"IMNOTMINIMAL"
25 Ocak 2019
1 / 12
"IMNOTMINIMAL"
"Bunun bir iş olduğuna inandığım hiçbir an dövme yapmak istemiyorum. Yani bu dönemde 'çalışmak' zorunda olmadığım için çok şanslıyım." diyor New York'ta yaşayan dövme sanatçısı Okan Uçkun. Az sonra okuyacaklarınız aslında tam olarak ve özetle, bir yaratıcının hayata bakış açısı.
Röportaj Sıla GÜVEN
2 / 12
"IMNOTMINIMAL"
Başka birinin adını daha bu yazıda geçirip, kafa karışıklığına sebebiyet vermek istemem ama şöyle anlatayım: Siyah renk ağırlıklı giysiler yapan moda tasarımcısı bir arkadaşım, siyah giyen insanlarla ilgili çok yanlış düşünüldüğünü, siyahın içinde tüm renkleri barındırdığını ve tam olarak da bu sebeple 'siyahseverlerin' iç dünyalarının, diğerlerinin tahmin ettiğinden çok daha renkli olduğunu söylemişti. Yaptığı işle ve bu işe duyduğu hisler ve anlatım şekliyle, aynı hissiyatı hatırlatıyor Okan Uçkun. O, minimal olmadığını söyleyen ama minimal işleriyle bilinen bir dövme sanatçısı. Aslına bakarsanız, sanat pratiğini gelenekselin dışında uygulamak üzerine kendisine bir dünya kurmuş desek daha doğru. Ve o da her sıradışı yaratıcı gibi, evrenini büyütmeye devam ediyor ama bildiğimiz kaygılardan ve alışılagelmişlikten uzakta bir yerde. Okan New York'ta yaşıyor ve çalışıyor ama bahsettiğim uzaklık bu değil. Onu daha iyi anlamak, sanatı nasıl deneyimlediğini kavrayabilmek için röportajı dikkatlice okumanız gerekiyor. Çünkü o asla jenerik olmayan ve içinde söylediklerinden fazlasını barındıran şöyle cümleler kuruyor, "Yeni bir şeyler yarattığıma kendimi inandırmam için, önce hiçbir şey yaratmadığıma kendimi inandırmam gerekiyor."
3 / 12
"IMNOTMINIMAL"
Ne zamandır çizim yapıyorsun? Ne çizerek başladın?
Kendimle ilgili hatırladığım ilk anılarım arasında her zaman çizmek vardı, çizmek benim için adeta bir nefes alma şekli gibiydi ve hâlâ da öyle. Çizerek cümleler kurardım diyelim.
Peki sonra dövme işine nasıl dönüştü?
Tam bir tarih veremeyeceğim ama dövme yapmaya güzel sanatlar fakültesinde öğrenciyken başladım. 'Farklı Uygulama Alanları'' adı altında bir araştırma yapıyordum ve bilinen anlamın ve resmin ötesini, yüzeylerde estetik kompozisyonları inceliyordum. Bu süreç içinde birçok dövmeci, grafiti sanatçısı, heykeltıraş ve birçok başka alandan 'resim' yapan insanla vakit geçirme şansı yakaladım. Dövmeye bulaşmam tam olarak bu dönemde oldu.
Dövmeleri nasıl çalışmaya başladın? Kendi üzerinde mi başladın mesela? Dövmeye başladığımda üniversite öğrencisiydim ve etrafımda nasıl bir iş çıkacağı umurunda olmayan çok fazla arkadaşım vardı. Şu anda hepsine büyük teşekkür borçluyum! O dönem dövmeyi öğrenmek için birçok insanı karalama kâğıdı gibi kullandığım doğrudur!
4 / 12
"IMNOTMINIMAL"
İlk dövmeni hatırlıyor musun?
