Süper kötü adam: Javier Bardem
10 Ocak 2019
1 / 18
Süper kötü adam: Javier Bardem
Röportaj Richard Benson
Fotoğraf Simon Emmett
Moda Editörü Catherine Hayward
Derleme Erkin Çam
Javier Bardem ekranda şiddetli sahneleri izleyemiyor. Ancak ilginçtir ki, kimse kötü adamı onun kadar korku ve zevkle oynayamıyor. Artırıyoruz: Bir sonraki rolü de Pablo Escobar.
JAVIER BARDEM İLE RÖPORTAJIM çok da parlak bir şekilde başlamıyor. Bir pazartesi sabahı, görüşmeyi planladığımız Londra Rosewood Hotel'deki restorana vardığımda başgarson, Bardem'in henüz gelmediğini söylüyor ve beni bekleyebileceğim bir masaya yönlendiriyor. Bir süre bekliyorum, hiç sorun değil, çünkü insanları bekletmek Hollywood yıldızlarının alışkanlığıdır. Ancak kısa süre sonra, koşuşturmanın arasında derin, pürüzlü, yalnızca bir espresso ısmarlıyor olsa bile tehditkâr gelen bir İspanyol'un sesini duyuyorum. Tabii ki o. Yanına gidiyorum. Dağınık saçları, soluk kotu, mavi tişörtü ve çelik çerçeveli gözlükleriyle tek başına oturmuş, telefonuna bakıyor. "Üzgünüm, burada olmadığınızı söylediler." derken bunun son derece garip bir an olduğunu fark ediyor ve kendimi "Bunu acımasız katilleri canlandırmakla meşhur bir adamla yaşamak zorunda mıydım?" diye düşünürken buluyorum.
Gri-beyaz baskılı pamuklu gömlek, beyaz pamuklu tişört; PRADA
2 / 18
Süper kötü adam: Javier Bardem
Kasvetli bir şekilde "Ya…" diyor ve garsonlardan birine bakış atıyor. Standart aktör-muhabir tavırları o anda kocaman bir gülümseme ve "Endişelenme, sorun değil." güvencesini içerirdi, ama o omuzlarını silkmekle yetiniyor: "Fark etmez. Otur."
Hiç havadan sudan konuşmayan bir adam gibi görünüyor. İspanya'nın Dünya Kupası maçlarını izleyip izlemediğini sorup ortamı ısıtmaya çalıştığımda homurdanarak takımı gördüğünü söylüyor ve ekliyor: "Çok kötü oynadılar. Zaten futbolu sevmem."
Birdenbire heyecanlanıyor: "Ben ragbi oyuncusuyum. Ragbiyi seviyorum; bu spordaki etiği ve kaliteyi beğeniyorum." diyor (Konuşmasına İspanyolca ve çok da doğru olmayan çeviriler karışıyor: Bir ara bana "Bunun İngilizcesi neydi?" diye sorduğu da oldu.). "Futbol, takımdan ziyade yıldız olmakla ilgileniyor." diyor. "Ancak ragbi, birbiri için savaşan 15 kişi ve tek bir hedefi olan bir grup olmakla, etikle ilgili."
"Huyu bu demek ki." diye düşünüyorum. Soğuk ya da ilgisiz biri olduğundan değil; sadece bir konu üzerinde düzgün bir şekilde konuşmayı seviyor, bazen de herhangi bir konuda hararetli bir şekilde romantik olabiliyor. Sanki "Çok vaktimiz yok. Olan vaktimizi de ıvır zıvırla ve gereksiz inceliklerle harcamayalım." der gibi. Görünen o ki, Javier Bardem aylak aylak takılmıyor.
BARDEM'İN, COEN KARDEŞLER'İN 'İhtiyarlara Yer Yok' filminde psikopat, yazı tura atan, kötü bir saç modeline sahip, mezbaha ekipmanı kullanan katil Anton Chigurh'u oynamasının üzerinden 10 yıldan fazla zaman geçti. O zaman aslında 17 yıllık başarılı bir film oyuncusuydu, ancak Oscar kazandıran bu performans onu Hollywood'un A listesine taşıdı ve Javier Bardem, o tarihten sonra filmlerdeki kötü adam rollerini yeniden tanımladı. Film çıktıktan sonra Francis Ford Coppola onu, Al Pacino, Jack Nicholson ve Robert De Niro'nun varisi ve karanlık ve 'zor' rollerin yeni ustası olduğunu söyleyerek göklere çıkardı.
