğmuştu. Dönüşümden gelen bir doğuştu bu."
Sırada Breitling'in maceracılara, 'toprağa bağlı' olanlara adadığı Emergency modeli var. Doğayla baş başa kalmanın hayallerini kurmaktan vazgeçmeyenlerin dikkatini çeken bu modelin bir süre sonra yeni versiyonu, Emergency II'si çıkmıştı. Herhangi bir kötü durumda radyo frekanslarından faydalanarak sinyal gönderen saat, arama ve kurtarma ekipleri için biçilmiş kaftandı.
Emergency II, 51mm ve 144gr'lık ağır metal kasasıyla heybetli bir model. Bu heybetinin ona kazandırdıkları ise bahsedilmeye değer: Yüksek irtifa atlayıcısı Felix Baumgartner, astronot Buzz Aldrin ve İngiliz işadamı Richard Branson gibi maceracılara yol arkadaşlığı yapabilecek düzeyde bir saat var karşınızda! Emergency modelinin hayat kurtardığını da eklemeden geçmeyelim: ABD'li avcı Mark Spencer, 2012 yılında Alaska'nın vahşi doğasında kaybolmuş ve kendisine 48 saat ulaşılamamıştı. Spencer'ın donarak ölmesine ramak kalmıştı ama Emergency'nin gönderdiği sinyalleri yakalayan görevliler onu kurtarmayı başarmıştı. Aynı şekilde 2003 yılında iki İngiliz pilot da Antarktika civarındaki okyanusta, botun içinde kurtarılmayı bekliyordu ve ne şanslılar ki birinin kolunda Emergency vardı!
"Havacılıkla yakın ilişkimiz, pazarlama veya reklam stratejisinden ileri gelmiyor," diyor, Girardin, ki Breitling Chronométrie'nin bünyesinde sektörün ilk basınç kontrol ve hava fi ltre odalarının bulunduğunu bilenler zaten havacılığa gösterdikleri ilginin pazarlama stratejisinden ibaret olmadığının farkında. "1930'lardan bu yana odaklandığımız bir sektör, havacılık. Zira Britanya Kraliyet Hava Kuvvetleri'nin (British Royal Air Force-RAF) resmi kokpit ve kol saatlerinin (kronograf ) sağlayıcısıydık." Bu noktada şirketin başka ülke ordularına da eşit mesafede olduklarını belirtmek lazım; çünkü sadece RAF ile değil, İkinci Dünya Savaşı döneminde diğer hükümetlerle de saatçilik özelinde çalıştılar. Şu noktayı da atlamayalım; 1939 ila 1945 tarihlerinde İsviçre, sınırları bakımından Nazi Almanya'sı tarafından çevrelenmişti, güneyinde o zamanki faşist İtalya ve batısında işgal altındaki Fransa vardı. Bu, Girardin'e göre de trajikomik bir durum.
6 / 7
İnsan makine
Chronométrie'deki klima kontrolleri çok iyi bir seviyede; içerideki hava insanı asla rahatsız etmiyor. Bu arada, binanın büyük pencereleri asla açılmıyor ki içeri toz veya diğer partiküller girmesin.
Savaşın ilk yıllarında, henüz Fransa işgal edilmemişken Willy Breitling (kurucunun torunu), dönemi "Çam ağaçları altında ihracat," olarak niteliyordu. Zira fabrikanın Fransa sınırına yakınlığından dolayı, Willy ve arkadaşları, çuvallar dolusu saatleri, zifi ri karanlıkta araçlarla sınırın diğer tarafına zorlukla geçiriyor ve Fransa'dan İngiltere'ye nakliye sürecini devam ettiriyordu. Buna ek olarak, Breitling'in saatlerini diplomatik çantalarla Lizbon üzerinden teslim noktalarına (İtilaf Devletleri tarafındaki herhangi bir ülkeye) ulaştırdığı biliniyor. Ta ki Nazilerin İsviçre'yi iyice kuşatarak bu 'yasadışı' taşımacılığın önünü almasına kadar!
"O, Willy Breitling," diyor Girardin, tipik bir İsviçreli eksik demeç verme geleneğiyle! Bir nevi onaylayan, ancak çok da detaya inmeyen bir konuşma refl eksi bu.
İsviçreliler, aynı zamanda sessiz bir profi l çiziyor. Titiz, doğal ve gösterişten uzak bir tarzları var. Breitling'in teknikerleri ve saat ustalarıyla konuştuğumda, benzer hislere kapıldım: Tabii artı olarak detaylara verilen muazzam önemi ve ince düşünmenin cazibesini (Belki de sadece zekice ve dikkatlice hareket etmenin şahaneliği demek daha doğru olur.) de eklemeliyim. Fabrikada dolandıkça markanın çalışanlarını, sabrın ve hassasiyetin bir ürünü gibi algılamaya başlıyorum. Onları cesaretlendiren ve işlerini kusursuza yakın yapmalarına olanak sağlayan etkenlerden biri de belki şu dönemde eşine az rastlanan, bağımsız, lüks odaklı bir aile saat şirketinde çalışmalarıdır; kim bilir?
