Ses Çıkaran Kadınlar
01 Mart 2019
1 / 15
Ses Çıkaran Kadınlar
Yazı Baran ALIŞKAN
Toplumsal roller arasındaki çizgi gitgide siliniyor. Bu, dünyayı daha adaletli bir yer haline getirirken, kadınların bugünün gelişine uzun zamandır hazırlandıklarını da hatırlatalım. Uzun ve meşakkatli bir yolda bazı kadınlar fazlasıyla sesini çıkarırken diğerlerine de ilham veriyor.
2 / 15
Ses Çıkaran Kadınlar: Serena Williams
Toplumun sırtımıza yüklediği roller, dayatılan kurallar, mavi-pembe renkler, ideal meslekler ve daha birçok geride bırakmaya hazırlandığımız madde… Şimdilik bu saydıklarım ve çok daha fazlasıyla karşı karşıyayız ancak uzun yıllar önce erkekler ve kadınlar aralarındaki anlamsız ve soyut rekabeti bir kenara bıraktı. Artık kadınlar, hayatın her alanında kendileri için pozitif ayrımcılığa herhangi bir ihtiyaç duymadan yer alıyor. Bu dünyamız için iyi bir haber tabii ancak bu süreçte bazı kadınlar bu noktaya gelene kadar daha yüksek sesle konuştu, bazıları ise hâlâ konuşuyor.
Tenis uzun yıllar ülkemizde pratikte popüler olmasa da teoride en sevilen sporlardan biri. Bizlerin de yakından takip ettiği Grand Slam adı verilen dört büyük tenis turnuvasıyla da sene içinde tenise olan tutkumuzu tatmin etme imkânı buluyoruz. Bu Grand Slam'ler arasında son ABD Açık ise bizler için önemli bir yere sahip. 2018'de ABD Açık'ın 'Tek Kadınlar' finali Serena Wiliams ve Naomi Osaka arasında geçerken görmeyi hiç beklemediğimiz ve sonrasında bu sayfalara taşacak bazı olaylar gerçekleşti.
3 / 15
Ses Çıkaran Kadınlar: Serena Williams
Şöyle ki; Williams, maç esnasında antrenörü Patrick Mouratoglu'dan taktik aldığı iddiasıyla hakem Carlos Ramos tarafından uyarıldı. Bu uyarının üzerine sayı kaybeden Williams, raketini yere vurarak ikinci kural ihlalini de yaptı ve yine puan kaybetti. Uyarılar ve silinen puanlar… Hem de finalde… Williams, hakem Ramos'a puanlarını sildiği için 'hırsızlık' yaptığını düşündüğünü ve özür dilemesi gerektiğini söyledi. Taktik almadığı ve hile yapmadığından da bahsederken Ramos'un özür dilemesini beklemeye devam etti. Bu sırada hakemle olan bu diyalogu sebebiyle üçüncü kural ihlalini aldı ve 'oyun cezasına' neden olarak tabelada sonuç aleyhine '5-3' skoruyla yansıtıldı. Konuyu daha fazla detaya boğmadan sonuçları açıklayalım: Finalin kazananı Naomi Osaka 6-2 ve 6-4'lük setlerle Grand Slam şampiyonu oldu. Bu zaferle turnuvayı kazanan ilk Japon tenisçi olarak tarihe adını yazdırmayı da başardı.
4 / 15
Ses Çıkaran Kadınlar: Serena Williams
Maçın ve yaşananların etkisi sürerken, Kadınlar Tenis Birliği'nden (WTA) elbette bir açıklama geldi. WTA: "Benzer olaylar yaşayan erkek tenisçiler hakemler tarafından bu şekilde cezalara maruz kalmıyor." dedi. Williams, cinsel ayrımcılığa maruz kaldığını iddia ederken WTA'dan da destek gecikmedi. Tüm bu hikâyeye belki canlı olarak şahit oldunuz belki de bir yerlerden kulağınıza çalındı… Bir yandan etkilerinin hâlâ sürmesi hiç de anormal değil. Çünkü, tıpkı Serena Williams gibi ses çıkarabilen, varlığını duyurmaktan çekinmeyen kadınlar bildiğimiz hayatın en başından beri erkeklerle dünyayı paylaşıyor. Ve şimdi onların olduğu satırın altını çizmemizin vaktinin geldiğini düşünüyoruz.
