Kültür

Pistlerin unutulmayanları

Pistlerin unutulmayanları

12 Ağustos 2014

Pistlerin unutulmayanları

1 / 17

Pistlerin unutulmayanları

“Zafer” ve “trajedi”nin kol gezdiği sayfalara hoş geldiniz. Birazdan, hızda kendilerini bulmuş ve pistlere ruhunu koymuş efsanelerin anılarına kelimelerimizle dokunacağız. Eğer talihsiz olaylar onları bulmasaydı, motor sporlarında neler değişip, neler aynı kalacaktı bilemeyiz ama bildiğimiz bir şey var ki o da; onlar asla unutulmayacak. Son birkaç aydır motor sporlarıyla oldukça haşır neşiriz. Önce “Rush” fi lmini izledik, çok sevdik. Filmi izleyene kadar Niki Lauda ve James Hunt isimlerini hiç duymamış olanlar bile onları tanıma fırsatı yakaladı. Daha sonra, “Hızlı ve Öfkeli” serilerinin güzel insanı Paul Walker hatırlattı bize hız tutkusunu. Hatırlatmasını gerçekten hiç istemezdik çünkü geçen ay üzücü bir şekilde hayatını kaybettiğini öğrendik. Derken, bu acı olay vesilesiyle motor sporları efsaneleri aklımıza geldi ve sizler için onları buradan bir kez daha saygıyla anmak istedik. Herhalde “Göz açıp kapayıncaya dek…” cümlesi hiç bu kadar anlam kazanmamıştı. Gözümüzü açtığımızda pisttelerdi, kapadığımız o iki salisede ise dünyadan çoktan ayrılmışlardı. “Hız” kavramını en yakın dostu yapmış efsanelerden bahsediyoruz. Şartlar neyi gerektirirse gerektirsin, hiçbir olay onları pistlerden koparamadı ve gazdan ayaklarını çekmeyi bir kez bile düşünmediler. Kimisi döneminin en haylazıydı, kimisi ise bindiği otomobilin tüm detaylarını anlayacak kadar detaycıydı. Her birinin gidişinde motor sporlarında bir devir kapandı, kurallar değişti ve ölüm tehlikesi son teknolojilerle en aza indirgenmeye çalışılıyor halen. Hız söz konusuyken, önümüzdeki yıllarda motor sporlarında varlığını koruyan bu riskin gerçekten azaltılabilmesi mümkün kılınacak mı, bir muamma… Biz yine de kötü haberlerin pistlerden uzak durmasını dileyerek sizi efsanelerle baş başa bırakalım…

Pistlerin unutulmayanları

1 / 17

Pistlerin unutulmayanları

Son birkaç aydır motor sporlarıyla oldukça haşır neşiriz. Önce “Rush” filmini izledik, çok sevdik. Filmi izleyene kadar Niki Lauda ve James Hunt isimlerini hiç duymamış olanlar bile onları tanıma fırsatı yakaladı. Daha sonra, “Hızlı ve Öfkeli” serilerinin güzel insanı Paul Walker hatırlattı bize hız tutkusunu. Hatırlatmasını gerçekten hiç istemezdik çünkü geçen ay üzücü bir şekilde hayatını kaybettiğini öğrendik. Derken, bu acı olay vesilesiyle motor sporları efsaneleri aklımıza geldi ve sizler için onları buradan bir kez daha saygıyla anmak istedik. Herhalde “Göz açıp kapayıncaya dek…” cümlesi hiç bu kadar anlam kazanmamıştı. Gözümüzü açtığımızda pisttelerdi, kapadığımız o iki salisede ise dünyadan çoktan ayrılmışlardı. “Hız” kavramını en yakın dostu yapmış efsanelerden bahsediyoruz. Şartlar neyi gerektirirse gerektirsin, hiçbir olay onları pistlerden koparamadı ve gazdan ayaklarını çekmeyi bir kez bile düşünmediler. Kimisi döneminin en haylazıydı, kimisi ise bindiği otomobilin tüm detaylarını anlayacak kadar detaycıydı. Her birinin gidişinde motor sporlarında bir devir kapandı, kurallar değişti ve ölüm tehlikesi son teknolojilerle en aza indirgenmeye çalışılıyor halen. Hız söz konusuyken, önümüzdeki yıllarda motor sporlarında varlığını koruyan bu riskin gerçekten azaltılabilmesi mümkün kılınacak mı, bir muamma… Biz yine de kötü haberlerin pistlerden uzak durmasını dileyerek sizi efsanelerle baş başa bırakalım…

