Kültür

Dünyayı değiştiren saat ve John Harrison

Dünyayı değiştiren saat ve John Harrison

04 Şubat 2019

Dünyayı değiştiren saat ve John Harrison

1 / 12

Dünyayı değiştiren saat ve John Harrison

Yazı Mehmet ÇELİK

Boylamı belirlemek insanlık tarihinin önemli sorunlarından biriydi. Bu sorun sebebiyle bilinmeze yelken açan yüzlerce gemi battı, binlerce denizci hayatını kaybetti. Boylamı belirlemek için ülkeler, krallar, matematikçiler ve gökbilimciler arasında yüzyıllar süren bir arayış ve yarış yaşandı. Soruna dâhiyane çözümler bulan kişi ise John Harrison oldu. Fakat John Harrison'a hayatı zehir eden iki tür düşmanı vardı: İlki Boylam Kurulu'nun inatçı üyeleri, ikincisi kendisi.

Ludolf Bakhuizen'in 1667 tarihli resminde boylam hatası nedeniyle kendilerini kayalık sahillerde bulan gemiler görülüyor.

Gulliver'in Gezileri romanında Kaptan Gulliver, dönemin bütün hassasiyetlerini barındıran hayallerini şöyle sıralar: Devridaim makinesi, bütün hastalıklara iyi gelecek bir ilaç ve boylamın keşfi .

Enlem ve boylam çizgileri (dünya üzerindeki bir yerin konumu belirleme aracı olarak) yaklaşık M.S 150 yıllarında ilk kez haritacı ve gökbilimci Ptolemaios tarafından ilk dünya atlasındaki 27 haritanın üzerine çizilmişti. Bilginin yayılmasındaki devasa bir adım sayılacak bu atlasta Ptolemaios seyyahların aktardığı bilgilere göre enlem ve boylam çizgilerini olası noktalara yerleştirmişti. İnsanlık tarihinin en önemli belgelerinden biri olan bu atlas Ptolemaios'un bulunduğu yerden dünyayı anlamaya çalışmasını tespit edebildiğinden zayıftı. Atlasta sadece Afrika, Avrupa ve Asya kıtası bulunuyordu, yine de olağanüstü ölçüde önemliydi.

Enlem çizgileri, sıfır dereceyi oluşturan Ekvator'dan Kutuplar'a doğru küçülen eşmerkezli, birbirine paralel ve değişmeyen aralıklara sahip dairelerden oluşuyordu. Asıl belalı olan ise dünyanın alt ve üst noktalarında, Kutuplar'da birleşen meridyenler yani boylam çizgileriydi. Ptolemaios o zamanın uygar dünyasının dışında olan Londra'nın nerede olduğunu bilmediğinden Kanarya Adaları'nı (o zamanki adıyla Fortunate Adaları) başlangıç meridyeni olarak seçmişti. Sonraki haritacılar da canları nereyi istiyorsa veya siyasi kararlara göre bir şehri (Kudüs, Roma, Kopenhag, Paris veya Philadelphia) başlangıç meridyeni olarak belirlemekte özgür davrandı.

Ancak başlangıç meridyeni yani boylamı belirli bir konuma yerleştirmek, sorunları (mesela denizciler için bir noktadan diğerine sağlıklı bir şekilde gidebilmeyi) çözemedi. Enlemin, aralıkları sabit olduğundan hesaplanması ve bulunması kolaydı fakat boylam (Kutuplar'da daralıp Ekvator'da genişleyen bu hayali koordinat çizgileri) denizciler için ölüm kalım meselesi oldu.

Dünyayı değiştiren saat ve John Harrison

2 / 12

Dünyayı değiştiren saat ve John Harrison

Yine de insanlar macerepest ruhlarıyla ölüme meydan okumayı tercih etti. Böylece hırslı Kristof Kolomb ile 1492'de Keşifl er Çağı başladı. Ancak karanlık bir devirdi bu, bilinmeyene yelken açmak pek çok insanın sonunu getirdi. Gemiler, bilindik rotaları takip ettiklerinde ise korsanlara veya savaş gemilerine yem oluyordu.

