"İnsan ile sanatın bir noktada bütünleşmesi gerektiğine inanıyorum"
Çağdaş sanatı farklı bir gözle yorumlamayı tercih eden Académie Léon markasının kurucusu Elçin Sümer, katıldığı karma sergilerin dışına çıkarak ilk kişisel sergisini açmaya hazırlanıyor.
- Stil-Moda
- Çarşamba 16:48 | 21 Ocak 2015
Genç sanatçı, Londra ve Berlin'de sergilenecek yüzük tasarımları ile farklı duygulara hitap edecek.
Aslında bir heykeltıraşsın ancak resim, takı tasarımı ve restorasyon işleri de yapıyorsun. Kişisel meraktan mı doğuyor bu özelliğin?
Her zaman farklı alanlara karşı ilgim olmuştur. Heykeltıraşlık eğitimi alırken bir yandan iç mimariye merak
Ders verme fikri nasıl oluştu?
Okuldaki hocalarımın çok desteğini gördüm açıkçası. Burayı resim ya da heykel yapabileceğiniz bir kurs gibi görmeyin. Resim yaptıktan sonra o resme bakarak heykelini de yapabiliyorsunuz. Ya da heykelin resmini çizebiliyorsunuz. Son derece özgür bir alan… Sumahan'daki bu alanı keşfettikten sonra o güne kadar hiç aklımda olmayan bir işe de girişmiş oldum; inşaat ve restorasyon işleri. Sumahan'ın içine girince tarzımı beğenmelerinden ötürü onların mimari işlerini sürdürdüm. Böylece hem Sumahan'ın projelerini hem de kendi projelerimi yapmaya başladım. Bütün bu işleri hayata geçirdikçe okulda okuduğum bir yazı aklıma geldi. Aslında bütün tarzlar oradan çıkıyor. Okulu bitirirken, insanların maddeye karşı sosyolojik yaklaşımları üzerine bir araştırma yapmak istemiştim. Araştırmanın sonucuna göre, aslında insanlar hem bulundukları herhangi bir iç mekânda hem de sahip oldukları küçücük bir objede bile insani bir duygu veya his arıyor.
Kısacası herhangi bir sanat eserinin mutlaka bir duyguyu yansıtması gerektiğine inanıyorsun…
Evet, kesinlikle! İnsan bir heykel seyrettiği zaman da kendi içinden bir duygu çıkarmak; onunla bütünleşip ona anlamlar yüklemek istiyor. Bana soracak olursanız sanat insan yaşamının bir parçası. Bir noktada insan ile sanatın bütünleşmesi gerektiğine inanıyorum. Yaptığım iç mekânlarda da, objelerde de her zaman bunu yansıtmaya çalışıyorum.
En son Suma Beach'i yaptık. Sumahan ve Sumabahçe ile ilgili çalışmalarımı iki yıldır sürdürüyorum. Sanatçı arkadaşlarımla iletişime geçerek neler yapabileceğimizi konuştuk ve bu projeler ortaya çıktı. 18 sanatçıyla bir araya gelerek heykel park bölümünü yaptık.
Başka hangi projelerde yer aldın?
İzmir'de bir otel yaptık. Yakın bir zamanda Kanlıca'dan sonra Galata'da bir otelin çalışmasını yürüteceğiz. Bundan önce Zekeriyaköy'de dört ev, Alkent 2000'de sekiz bahçe dizaynı yapmıştım.
Spesifik bir alanda değil de farklı alanlarda çalışmalar yaparak mı besleniyorsun?
Aslında bana göre hepsi bir. Mesela bir bahçe tasarımı yapıyorum... O tasarım sırasında gözüme ilişen ölü bir kütüğe bile hayat veriyorum. Çünkü o anda bana göre; tek tek objeler değil, bahçenin tamamı bir hikâye. Bu, bütün tasarımlarım için geçerli.
'Küçük ve taşınabilir heykelcikler' olarak tanımladığın yüzük tasarımların hakkında neler söylemek istersin?
Bu yüzük tasarımlarının hepsinde bir espri var. Tamamen kişiye özel tasarlıyorum. Çünkü herkesin,
Bugüne kadar karma sergilerde yer aldın. Kendi kişisel sergini ne zaman açacaksın?
Yaklaşık 17 karma sergide yer aldım. İlk kişisel sergim ise bu 'Küçük ve Taşınabilir Heykelcikler' adını verdiğim yüzük tasarımlarımdan oluşacak. Londra ve Berlin'de sergilenecek.
Tasarımların dışında enteresan merakların var mıdır?
İnsanların 'son rota' olarak tanımlayabileceği yerleri gezmeyi çok seviyorum. Mesela ilk gezim Afrika'da yer alan Ouagadougou'ya olmuştu. Çok büyük bir samimiyetle söyleyebilirim ki; Türk Hava Yolları'nın ilk uçuşuydu, çok ucuzdu ve param da yoktu o yüzden burayı tercih etmiştim. Ancak çok güzeldi. Farklı insanları görmek; size onların titreşimine girme şansı veriyor. O geziden sonra çok güzel bir seri ortaya çıkmıştı.
Röportaj: Seda Karan
Fotoğraflar: Burak Teoman