Pistlerin unutulmayanları

2 / 17

Pistlerin unutulmayanları

AYRTON SENNA (1960-1994)

“Kazanan bir pilotun neler hissettiğini asla anlayamayacaksınız, çünkü kask anlaşılamayacak duyguları saklar.”  - Ayrton Senna

Gelmiş geçmiş en iyi pilot olup olmadığı tartışılabilir fakat en karizmatik pilot olup olmadığı konusu muhtemelen tartışma dışı kalıyor. Eski bir takım patronunun onun için söylediği “Amakine, bilgisiyle birlikte doğmuştu.” sözünde olduğu gibi, asla kullandığı araçtan şikâyet etmedi ve her durumda motive kalarak iyi ve çok iyi pilotları birbirinden ayıran saniyenin bindelik dilimlerinde dans etti. Basın mensupları da onunla en iyi zamanlarını geçirdi. Günümüz F1 pilotlarının yaptığı basmakalıp açıklamalardan hep uzak durdu, normalde beş dakika sürmesi gereken basın toplantıları 1,5 saat sürdü. 1989 yılındaki şampiyonluğu bugün kabul gördüğü haliyle ‘haksız’ olarak elinden alındığında, ertesi yıl benzer bir durumu lehine çevirmek için Prost’a çarparak kazandığı şampiyonluk yıllarca tartışıldı. İtalya’da hayatını kaybettiği kaza için pek çok şey yazılıp çizildi ama genel olarak yarıştan bir gün önce rahat edemediği için daha incesiyle değiştirip kaynak yaptırdığı direksiyon milinin kırılması sonucu 308km hızla girdiği Tamburello virajından çıkamadığı düşünülüyor. Onu yakından tanıyanların neredeyse tamamı ona yarışmanın dışında bir hayat tarzı yakıştıramıyordu. Imola’daki o lanetli hafta sonunda, yakın dostu Prof. Sid Watkins “Ayrton, her şeyi kazandın, dünyadaki en hızlı adamsın; emekli ol, ben de emekli olayım ve birlikte balığa gidelim.” dediğinde çok kısa olmuştu cevabı: “Olmaz, Sid. Bırakamam.”

Pistlerin unutulmayanları

2 / 17

Pistlerin unutulmayanları

AYRTON SENNA (1960-1994)

“Kazanan bir pilotun neler hissettiğini asla anlayamayacaksınız, çünkü kask anlaşılamayacak duyguları saklar.” - Ayrton Senna

Gelmiş geçmiş en iyi pilot olup olmadığı tartışılabilir fakat en  karizmatik pilot olup olmadığı konusu muhtemelen tartışma dışı kalıyor. Eski bir takım patronunun onun için söylediği “Amakine, bilgisiyle birlikte doğmuştu.” sözünde olduğu gibi, asla kullandığı araçtan şikâyet etmedi ve her durumda motive kalarak iyi ve çok iyi pilotları birbirinden ayıran saniyenin bindelik dilimlerinde dans etti. Basın mensupları da onunla en iyi zamanlarını geçirdi. Günümüz F1 pilotlarının yaptığı basmakalıp açıklamalardan hep uzak durdu, normalde beş dakika sürmesi gereken basın toplantıları 1,5 saat sürdü. 1989 yılındaki şampiyonluğu bugün kabul gördüğü haliyle ‘haksız’ olarak elinden alındığında, ertesi yıl benzer bir durumu lehine çevirmek için Prost’a çarparak kazandığı şampiyonluk yıllarca tartışıldı. İtalya’da hayatını kaybettiği kaza için pek çok şey yazılıp çizildi ama genel olarak yarıştan bir gün önce rahat edemediği için daha incesiyle değiştirip kaynak yaptırdığı direksiyon milinin kırılması sonucu 308km hızla girdiği Tamburello virajından çıkamadığı düşünülüyor.