Dönemin teknolojisi ve bilgi birikimi için küçük bir örnek: Günümüze kadar ulaşan en eski küre Nürnbergli Martin Behaim'in 1492'de yaptığı küredir. Küre diktir, yani ekseni eğik değildir. Amerika kıtasının bulunduğu yer adalar ve okyanusla kaplı görünmektedir.

Denizciler daha eski çağlardan beri Güneş'in ve bilinen yıldızların ufuktan yüksekliğine ve günün uzunluğuna bakarak hangi enlemde olduklarını hesaplayabiliyordu. İşte zamanın bu kadim bilgisiyle Kristof Kolomb da böyle yapmıştı, boylamları dikkate almayıp belirli meridyenler üzerinde paralel olarak yol aldığı için devasa bir okyanusla mücadele etmeyi planlıyordu, sonunda zorlu bir yolculuk sonrası nihayet Hindistan'a gidecekti — arada Amerika kıtası olmasaydı tabii.

Boylam çizgilerinin ölçümü ise o kadar kolay değildir, zamana bağlıdır. Denizde bir noktada boylamı öğrenebilmek için o vakitte gemide ve boylamı bilinen (Bir liman olabilir.) bir yerde saatin kaç olduğunu bilmek şarttır. İki ayrı noktada saatin kaç olduğunu bilen bir denizci aradaki saat farkını mesafe bilgisine dönüştürebilir. Gezegenimiz kendi etrafında bir kez döndüğünde 24 saat geçmiş olduğundan, bir saatlik dönüş, günün yirmi dörtte birine denk gelir. Dünya 360 derecelik bir dönüş gerçekleştirdiğinden bu bir saatlik dönüş ise 15 dereceye karşılık gelir. Her saat farkı doğu veya batı yönünde 15 derecelik bir yolu gösterir, yani 1 boylam aralığı. Her boylam aralığı ise geçilen mesafeyi gösterir. Ne var ki Ekvator'da boylam aralığı 111 kilometre iken Kutuplar'da sıfır olmaktadır.

Ptolemaios'un dünya haritasının 1482 basımında görülen enlem ve boylam çizgileri.

Dünyayı değiştiren saat ve John Harrison

3 / 12

Dünyayı değiştiren saat ve John Harrison

İşte bu zorluklar saatlerin geliştirilmesini zorunlu kıldı. Ancak gelişmenin önünde başka zorluklar da vardı. Mesela çalkalanan bir denizde aynı konumda duramayan bir gemide ilkel zaman ölçüm araçları da yavaşlıyor veya duruyordu. Üstelik farklı coğrafyalar arasında gezinen gemilerin yaşadığı sıcaklık sorunu da saatleri etkiliyordu. Mesela sarkaçlı saatler devrine gelmek yüzyılları buldu ama soğuk havada saatte bulunan yağ donuyor, metaller büzüşüyor, sıcaklarda ise metaller genleşiyor yağ inceliyordu, böyle bir araçla boylamı belirlemek zordu. Bu nedenle aklı başında olanlar Ay ve yıldızlara bakmayı, çılgınlar ise akla hayale gelmedik çözüm yolları önerdiler. Yine de olmadı.

Zaten Keşifl er Çağı adı verilen bu dönemde uzak denizlere açılmak bir tür delilikti. Zamanın en iyi insan ve teknik donanımına rağmen, hiçbir gemi bulunduğu konumu tespit edecek güvenilir bir yönteme sahip değildi, bu nedenle efsanevi kaptanlar bile mürettebatıyla birlikte yollarını ve canlarını kaybetti. Geminin konumunu tam olarak belirleyememek, özellikle kötü havalarda binlerce denizcinin ölümüyle ve yüzlerce geminin batmasıyla, yüz binlerce ton ürünün denizin dibine gömülmesiyle sonuçlandı.

Boylamın bilinememesi nedeniyle uzun deniz yolculukları daha bir uzuyor, ilkel şartlarda yapılan yolculukların türlü zararları bir yana sağlıklı beslenemeyen denizciler çeşitli hastalıklardan dolayı acı çekerek ölüyordu.

John Harrison, 73 yaşında, 1766. Elinde deneysel amaçlı olarak John Jefferys'e yaptırdığı cep saati, arkasında H-3 (solda) ve kendi icadı olan şerit sarkaçlı bir başka saat (sağda) görülüyor.

