Ve Şimdi Biraz Ashley Greene Zamanı
O,tam bir parti kızı. Ama aynı zamanda, bir işkolik. “Bu kızı nereden tanıyorum?” diye kafanız karıştıysa; onu, ilk filmden bu yana rol aldığı “Alacakaranlık” serisinden tanıdığınızı hemen belirtelim. Şimdi, bu seri sona eriyor. Ashley, artık yoluna tek başına, farklı projelerle devam edecek.
09 Eylül 2012
Yazı TOM CHIARELLA
Fotoğraflar BROOKE NIPAR
Derleme ZEYNEP ŞEKER
Son olarak, Jennifer Garner ve Hugh Jackman ile birlikte rol aldığı "Butter" adlı filmiyle adından söz ettiren Ashley Greene, hikâyesini anlatmaya, esprili bir dille başlıyor.
Parlayan dişleri, ensesine düşen düz saçları ve hafif aşağı doğru kayan bakışları… Ben onu incelerken; o, ABD'nin orta batı eyaletleriyle ilgili birtakım espriler yapıyor. Sonrasında ise, farklı şehirlerle ilgili saçma espriler yapmaktan zevk alan insanlar tanıdığını anlatıyor. O sırada, az sonra anlatacaklarıyla biraz kabalaşacakmış gibi hissediyorum. Bu nedenle, onu susturmaya karar veriyorum.
Elimi "yeter" anlamında kaldırarak, "Bak." Diyorum; "Daha fazla ileri gitmeden söyleyeyim; ben, orta batı eyaletlerinden birinde yaşıyorum. Daha geçen gece, Indiana'dan geldim." Bu itirafım üzerine, Ashley Greene; uzun, zarif parmaklarıyla ağzını kapatıyor ve kahkaha atarak, "Aman Tanrım! İnanamıyorum, bu harika!" diye bağırıyor. Sonrasında ise, parmağını öne doğru eğerek, bir kendini bir de beni işaret ediyor ve "Ben de Floridalıyım!" diyor.
Bunun üzerine, beni yanlış anlamış olabileceğini düşünerek, "Hayır, hayır. Ben Florida demedim; Indiana dedim." diye açıklıyorum.
O ise, "Tamam, ben Floridalıyım!" diyor. Aslında, bu garip ve gereksiz tartışma; o anda birden, birbirimiz için yaratılmışız gibi hissetmemize neden oluyor. Güzel oyuncu, bir süre sonra inadını bir kenara bırakıyor ve masanın üzerine doğru eğilip, bana biraz daha yaklaşıyor. O sırada, şampuanının kokusunu alabiliyorum. Ben onun ne kadar güzel koktuğunu düşünürken; o, parmağıyla, büyük halka küpeleriyle oynuyor. Anlattığına göre; ünlü oyuncu, 17 yaşındayken Jacksonville'den ayrılmış ve bundan tam bir sene sonra, "Twilight" filmindeki rolü kapmış. Ashley Greene o kadar çok dolaşmış ki; hiçbir yeri evi olarak göremiyor. O sırada saçlarının uçlarına dokunuyor ve onları, omuzlarından aşağı sarkıtarak; bana, sanki benimle bir sır paylaşıyormuş gibi bakıyor.
O sırada, az önce yaşadığım yerle ilgili yapmaya çalıştığı espriyi öğrenmek istiyorum. Bunu ona sorduğumda, sadece gülümsüyor. Belli ki kendini affettirmeye çalışıyor. O anda onun, artık ağzından saçma bir şey kaçırmayacak kadar zeki bir kadın olduğunu düşünüyorum. "Aynı kişilerle beş farklı filmde yer aldığında, artık gerçekten bir aile gibi oluyorsunuz. Fakat aynı şey, mekânlar için geçerli değil. Demek istediğim, her film farklı mekânlarda çekildiği için; hiçbir yeri, kendi evin gibi hissedemiyorsun." Bu cümlelerle Ashley Greene; şehirlerle ilgili yaptığı espriyi, dalga geçmekten çok, daha duygusal bir boyuta taşıyor. Size demiştim, o zeki bir kadın.