Onu yakından tanıyanların neredeyse tamamı ona yarışmanın dışında bir hayat tarzı yakıştıramıyordu. Imola’daki o lanetli hafta sonunda, yakın dostu Prof. Sid Watkins “Ayrton, her şeyi kazandın, dünyadaki en hızlı adamsın; emekli ol, ben de emekli olayım ve birlikte balığa gidelim.” dediğinde çok kısa olmuştu cevabı:

 

“Olmaz, Sid. Bırakamam.”

Pistlerin unutulmayanları

3 / 17

Pistlerin unutulmayanları

GILLES VILLENEUVE (1950-1982)

“Şu kaçık Kanadalı pilot var ya, hayatımda gördüğüm en hızlı adam o.”  - James Hunt

Bizim bildiğimiz hikâyesi tam da burada başladı Gilles’in. James Hunt, 1976 sezonunu şampiyon olarak tamamladıktan sonra sponsorunun isteğiyle Mt.Tremblant’da bir cadde yarışına katılmış, o sıralarda Gilles Villeneuve çıkıp, Hunt dahil pek çok F1 pilotunu geride bırakarak yarışı kazanmıştı. McLaren elini çabuk tutamayınca Gilles’in adeta özdeşleşeceği Ferrari günleri başladı. Oğlunun aksine asla mantığıyla hareket etmedi, her zaman duygularını ön planda tuttu. 1979’da yarıştan önceki anlaşmalarına uyarak, şampiyonluğu adeta takım arkadaşı Jody Scheckter’e hediye ettiği sezonun ardından, nihayet 82 yılının en büyük favorisiyken takım arkadaşı Didier Pironi’nin yarıştan önceki anlaşmalarına uymayıp kendisini son turda geçmesine oldukça içerledi. Bu olaydan sadece iki hafta sonra, Zolder’deki ölümle sonuçlanan o feci kazaya kadar sadece 5,5 sezon F1’de yarıştı ve altı tane birbirinden epik birincilik elde etti. Kaskında lastik izleriyle bitirdiği Long Beach GP’si, lastikleri tamamen bitmiş otomobiliyle kendisini yarış boyunca takip eden beş aracı arkasında tutarak kazandığı Jarama… Ölümünden sonraki yarışta açılan pankartta yazdığı gibi “Hikâyen sona erdi, efsanen başlıyor Gilles.”.

Pistlerin unutulmayanları

3 / 17

Pistlerin unutulmayanları

GILLES VILLENEUVE (1950-1982)

“Şu kaçık Kanadalı pilot var ya, hayatımda gördüğüm en hızlı adam o.” - James Hunt

Bizim bilgidğimiz hikâyesi tam da burada başladı Gilles’in. James Hunt, 1976 sezonunu şampiyon olarak tamamladıktan sonra sponsorunun isteğiyle Mt.Tremblant’da bir cadde yarışına katılmış, o sıralarda Gilles Villeneuve çıkıp, Hunt dahil pek çok F1 pilotunu geride bırakarak yarışı kazanmıştı. McLaren elini çabuk tutamayınca Gilles’in adeta özdeşleşeceği Ferrari günleri başladı. Oğlunun aksine asla mantığıyla hareket etmedi, her zaman duygularını ön planda tuttu. 1979’da yarıştan önceki anlaşmalarına uyarak, şampiyonluğu adeta takım arkadaşı Jody Scheckter’e hediye ettiği sezonun ardından, nihayet 82 yılının en büyük favorisiyken takım arkadaşı Didier Pironi’nin yarıştan önceki anlaşmalarına uymayıp kendisini son turda geçmesine oldukça içerledi. Bu olaydan sadece iki hafta sonra, Zolder’deki ölümle sonuçlanan o feci kazaya kadar sadece 5,5 sezon F1’de yarıştı ve altı tane birbirinden epik birincilik elde etti. Kaskında lastik izleriyle bitirdiği Long Beach GP’si, lastikleri tamamen bitmiş otomobiliyle kendisini yarış boyunca takip eden beş aracı arkasında tutarak kazandığı Jarama… Ölümünden sonraki yarışta açılan pankartta yazdığı gibi
“Hikâyen sona erdi, efsanen başlıyor Gilles.”.