5 / 15
Ses Çıkaran Kadınlar: Suffragette
Feminizmin birinci dalga hareketinde önemli bir yer kaplayan Süfrajet (Suffragette) hareketi 19. ve 20. yüzyıllarda kadınların temel hukuk karşısında yerini değiştirmek için verilen mücadeleyi temsil ediyor. Seçme ve seçilme hakkı, boşanma, çocukların velayeti ve istihdam noktasında hak talepleri değişmesi gerekenler listesinin başında yer alıyor. Çalışma hayatındaki ücretlerin eşitsizliğini de listeye eklemeyi unutmayalım.
Yıllardır süre gelen bir yaşam tarzının kırılışında elbette sesini çıkaranlar aktif rol oynayacaktı. Parlamentoda yapılan bir konuşma ise dönemi en iyi şekilde anlatan bir metin olacaktır. "Kadınlar; sakin bir mizaca veya siyasal ilişkileri muhakeme edebilecek akli dengeye sahip değildir. Kadınların oy kullanmasına izin verirsek, sosyal yapımız bozulur. Kadınlar; babaları, ağabeyleri ve kocaları tarafından gayet iyi temsil ediliyor. Oy hakkı verildiği anda önüne geçmek imkânsız olacak. Kadınlar; parlamento üyesi, bakan, hâkim olmayı talep edecektir." Bu sözler, dinleyen erkekler coşarken kadınların umudunun kırılmasına sebep olacaktı.
6 / 15
Ses Çıkaran Kadınlar: Suffragette
Süfrajet hareketinin lideri Emmeline Pankhurst, feminizm hareketini tam bir aksiyona dönüştüren son derece 'ciddi' bir kadın.
Dönemi ve dönüm noktasını anlamanız adına verdiğim örnekle birlikte İngiltere'de kadınların seçme ve seçilme hakkı için mücadele verirken bu tarz konuşmaların sık sık yapıldığını bilmeniz yeterli. Bu arada hareketin öncüsü ve 'Kadınların Sosyal ve Politik Birliği' lideri Emmeline Pankhurst'a da ayrı bir parantez açmakta fayda var. Defalarca hapse giren, feminizm hareketini tam bir aksiyona dönüştüren son derece 'ciddi' bir kadın. Meraklısına o dönemi ve bu hikâyeyi anlatan aynı isimli 'Suffragette' bir film olduğunu da belirtelim. Neredeyse kimsenin ilgi göstermediği bir seansta dikkatlice izlediğim filmdeki can alıcı repliği de özellikle paylaşmak istiyorum. Göz altına alınan kadınların sorgu sırasındaki kararlı duruşları şu kelimelerle tescillenmişti: "Hepimizi içeri mi tıkacaksınız? Her evdeyiz, insan ırkıçının yarısıyız. Hepimizi durduramazsınız." Tüm bu mücadele sırasında yaşananları özetlemiş aslında. Ve evet, durmadılar.
Süreç ise şöyle ilerledi: 1918 yılında, 30 yaşın üzerindeki bazı kadınlar oy hakkına sahip oldu. 1925 yılında, çocuklar üzerinde hak iddia etmek mümkün hale geldi. 1928 yılında ise kadınların oy hakkı erkeklerle eşitlendi. Bu arada, Türkiye'de kadınlara seçme ve seçilme hakkı 1934 yılında verildi. Bu hak, Fransa'da 1944 yılında verilirken, İsviçre'de 1971 yılında ancak verildi. Listenin son üyesi ise 2015 yılında Suudi Arabistan olarak herkesi şaşırttı.
7 / 15
Ses Çıkaran Kadınlar: Suffragette
Suudi Arabistan, mutlak monarşiyle yönetiliyor ve son yıllarda gerçekleştirdiği reformlarla adından çok sık söz ettiriyor. 2015 yılında kadınlara verilen seçme ve seçilme hakkından sonra, kadının sosyal hayattaki yeri de iyiden iyiye değişmeye başladı. Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın girişimleriyle son yıllarda Suudi Arabistan'da kadınlar modern dünyaya karışmak için tüm hazırlıklarını yapıyor. Aynı zamanda bu kararlara bakacak olursak, ülkenin modernleşme meselesinin üzerine fazlasıyla kafa yorduğunu da söyleyebiliriz.