Lacivert yün-kaşmir kaban, beyaz pamuklu gömlek, lacivert- kırmızı ipek kravat, mavi pantolon, mavi pamuklu çorap, siyah deri ayakkabı; PRADA
3 / 18
Süper kötü adam: Javier Bardem
Chigurh'tan önce oyuncular ve film yapımcıları, anlaşılır kılmak için kötü adamların güdülerine yönelik ipucu vermeye çalışırdı. Şiddeti dehşet verici biçimde büyüleyici bulduğunu itiraf eden Bardem ise kötü adamı anlamsız cinayetler işleyen anlaşılmaz bir adam tavrıyla oynayarak yeni bir seviyeye taşıdı. O zamanlar "Ben şiddeti içimde taşıyorum, hatta şiddetin kendisiyim." diye açıklamıştı bunu: "Kötülüğün anlamını çözmeye çalışıyorlar, ama aslında herhangi bir anlamı yok." Bardem böylece yeni neslin karanlığın kalbinde ne gördüğünü ifade etmiş oluyordu. Önceki nesiller hilekârlığı veya megalomanlığı en ilginç kötülük türleri olarak görürken Bardem artık bunun tamamen duygularla ilişkili olduğuna inanıyor.
"Etkileyici bir kötü adamın sırrı empati eksikliğidir." diyor Bardem. "Saf kötülükle ilgili 'İhtiyarlara Yer Yok'un konusu, bir saniye bile empati duymadan kötülük yapmak ki bu çok korkutucu bir şey. En azından biraz empati duyan birine güvenebilirsiniz, ancak hiç olmadığında yapabileceğiniz bir şey kalmıyor." Hem İngilizce hem de İspanyolca filmlerde rol alan Bardem, kötü adam rollerindeki ustalığını 'Skyfall'da korkutucu ve cinsel açıdan belirsiz Raoul Silva ve yakın zamanda 'Karayip Korsanları: Salazar'ın İntikamı'nda birazcık daha empatik zombi-psikopat Captain Salazar'ı oynayarak artırdı. Bu sonbaharda onu Fernando León de Aranoa'nın, Pablo Escobar'la Kolombiyalı TV haber sunucusu Virginia Vallejo García arasındaki ilişkiyi anlatan 'Loving Pablo' filminde gaddar Pablo Escobar rolünde göreceğiz. Geçmişte de ona Escobar'ı oynaması için teklifler gelmişti, ama hepsini reddetti, çünkü ona gelen senaryolar tek boyutluydu. Ancak 'Loving Pablo'yu beğendi: Ayaklarını sürüyerek yürüyen, görünüşte iyi yürekli olsa da düşmanlarını gözünü kırpmadan motorlu testereyle parçalayabilen bir adamı oynayacak, Bardem.
Espressosunu içerken "Escobar'ı her zaman ilgi çekici bulmuşumdur." diyor. "Çünkü çelişkilerle dolu biriydi. İri yarı, dikkat çekici bir fiziksel bir varlığı vardı. Bu fiziksel yapısını da sade ve yavaş konuşma biçimiyle bir araya getiriyordu. Bir yandan da durdurulamaz biriydi."
4 / 18
Süper kötü adam: Javier Bardem
Bardem, Escobar rolü için Pablo'nun beslediği su aygırlarını temel almış. Kardeş dergimiz Amerikan Esquire'a verdiği röportajda şöyle diyor: "Su aygırı duygusal olarak çok bağımsızdır; en vahşi ve cani hayvandır. Göletin içinden o küçük bacakları ve kocaman göbeğiyle size bakar ve sonra birden 'Bam!' Kendisini tehdit altında hissettiğinde çok hızlı hareket eder. Saniyeler içinde sizi ezip parçalayabilir. Bir su aygırını durduramazsınız. Escobar da öyleydi."