Pistlerin unutulmayanları

4 / 17

Pistlerin unutulmayanları

JIM CLARK (1950-1982) 

“Eğer böyle bir şey onun bile başına gelebiliyorsa, geri kalanımızın nasıl bir şansı olabilir ki? Sanıyorum hepimiz böyle düşünüyoruz, öyle gözüküyor ki, liderimizi kaybettik.” - Chris Amon

Jimmy pist dışında ne kadar centilmen bir karakterse, kullandığı araca karşı da öyleydi. Yumuşak sürüş stiline rağmen katıldığı toplam 55 Gp’nin 27’sinde zafere ulaşmayı başardı. 1967 Nurburgring’de en hızlı turu attıktan sonra pit’e döndüğünde aracında bazı değişiklikler yapılmış ve Clark piste tekrar çıktığında bu ayarların aracın dengesini mahvettiğinden bahsetmişti. Takım eski ayarları yapmak için hazırlandığında ise “Böyle kalsın, problem değil.” diyerek piste çıkmış ve kendi derecesini geride bırakmıştı. 1968 sezonun ilk yarışını kazandıktan sonra katıldığı önemsiz, yağmur altında geçen bir F2 yarışında hayatını kaybetti Jim Clark. Kazanın sebebi kesin olarak bilinmemesine rağmen, muhtemelen pistten temizlenmeyen yumruk büyüklüğündeki bir kayanın üzerinden geçtiği ve lastiğinin patlaması sonucu aracın pisti terk ederek ağaca çarptığı düşünülüyor

Pistlerin unutulmayanları

4 / 17

Pistlerin unutulmayanları

JIM CLARK (1950-1982)

“Eğer böyle bir şey onun bile başına gelebiliyorsa, geri kalanımızın nasıl bir şansı olabilir ki? Sanıyorum hepimiz böyle düşünüyoruz, öyle gözüküyor ki, liderimizi kaybettik.” - Chris Amon

Jimmy pist dışında ne kadar centilmen bir karakterse, kullandığı araca karşı da öyleydi. Yumuşak sürüş stiline rağmen katıldığı toplam 55 Gp’nin 27’sinde zafere ulaşmayı başardı. 1967 Nurburgring’de en hızlı turu attıktan sonra pit’e döndüğünde aracında bazı değişiklikler yapılmış ve Clark piste tekrar çıktığında bu ayarların aracın dengesini mahvettiğinden bahsetmişti. Takım eski ayarları yapmak için hazırlandığında ise “Böyle kalsın, problem değil.” diyerek piste çıkmış ve kendi derecesini geride bırakmıştı. 1968 sezonun ilk yarışını kazandıktan sonra katıldığı önemsiz, yağmur altında geçen bir F2 yarışında hayatını kaybetti Jim Clark. Kazanın sebebi kesin olarak bilinmemesine rağmen, muhtemelen pistten temizlenmeyen yumruk büyüklüğündeki bir kayanın üzerinden geçtiği ve lastiğinin patlaması sonucu aracın pisti terk ederek ağaca çarptığı düşünülüyor. 

Pistlerin unutulmayanları

5 / 17

Pistlerin unutulmayanları

HENRI TOIVONEN (1956-1986)

“Bu ralli bir delilik! Her şey şu an yolunda gidiyor ama olur da bir sorun çıkarsa, ben ölü sayılırım.” - Henri Toivonen

İnsanlar Mika Hakkinen veya Kimi Raikkonen’e ‘Uçan Finli’ demeden önce bu lakâbın gerçek sahibiydi Henri Toivonen. Ralli sporunun en acımasız döneminde, düz bir çizgide tutmanın bile zor olduğu, 600hp gücündeki o Grup B Lancia’sıyla dans etti parkurlarda. Tırnaklarıyla kazıyarak kazandığı ‘Fabrika Pilotu’ sıfatıyla nihayet sezonun en büyük favorisi olarak görülürken korkunç Korsika Rallisi’nde bugün hâlâ bilinmeyen bir sebepten ötürü yoldan çıkıp uçurumdan aşağı düşerek yanmaya başlayan otomobilinin içindeyke daha 30 yaşındaydı. Kazaya sebep olarak; Toivonen’in yarışa yüksek ateşle başladığı, bunun bir etken olabileceği veya lastiğinin patlamış olabileceği düşünülüyor olsa da bugün kaza ile alakalı tek şey uzaktan çekilmiş bir amatör kamera görüntüsü. Maalesef Toivonen’in magnezyum şasili Lancia S4’ü kazada tamamen yandığından bir detaya ulaşmak mümkün olmadı. Büyük bir efsane olabilecekken geçirdiği bu kaza ralli sporunu da tamamen değiştirdi.