Dünyayı değiştiren saat ve John Harrison

4 / 12

Dünyayı değiştiren saat ve John Harrison

Zamanı kullanarak boylamı hesaplamanın ilk şartı ise iki farklı yerde saatin kaç olduğunu bilmekten geçiyor. Gemma Frisius 1530 yılında daha 22 yaşındayken, boylamı bulmak amacıyla mekanik bir saat kullanma hayalini kurmuştu. Ancak aradan 200 yıl geçtikten sonra bu fi kri çağının ötesinde bir zekâya sahip 1693 doğumlu bir saat ustası olan John Harrison gerçekleştirdi.

Aslında ilk büyük saat ustası olarak kabul edilen Christiaan Huygens, John Harrison'dan yaklaşık 100 yıl kadar önce denizde kullanılmak üzere bazı saatler tasarlamıştı ancak güvenilir ve dakik bir deniz saati yapmanın güçlüklerini aşamamıştı. Neticede bilim tarihinin en önemli simalarından Isaac Newton, Galileo Galilei ve Edmond Halley gibi kişiler bile boylam sorununun saat kullanılarak çözülemeyeceğine karar vermiş, Ay ve yıldızların konumlarını ölçmenin en uygun yol olduğunu düşünmüşlerdi. Bu uğurda yapılan astronomi çalışmaları boylamı çözmek açısından sağlıklı bir sonuç getirmedi ama dünyanın yıldızlara olan uzaklığı, yeryüzünün ağırlığı ve ışık hızı gibi konularda yeni buluşlar ve ölçümler yapıldı.

Bu arada tarihin en büyük deniz kazalarından biri 22 Ekim 1707'de konum belirleme hatası nedeniyle Scilly Adaları yakınlarında yaşandı. Kazada dört gemi kayalıklara çarptı ve 1.550 denizci öldü. Bu olaydan sonra bir çözüm bulmak amacıyla tüccarlar ve ordu yönetimi hükümete baskıyı artırdı, çalışmalar hızlandırıldı fakat bir türlü çözüm bulunamıyordu. Nihayet 1714 yılında Britanya'da Boylam Kanunu kabul edildi. Bu kanuna göre yarım derecelik bir hassasiyetle (1 derece, Ekvator üzerinde 111 kilometrelik bir fark demektir, bu büyük hata payı kurulun çaresizliğini de gösteriyor.) boylam sorununu çözecek kişiye o zamana kadar görülmemiş bir ödül olan 20.000 sterlin verilmesi kararlaştırıldı. (Bu miktar bugün birkaç milyon dolar demektir.)

Dünyayı değiştiren saat ve John Harrison

5 / 12

Dünyayı değiştiren saat ve John Harrison

John Harrison aslen mekanik dâhisi bir marangozdu ve ahşap saatler üretiyordu. Pirinç ve çelik gibi maddeleri ise sadece gerekli yerlerde kullanıyordu. 1722'de yaptığı ilk kule saatinde yağlanması gereken parçalar, kendi yağını salan kerestesi oldukça sert peygamber ağacından yapıldığı için yağlanması gerekmeyen bir mekanizmaya sahipti. (Çarkların yapımında meşe ağacı da kullanılan bu saat Brocklesby Park'ta aradan 300 yıl geçmesine rağmen 1884 yılında işçilerin bakımını yapmak için durdurdukları süre hariç durmaksızın işledi ve işlemeye devam ediyor.)

John Harrison 1730 yılında Londra'ya vardığında Boylam Kurulu'nu bulamadı. Çünkü Boylam Kurulu geçen 16 yılda bir kez bile toplanmamıştı. Öylesine saçma ve anlamsız öneriler geliyordu ki sadece mektup yoluyla değerlendirme yapılıyordu. Bunca yıl boyunca epeyce teklif mektubuna olumsuz yanıt verilmişti. O zamana kadar da toplanmaya değecek bir öneri olmamıştı.

John Harrison, Boylam Kurulu üyelerinden bir Kraliyet gökbilimcisinin adını duymuş, çalışmalarını takip etmişti. Onu arayıp buldu. Düşüncelerini anlattığı kişi (bugün kendisini adını verdiği kuyrukluyıldız sayesinde tanıdığımız) Edmond Halley isimli Kraliyet gökbilimcisiydi. Edmond Halley kurul üyelerinin bir saat kullanarak boylam sorununu çözme fi krine sıcak bakmadıklarını bildiği için John Harrison'ı zamanın ünlü bir saat ustası olan George Graham'a gönderdi.