İlk dövmem son derece basit bir Kızılderisi tasarımıydı. İnternet üzerinden bir dövme seti sipariş etmiş ve kargodan ürünü aldığımda yakınlardaki bir arkadaşımın müzik stüdyosuna gitmiştim. Orada birkaç kişiydik ve ilk dövmemi oradaki arkadaşlarımdan bir tanesine yaptım. Sonrasında dövmeyi görmemiştim. Sekiz yıl sonunda - ve hatta tam olarak bu röportajdan birkaç gün önce - dövmeyi gördüm ve aslına bakarsan düşündüğümden güzel gözüküyordu!
Dövme kariyerindeki dönüm noktası ne oldu? Seni ve kariyerini en çok ne etkiledi?
Dövme kariyerime başladığım noktadan itibaren dövmede alışılmış estetik yaklaşımlar dışında bir bakış açısı yakalamayı istiyordum fakat öncesinde öğrenmem gereken çok şey vardı. Çünkü daha yolun başındayken birkaç kez denediğim şeyler oldu ama başarısızlıkla sonuçlandı. Ne tekniğim yeterliydi ne de bilgi olarak kalifiyeydim. Fakat 2013 yılında İstanbul ve Almanya'da katıldığım 'tattoo convention'lar sonrasında aldığım ödüller bana sanırım ihtiyacım olan özgüveni sağladı ve daha kendime ait olduğunu hissettiğim tasarımları insan derisi üzerinde denemeye başladım. Zamanla da sanırım kendi tarzımı oluşturmuş oldum.
5 / 12
"IMNOTMINIMAL"
Çok belirgin bir tarzın var. Yine de kendine deneysellik anlamında alan bırakıyor musun? Büyümen devam ediyor mu? Ya da nasıl devam ediyor diye mi sormalıyım?
Sanırım bir dönem yaptığım şeyi estetik üretimden çok iş olarak algılamaya başladım ve deneysellik tarafında ciddi sorun yaşadığım bir dönemim oldu. Fakat birkaç yıl öncesinde 'imnotminimal' adında, dövme tarzı olarak aslında hiç düşünmediğim bir projeye başladım. 'Imnotminimal'daki tasarımları oluştururken araştırdığım konular ve ilham aldığım yeni sanatçılar bana dövme konusunda da yeni bir bakış açısı kazandırdı. Bu aralar kendimi daha özgür ve senin deyiminle 'büyüyor' gibi hissediyorum ama eminim ki kısa süre sonra bu yine bir tıkanma dönemine girecek. Bu da kendi içinde yeni bir arayışa sebep olarak bende yeni bir şeyler aramayı zorunlu hale getirecektir. Sanırım üretim süreci böyle işliyor. Yeni bir şeyler yarattığıma kendimi inandırmam için, önce hiçbir şey yaratmadığıma kendimi inandırmam gerekiyor.
Şu an kariyerinde bulunduğun noktada başka dövme sanatçılarına da mentorluk ettiğin bir dönemde misin?
Kariyerime başladığım andan itibaren mesleğimle ilgili ciddi şeyler yaptığıma inanıyorum. 30'a yakın ülkede dövme yapma tecrübem oldu. Onlarca fuara katıldım, dünyanın en önemli stüdyolarında misafir sanatçılık yaptım, dövme dışında birçok alanda tasarımlar ürettim ve bu meslekte yaptıklarım sayesinde de Amerika'dan O1 vizesi alarak New York'ta yaşamaya başladım. Bu bahsettiklerim soruna cevap mı, hayır. Çünkü artık dünya her konuda olduğu gibi bu konuda çok küçük. Çok fazla insanın hayatını biliyor ve onlardan etkileniyoruz. Beni başından beri takip eden insanlar hikâyemi daha iyi biliyorlar ve belki onlarda bazı sinirleri tetikliyorumdur ama mentorluk konusunda henüz yeterli yolu kat ettim mi, bilmiyorum. Umarım buna hiçbir zaman inanmam ve bu bende mesleki olarak daha fazla başarmam gereken şey olduğuna kendimi inandırmama yardımcı olur.