'Loving Pablo', Escobar ile ilgili halihazırda bir sürü filmin olduğu bir dünyada herhangi bir Escobar filmi gibi hissettirse de, bazı sahneleri diğerlerini aşacak güçte. Bu sahneler, Bardem'in Escobar'ın sevgilisi García'yı oynayan Penélope Cruz ile ekranda olduğu anlar. Biliyorsunuzdur; Cruz, Bardem'in sekiz yıllık eşi, Leo ile Luna adlı iki çocuğunun da annesi. Filmde Cruz'u korku filmi seviyesinde şiddetle tehdit etmesi gerekiyor. Bu nasıl oluyor, çok merak ediyorum. Bütün gün sette onu öldürmekle tehdit edip sonrasında evde ragbi sonuçları hakkında sohbet mi ettiler?
5 / 18
Süper kötü adam: Javier Bardem
"Evet, gerçekten de bunu yapıyoruz. Çünkü akşam annesini ve babasını görmek isteyen iki çocuğun karşısına çıkıyoruz. Gelenin Pablo ve Virginia değil, Javier ve Penélope olmasını istiyorlar." diyor ve sırıtıyor.
Ama o sahnelerden bazıları gerçekten çok fena! Elbette sizin için de biraz garip olmuştur, değil mi? Bardem şöyle yanıtlıyor: "Penélope olanları birkaç gün sindiremedi, ama çoğu zaman her şey sorunsuzdu, çünkü birbirimizin yanında çok rahatız. Bazı zamanlar karanlık bir noktaya gitmek zorunda kaldık, ama ikimiz de bu sahneler için ortak kötü anlarımızı kullanmamaya gayret ettik."
"Penélope gibi ben de karakteri oluşturmak için kendi geçmişimi ve deneyimlerimi kullanmaya inanan bir insanım. Ancak bir oyuncu için en önemli şey, hayal edebilmek ve bir şeyleri yoktan var etmektir." diyor. "Bizi heyecanlandıran, bu! O karakterler olmadığımızı bildiğimiz için karşımızdakinin daha da ilerlememize yardımcı olduğunu biliyorduk. Bu, daha derine, daha yükseğe gidebileceğimiz anlamına geliyordu! Bu nedenle rollerden geri geldiğimizde gerçek dünyamıza döndük, çünkü onu zaten kirletmemiştik."
siyah-beyaz baskılı pamuklu gömlek, beyaz pamuklu tişört, siyah yünlü pantolon; GIORGIO ARMANI
6 / 18
Süper kötü adam: Javier Bardem
Oyunculukla ilgili böyle heyecanlandığı zaman Bardem'i dinlemek çok ilginç. Bu kelimeleri Londralı bir aktör söylese dayanılmaz şekilde cafcaflı ve yüz kızartıcı gelebilirdi kulağa. Ancak hırpalanmış bir buldozer gibi çıkan aşınmış bir İberyalı bariton sesinden duyunca işi gücü bırakıp oyuncu – tercihen Penélope Cruz ile evli– olma isteği uyanıyor insanın içinde. Belki de bu zenofobinin (yabancı düşmanlığı) tam tersi ve en az onun kadar sakıncalı, ama durum bu!
BARDEM'İN OYUNCULUK, İspanya ve şiddetle ilgili duygularını anlamak için çocukluğuna dönmemiz gerek. Annesi Pilar, Javier'in iş insanı babasından ayrıldıktan sonra Javier ile abisi ve ablasını tek başına büyüttü. Pilar, oyunculuk yapmış bir aileden gelen, tanınmış bir aktristi. Ebeveyni profesyonel oyuncuydu ve film yapımcısı erkek kardeşi Juan Antonio bir bakıma İspanyol Ken Loach'tu. Pilar Bardem, çocuklarını oyunculuğu insan ruhunu ortaya çıkaran bir din gibi görecek şekilde büyüttü, ancak kendisi fakirdi; bu sebeple Javier oyunculuk hakkında konuştukları zamanlar kadar yemek, sıcak su ve elektrik olmadan geçirdikleri zamanları da hatırlıyor.
Bardem ve eşi Penélope Cruz, İspanya'nın en ünlü çifti, sık sık filmlerde birlikte rol alıyor.