Bildiklerini, öğrendiklerini kendine saklamayan, bunları diğer saat ustalarıyla paylaşan 'dürüst' lakaplı George Graham, Harrison'ın çizimlerindeki dehayı fark ederek kendisini himayesine aldı ve maddi destekte bulundu.

Dünyayı değiştiren saat ve John Harrison

6 / 12

Dünyayı değiştiren saat ve John Harrison

John Harrison geri dönüp beş yıl çalıştı ve H-1 adını verdiği sarkaçlı saatlerden ilham alan ilk saatini üretti. H-1 ortaya çıkıp görünür olduğunda, şaşkınlık uyandırdı. Kendisinden önce yapılan saatlere hiç benzemiyordu, garip görünüşüyle kendisinden sonra üretilen saatlere de hiç benzemedi. İlk şaşıran da Edmond Halley oldu. Saatin (Harrison'un tanımıyla boylam zamanölçeri) tanıtımı, Boylam Kurulu yerine Kraliyet Cemiyeti'ne tanıtımı yapıldı. Toplam 34 kilo ağırlığındaki H-1, John Harrison refakatinde Portekiz'e yapılan ilk kısa deniz yolculuğu testini başarıyla geçti; kaptanın övgülerini ve deniz kuvvetleri yönetiminin desteğini aldı.

Bu büyük bir fırsattı. Boylam Kurulu'ndan destek almak mümkündü, ancak John Harrison mükemmeliyetçi tavrıyla kurul üyelerini şaşkınlığa sürükledi, saatini savunmak yerine kötüledi ve daha iyi bir saat yapmak için destek istedi. Boylam Kurulu o sırada John Harrison'a destek olabilecek üyelerden oluşuyordu ve isteğini onaylamakta sakınca görmediler.

Uzun süren çalışmalar sonrası 1741'de ortaya H-2 çıktı. Devrimci yeniliklere sahip bu saat, karada yapılan zorlu testlerin hepsini geçti. Ancak mükemmeliyetçi bir insan olan John Harrison bu saatten de hoşnut değildi. Saatini savunmak yerine kusurlarını açıkladığı bir konuşma yaptı ve yine daha iyisini yapabileceğini belirtti. H-2 bu nedenle denize hiç çıkmadı. Bu arada George Graham ödünç aldığı H-1'i dükkânında sergiliyordu. H-1'i görmek için aralarında Ferdinand Berthoud gibi Fransa ve İsviçre'den gelen dönemin ünlü saat ustaları da vardı.

Bu arada seneler hızla ilerliyordu: H-3'ün yapımına başladığında 48 yaşında olan Harrison'ın bu saati bitirmesi 19 yılını aldı. İki yılda bir kule saati yapan, dokuz yılda dünya saat tarihini değiştiren ölçüde yenilikler barındıran iki deniz saati üreten Harrison'ın H-3 için böylesine zaman harcamasına tarihçiler bir açıklama getiremiyor.

(Toplam 753 parçadan oluşan H-3 üzerindeki yenilikler günümüzdeki termostatlarda ve sıcaklık kontrol aletlerinde kullanılıyor. Günümüzde yaygın olarak kullanılan kafesli rulmanın ilk örneği de bu saatte mevcuttu.) Harrison, 1755'te H-3'ün yapım aşamalarını anlattığı toplantıda H-4'ten de söz etti. Kurul bu her daim mükemmeli arayan Harrison'a ödeme yapmayı kabul etti.

