Lifestyle

10 Parmağında 10 Marifet - Oben Budak

10 Parmağında 10 Marifet - Oben Budak

Kariyerine, bugüne dek; vokalistlik, genel yayın yönetmenliği, VJ’lik, köşe yazarlığı gibi pek çok farklı mesleği sığdıran Oben Budak, şimdi de DJ olarak karşımıza çıkıyor. On parmağında on marifet olan Oben Budak’ın kapısını çaldık; enerjisinin ve yeteneklerinin sırlarını sorduk.

27 Şubat 2012

Röportaj ZEYNEP ŞEKER

Fotoğraflar ULUÇ ÖZCÜ

ESQUIRE: Pek çok kişi seni, bir zamanlar Kral TV'de VJ'lik yapan, sonrasında ise genel yayın yönetmenliğine ve köşe yazarlığına soyunan bir isim olarak tanıyor. Oysa vokalistlik geçmişin de var. Fakat insanlar bu özelliğini bilmediği için, köşende müzik eleştirmenliği yapmanı yadırgıyorlar. Bu durumdan rahatsızlık duyuyor musun?

OBEN BUDAK: Başlangıçta, oldukça rahatsız oluyordum. Ben, oldukça saf bir insanım ve insanlara, sahip olduğum ya da bir zamanlar başardığım şeyleri anlatmaktan hoşlanmıyorum. Bu nedendendir ki, pek çok insan, aslında beni tam anlamıyla tanımıyor. Ben, müzik aşkı uğruna, üniversitede işletme eğitimini yarıda bırakıp konservatuara geçiş yapmış bir adamım. Üstelik dediğin gibi, o dönem okurken, bir yandan da; Sertap Erener, Ajda Pekkan, Aşkın Nur Yengi gibi isimlere vokalistlik yaptım. Yani, ben de bir zamanlar o sahnedeydim ve şarkı söylüyordum. Bu nedenle, köşemde, müzikle uğraşan insanların hatalarını eleştirmemden daha doğal bir şey olamaz.

ESQ: Kimi zaman eleştirdiğin ünlü isimlerle tartışmalar yaşadığını gözlemliyoruz. Pek çok ünlü, eleştirilmekten hoşlanmıyor; öyle değil mi?

OB: Pek çoğu, eleştirilmeye katlanamıyor. Fakat bazen, bazıları, eleştirilerime olumlu tarafından bakabiliyor. Mesela, geçtiğimiz günlerde, Murat Boz'u çok sert bir dille eleştirmiştim. Bu yazıdan sonra, kendisiyle, bir mekânda karşılaştık. Ben acaba ne olacak diye düşünürken; o, yanıma geldi ve yazdığım yazı için bana teşekkür etti. Yazdığım şeylere sonuna kadar katıldığını ve kendisinin dışarıdan bunları göremediğini belirtti. Aslında, müzik piyasasında çok başarılı isimler var fakat akıllarını kullanmıyorlar. Tek düşündükleri şey, ceplerini doldurmak… Oysa ben, onlar daha başarılı olsunlar istiyorum ve bu nedenle eleştiriyorum.

ESQ: Senin de Twitter'da, kimi zaman, insanlar tarafından eleştirildiğini gözlemliyoruz. Eleştiriyi hayatın doğal bir parçası olarak gören bir insan olmandan dolayı, bu eleştirilere sinirlenmediğini düşünüyoruz. Yanılıyor muyuz?

OB: Bu duruma, başlarda çok bozuluyordum. O kadar ki; bana yöneltilen hakaret ya da eleştiriyi okuyup, aynı hırsla karşımdaki insana haddini bildirmeye çalışıyordum. Ya da saflığımdan kaynaklanan bir özveriyle, kişiye, işin doğrusunu açıklamaya çalışıyordum. Oysa artık, çoğu insanın sadece kıskandığı için ya da canımı yakmak için bu tarz tweet'ler attığını düşünüyorum. Yalnız bazen, Twitter üzerinden çok fazla eleştiri almadığım zamanlarda da, popülerliğimi kaybettiğimi düşünüp üzülebiliyorum.

ESQ: Vokalistlik yapana dek pek çok farklı mesleği denemenin nedeni neydi?