6 / 12
"IMNOTMINIMAL"
Şimdiki tarzına olan yolculuğundan bahseder misin? Nasıl başladı her şey?
Şu anki tarzımın başlangıcı aslında az dokunuşla daha fazla denge ve estetik oluşturma beklentisiyle ortaya çıktı. Dövme deri üzerindeki ciddi anlamda medikal bir konu. Benim amacım deri üzerine az dokunuş yaparak, deriye nasıl daha az hasar verebilirim sorusuna cevap olarak çıkmıştı ortaya. Bu süreçte de minimalizm ve İskandinav mimarisi ciddi anlamda ilham kaynağımdı. Şu anda da aslında yine aynı konular ilham kaynaklarımın en tepesinde yer alıyor. Değişen tek şey; bazı eski konuları tüketip yerine farklı şeyler koymam. Minimalizmin yerine maksimalizmi koymaya başladım mesela. Buna bir anlamda post-minimalizm diyebiliriz fakat başka bir açıdan ise çıkış noktalarımı alt üst etme gibi bir dürtüye de sahip olmaya başladım. Kendi inandığım şeyleri yok etmeye çalışırken karşılaştığım yaklaşımlar hoşuma gitmeye başladı. Sokrates'in savunmasında kişi inandığı bir konuya sırf muhalefet olma dürtüsüyle karşı çıkar, ben de şu anda kendi savunduklarıma saldırıyorum ve bu süreçte oluşan şeylerin bana ait olmasını seviyorum.
Kimlikle ilgili ne düşünüyorsun? Yani daha doğrusu 'kimlik' fikriyle ilgili… Kimlik ve dövme sanatının nerede kesiştiğini görüyorsun?
Kimlik sorusu üzerinde çok düşündüğüm bir konu değil aslında fakat şuna inanıyorum: İnsanlar iletişim kurmaya başladıkları anda birbirlerini manipüle etmeye başladı ve kimliklerimizin oluşmasında ciddi benzerlikle birlikte ciddi kırık noktalara sebebiyet verdi. Bu karakterlerimizin birbirine benzemesiyle oluşan karaktersizlik temasını oluştururken, aynı konuyu kişilerin ürettiği tasarımlarda görüyoruz diye düşünüyorum. Bu alışkanlıklarımıza, istek ve beğenilerimize hayatımızın her parçasına etki ediyor. Kişiler bazen ciddi kimlik arayışları içerisinde dövme tercihinde bulunurken bazen de ciddi kimliksizlik örneklerini sergiliyor. Bazen ise bir arayış oluyor fakat bu sadece seçeneklerden bir tanesi. Benim en sevdiğim yol kendi kimliklerini ilişkilendirdikleri estetik yöntemleri vücutlarında taşıma istekleri ve tabii ki bu estetiğin samimi olması.
7 / 12
"IMNOTMINIMAL"
Dövme konusunda sosyal medyanın nasıl bir etkisi olduğunu düşünüyorsun?
Sosyal medya gibi bir değişimi yaşayan nesilden olduğum için kendimi şanslı hissederken bazen de bundan inanılmaz endişe duyuyorum. Şu anda sosyal medyanın dövme ve aslında neredeyse tüm mesleklerin başına gelen en iyi şey olduğunu söyleyebilirim ama bunu yazarken aslında ne kadar berbat bir şey olduğunu da yazmak istiyorum.
Canının dövme yapmak istemediği bir zaman oluyor mu?
Bunun bir iş olduğuna inandığım hiçbir an dövme yapmak istemiyorum. Bu dönemde çalışmamak gibi bir lükse sahip olduğum için ise kendimi çok şanslı hissediyorum.
Sence nasıl bir müşteri profilin var? Belli bir insan profiline giriyorlar mı?