John Harrison aradan geçen 19 yılda Boylam Kurulu'nun karşısına beş kez çıktı ve her defasında 500 sterlinlik bir ödeme aldı. John Harrison'ı destekleyen Kraliyet Cemiyeti ona Copley Madalyası verdi ve cemiyete üyelik teklif etti. Fakat Harrison saat yapımcılığına daha fazla zaman ayırmak için üyeliği kabul etmedi. Ancak zor şartlarda yaşıyordu, eşi hastaydı, bir oğlu ve kızı ölmüş, geriye kendisine ömrü boyunca yardım eden tek oğlu William kalmıştı

Dünyayı değiştiren saat ve John Harrison

7 / 12

Dünyayı değiştiren saat ve John Harrison

John Harrison geri dönüp beş yıl çalıştı ve H-1 adını verdiği sarkaçlı saatlerden ilham alan ilk saatini üretti. H-1 ortaya çıkıp görünür olduğunda, şaşkınlık uyandırdı. Kendisinden önce yapılan saatlere hiç benzemiyordu, garip görünüşüyle kendisinden sonra üretilen saatlere de hiç benzemedi. İlk şaşıran da Edmond Halley oldu. Saatin (Harrison'un tanımıyla boylam zamanölçeri) tanıtımı, Boylam Kurulu yerine Kraliyet Cemiyeti'ne tanıtımı yapıldı. Toplam 34 kilo ağırlığındaki H-1, John Harrison refakatinde Portekiz'e yapılan ilk kısa deniz yolculuğu testini başarıyla geçti; kaptanın övgülerini ve deniz kuvvetleri yönetiminin desteğini aldı.

Bu büyük bir fırsattı. Boylam Kurulu'ndan destek almak mümkündü, ancak John Harrison mükemmeliyetçi tavrıyla kurul üyelerini şaşkınlığa sürükledi, saatini savunmak yerine kötüledi ve daha iyi bir saat yapmak için destek istedi. Boylam Kurulu o sırada John Harrison'a destek olabilecek üyelerden oluşuyordu ve isteğini onaylamakta sakınca görmediler.

Uzun süren çalışmalar sonrası 1741'de ortaya H-2 çıktı. Devrimci yeniliklere sahip bu saat, karada yapılan zorlu testlerin hepsini geçti. Ancak mükemmeliyetçi bir insan olan John Harrison bu saatten de hoşnut değildi. Saatini savunmak yerine kusurlarını açıkladığı bir konuşma yaptı ve yine daha iyisini yapabileceğini belirtti. H-2 bu nedenle denize hiç çıkmadı. Bu arada George Graham ödünç aldığı H-1'i dükkânında sergiliyordu. H-1'i görmek için aralarında Ferdinand Berthoud gibi Fransa ve İsviçre'den gelen dönemin ünlü saat ustaları da vardı.

Bu arada seneler hızla ilerliyordu: H-3'ün yapımına başladığında 48 yaşında olan Harrison'ın bu saati bitirmesi 19 yılını aldı. İki yılda bir kule saati yapan, dokuz yılda dünya saat tarihini değiştiren ölçüde yenilikler barındıran iki deniz saati üreten Harrison'ın H-3 için böylesine zaman harcamasına tarihçiler bir açıklama getiremiyor.

(Toplam 753 parçadan oluşan H-3 üzerindeki yenilikler günümüzdeki termostatlarda ve sıcaklık kontrol aletlerinde kullanılıyor. Günümüzde yaygın olarak kullanılan kafesli rulmanın ilk örneği de bu saatte mevcuttu.) Harrison, 1755'te H-3'ün yapım aşamalarını anlattığı toplantıda H-4'ten de söz etti. Kurul bu her daim mükemmeli arayan Harrison'a ödeme yapmayı kabul etti.

John Harrison aradan geçen 19 yılda Boylam Kurulu'nun karşısına beş kez çıktı ve her defasında 500 sterlinlik bir ödeme aldı. John Harrison'ı destekleyen Kraliyet Cemiyeti ona Copley Madalyası verdi ve cemiyete üyelik teklif etti. Fakat Harrison saat yapımcılığına daha fazla zaman ayırmak için üyeliği kabul etmedi. Ancak zor şartlarda yaşıyordu, eşi hastaydı, bir oğlu ve kızı ölmüş, geriye kendisine ömrü boyunca yardım eden tek oğlu William kalmıştı.