OB: 17-18 yaşlarındayken, her genç gibi, kısa yoldan ünlü olup para kazanmanın derdindeydim. Bu nedenle, o dönemin en moda mesleği olan modelliğe yöneldim. Aynı zamanda, Kral TV'de VJ'lik yapmaya başladım. Fakat tüm bu işler, benim için ara işlerdi. Nitekim üniversiteden mezun olunca, bu işlerin hepsini bıraktım ve yazı yazmaya başladım. Çünkü bence, modellik ya da VJ'lik yaparak, insan bir işe yaramıyor. Bir yerde oyuncak bebek gibi öylece durmak, bana göre değil. Fakat yazı yazmanın, sizi okuyan insanlara bir faydası dokunabiliyor. Bu nedenle, pek çok mesleği denememe rağmen, sonunda yazarlıkta karar kıldım.

ESQ: Geçmişte modellik yapmandan kaynaklanıyor olsa gerek, modayla çok ilgilisin. Üstelik günlük giyiminde, papyon ya da kısa şort gibi, kimilerine cesur gelecek parçalar kullanıyorsun. Esquire erkekleri için ne gibi stil tüyoları verebilirsin?

OB: Bence şıklık, kişinin kendisine yakıştırdıklarıyla ilgilidir. Ben de papyonu ve kısa şortları kendime yakıştırıyorum. Fakat bu ülkede, yeni bir şey yapıyorsan, dalga geçilmeye mahkûmsun demektir. Üç sene önce, günlük kıyafetlerimde papyon kullanmaya başladığımda, tuhaf bakışlara maruz kalıyordum. Bu ülkede insanlar, cesaret edemedikleri şeyleri başkalarında gördüklerinde, takdir etmek yerine gülmeyi seçiyor. Fakat eninde sonunda, o güldükleri şeyleri kendilerinde de denemeye başlıyorlar. Nitekim bu sene, pek çok insanda papyon görmeye başladım. Bu nedenle, Esquire erkeğinin de biraz daha cesur olmasını ve papyonu yalnızca özel gecelerde değil, günlük hayatlarında da polo yaka bir tişörtle kullanmalarını tavsiye ederim. Bunun için seçenek bulmakta zorlananlara ise, bir firma için papyon tasarlamaya başladığımı ve yılbaşından önce bu tasarımların piyasada olacağını hatırlatayım.

ESQ: Başka ilginç moda kuralların var mıdır?

OB: Elbette. Örneğin geçen sene, pantolonumun paçalarını kıvırarak, ayağımdaki renkli çorapları göstermeye başlamıştım. Bir süre insanlar, bu tarzımla dalga geçti. Oysa şu anda, bu, hem yurtdışında hem de Türkiye'de moda hâline geldi. Yani kimse, artık siyah pantolonun altına sadece siyah çorap giymek zorunda değil. Bir de bu aralar, pantolonumun paçalarını çorabımın içine sokmaya başladım ve şimdi de buna gülüyorlar. Ama göreceksiniz, birkaç sene içerisinde bu akım da moda olacak.

ESQ: Son dönemde, çeşitli mekânlarda DJ'lik yapmaya başladın. Bu fikrin nereden çıktığını öğrenebilir miyiz?

OB: Ben eğlenmeyi çok seven bir insanım. Bulunduğum her ortamda, eğlenmeyi bir şekilde başarırım; çünkü hayatın, çok değerli olduğuna inanırım. Bir partiye gittiğimde, insanlar, partinin sıkıcılığından bahsettiğinde; ben, onlara partiyi güzelleştirmeye çalışmalarını söylerim. Örneğin, gidip DJ'le konuşabilirler. Arkadaşlarının keyfini yerine getirmek için espri yapabilirler. Hatta daha fazla içki içerek bile, durumu kotarabilirler. İşte, belki de bu eğlenceli bakış açımdan dolayı bir arkadaşım, bir gün benden mekânında çalmamı istedi. Ben de, sevdiğim şarkıları arka arkaya sıraladım ve DJ kabinine doğru yol aldım. Sonrasında, iş gitgide büyümeye başladı ve pek çok mekândan teklif almaya başladım.

ESQ: Peki, bu işi daha ileri seviyelere taşımayı düşünüyor musun?

OB: Aslında ben, DJ'liği bir iş olarak görmek istemiyorum. Yine de, işin teknik kısmını da öğrenmeye hevesliyim. Yeni sezonda, DJ U.F.U.K ile birlikte Beyoğlu'nda bir mekânda çalacağız. Umarım, kendisi beni öğrencisi gibi görüp, teknik detayları öğrenmeme yardımcı olur. Çünkü ben de, diğer DJ'ler gibi mix'ler yapmak istiyorum. Konservatuar eğitimi aldığım için, o mantığı biliyorum ve bu anlamda, pek çok fikrim var. Dediğim gibi, bu işten inanılmaz keyif alıyorum ama yine de, Ozan Doğulu ile aynı seviyeye gelme gibi hırsım yok.