7 / 18
Süper kötü adam: Javier Bardem
1975'e kadar –o zaman Bardem altı yaşındaydı– İspanya, diktatör General Francisco Franco tarafından yönetildi. Yasadışı uygulamalar, sansür ve polis tarafından gerçekleştirilen gizli kaçırmaların korkusunda yaşayan bir ulus… Franco öldükten sonra da faşistler etkisini devam ettirdi; o dönem Pilar takip edilip gözleniyordu. Pilar 1977'de bir sabah, Javier sekiz yaşındayken, Madrid'deki Calle de Atocha'da (Atocha Caddesi) bir avukatın ofisine siyasi bir toplantıya gitti; o oradan ayrıldıktan beş dakika sonra teröristler makineli tüfeklerle içeri girip orada kalan dokuz kişiyi vurdu ve beşini öldürdü.
"Unutulmaz bir olaydı, hiç aklımdan çıkmıyor." diyor ve omuzlarını silkiyor. "Sanırım hayat böyle bir şey."
Bu sözleriyle hayatın tesadüflerle dolu olduğunu ima ediyor, ancak bu tesadüflerin kötü sonuçları da olabileceğine ilişkin, aile geleneği olan aktivizmi devam ettirmesi fikrini engellemiyor. Franco'nun çok sayıda kurbanını resmi olarak tanıyan İspanya'daki 2007 tarihli Tarihi Hafıza Yasası'nın kabulü için kampanyaya katıldı, gözden kaçan insani olaylar hakkında belgeseller yapıyor ve kendisinden 'işçi' olarak bahsediyor. İspanya, 2005 yılında eşcinsel evliliği meşrulaştırdığında destek oldu. Dört yıl önce, o ve Cruz, İsrail'i Gazze'de soykırım yapmakla suçlayan bir belgeyi imzaladıkları için Hollywood'daki yöneticilerin hiddetini üzerlerine çektiler.
Konuşurken sıkça üstü kapalı şekilde politikadan bahsediyor. Özellikle de küresel ısınmadan ve mültecilere davranış biçiminden… Donald Trump'tan bariz bir şekilde hoşlanmadığını göz önünde bulundurarak 'özgür dünyanın mevcut liderinin' onun modern kötü adam tanımına uyup uymadığını soruyorum.
8 / 18
Süper kötü adam: Javier Bardem
"Pek uymuyor." diye yanıtlıyor. "Trump'ın sorunu, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki en şöhretli insan olmak istemesi. Her yaptığıyla, her söylediğiyle tarihe geçmeye çalışıyor. Birincisi, hiçbir şey umurunda değil. İkincisi tüm ilgiyi kendi üzerine çekmek istiyor. Aptal bir TV programı gibi: Beyaz Saray'daki ünlü, sırf ses getirsin diye bir şeyler yapıyor. Ancak başka şekilde düşünebilecek birçok insanı temsil etmek zorunda olduğu için bu bir sorun."
Tüm bunlar genç Bardem'in erdemli bir sosyal adalet savaşçısı olarak büyüdüğünü varsaymanıza neden olabilir, ancak tam olarak öyle değil. Bir ressam olmak istiyordu, ancak odasındaki duvarlarda Goya eserlerinin kopyaları değil, AC / DC, Pink Floyd, Led Zeppelin ve Playboy posterleri vardı. 21 yaş altı İspanyol ragbi takımındaydı. Yeni yeni özgürleşen Madrid gece hayatında isim yaptı; hiçbir şeye karşı değildi. Ayrıca yakışıklıydı. O kadar ki, 17 yaşına girdiğinde bir televizyon melodramında bir yakışıklıyı canlandırıyordu ve 1989'da televizyonun en çok izlendiği saatlerde yayımlanan eğlence programı 'La Tele de Tu Vida'da düzenli olarak ekrana çıkıyordu.
Genç TV yüzünden bir karakter oyuncusuna dönüşmesinin ardında ise pembe dizi senaryosunu andıran bir hikâye var: 1989'da bir gece, iki arkadaşıyla Madrid'de bir kulüpteyken yanlarından geçen bir kıza güzel göründüğünü söyledi. Kulüp çıkışında kızın erkek arkadaşı dört kişiyle onu bekliyordu. TV'deki rolüyle ilgili onunla dalga geçtiler, yumruklayarak yere düşürdüler, o kaçmaya çalışırken tekmelediler ve finali ise o güzel yüzünü tampona tekrar tekrar çarparak yaptılar. Durumu o kadar kötüydü ki ailesi hastanede aynaya bakmasına izin vermedi. Sonunda aynaya baktığında çenesindeki derinin açıldığını, sağ göz kapağının yırtıldığını, burnunun kırıldığını gördü ve artık kariyerinin bittiğini düşündü. Ancak bu, sadece başlangıçtı.
