Samuel L. Jackson
Aktör, 68
29 Mart 2012
Röportaj JOHN H. RICHARDSON
Fotoğraf MARCO GROB
Derleme TOLGA ÜYKEN
Hayattan, sadece, mor bir ışın kılıcımın olmasını istedim. George Lucas, "Işın kılıçları, ya kırmızı ya yeşil olur." dediğinde; "Ben yine de mor bir ışın kılıcı isterdim." şeklinde cevap vermiştim.
Çok dikkatli büyütüldüm. Dedem, ofislerde temizlik işleri yapardı. Bazen, onunla birlikte işe giderdim. 20 yaşındaki adamlar ona ismiyle hitap ederken; dedem, hepsine "Efendim!" demek zorundaydı. Yaşlı, asil bir adamdı; ama onların gözünün içine bakmazdı. Bana da, "İndir başını! Beyaz adamların gözünün içine bakılmaz; senin, kibirli ve mağrur olduğunu düşünürler." diyerek kızardı. Ben de bu anılara hitaben, yapım şirketimin adını "Mağrur (Uppity)" koydum.
"Jungle Fever"ın çekimleri süresince, uyuşturucudan kurtulmaya çalıştım. Yaklaşık iki hafta süren bir rehabilitasyondan çıkmış, uyuşturucu belasının doğasını çok iyi kavramıştım. Bu konuyla ilgili yeterince araştırma yaptıktan sonra, yönetmenim Spike Lee ile konuştum. Bu sohbet, aklımın başına gelmesini sağladı. Sonra da, Holywood'da kariyer yapma fırsatı elde ettim. Bu fırsat, deneyim ve şansın mükemmel evliliği gibiydi.
İnsanların, yaratmadan nasıl yaşadıklarını anlayamıyorum. Nasıl olur da, yılda sadece bir film çekersin?
John F. Kennedy öldürüldüğünde, siyahi vatandaşlar, beyazların onları öldüreceğini düşünüyordu. Acaba Kennedy, bize bazı haklar tanıyarak hata mı yapmıştı? Tüm bu olanlardan sonra, okuldan eve gitmemizi ve bir süre orada kalmamızı istediler.
Ben öyle sokaklarda dolaşırken başının belaya girmesinden korkacak bir adam değilim. Kavga varsa da, karışmaktan çekinmem. Gençliğimde, çılgınca hareketlerim oldu; arkadaşlarımla bazı kişilerin kredi kartlarını çaldık ve o kartları kullanarak silah aldık. Bu yüzden, bazı FBI ajanları annemin evine giderek, bana engel olmadığı takdirde hapse atılacağımı veya öldürüleceğimi söyledi. Annem de, Atlanta'ya geldi; beni havaalanına götürdü ve doğruca Los Angeles'a gitmemi sağladı.
New York'a geldiğimde, ortalık karışıktı. Arkadaşlarla, birbirimizi cesaretlendirmeye çalışıyorduk. Oyuncu seçmelerine de, birlikte girdik. Trene bindik ve Pazartesi günleri çok eğlenceli partilere katıldık. Maalesef, işin içinde uyuşturucu da vardı.
Beklemediğim bir anda, Morgan (Freeman) şöhrete kavuştu. Daha sonra, Denzel (Washington) sıçrama yaptı. Fırsatlar önümdeydi; ancak ben, pek hazırlıklı sayılmazdım. En sonunda, her şeyi bir araya getirdim ve sıra bana geldi.
Her zaman, görkemli bir korsan filmi çekmek istedim. Ayrıca, hâlâ, bir western filminde yer almadım.
Küçükken, uyuşturucudan çok uzaktım. Yıllardır kullanmama rağmen, geçenlerde, rüyamda uyuşturucu kullandığımı gördüm. Rüyamda bile, bu illeti kullandığımı saklamaya çalışıyordum. İnsanlar karşıma çıkıyordu ve ben, uyuşturucuyu, elimde saklıyordum. Bu arada, etrafıma iyi olduğumu kanıtlamak istiyordum. Fakat uyandığım anda, kendimi, gerçekten uyuşturucu kullanmış kadar kötü hissettim.
Küçük bir çocukken, sinemaya çok giderdim. Benim eğlencem, buydu. Cumartesi sabahları, annem beni evden kovardı; ben de sabahın 09.00'ında, çizgi filmleri, dizileri ve hatta basit korku filmlerini izlemek için yola çıkardım. Daha sonra, yetişkinler için yapılan filmleri de izlemeye başladım. Dolayısıyla, farklı türlerdeki yapımların içinde yer almak isterim. Komedide de oynarım; çünkü bu tür de benim için çok özel.
Hiçbir zaman hapse girmedim; tutuklanmadım, gözaltına alınmadım. İyi bir çocuk, iyi bir baba ve iyi bir koca oldum. 30 yıldır, aynı kadınla evliyim. İyi bir arkadaşım. Üniversiteyi bitirdim, eğitimime yatırım yaptım; çünkü eğitime inanıyorum. Gizli saklı bağış yaptığım, burs verdiğim kişiler var. Bazen insanlar, filmlerde oynadığım karakterler üzerinden beni eleştiriyor; ben de, "Biliyor musunuz, onlar, sadece hikâyelerin parçaları." diyorum.
Bir aylığına bile olsa, ortalığı birbirine katan bir golf oyuncusu olmak isterdim.
Babam, hayırsız bir babaydı. Dolayısıyla, benim için, kızımın hayatının bir parçası olmak çok önemli. Kızım, annesiyle ve babasıyla birlikte yaşamayı hak ediyor. Belki de, 30 yıllık evliliğimizin sırrı, bu düşüncedir. Çünkü herkesin, "Canın cehenneme!" diyerek, kendi yoluna gitmeyi düşündüğü zamanlar olabilir. Ancak, "Kahretsin! Üzgünüm, tamam." da diyebilirsin; hem de böyle hissetmemene rağmen.