Çok zor beğenen John Harrison elbette üzerinde senelerce uğraştığı H-3'ü de beğenmiyordu. Aslında H-3'ü yaparken fi krini değiştirmişti. Gemilerde kamaraların küçük olmasından dolayı hem pratik olması hem de yer tasarrufu sağlaması amacıyla cep saati boyutlarında bir deniz saati yapmaya karar vermişti. Böylece H-3'ten dört yıl sonra H-4'ü yaptı. Harrison H-4 için tuttuğu teknik bilgiler içeren notlarında sürtünmeyi önlemek amacıyla saatte elmas kullandığını yazmıştı. Kadranda Romen rakamlarının saati, Arap rakamlarının saniyeyi gösterdiği H-4, bir cep saati olarak çok büyüktü (çapı 12,5cm) ancak bir deniz saati olarak da önceki tasarımlara göre yine de çok küçük ve çok hafi fti. Tek sorunu, küçüklük nedeniyle Harrison'ın icadı olan sıcak soğuk dengesi sağlayan şeritler yerine bütün parçaların yağlanmasıydı.

Kimse farkında değildi ama H-4 devrimci özellikleriyle yeni bir çağın başlangıcını simgeliyordu. (Boylam ölçümü için üretilen hassas zamanölçer H-4 modern saatçilikte bir mihenk noktası olarak Abraham-Louis Breguet gibi diğer ileri görüşlü ve dâhiyane fi kirleri olan saat ustaları için önemli bir referans noktası oldu.)

Bütün olumlu gelişmelere rağmen saatlerin bir boylam bulma aygıtı olamayacağını, astronomik yöntemlerin daha uygun olduğunu düşünen, inatçı bir kişiliğe sahip Kraliyet gökbilimcisi Nevil Maskelyne kurul üyelerinin çoğu gibi yıllarca meslektaşlarının boylam için bir çözüm bulmasını bekledi, Ay gözlem cetvelleri hazırlayıp ödülün Harrison'a verilmesini engelledi. H-3 ile H-4'ün aynı anda sınanması gerektiğine karar veren Boylam Kurulu (Yıllar geçince üyeler değişmişti.), ödülün John Harrison'a verilmesini engellemek için şartnameyi bile değiştirdi. Bir ara Maskelyne, John Harrison'ın elindeki saatlere el koyup bunları depoya kaldırdı. Bu arada 'kazara' bazı saatlerin kırılmasına neden oldu.

H-4, 1762'de 81 günde Atlas Okyanusu'nu geçip Jamaika'ya vardığında sadece beş saniye geri kalmıştı. Bu o dönem için olağanüstü bir hassasiyet demekti. H-4, 1764'te Barbados'a da götürüldü, sonuçlar dönemine göre inanılmazdı. Ne var ki Nevil Maskelyne sonuçların tesadüfen düzgün göründüğünü söylüyor, 'sözde hassasiyet' ve 'rastlantı' gibi sözcüklerle dolu aşağılayıcı raporlar yazıyordu.

Bu dönemde Nevil Maskelyne'in destek verdiği gökbilimciler Ay'ın konumunu yıldızlara göre ölçen ve konum bulmayı sağlayan cetveller için yıldız haritaları hazırlıyordu. Tobias Mayer, John Hadley gibi isimler önemli çalışmalar gerçekleştirmişti. Bu amaçla önce 'oktant' ardından 'sekstant' adı verilen ölçüm cihazları geliştirildi. Bu aletlerle gerekli hesapları yapmak dört saat sürse de işlemler çok havalı görünüyordu. Oysa H-4 ile boylamı bulmak çok basitti ama o kadar havalı değildi. Ayrıca denizciler kopyası bile 200 sterlin olan H-4 benzeri pahalı bir saat yerine 20 sterlin değerindeki ahşap ve pirinç parçalardan oluşan oktant ve sekstantı kullanmayı tercih ediyordu.

Dünyayı değiştiren saat ve John Harrison

8 / 12

Dünyayı değiştiren saat ve John Harrison

Bu arada seneler hızla ilerliyordu: H-3'ün yapımına başladığında 48 yaşında olan Harrison'ın bu saati bitirmesi 19 yılını aldı. İki yılda bir kule saati yapan, dokuz yılda dünya saat tarihini değiştiren ölçüde yenilikler barındıran iki deniz saati üreten Harrison'ın H-3 için böylesine zaman harcamasına tarihçiler bir açıklama getiremiyor

(Toplam 753 parçadan oluşan H-3 üzerindeki yenilikler günümüzdeki termostatlarda ve sıcaklık kontrol aletlerinde kullanılıyor. Günümüzde yaygın olarak kullanılan kafesli rulmanın ilk örneği de bu saatte mevcuttu.) Harrison, 1755'te H-3'ün yapım aşamalarını anlattığı toplantıda H-4'ten de söz etti. Kurul bu her daim mükemmeli arayan Harrison'a ödeme yapmayı kabul etti.