Medyanın büyük ilgisi ve diğer devletler karşısında uluslararası anlamda oluşan pozitif yönde algı elbette çok önemli. Kral Selman bin Abdulaziz'in 2017 yılında imzaladığı kararname bu konuda bir dönüm noktasıydı. Kadınların otomobil kullanmaları yasakken şimdi ehliyet alıyor, tüm futbol maçlarını izleyebiliyor ve kısıtlama olmadan sinemaya gidilebiliyorlar. Suudi Arabistan, çağa ayak uydurmak adına dünyanın ilk insansı robotu Sophia'yı da vatandaşlığa kabul ederek dünya kamuoyunu uzun süre meşgul etmişti. Henüz kendi ülkesindeki kadınların hakları konusunda tartışma yaşarken insansı robotun akıbeti de merak ediliyordu. Sophia'nın yaratıcısı Hanson Robotics'in başında bulunan David Hanson, Sophia'nın bir kadın hakları savunucusu olduğunu açıklayarak dünyanın gelecekte nasıl bir yer olabileceği konusunda umut verici bir açıklama yapmış oldu. İlk insansı robotumuz kadın hakları savunucusu olduğuna göre kim bilir belki bundan 50 yıl sonra bu dosyanın robotik versiyonunu bile okuyabiliriz. Geleceğe doğru durdurulamaz bir hızla ilerlerken, biraz da geçmişe bakalım mı? Suudi Arabistan'dan hemen sonra dünyanın teknoloji üssü Japonya'dan bahsedelim biraz da.
8 / 15
Ses Çıkaran Kadınlar: Mad Men
Japonya, henüz dünyanın büyük bir kısmının hayal edemediği teknoloji çalışmalarıyla şu an başka bir evrene ait olabilir. Olamaz mı? Olabilir! Buna rağmen bir ada ülkesi olması sebebiyle geleneksel yaşam tarzını korumayı başarmış. Bundan üç yıl önce Japonya Savunma Bakanlığı kadınların savaş pilotu olmasının önündeki yasağını kaldırdı. İşte asıl haberimiz bu! Teknoloji ya da coğrafi şartların bu konuda bir kriter olmadığını ispatlayan bir olay hem de. Toplumlar kendi kurallarını kendileri koyuyor ve yine kendileri değiştiriyor. Yasak kalkar kalkmaz eğitim almaya başlayan Misa Matsushima, Japonya'nın ilk kadın pilotu olarak 'ses çıkaran kadınlar' arasında ses hızını aştı. 'Top Gun' filmini izlediğinden beri pilot olmak isteyen Matsushima, ardından gelecek diğer kadınların da şüphesiz ol göstericisi olacak. Peki ya, geçmişte dünyanın bir başka köşesinde neler oluyordu?
Özgürlükler ülkesi ABD, geçmişten bugüne büyük değişim geçiren ülkelerden biri. Şu an özgürlükler konusunda daha iyi olduklarını söyleyebiliriz. Bugüne değil, yönümüzü biraz daha geçmişe çevirdiğimizde başka bir bakış açısıyla görmeye başlıyoruz. Şimdi hiç beklemediğiniz bir dünyaya bakacağız. 1950 ve 1960'lı yılların ABD'si kadınlar için zor bir ülke olarak konumlandırılmış. Ataerkil toplum düzenine, erkeğin üstünlüğüne, kadınları iş yaşamından uzak tutarak evde oturmaya iten bir dönem hakkında konuşalım dilerseniz…
9 / 15
Ses Çıkaran Kadınlar: Reklamlar
Yakın geçmişte fazlasıyla popüler olan Jon Hamm'ın başrolünde yer aldığı 'Mad Men' dizisini gözünüzün önüne getirin. İzlemeyenler sakin olsun, zira ben şimdi her şeyi anlatacağım. Başrol Jon Hamm, Don Draper isimli bir reklamcı rolüyle karşımıza çıkıyor. Sahne 1: Dâhi reklamcı Don Draper, şık takım elbiseleriyle ofise gelir. Sahne 2: Sekreteri içkisini, sigarasını takdim ettikten sonra günün programını iletir. Sahne 3: İlham verici reklam kampanyaları için fikirler bulunur. Sahne 4: Don Draper'ın karısı evde yemek hazırlarken görülür. Bu sırada Don Draper çoktan metresine doğru yol arşınlamaya başlamıştır. Ve son sahne: Asıl erkek evine döner, karısına sarılır ve uyur.