Her profilden müşterilerim var fakat bir sınıflandırma yapacak olursam sanırım %80 oranında plastik ve görsel sanatlarla ilgilenen insanlar diyebilirim. Tuhaf sözler yazan bir popçu veya onu dinleyen kişi bana gelmez mesela. "Bu ne ya! Üç tane çizgi!" diyecektir muhtemelen. Bu da işimin en sevdiğim kısmı sanırım. Benim estetik bulmadığım ve bu estetikleri beğenen insanlar benim işlerimi beğenmiyor. Birbirimizi doğal yoldan eliyoruz ve kimse yorulmuyor!
8 / 12
"IMNOTMINIMAL"
İnsanların dövme ve karşılığında ödenen ücret ile ilgili yanlış bildikleri nedir/nelerdir?
İnsanların dövmeciye gittiklerinde ödeyecekleri fiyatlar konusunda bir bilgim yok ama bir sanatçıdan dövme istiyorlarsa bu konuda eminim ki çoğu zaman doğru şeyleri bilmiyorlardır. Ben kişinin ya dövmeci ya da sanatçı olduğuna inanıyorum. 'Dövme sanatçısı' her ne kadar kullandığımız ve artık alışılmış bir tanımlama olsa da ve röportajın birçok yerinde kullanmış olsam da, konu bu iş için ödenecek fiyat olunca bence dövmeci ve sanatçıyı ayırmak lazım. Kişi ne istediğine kendisi karar vermeli. Süreç 'ben beğendim ve bunu istiyorum' mu olacak, yoksa bir sanatsal üretim sürecine mi tabii olunacak? Eğer konu ikincisi ise bu konuda fiyatı sadece sanatçı kendi imkânları dahilinde söyleyebilir.
Başka bir ülkede bu işi yapmanın zorlukları neler? Oradaki ritmini nasıl tutturdun?
ABD'ye taşındığımda zaten hali hazırda yaklaşık 30 ülkede çalışmıştım ve alışması zor olmadı. Tek farkı benim dışımda çok fazla insanın üretim ve çalışma temposuna maruz kalmam. Bu bazen iyiyken bazen de kötü galiba. Çok belirgin kolaylıkları olmadığı kadar belirgin zorlukları da yok kendi adıma.
9 / 12
"IMNOTMINIMAL"
Dövmenin bir moda parçası olarak algılandığını düşünüyor musun? Bir dövme tarzının trend olmasına sence ne sebep oluyor?
Artık estetik olarak paylaşılmaya değer görülen her şey eğer başka kitlelerce aynı beğeniye sebep oluyorsa modanın parçası olmaya mahkum. Kimileri buna karşı savaş verdiğini düşünüyor ama bu maalesef ki mümkün değil ve buna engel olamayız. Sadece bunu moda için mi yoksa moda olmadan öncesinde olduğu gibi kendi estetik algımıza göre yapıp yapmadığımız mesele. Buna sebep olan ise tabii ki sosyal medya. Ne kadar çok 'like', o kadar çok moda.
Dünyada dövme kültürünün geldiği noktayı, sanatı ve endüstriyi nasıl gördüğünü merak ediyorum… Ve yaklaşık 100 yıl sonra dövme kültürünü nerede gördüğünü hayal etmeni istesem?
Dövme kültürünün geldiği noktayı veya sanatı ayırmak istemem. Hepsini aynı yere koyacağım: Tüm bu biçimler popüler kültüre hizmet ediyor. Her ne kadar sanatçı buna karşı çıkmaya çalışsa da popüler olan bu aksi davranışı da içerisine katmaya devam edecektir. Geçenlerde Banksy'nin bir işini açık artırmaya çıkardılar ve biliyorsun; iş satıldığı an kendini imha etti. Öncesinde bu eleştiri ciddi olarak bir etki oluştursa da çok kısa süre iş daha da değer kazanıp yine endüstriye hizmet eder hale getirildi. İki büyüktür birden ve az olan her zaman küçüktür büyükten. Bu 100 yıl sonra da değişmeyecek.
10 / 12
"IMNOTMINIMAL"
Başka bir ülkede yaşamak nasıl hissettiriyor? Özlemle, adaptasyonla ilgili ne düşündüğünü merak ediyorum.