John Harrison aradan geçen 19 yılda Boylam Kurulu'nun karşısına beş kez çıktı ve her defasında 500 sterlinlik bir ödeme aldı. John Harrison'ı destekleyen Kraliyet Cemiyeti ona Copley Madalyası verdi ve cemiyete üyelik teklif etti. Fakat Harrison saat yapımcılığına daha fazla zaman ayırmak için üyeliği kabul etmedi. Ancak zor şartlarda yaşıyordu, eşi hastaydı, bir oğlu ve kızı ölmüş, geriye kendisine ömrü boyunca yardım eden tek oğlu William kalmıştı.

Dünyayı değiştiren saat ve John Harrison

9 / 12

Dünyayı değiştiren saat ve John Harrison

Çok zor beğenen John Harrison elbette üzerinde senelerce uğraştığı H-3'ü de beğenmiyordu. Aslında H-3'ü yaparken fi krini değiştirmişti. Gemilerde kamaraların küçük olmasından dolayı hem pratik olması hem de yer tasarrufu sağlaması amacıyla cep saati boyutlarında bir deniz saati yapmaya karar vermişti. Böylece H-3'ten dört yıl sonra H-4'ü yaptı. Harrison H-4 için tuttuğu teknik bilgiler içeren notlarında sürtünmeyi önlemek amacıyla saatte elmas kullandığını yazmıştı. Kadranda Romen rakamlarının saati, Arap rakamlarının saniyeyi gösterdiği H-4, bir cep saati olarak çok büyüktü (çapı 12,5cm) ancak bir deniz saati olarak da önceki tasarımlara göre yine de çok küçük ve çok hafi fti. Tek sorunu, küçüklük nedeniyle Harrison'ın icadı olan sıcak soğuk dengesi sağlayan şeritler yerine bütün parçaların yağlanmasıydı.

Kimse farkında değildi ama H-4 devrimci özellikleriyle yeni bir çağın başlangıcını simgeliyordu. (Boylam ölçümü için üretilen hassas zamanölçer H-4 modern saatçilikte bir mihenk noktası olarak Abraham-Louis Breguet gibi diğer ileri görüşlü ve dâhiyane fi kirleri olan saat ustaları için önemli bir referans noktası oldu.)

Dünyayı değiştiren saat ve John Harrison

10 / 12

Dünyayı değiştiren saat ve John Harrison

Bütün olumlu gelişmelere rağmen saatlerin bir boylam bulma aygıtı olamayacağını, astronomik yöntemlerin daha uygun olduğunu düşünen, inatçı bir kişiliğe sahip Kraliyet gökbilimcisi Nevil Maskelyne kurul üyelerinin çoğu gibi yıllarca meslektaşlarının boylam için bir çözüm bulmasını bekledi, Ay gözlem cetvelleri hazırlayıp ödülün Harrison'a verilmesini engelledi. H-3 ile H-4'ün aynı anda sınanması gerektiğine karar veren Boylam Kurulu (Yıllar geçince üyeler değişmişti.), ödülün John Harrison'a verilmesini engellemek için şartnameyi bile değiştirdi. Bir ara Maskelyne, John Harrison'ın elindeki saatlere el koyup bunları depoya kaldırdı. Bu arada 'kazara' bazı saatlerin kırılmasına neden oldu.

H-4, 1762'de 81 günde Atlas Okyanusu'nu geçip Jamaika'ya vardığında sadece beş saniye geri kalmıştı. Bu o dönem için olağanüstü bir hassasiyet demekti. H-4, 1764'te Barbados'a da götürüldü, sonuçlar dönemine göre inanılmazdı. Ne var ki Nevil Maskelyne sonuçların tesadüfen düzgün göründüğünü söylüyor, 'sözde hassasiyet' ve 'rastlantı' gibi sözcüklerle dolu aşağılayıcı raporlar yazıyordu.