Pistlerin unutulmayanları

5 / 17

Pistlerin unutulmayanları

HENRI TOIVONEN (1956-1986)

“Bu ralli bir delilik! Her şey şu an yolunda gidiyor ama olur da bir sorun çıkarsa, ben ölü sayılırım.” - Henri Toivonen

İnsanlar Mika Hakkinen veya Kimi Raikkonen’e ‘Uçan Finli’ demeden önce bu lakâbın gerçek sahibiydi Henri Toivonen. Ralli sporunun en acımasız döneminde, düz bir çizgide tutmanın bile zor olduğu, 600hp gücündeki o Grup B Lancia’sıyla dans etti parkurlarda. Tırnaklarıyla kazıyarak kazandığı ‘Fabrika Pilotu’ sıfatıyla nihayet sezonun en büyük favorisi olarak görülürken korkunç Korsika Rallisi’nde bugün hâlâ bilinmeyen bir sebepten ötürü yoldan çıkıp uçurumdan aşağı düşerek yanmaya başlayan otomobilinin içindeyke daha 30 yaşındaydı. Kazaya sebep olarak; Toivonen’in yarışa yüksek ateşle başladığı, bunun bir etken olabileceği veya lastiğinin patlamış olabileceği düşünülüyor olsa da bugün kaza ile alakalı tek şey uzaktan çekilmiş bir amatör kamera görüntüsü. Maalesef Toivonen’in magnezyum şasili Lancia S4’ü kazada tamamen yandığından bir detaya ulaşmak mümkün olmadı. Büyük bir efsane olabilecekken geçirdiği bu kaza ralli sporunu da tamamen değiştirdi.

Pistlerin unutulmayanları

6 / 17

Pistlerin unutulmayanları

BRUCE McLAREN (1937-1970)

  “Hayat kazanılmış başarılarla ölçülür, sadece seneler ile değil.” - Bruce McLaren

Yarış pilotu, takım sahibi, mühendis ve bir mucit. Tam da söylediği gibi 32 seneye bunları sığdırmayı başardı Bruce McLaren. 20 yaşında bir yarış pilotu olarak başladığı Formula 1 kariyerine daha 28 yaşındayken kendi takımını kurarak devam etti. Sadece Formula1 ile sınırlı kalmayan Bruce, bir taraftan da Can-Am spor otomobiller şampiyonasında yine kendi ürettiği eserleriyle şampiyonluk üzerine şampiyonluklar alıyordu. Maalesef bu hikâye de, 1970 yılında yakın arkadaşı Piers Courage’in kaybının üzüntüsüyle kafasını dağıtmak için yaptığı bir test yarışında sona erdi. Kendi ürettiği aracıyla Goodwood’da turlarken aracın üst gövdesi şasiden ayrılınca, kontrol dışı kalan aracıyla gözetleme kulesine çarparak kaza anında hayatını kaybetti. 

Pistlerin unutulmayanları

6 / 17

Pistlerin unutulmayanları

BRUCE McLAREN (1937-1970)

“Hayat kazanılmış başarılarla ölçülür, sadece seneler ile değil.” - Bruce McLaren

Yarış pilotu, takım sahibi, mühendis ve bir mucit. Tam da söylediği gibi 32 seneye bunları sığdırmayı başardı Bruce McLaren. 20 yaşında bir yarış pilotu olarak başladığı Formula 1 kariyerine daha 28 yaşındayken kendi takımını kurarak devam etti. Sadece Formula1 ile sınırlı kalmayan Bruce, bir taraftan da Can-Am spor otomobiller şampiyonasında yine kendi ürettiği eserleriyle şampiyonluk üzerine şampiyonluklar alıyordu. Maalesef bu hikâye de, 1970 yılında yakın arkadaşı Piers Courage’in kaybının üzüntüsüyle kafasını dağıtmak için yaptığı bir test yarışında sona erdi. Kendi ürettiği aracıyla Goodwood’da turlarken aracın üst gövdesi şasiden ayrılınca, kontrol dışı kalan aracıyla gözetleme kulesine çarparak kaza anında hayatını kaybetti.