9 / 18
Süper kötü adam: Javier Bardem
İspanyol film yönetmeni Bigas Luna, yamuk burnunun onu 'The Ages of Lulu' (1990) filmindeki kadın satıcısı rolü için mükemmel kıldığını düşündü ve onu hem bu filmde hem de 'Jamón, Jamón' adlı komedi filminde oynattı. Yıldızının parladığı bu filmde, o zamanlar hâlâ gençlik yıllarında olan Penélope Cruz'un canlandırdığı acemi bir İspanyol aktrisi baştan çıkaran kasaba gencini oynuyordu. Birkaç yıl sonra Julian Schnabel onu ilk İngilizce filmi 'Before Night Falls'ta ('Karanlıktan Önce') Kübalı şair Reinaldo Arenas olarak oynattı. Bu filmi çok beğenenler arasında Bardem'in kahramanı Al Pacino da vardı. Al Pacino, sabaha karşı 03.00'te telefonuna, filmi ne kadar beğendiğini anlatan bir mesaj bırakmıştı. Bardem'in yıldızı artık parlamıştı. "O kavgadan sonra yüzüme baktığımda 'Bu ne!' demiştim sadece." diyor yine sırıtarak. "Komik olan kısmıysa şimdi bunu düşündüğümde 'Boş ver.' demem."
BARDEM VE CRUZ, 2008'de Woody Allen'ın 'Barselona, Barselona' filminden sonra görüşmeye başladı. Söylentilere bakılırsa 64 milyon avro değerinde varlıkları var (47 milyonu Penélope'nin) ve hâlâ Madrid'de yaşıyorlar. Belli ki ülkelerine oldukça bağlılar. Real Madrid'le birlikte (kendisinin hoşlanmadığı bir kulüp) İspanya'nın eğlence açısından en büyük ihracat kaynakları kendileri ve evlerinde Kraliyet Ailesi'nin İngiltere'deki statüsüne sahipler. Bardem, İspanyolca çekilen filmlerine dublaj yapılmasını reddediyor; 'İhtiyarlara Yer Yok'taki rolü için 'En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu' Oscar'ını aldığında da –bu ödülü ilk kez İspanyol bir aktör kazanmıştı– konuşmasının son bölümünü annesine bakarak İspanyolca yapmış ve ödülünü ona, ailesine ve İspanya'ya ithaf etmişti.
10 / 18
Süper kötü adam: Javier Bardem
Bardem ve Cruz, kalıcı olarak Los Angeles'a yerleşseler onlar için daha iyi olur muydu diye merak ediyor, ancak düşünmeleri gereken daha önemli şeyler de var: "Profesyonel açıdan başka ülkelerde yaşasaydık daha mantıklı olabilirdi diye düşünüyoruz." diyor Bardem. "Ancak doğduğumuz; ailelerimizin ve arkadaşlarımızın yaşadığı yer olduğu için İspanya'da yaşamayı tercih ediyoruz."
Yeni çıkan diğer bir filmi 'Herkes Biliyor', bir ortak yapım. Saygın İranlı yönetmen Asghar Farhadi'nin yönettiği bu karanlık dram filmi, bir adam kaçırma hikâyesinden söz ediyor. 'Bardo', kendi kendisini yetiştirmiş, cana yakın bir üzüm bağı sahibini oynuyor ve eski kız arkadaşının –yine Cruz– uzun zaman önce kaybettiği oğlunu bulmasına yardım ederken bu süreçte onun eski aile sırları da gün yüzüne çıkıyor. Bardem, filmde farklı bakış açılarının yer almasından çok hoşlanıyor: "Film kimseyi yargılamıyor, herkes kendisince haklı. Güzel olan da bu. Hayatta karar verirken yaşadığımız karmaşıklıkları anlamamızı sağlıyor. Ama anlamak her zaman o kadar da kolay değil. Her şeyi sadece doğru ve yanlış olarak değerlendirmek hayat için çok basit kaçıyor."