İşte o dönem reklamlarını yapan ekibin hayatı da kampanyaları da aynı şekilde karşımıza çıkıyor. Bir başka örnek daha verebiliriz. Bir ruj markası için hazırlanacak reklam kampanyası için ajansın sekreterlerinin ürünlerle ilgili fikri alınıyor. Fikir derken; rujlarla ilgili fikirler tabii. Bu hikâyenin sürprizi ise kampanya fikrinin sekreterden çıkmış olması. Erkek egemen reklam sektöründe bir sekreterin fikrinin kabul görmesi elbette onlar için kabul edilebilir bir şey değil. Elbette Peggy, bu iş için doğduğunu ilk fırsatta göstermeyi başarmış bir karakter olarak reklam dünyasının farklı yüzü olarak hayatına devam ediyor.
10 / 15
Ses Çıkaran Kadınlar: Reklamlar
Bu yaşam tarzı reklamlara da aynı şekilde yansımış ve toplumu da o şekilde etkilemiş. Aslında birkaç örneği size tarif etsek hiç fena olmaz. Lütfen düşünün. Sandalyede oturan bir adam, karısını dizine yatırmış ve kadının kalçalarına vurarak onu cezalandırıyor. Bu, bir kahve reklamı… Bir başka örnekte; sigaralar kadınlara benzetiliyor. Bahsi geçen sigara şöyle tanımlanmış: En iyileri ince ve zengindir. Feminizmin ikinci dalgası başlamışken erkeklerin dünyası kendilerini memnun etmek üzere kurulmuş gibi görünüyordu. Henüz erkekler gücünü paylaşmaya hazır görünmüyordu. Toplumsal cinsiyet rolleri keskin çizgilerle ayrılmış ve kadınlar bu durumu içselleştirerek o günün şartlarında erkeklerden başka bir hayat kurmaya karar vermişti. Ev hanımı olmak o dönem için gayet makul karşılanıyor çünkü erkeğini mutlu etmek adına hazırlık yapılması için gerekli imkân sağlanmış oluyordu.
11 / 15
Ses Çıkaran Kadınlar: Reklamlar
1950 ve 1960'lı yıllarda ABD, kadınlar için zor bir ülke olarak konumlandırılmış. Ataerkil toplum düzenine, erkeğin üstünlüğüne, kadınları iş yaşamından uzak tutarak evde oturmaya iten bir dönemden bahsediyoruz. O dönemin yaşam tarzı reklam kampanyalarına da yansımış.
12 / 15
Ses Çıkaran Kadınlar: Margaret Hamilton
O sırada Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi'nde (NASA) Margaret Hamilton, insanlığın kaderini değiştirmek için çalışıyordu. Kendisinin bilgisayar bilimcisi, sistem ve yazılım mühendisi olduğunu belirtelim. Takvimler 1969 yılını gösterdiğinde Apollo 11 isimli uzay gemisi Ay görevini başlatmak üzere dünyamızdan ayrılmaya hazırlanıyor. Ay yüzeyine yaklaşırken geminin bilgisayarları hata veriyor ve sebebi radar sisteminin gönderdiği verileri bilgisayar işlemcilerine aşırı yüklenmesi. Bu esnada devreye Hamilton giriyor ve hata ayıklama programı ve güvenilir hesabıyla Apollo 11'i başarıyla görevi tamamlaması üzerine Ay'a indiriyor. Bu sayede insanlığın uzay macerası başladı ve ses çıkaran kadınlar dosyasının içinde fazlasıyla gürültülü ve başarılı bir kadın olarak yer almayı çoktan hak etti. Çünkü hem insanlığı uzaya götürecek uzay mekiğinin yazılımcısı olmak da bir kadına gayet yakışıyormuş. Son ABD Başkanı Barack Obama'dan da Başkanlık Özgürlük Madalyası'nı ise 2016 yılında almıştı. Ama bu ödülü bir sonraki sene yine NASA'da çalışan bir kadın alacaktı…
13 / 15
Ses Çıkaran Kadınlar: Katherina Johnson