Pistlerin unutulmayanları

7 / 17

Pistlerin unutulmayanları

RONNIE PETERSON (1944-1978)

“İş kuruluma gelince, Ronnie oldukça çaresiz durumdaydı. Araç hakkında teknik bir geribildirim istediğinizde yüzünüze bakıp güler ve omuzlarını silkerdi. Daima kurulumun etrafından dolaşmanın bir yolunu bulmuştur, Emerson’un (Fittipaldi) ayarlarıyla piste çıkar ve ilk sırayı alırdı.” - Colin Chapman

“UÇAN İSVEÇLİ” denince akla gelen ilk görüntü, dört tekerlek üzerinde kayarak virajı dönen parlak siyah bir Lotus 72 ve ülkesinin bayrağının renklerinde yarı açık bir kask. Ronnie, en güzel ve en zor günlerini geçirdi Lotus’ta, ancak pistlere adım attığı ilk günden hayatını kaybettiği o talihsiz güne kadar spektaküler sürüşünden hiçbir şey kaybetmedi. Aracını kaydırarak kullanma stili belki onu daha etkili tur zamanları çıkarmaktan veya şampiyonluktan uzak tuttu ama o, stilinden hiç vazgeçmedi. Ronnie’nin “yarışmak” dediğimiz olaya bakışını en güzel şekilde şu özetleyebilir: 1973 Fransa Gp’sinde yarışı takım arkadaşının gerisinde sürdürürken senelerce sürekli bir atışma halinde olduğu Colin Chapman, takım arkadaşına atak yapmaması için kendisine HP (Hold Position - Pozisyonu Koru) tabelası gösterilmesini ister. Ronnie, bu uyarıyı dikkate almadan takım arkadaşını geçerek yarışı kazanır ve kendisini şu sözlerle savunur: “Ben o tabelanın ‘High Pressure’ (Baskıyı Arttır) anlamına geldiğini düşünmüştüm.” “

Pistlerin unutulmayanları

7 / 17

Pistlerin unutulmayanları

RONNIE PETERSON (1944-1978)

“İş kuruluma gelince, Ronnie oldukça çaresiz durumdaydı. Araç hakkında teknik bir geribildirim istediğinizde yüzünüze bakıp güler ve omuzlarını silkerdi. Daima kurulumun etrafından dolaşmanın bir yolunu bulmuştur, Emerson’un (Fittipaldi) ayarlarıyla piste çıkar ve ilk sırayı alırdı.” - Colin Chapman

“UÇAN İSVEÇLİ” denince akla gelen ilk görüntü, dört tekerlek üzerinde kayarak virajı dönen parlak siyah bir Lotus 72 ve ülkesinin bayrağının renklerinde yarı açık bir kask. Ronnie, en güzel ve en zor günlerini geçirdi Lotus’ta, ancak pistlere adım attığı ilk günden hayatını kaybettiği o talihsiz güne kadar spektaküler sürüşünden hiçbir şey kaybetmedi. Aracını kaydırarak kullanma stili belki onu daha etkili tur zamanları çıkarmaktan veya şampiyonluktan uzak tuttu ama o, stilinden hiç vazgeçmedi. Ronnie’nin “yarışmak” dediğimiz olaya bakışını en güzel şekilde şu özetleyebilir: 1973 Fransa Gp’sinde yarışı takım arkadaşının gerisinde sürdürürken senelerce sürekli bir atışma halinde olduğu Colin Chapman, takım arkadaşına atak yapmaması için kendisine HP (Hold Position - Pozisyonu Koru) tabelası gösterilmesini ister. Ronnie, bu uyarıyı dikkate almadan takım arkadaşını geçerek yarışı kazanır ve kendisini şu sözlerle savunur: “Ben o tabelanın ‘High Pressure’ (Baskıyı Arttır) anlamına geldiğini düşünmüştüm.”

