Popüler İstanbul Tarihi

Ergun Hiçyılmaz’ın son kitabı “Son İstanbullu”, âdeta, sıkıştırılmış bir İstanbul ansiklopedisi. Yaşlı ve yorgun şehrimize ait bu kadar çok ayrıntının varlığına mı, yoksa tüm bunların bir kitaba sığmasına mı şaşırasınız, karar veremiyorsunuz...

06 Ağustos 2012

Yazı EGE GÖRGÜN

TARİH VE SPOR merakını mesleği hâline getirip, bugüne kadar onlarca gazete ve dergi için bu konularda yazı dizileri hazırlayan, kitaplar yazan; bunlarla yetinmeyip, Beyoğlu'ndaki mekânlarda, insanları; sinema, spor ve müzikle bizzat buluşturan Ergun Hiçyılmaz'ın Destek Yayınları'ndan çıkan son kitabı "Son İstanbullu", kapakta da belirtildiği gibi, "Yitik İstanbul'a bir zayii ilanı" niteliği taşıyor.

İÇERİĞİ değme ansiklopedilere taş çıkaracak nitelikte olmasına rağmen; kitap, o ansiklopedilere esas üstünlüğü, Ergun Hiçyılmaz'ın keyifli üslubu ve konu seçimindeki ustalığı sayesinde kuruyor. Her yeni bölümde, başka bir sürpriz karşılıyor sizi. Bir bölümde bir Fenerbahçe destanı olan Harrington Kupası'nın hikâyesini okurken; bir diğerinde, 1930'lu yılların Pera'sını ziyaret ediyorsunuz. Ardından, şehrin aslında hiç de öyle olmasa da "kadimmiş" gibi duran köprülerinin şeceresini öğreniyorsunuz. Sonraki sayfalarda ise, yolunuz; Cemal Nadir, Münir Nurettin Selçuk, Zeki Müren, Selahattin Pınar, Pierre Lotti, Zaro Ağa, Troçki; hatta Deniz Kızı Eftelya ile kesişiyor. Hiçyılmaz'ın zaman makinesiyle, ömürler sürecek bir yolculuğu birkaç saatte tamamlıyorsunuz.

KİTABIN BİR BÖLÜMÜ DE, külhanbeylerine ayrılmış. Ergun Hiçyılmaz, ilk kabadayıyı, 1940'lı yıllarda Kadıköy'de görmüş. Şöyle diyor zira: "... heybetli vücuduyla dikilmiş ve bir eliyle, ince narin kızın saçlarına asılmıştı. Öbür elindeki ejderha kabartmalı sustalının güneşle öpüşüp pırıl pırıl parlayışını gördüğümde, cin çarpmışa dönmüştüm. 'Seni ona yâr edersem namerdim!' gibilerinden birkaç laf etmiş ve sonra bir tutam saçı, sustalısıyla kesivermişti." Kısa pantolonlu Ergun'un gördüğü, İcadiye'den yetişme kabadayı, Bahriyeli Tevfik'ti. "Meşum Cinayet" manşetiyle verilen gazete haberinde resmini görünce, hemen tanımıştı adamı.

BAHRİYELİ TEVFİK, çömezliğinde, "Bitirim Fettah" namlı kabadayının yamağıydı. Düşmanları, Fettah'ı mezarlık yolunda kıstırıp vurduklarında, ustasını sırtlamış ve onun intikamını almaya yemin etmişti. Ergun Hiçyılmaz'ın yazdıklarına göre, Fettah, ona üç vasiyette bulunmuştu: "Kabadayı ol ama kendi gölgenden bile kork. Bu, bir… Kendinden küçüğe sarkma. Bu, iki… Zaptiyeyle çekişme ve üniformaya ilişme. Bu da üç!"

İSTANBUL'UN popüler tarihinin unutulmaya ve geçmişten gelen siluetinin kaybolmaya yüz tuttuğu şu zamanlarda, "Son İstanbullu"yu okumak, insanı hem aydınlatıyor hem de hüzünlendiriyor.

#istanbul tarihi #Zeki Müren #Münir Nurettin Selçuk #pierre lotti #ergun hiçyılmaz #son istanbullu #kitap