Ben çok küçük hayatı olan bir insanım. İki arkadaştan sonrasında yorulan, iletişimden çok hoşlanmayan biriyim. Açıkçası çekirdek ailem ve Türk yemekleri dışında bir şeye özlem duymuyorum ve sanırım New York'tan başka bir yere gidince New York'a karşı da aynı şeyleri hissedeceğim. Özlemeyeceğim ya da yeni adaptasyonumda örnek almayacağım. Ülke kavramlarına ya da sınırlara bunların bizleri bir arada tutan şeyler olduklarına inanmıyorum. Asıl olan kültürün kendini ve kendi kültürünü sadece kendi ülkende yaşayacaksın inanışına pek sahip çıkamıyorum. Kendimi iyi hissettiğim yerde olmak istiyorum. Şu anda olduğum yer bana kendimi iyi hissettiriyor. ABD'den önce yaşadığım yer de bana kendimi iyi hissettiriyordu. Bir şeyler değiştiği için ben de yerimi değiştirdim. Burada da bir şeyler değişmeye devam ederse ben yine yerimi değiştireceğim.
Yaptığın işbirliklerinden bahseder misin? Bu doğal bir ihtiyaç mıydı (kreatif alanda yayılmak) yoksa her şey olması gerektiği gibi bir akış halinde mi gelişti?
Şimdiye kadar birçok marka ve sektörle işbirliğim oldu ama en yakın zamandaki Joyeria Suarez isimli bir mücevher markasıyla ilgiliydi. Tamamı benim tasarımlarından oluşan 14 parçalık bir koleksiyon hazırladık. Sadece altın ve pırlanta kullandık ve mücevherin mümkün kıldığı oranda benim estetik yaklaşımıma yakın olmasına gayret ettik. Ortaya çıkan işten ve ulaştığı başarıdan inanılmaz heyecan duyuyorum ve sanırım bu bir ihtiyaçtı benim için. Bazen sıkışıp kalıyorum. Aynı şeyleri tekrar ettiğimde kendimi işe yaramaz hissediyorum. Bu tür işbirlikteliklerinin benim tasarımsal evrimime çok katkısı olduğuna inanıyorum. Ben kendimi dövmeci olarak tanımlamak istiyorum. Ben tasarımcıyım ama şu anda bu tasarımları büyük oranda dövme ile yansıtıyorum çünkü en iyi onu biliyorum. Ama öğrendikçe diğer alanlarda da bir şeyler yapabilecek olma hissi, uykularımı kaçıracak düzeyde bana heyecan veriyor.
11 / 12
"IMNOTMINIMAL"
Dövme yapmadığın bir zamanda yakaladık seni diyelim; o sırada ne yapıyor olursun?
İzliyor olurum! Bir seyahatte başka bir kültürü, şehri veya insanı ya da olduğum yerdeki herhangi bir şeyi izliyorumdur. Dışavuruma odaklıyım, insanın dışa vurduğu şeyleri izlemekten keyif alıyorum. Bunu sakın bir ilham alma cabası olarak algılama. Bazen kocaman bir boşluk olması daha çok hoşuma gidiyor. Bu aralar ise biraz kodlar ve bilgisayar kodlama konularına kafayı taktım. Hadi hayırlısı!
12 / 12
"IMNOTMINIMAL"
Mesleğin konusunda hayalin ne? Kendini nasıl bir işbirliğinde ya da nerede görüyorsun?
2008 yılında bir kalp krizi geçirmiştim ve yaklaşık 38 saniye öldüm diyebiliriz. Sonrasında hissettiğim tek korku ölüm ve kaybolmak korkusu oldu. Kendimi en iyi hissettiğim an, ben ölsem bile ürettiğim bir şeyin benden sonra yaşamaya devam edebilecek olması. Umarım ben öldüğümde benden sonra da hakkımda konuşulmasına sebep olacak bir şeyler yapıyor olurum.