Dünyayı değiştiren saat ve John Harrison

11 / 12

Dünyayı değiştiren saat ve John Harrison

Bu dönemde Nevil Maskelyne'in destek verdiği gökbilimciler Ay'ın konumunu yıldızlara göre ölçen ve konum bulmayı sağlayan cetveller için yıldız haritaları hazırlıyordu. Tobias Mayer, John Hadley gibi isimler önemli çalışmalar gerçekleştirmişti. Bu amaçla önce 'oktant' ardından 'sekstant' adı verilen ölçüm cihazları geliştirildi. Bu aletlerle gerekli hesapları yapmak dört saat sürse de işlemler çok havalı görünüyordu. Oysa H-4 ile boylamı bulmak çok basitti ama o kadar havalı değildi. Ayrıca denizciler kopyası bile 200 sterlin olan H-4 benzeri pahalı bir saat yerine 20 sterlin değerindeki ahşap ve pirinç parçalardan oluşan oktant ve sekstantı kullanmayı tercih ediyordu.

Artık 70'li yaşlarına varan John Harrison'ın oğlu yıllar süren bu eziyeti Kral III. George'a anlatan bir mektup yazdı. Kral, Harrison ve oğlunu dinledi, ardından H-4'ün sınanması işlemine bizzat katıldı. Bütün oyalama çalışmalarına rağmen (çünkü Boylam Kurulu üyesi Nevil Maskelyne ödülün kendisine verilmesini istiyordu.) James Cook gibi ünlü kaptanlar H-4'ün kopyası K-1 ile (H-4'ün başka örneği olmadığından Boylam Kurulu sadece kopyasına izin veriyordu.) ile yaptıkları seferlerden başarıyla dönmüştü.

Dünyayı değiştiren saat ve John Harrison

12 / 12

Dünyayı değiştiren saat ve John Harrison

Fakat Harrison ölmeden birkaç yıl önce, 1770'te H-5'i de bitirmeyi başardı. Boylam Kurulu'nun John Harrison'dan inatla esirgediği ödülü ancak Kral III. George'un baskısıyla Meclis verdi; ama sadece ödülün 8.750 sterlin tutan kısmını. Böylece ölmeden önce yaşadığı haksızlığın bir ölçüde telafi sine tanık olan ve 1773 yılında Kral ve Meclis tarafından onurlandırılan John Harrison daha fazla yaşamadı, 24 Mart 1776'da 83 yaşında öldü. Yaptığı saatlerin benzerleri kısa sürede yaygınlaştı, daha ucuz örnekleri çoğaldı ve 'üzerinde Güneş batmayan imparatorluğun' denizlere ve kıtalara hakimiyetini getirdi.

Zamanın garip bir cilvesi olarak Ulusal Denizcilik Müzesi'nde 'Saatçiliğin Mona Lisa'sı' olarak sergilenen ve milyonlarca ziyaretçi çeken H-4 isimli efsanevi deniz saati çalıştırılmıyor. Müze yöneticileri H-4'ün hoyrat kullanıldığını ve zarar gördüğünü düşündükleri için saatin çalışmasını ve dolayısıyla yeniden yıpranmasını istemiyor. Oysa diğer saatler (H-1, H-2 ve H-3) aradan geçen üç yüzyıla rağmen inatla çalışmaya devam ediyor, her gün kuruluyor ve halen hassaslık ve dakiklik anlamında hiçbir şey kaybetmeyen büyüleyici mekanizmasıyla izleyenleri şaşırtıyor.

Not: Daha ayrıntılı bilgi için konuyla ilgili yazılmış en iyi eseri okuyabilirsiniz: Boylam, Dava Sobel–William J. Andrewes, TÜBİTAK Yay., 2004.

H-5, John Harrison'ın sadece dış tasarımında değil mekanizmasında da giderek sadeleştiği ve mükemmelleştirdiği gözlenen son eseri.

Daha Fazlası

James Cameron ile “DERİNLERDE”…

“Veni Vidi Mansi – Sessizliğin Yankısı” Ferit Yazıcı’dan Göç, Hafıza ve İnsanlık Üzerine Bir Heykel Sergisi

Dünyaca Ünlü Sanat Zirvesi İstanbul'da

No. 14, Bishop’s Stortford: Tarih ve Modernliğin Buluştuğu Ödüllü Bir Dönüşüm