Yenilikçi ve Kullanışlı Şehirli Otomobiller
Otomobilin şehirlisi; okumuşu, güngörmüşü demek mi? Elbette değil! Ama bir tanımlaması olması gerek. Mesela, “şehirlerdeki trafik hengamesine ayak uydurabilecek ölçülerde; yani küçük, kullanışlı ve çevre dostu bir otomobil” tanımına ne dersiniz? Evet, yaklaştık galiba...
Yazı ONUR AKÇAY
İnsan hayatı için önemli bir dönüm noktası olan otomobil icat edildiğinde, amaç tam olarak neydi? Bir buluşa imza atmak mı, insanlara yardım etmek mi, yoksa hayvanların yapamadıklarını başka bir itici güce devretmek mi? Bu sorunun, sadece bir doğru cevabı olduğuna inanmak oldukça zor. Çünkü istediğimiz kadar objektif cevaplar vermeye çalışalım; sübjektif yorumlarımız gerekli tamamlamayı yapmadan, kendi doğrumuzu ifade edemiyoruz.
Serüveni yıllar içinde şekillenmeye başlayan ve adına otomobil denilen "şey" nedir acaba? Onu anlatmak, hem çok kolay hem çok karmaşık. Otomobil; Türk Dil Kurumu'nun söylediği gibi, "Motorlu, dört tekerlekli kara taşıtı" ise, sorun yok. Ama dünya ekonomisine yön veren, isimleri ve tasarımlarıyla toplumsal mesajlar içeren, sunduklarıyla insan egosunu her geçen gün daha da şişiren otomobili bu beş kelimeyle tarif etmek, biraz haksızlık oluyor. Sözlük bilgisinin dışına çıktığımızda, sokaktaki simitçiden ralli pilotuna, mühendisten otomotiv medyasındaki uzmanlara kadar birçok farklı profilden "değişik" otomobil tanımlamaları duyabiliriz. Çünkü herkesin, otomobilden beklentisi ve onu kullanım amacı farklı. İşte tam bu noktada; sınıflandırmalar, sunumlar, seçenekler ve kişiselleştirmeler devreye giriyor. Bu sebeple, birçok önemli modelin iç ve dış tasarımında, müşterinin isteklerine göre kombinasyonlar yapılıyor. Belki galeride belki de bilgisayar başında gövde renklerini parça parça değiştirebildiğimiz, iç mekânda koltuk kumaşından müzik sistemine kadar oynamalar yapabildiğimiz otomobillerin her geçen gün artmasının nedeni bu değil mi?
Artık, algılarımız ve ihtiyaçlarımızın yanı sıra; bize sunulanlar ve kabul ettirilenler de hayatımızda önemli rol oynuyor. Örneğin; "şehir veya şehir içi otomobili" tanımlaması. Peki, şimdi hafızamızı bir yoklayalım. Hangi araçları şehir otomobili olarak tanımlarsınız? Eminim, birçok model aklınıza gelmiştir. Aralarında iri ufaklı, farklı segmentlerden birçok aracın yer alması da normaldir. Nissan Juke, Hyundai i30, Ford Focus HB veya Renault Clio HB, şehir otomobili değiller midir? Şehir otomobili, sadece küçük boyutlu, "şirin" araçlar olmak zorunda mıdır; az mı yakıt harcaması gerekir? Esas soru, benim şehir otomobili olarak gördüğüm, model mi; yoksa bana kabul ettirilen modeller mi şehir otomobili tanımlamasını karşılıyor? İşte burada, biraz işler karışıyor. Mesela, ilk şehir otomobillerinden Fiat 500, efsane Mini Cooper; üç kardeş Citroen C1, Peugeot 107 ve Toyota Aygo, aynı amaca hizmet ediyor. Yeni Fiat 500 ve Mini Cooper'ın ortak özellikleri, hâlâ geçmişin izini sürmeleri; ama geleceği de iyi okumalarıdır. Fiat 500 ve Mini Cooper'ın günümüzdeki versiyonları, eski versiyonlardan izler taşımalarına rağmen; tavan renginden gövde rengine onlarca kombinasyona izin vererek satışa sunuluyor.