Beyaz pamuklu gömlek; lacivert-kırmızı ipek kravat, mavi pantolon; PRADA
11 / 18
Süper kötü adam: Javier Bardem
Gerçek yaşamda her şeyi fazla analiz edenin kendisi olduğunu ve eşinin evin düzenli bireyi olduğunu anlatıyor. Ancak tıpkı kendi neslindeki diğer babalar gibi, bu dengesizliği ortadan kaldırmak için kendisini eğitmeye çalışıyor. Yemek yapamıyor, 'kendin yap' işlerinde kötü ve kronik olarak sakar (Bir keresinde bir civcivi üstüne basıp öldürmüş.). Asla ağda yapmıyor ("Ağda nedir? Ah, hayır! Ancak bir rol için olabilir.") ve 'çok da şık bir insan değil' ancak Zegna'nın yaz aylarında gerçekleşen Cannes Film Festivali için verdiği smokini giymeye bayılıyor.
12 / 18
Süper kötü adam: Javier Bardem
30 yaşından beri beslenmesine dikkat ediyor ve artık 50 yaşına yaklaştığı için bir rol için kilo aldığında bu kiloları vermek eskisinden daha zor oluyor. Yine de vücudundan memnun. Kuzey Avrupalılarla ve Amerikalılarla karşılaştırıldığında fiziksel görünümü o kadar umursadığı da söylenemez; kendisinde 'edep ve utanç eksikliği' olduğunu düşünüyor.
13 / 18
Süper kötü adam: Javier Bardem
"ABD'de bir filmde bir sevişme sahnesi çekmeniz ya da birine dokunmanız gerekiyorsa bu tüm ekip için büyük bir olay!" diyor. "Samimi bir sahne söz konusuysa, burada ateşli bir öpüşme sahnesinden de bahsetmiyorum yalnızca, dokunma sahnesi de olabilir; olay oluyor. 'Bir silah alıp 15 kişiyi öldürsen fark etmez, sorun değil, ama bir saniye, bana sarılmak zorunda mısın? Vücutlarımız birbirine değmeden, arada mesafe varken çekemez miyiz sahneyi?' sözleri ABD'de çok karşılaştığım türden sözler. Ancak benim için, bir Akdeniz insanı olarak vücut iletişim kurmak içindir. Ben bundan değil, silahlardan rahatsız olurum."
14 / 18
Süper kötü adam: Javier Bardem
Bununla beraber, şiddet onu şaşırtıyor: "Bir insanın dönüp dolaşıp kendisine geleceğini bildiği halde neden bu yolu izlediğini çok merak ediyorum. Ben de bunları yaşadım. İster iki kişi kavga etsin isterse tüm ülke savaşa girsin; şiddetin kimseye faydası yok."
Kendisiyle ilgili ironinin de farkında: "Durum biraz komik, çünkü 'İhtiyarlara Yer Yok' ve 'Loving Pablo' gibi filmlerde oynadım ve şiddetin gerçek hissini anlayabiliyorum, ama bu beni endişelendiren bir şey. Şiddet veya kavga görmekten hoşlanmıyorum. Şiddet içeren bir filmi izleyemem."
15 / 18
Süper kötü adam: Javier Bardem
Artık röportaj için anlaştığımız süreyi çoktan geçirdik. Bardem'in yetişmesi gereken bir toplantısı var, ama her şeyi konuştuğumuzdan emin olmak istiyor. O nedenle tekrar babalık ve korkular üzerine konuşup 'Adiós!' diyoruz ("Kişniş dışında bir fobim yok. Kişnişten nefret ediyorum! Açlıktan ölsem de kişniş yemem!"). Hesapta bir yanlışlık olmuş; onun bu hatayı düzeltmesini beklerken YouTube videolarını taratıp 2008 Oscar konuşmasını buluyorum. Konuşma şöyle bitiyor: "Bu ödül İspanya ve hepiniz için."
Kafamı kaldırdığımda dışarıda, sonraki görüşeceği kişiyle el sıkışan Bardem'i görüyorum: Yine dağınık saçlı, takımı için her şeyi yapan, yamuk burunlu bir işçi.
16 / 18
Süper kötü adam: Javier Bardem
Fotoğraf Asistanları James Frew, Tom Frimley
Dijital Teknisyen Sam Ford
Saç-Bakım Madrid'deki Talents'tan Pablo Iglesias
Set Tasarımı Emma Witter
17 / 18
Süper kötü adam: Javier Bardem
18 / 18