Bir modelin orijinal 'pirinç levha' halinden saate dönüşmesi yaklaşık bir yıl sürüyor. 346 parça, Breitling Caliber B01'ı oluşturmak için küçük paketler haline getirilirken tam 2.000 sayfalık doküman da 'ne, nereye gidiyor'un bilgisini içeriyor ve parçaların nasıl bir araya getirilmesi gerektiğini izah ediyor. Sonrasında her şey zamanında ve iyi gittiyse, detaylı bir üretim süreci devreye giriyor. Otomobil endüstrisinden ödünç alınan sanal 3 boyutlu sistemlerle tasarımın detayları ortaya çıkıyor ve test aşamalarına geçiliyor. "Felsefe, üretim sürecini en doğru şekilde yönetmek ve üretim kalitesini üst düzeye çıkarmak," diyor Girardin; "İşimiz, üretelim, sonra test edelim mantığıyla yürümüyor. Her aşamada kontrol ve test var."
Chronométrie'deki klima kontrolleri çok iyi bir seviyede; içerideki hava insanı asla rahatsız etmiyor. Bu arada, binanın büyük pencereleri asla açılmıyor ki içeri toz veya diğer partiküller girmesin. Zira klimayla ilgilenen kontrolörler, içerideki havayı saatte altı kez değiştiriyor ve nemi dengede tutmaya çalışıyor. 16 derecelik iç ısı korunuyor ki su geçirmez bir Breitling'e sahipseniz bu fabrikadaki havalandırma dengesinin de bir sonucu olarak, mesela 18 derecelik bir suya daldığınızda saatinizin kadranın buğulanmadığına şahit olabilirsiniz. Laboratuvar kısmında ise, saniyede 140 bin kare çeken kamera aracılığıyla Breitling saatlerinin dakikliği ve dinamikliği ölçülebiliyor. Buralarda bu işleme 'Breitling Klik' adı veriliyor.
Fabrika içinde tura devam… Karşımda, 'bir araya getirme' işleminin yapıldığı bir bant var. Burada küçük levhamsı; yani daha ham halde olan saatler, Breitling üretim hattında ilerliyor ve her çalışan, önüne denk gelen levha üzerinde çalışmaya başlıyor. Alman ilaç endüstrisinin teknolojilerinden yararlanan bir sistem bu. Ancak şunu net olarak söylemeliyiz ki analog çalışma prensipleri bu fabrikanın her zaman baş tacı. Zira 'bir araya getirme' işleminin yüzde 75'i tamamen elle yapılıyor. (Son birleştirmelerin yüzde 100 elle yapıldığını ise eklemek gerekiyor.).
7 / 7
İnsan makine
Montaj işlemleri bitince elinizde 'yaşayan' bir saat tutmaya başlıyorsunuz. Sıra, 4Hz'lik frekans referansları kullanılarak saatin titreşimlerini kontrol etmeye geliyor. Son olarak saat ustası tamamlanmış saati eline alıyor ve manuel kontrollerini yapıyor. Tekrardan saati üretim hattına bıraktığında ise hemen her şey hazır sayılıyor. Yılların tecrübesi, hiçbir makinenin böylesi bir hassasiyeti, özeni ortaya koyamaması ve tabii duygular… Yüksek saatçiliğin tanımı bu olmalı.
Jean-Paul Girardin, 2015 yılında 28 milyon saatin İsviçre'den ihraç edildiğini söylüyor. Bu, yüzde 2,5'luk bir pazar payı demek, ki başta Çin olmak üzere dünya üzerinde her yıl 1,2 milyar saat üretiliyor. Pek tabii, İsviçre'nin bu üretim payı, gelirlerde lider olmasına engel değil. Şöyle ki 2015 yılı verilerine göre, saat pazarında Çin'in ortalama geliri 5-6 milyar avroyken İsviçre'nin 20 milyar avro gibi bir geliri var. "Bu, sektörde iyi bir pozisyonumuzun olduğu anlamına geliyor ama gelirlerimizi koruyacak çalışmalara devam etmeyi ihmal etmemeliyiz," diyor, Girardin.
Yavaştan da olsa, rekabete Besançon (Fransa) ve Glashütte (Almanya) ortak oluyor ki İngiltere'yi zaten bu yarışın içinde varsayıyoruz. 'Swiss Made'in katı kurallarını uygulayan İsviçreli markaların bu rekabette çok daha avantajlı olduğunu söyleyebiliriz ama bu bahsettiğimiz bölgelerde üretilen saatlerin en az bu katı kurallarla dans edebilecek özende ve kalitede olduklarını yadsıyamayız.
Girardin, fabrikada bu kez bana deneysel Superocean Héritage Chronoworks'ün bileşenlerini gösteriyor. Bu devrimsel nitelikte olması muhtemel modelin bir çeşit 'sınama ortamı'nda olduğunu söyleyebilirim. Güç rezervinin 70'ten 100 saate çıkarılması düşünülen modelin 47 adet taşından 9'u şimdilik elenmiş. Silikonla hafi f metal bileşenlerin kullanıldığı çarkta saatin daha az enerjiyle 'yeniden başlayabilmesi' amaçlanmış. 100 adetle sınırlı olması düşünülen bu modeldeki teknolojinin zamanla tüm Breitling saatlerinde kullanılması öngörülüyor.
Bitirirken, şöyle demek isterim: "Dünya, cesur fi kirlerle buluşan küçük detayların bulunduğu yerdir." Bu fabrikada gezinirken aklımda dolanan düşüncelerin özeti işte bu cümle.
Breitling, yüksek basınçlı ama kimyasal barındırmayan makineler kullanıyor. Başkan Yardımcısı Jean-Paul Girardin bu aralar, Exospace B55 pilot saati takıyor.