Ashley Greene'in ismini İnternet'te görsellerden arattığınız zaman, karşınıza, şehvet dolu bir kadının kırmızı halıdaki hâllerinden tutun da jöleli saçlarıyla gülümseyen bir kadına, derin dekolteli bir kadından narin saçlarını arkada toplamış minik bir kız çocuğuna kadar pek çok farklı Ashley Greene çıkıyor. Tüm bu farklı Ashley'lerin sadece saç ve makyajla ortaya çıktığını söylemek, biraz haksızlık olur. Bence o, içinde gerçekten pek çok farklı kadın barındırıyor.
İhtiyacı olduğu kadar boş vakti var gibi, Ashley Greene'nin. Kendinden bahsederken, oldukça rahat gözüküyor ve hayatından, sanki bir geziye çıkmış gibi bahsediyor. Önce "Twilight" filmindeki vampirler dünyasından, ardından ise "The Apparation" adlı korku filminden bahsediyor. En sonunda ise, konu, son filmi "Butter"a geliyor. Tüm bu oyunculuk serüvenlerini anlatırken, insan, sanki bu kadının dünyanın en kolay işini yaptığını hissediyor.
Ona, plajda vücudu boyanmış hâlde yapılan fotoğraf çekimini sorduğumda ve sohbetimiz boyunca hiç erkek arkadaşından bahsetmediğini söylediğimde, yüzü hafifçe kızarıyor. Gözlerine, göğsüne, boynuna ve yanaklarına kan yayılıyor. O, ne giyse yakışan ve giydiği her kıyafeti harika taşıyabilen bir parti kızı. Ashley Greene, aslında, göründüğü gibi biri değil. Diğer bir deyişle, o çok fazla içki içmiyor ve aslında, çok da fazla partiye katılmıyor. Bu durumu, şöyle açıklıyor: "Los Angeles'taki ikinci senemde, 18 yaşındayken, herhangi bir iş teklifi almıyordum. Bu nedenle de, dışarı çıkmayı ve partilere gitmeyi bıraktım. Çünkü yeni iş fırsatları yakalamam için, gerçekten işime odaklanmam gerekiyordu."
Bugün karşımda oturan Ashley Greene, ne soğuk bir kız ne de küçük bir hanımefendi. O, sadece gündüzleri yayım yapan bir radyoda çalışan ve bir ton sorumlulukla baş etmesi gereken genç bir kızı andırıyor. Aslında, elindeki çorba dolu kupasıyla o kadar rahat davranıyor ki, tüm bu sorumlukların üstesinden kolaylıkla gelebildiğini anlıyorsunuz. "'Twilight', bana nasıl çalışmam gerektiğini gösterdi." diyerek, işin aslını belirtiyor.
Küpeleriyle bir kez daha oynuyor. Ona, gelecek sene 26 yaşında olacağını hatırlatıyorum. Bunun üzerine, elini yumruk yapıp hafifçe yukarı kaldırıyor ve 30 olmayı sabırsızlıkla beklediğini söylüyor. Nedenini ise, şöyle açıklıyor: "30. yaş, seçimler yapma yaşıdır." Bu noktada, ona imalı bir bakış atıyorum. Ne ima etmek istediğimi anlamış olacak ki bana "Biliyorum, acele etmemeliyim; değil mi?" diye soruyor. Başımı, onaylar bir biçimde aşağı yukarı doğru sallıyorum. Bunun üzerine, ıslak ve koyu renk gözlerini hafifçe kısarak, gülümsüyor. Daha sonra saçlarını topluyor ve ardından saçlarını yeniden bozarak, ellerini, saçlarında dolandırıyor
Bu sırada, ilk başta yapmaya niyetlendiği; fakat benim yapmasına engel olduğum esprisi aklıma geliyor. "Haydi, şu esprini bitir. Sözünü kesmiştim ama şimdi merak ediyorum. Ve şu anda, yaşadığım yerle ilgili her türlü espriyi kaldırabilirim. " Yine gözlerine, göğsüne, boynuna ve yanaklarına kan yayılıyor. O espriyi bir türlü öğrenemiyorum ve Ashley Greene de asla söyleyecekmiş gibi durmuyor.