Tesadüfen inceleme fırsatı bulduğum Renault Twizy'yi gördüğümde ise, geleceğin otomobilleriyle ilgili soruların cevaplarını da almış oldum. Zira öyle görünüyor ki; küçük, çok tasarruflu, egzoz emisyonu sıfır ve büyük ihtimalle elektrikli araçlar, geleceğin şehir otomobilleri olacak. Boyutları küçük otomobillerden çok hoşlanmayan bir kullanıcı olarak, elektrikli Renault Twizy'den oldukça etkilendiğimi de söylemeliyim. Tıpkı, daha önce Paris'te görme fırsatı yakaladığım, sürücü kabini dönebildiği için geri geri gitmeyi ortadan kaldıran; tekerleklerin dönme açısından dolayı, yan olarak park yerine girebilen, Nissan Pivo 2 gibi.
Renault'nun hedefi, geleceğin otomobillerinde söz sahibi olmak ve Twizy'yi, Avrupa'daki ehliyeti olmayan genç nüfusa satmak. Bu sebeple, 5hp gücünde, birçok ülkede ehliyetsiz kullanılabilecek bir versiyonu da mevcut. Çeşitli ülkelerden Twizy'yi test etme imkânı bulan gazetecilerin yorumlarına göz attığımda, ortak bir tanımlama dikkatimi çekti; "Yarı otomobil, yarı scooter." Gerçekten, doğru ve açıklayıcı bir tanımlama. Sıfır egzoz emisyonuna sahip araç, elektrikli bir otomobilin haricinde, "dört tekerlekli bisiklet" sınıfına da göz kırpıyor. İspanya'da üretilen ve yaklaşık 7.000 avro fiyatla satışa sunulan araç; hafif alaşımlı çelik kafese sahip ve etrafı plastik panellerle çevrelenmiş. Twizy'nin görsellerine ilk baktığınızda, benzeteceğiniz Smart Fortwo'dan daha küçük olduğunu (30cm daha kısa ve 15cm daha dar.) fark edeceksiniz.
Sürücü, araç içinde ortada oturuyor ve hemen altında 100kg'lik, 6.1 kWh lityum-iyon bataryalar bulunuyor. Bataryanın ağırlığı, 100kg ve aksın altında yer alıyor. Bu da, aracı daha dengeli yapıyor. Yaklaşık 450 kg olan aracın ehliyetle kullanılabilecek versiyonu, 20hp gücünde. Ortalama 80km/s hıza ulaşan Twizy, 8,4 saniyede, yaklaşık 50 km/s hıza ulaşabiliyor. Normal elektrik prizinde 3,5 saatte tamamen dolan aracın en önemli eksilerinden biri, 3m'lik elektrik kablosu. Önde ve arkada MacPherson süspansiyonlara yer verilmiş yüksek ve dar aracın takla atmaması için, çok sert viraj denge çubukları tasarlanmış. Denge konusunda, Renault'nun performans uzmanları ile Renaultsport ekibinin özel çalışmaları önemli rol oynamış. Tabii ki boyutları böyle küçük olan bir otomobilden, bagaj alanı da beklememek gerek. Araçta tek boş alan, arka koltuğun arkasındaki 31lt'lik boşluk.
Twizy'nin Türkiye'deki tahmini satış fiyatının, 9.000 avro civarında olması bekleniyor. Bu fiyata, aracın kapıları dâhil değil. Evet, yanlış okumadınız; kapılar, isteğe bağlı olarak, ek ücretle veriliyor. Ayrıca, batarya için de aylık 50 avro civarında bir kira bedeli alınıyor. Tüm bunlara rağmen, kısa mesafeler için Türk insanı tarafından tercih edilebileceğini ve özellikle tatil bölgelerinde, Twizy ile sıkça karşılaşacağımızı düşünüyorum.
Twizy'den de yola çıkarsak, otomotiv endüstrisi, şehir otomobillerini; park sorunu yaşamayan, küçük, az yakıt harcayan araçlar olarak lanse ediyor. Bu büyük ölçüde doğru da olabilir; ama planlananın dışında, insanların isteklerinin de göz ardı edilmemesi gerekir. Off-road, pick-up, arazi aracı veya halk arasında "cip" olarak adlandırılan araçlar da ilk başlarda şehir dışı yollar için üretilmişti. Ama bugün gelinen talep noktasında, bütün devasa boyutlu araçlar, şehirlerin içinde dolaşıyor. Neredeyse her marka, koca cüsseli, "tatlı su cipleri" üreterek satış rekorları kırıyor. Acaba "küçük" olarak tasarlanan şehir otomobilleri de ileride değişiklik gösterebilir mi? Kim bilir, yıllar önce otomobil icat edildi, tamam ama belki de evrimi henüz tamamlanmamıştır...