Aynı anda bir başka NASA çalışanı Katherine Johnson da ilham verecek bir şeyler yapmak için çalışıyordu. Liseden 14 yaşında, üniversiteden 18 yaşında mezun olduktan sonra NASA'dan önce var olan Ulusal Havacılık Danışma Kurulu'nun (NACA) aradığı hesap uzmanlarından biri oldu. Kendisi ve kadın arkadaşlarını etekli bilgisayarlar olarak tanımlayan Johnson, hesaplamalarıyla insanlığın uzay macerasından çok büyük rol oynayan isimlerden biri. Bazı bilgisayar hesaplarını kontrol etmesi için Johnson'ından yardım alındığını da es geçmeyelim. ABD'nin en yüksek vatandaşlık ödülü olan Özgürlük Madalyası, 2017 yılında Johnson'a verildi. İlham verici hikâyesi Hollywood'un radarına takıldığı için 2016 yılında 'Hidden Figures' adlı filmle hayatı beyaz perdeye aktarıldı. İlham veren hikâyeleri hepimiz çok seviyoruz değil mi? O halde bir kişiden daha bahsedelim…
14 / 15
Ses Çıkaran Kadınlar: Marie Curie
Tarihte Nobel ödülü alan ilk kadın, radyoaktivite konusu üzerinde çalışmalar yapmış ve bu çalışma sayesinde iki ödül daha kazanmış. Kimyager ve fizikçi… Kim olduğunu çıkarabildiniz mi? Elbette, Marie Curie'den bahsediyoruz. Polonya'da hayata gözlerini açarken bu dünyada üstleneceği bir misyonun olduğundan habersizdi. Fakat tutkularının peşinde koşarken doğru kararlar alarak başarıya ulaşmak için çalıştı. Uranyumla yapmış olduğu çalışmalarla radyoaktiviteyi keşfetti. Ardından, toryumun radyoaktif özelliğini buldu. Radyum elementini ayrıştırdı. 1903 yılında Nobel Fizik Ödülü'nü alırken, 1911 yılında Nobel Kimya Ödülü'nü aldı. Tam bir 'dâhi' olan Curie, günümüzün kapsül dolap modasının da yaratıcısı olabilir. Günümüzün başarılı iş insanları kıyafet seçmeye vakit harcamamak adına aynı kıyafetleri giyiyor. Biliyorsunuz, hani şu gri tişört giyen sosyal medyacı çocuk gibi… (Mark Zuckerberg'den bahsediyorum.) Marie Curie'yi görmeye alıştığımız siyah elbisesini bilirsiniz. Bu konu hakkında şöyle diyor: "Her gün giydiğim bu elbisemden başka elbisem yok. Eğer bana yeni bir tane alma nezaketi göstereceksiniz, lütfen siyah renkte ve giyimi kolay bir şey olsun ki, laboratuvarda da giyebileyim." Ayrıca kocası Pierre Curie'nin vefatından sonra tek başına bilimsel çalışmalarını ve hayatını sürdürmeye devam edince birtakım çevreler tarafından rahatsızlık verilmiş. Curie hakkında dedikodu ve yalan haberler yapılmış. Fakat bu güçlü kadın, tarihe iz bırakmış biri ve bilim dünyasında da sesi gür çıkanların başında olarak ilham alınmayı fazlasıyla hak ediyor. Kaldı ki Albert Einstein'ın Curie'ye zor günlerinde destek olmak amacıyla dostane bir niyetle yazdığı mektupta da görüldüğü üzere 'zekâsına, enerjisine ve dürüstlüğüne olan hayranlığı' ifade etmemek elde değil.
15 / 15
Ses Çıkaran Kadınlar: Marie Curie
Her toplum kendi dinamiklerini kendi oluşturuyor ve her birey kendi tutkularıyla başarıya ulaşıyor. Her coğrafya ve her toplum değişime ayak uyduruyor. Bazıları bunu daha hızlı yaparken, bazılarının biraz daha zamana ihtiyacı oluyor, o kadar. Bu satırlara kadar tanıştığınız hiçbir kadın şans eseri veya tesadüfi şekilde burada yer almadı. Pozitif ayrımcılıktan bahsetmiyoruz bile… Henüz tam olarak kaybolmasa da toplumsal roller arasındaki o çizgi artık daha az görünüyor. Kadınlar en başından beri olması gerektiği gibi var oluşlarının hakkını vererek kendilerini gösteriyor. Cinsiyet meselesini hesaba katmadan tüm konuları 'insan olmayı' baz alarak tartışmakta fayda var. Eşit canlılar olarak eşit haklarda yaşamımızı sürdürmek üzere geleceğimizi inşa ediyoruz. Zaten ne olursa olsun bazılarımızın sesi her zaman daha gür çıkacak ve bundan kaçmak imkânsız görünüyor.