ESQ: Yazılarında, sık sık, Londra'ya olan hayranlığından bahsediyorsun. Burada sahip olduğun tüm imkânlar sana orada da sağlansa, Londra'ya yerleşir miydin?

OB: Açık söylemek gerekirse, bana buradaki imkânlarımın sadece yarısı bile sağlanacak olsa, bir saniye bile düşünmeden Londra'ya yerleşirdim. Yanlış anlaşılmasın; ben, İstanbul'a âşık bir adamım ama benim sıkıntım, bu şehirle değil; bu şehirde yaşayan insanlarla… Aslında ben, Londra'ya değil, oradaki insanlara âşığım. Çünkü orada, kimse beni yargılamıyor. Kıyafetimi eleştirmiyor. Oysa burada, herkes kendi hayatına bakmak yerine, başkalarının hayatıyla ilgileniyor. Bu, o kadar yorucu bir şey ki; bir süre sonra, bu durum, kişinin hem arkadaşlıklarını hem de ilişkilerini zedeliyor. Oysa kimin ne giydiğinden, nasıl göründüğünden ya da neleri sevdiğinden kime ne? Bu nedenle, bazen, buradaki insanlara katlanamıyorum.

ESQ: Bilmediğimiz başka yeteneğin kaldı mı?

OB: Aslında bir dönem, Müjdat Gezen Sanat Merkezi'nde oyunculuk eğitimi de almıştım. Hatta sekiz- dokuz bölüm boyunca, bir dizide rol almıştım. Yani oyunculuk deneyimim de var; fakat ben, bir dizi de değil de, kısa bir filmde rol almayı çok isterdim. Aslında üniversitelerden böyle bir teklif gelse ve beni bitirme tezlerinde oyuncu olarak değerlendirseler, inanılmaz mutlu olurdum. Onun dışında, şu sıralar, bir de bir roman üzerinde çalışıyorum. Nevrotik bir kadının ayrılık hikâyesini anlatan bu romanım, Mart ayında yayımlanacak.

ESQ: Bir dönem, FHM dergisinin genel yayın yönetmenliğini yaptın. Sence bir erkek dergisi, okuyucularına nasıl bir içerik sunmalıdır?

OB: İtiraf edeyim; zor bir soru oldu. Yine de cevaplamam gerekirse; her şeyden önce bir erkek dergisi, genç bir kadroya sahip olmalı. Teknoloji, otomobil, kadın, cinsellik ve mutlaka moda konuları da dergide yer almalı. Tüm bunların yanında, dergide, ciddi konularla birlikte bir parça da eğlenceli konular işlenmesi gerektiğini düşünüyorum.

ESQ: "En seksi" olarak nitelendirdiğin isimler hangileridir?

OB: Kadınlardan, Megan Fox'u ve Mila Kunis'i çok seksi buluyorum. Erkeklerden ise, Jude Law ve Adam Divine, favorilerim arasındadır.

ESQ: Günümüzde, artık erkekler de bakımına oldukça önem veriyor. Senin bakım ritüellerin nelerdir ve bu anlamda, okuyucularımıza, ne gibi önerilerin olabilir?

OB: Öncelikli olarak, göz kremi kullanmalarını tavsiye ediyorum. Çünkü hepimiz, tüm gün bilgisayar karşısındayız ve bu durum, gözaltlarımızı çok yorgun gösterebiliyor. Bu nedenle, sabahları, göz kremimi sürmeden asla evden çıkmam. Onun dışında, gün içerisinde, nemlendiricimi de mutlaka sürerim. Yüze uygulanan maskeleri ise, pek tercih etmiyorum.

Daha Fazlası

Tersane İstanbul Winter Town: 2026’ya Kadar Sürecek Büyülü Kış Festivali Başladı

Güven inşa etmek, en kalıcı başarı!

Tohum Otizm Vakfı, Otizmli Çocuklar İçin İyiliği Festivale Dönüştürüyor…

Peugeot E-5008 “Art On Cars” İle Sanatın ve Teknolojinin Buluşma Noktasında