Pistlerin unutulmayanları

8 / 17

Pistlerin unutulmayanları

MARCO SIMONCELLI (1987-2011)

“Hızlı bir motosikletin üzerinde geçirdiğiniz beş dakikada, çoğu insanın bir ömür boyunca hissedebildiğinden daha fazla yaşarsınız.” - Marco Simoncelli

“SUPER SIC” için harika başlamıştı her şey, öyle de gidiyordu. 250cc şampiyonluğunun ardından aynı seride bir sene fazladan geçirmek zorunda kalsa da MotoGp’ye adım attığı ilk sezonda grid’in en iyilerinden biri olmayan Gresini takımında giderek yükselen bir performans göstermişti. İkinci sezonunda yeteneğini parlatmaya devam etti; iki kez yarışa en önde başlama hakkı kazanmasının yanı sıra, ölümünden önceki son yarış olan Avustralya’da ikinci sırada bitirerek kariyerinin en iyi derecesini yaptı. Tıpkı Valentino Rossi gibi medyatik karakteri, uzun kıvırcık saçları ve pist üstündeki performanslarıyla grid’in en sevilen ve en fazla gelecek vadeden isimlerinden biri olan Simoncelli, sezonun sondan ikinci yarışı olan Malezya’da motorunun kontrolünü kaybetti. Önceleri pist dışına çıkacak gibi gözüken motoru aniden piste doğru hamle yapınca arkadan gelen Colin Edwards ve Valentino Rossi’ye karşı hamle yapacak zaman kalmadı ve Simoncelli baş, boyun ve göğüs travmaları sebebiyle hayatını kaybetti.

Pistlerin unutulmayanları

8 / 17

Pistlerin unutulmayanları

MARCO SIMONCELLI (1987-2011)

“Hızlı bir motosikletin üzerinde geçirdiğiniz beş dakikada, çoğu insanın bir ömür boyunca hissedebildiğinden daha fazla yaşarsınız.” - Marco Simoncelli

“SUPER SIC” için harika başlamıştı her şey, öyle de gidiyordu. 250cc şampiyonluğunun ardından aynı seride bir sene fazladan geçirmek zorunda kalsa da MotoGp’ye adım attığı ilk sezonda grid’in en iyilerinden biri olmayan Gresini takımında giderek yükselen bir performans göstermişti. İkinci sezonunda yeteneğini parlatmaya devam etti; iki kez yarışa en önde başlama hakkı kazanmasının yanı sıra, ölümünden önceki son yarış olan Avustralya’da ikinci sırada bitirerek kariyerinin en iyi derecesini yaptı. Tıpkı Valentino Rossi gibi medyatik karakteri, uzun kıvırcık saçları ve pist üstündeki performanslarıyla grid’in en sevilen ve en fazla gelecek vadeden isimlerinden biri olan Simoncelli, sezonun sondan ikinci yarışı olan Malezya’da motorunun kontrolünü kaybetti. Önceleri pist dışına çıkacak gibi gözüken motoru aniden piste doğru hamle yapınca arkadan gelen Colin Edwards ve Valentino Rossi’ye karşı hamle yapacak zaman kalmadı ve Simoncelli baş, boyun ve göğüs travmaları sebebiyle hayatını kaybetti.

Pistlerin unutulmayanları

9 / 17

Pistlerin unutulmayanları

KEMAL MERKİT (1960-2012)

“Bazen bu işi bir daha yapmasam mı hissine kapılıyorum. Özellikle kaza yapmış birini gördüğümde bu duyguyu yaşıyorum. Ama üzüntüm en fazla bir saat sürüyor. Bu işi cazip kılan işin içindeki risklerin çokluğu!” – Kemal Merkit

Tam dokuz kez Dakar rallisine katılma fırsatı bulan çok özel bir insandı Kemal Merkit. “Dakar Rallisi’ne En Çok Katılan Türk” ünvanına da sahip oldu bu sayıyla. Onu özel yapan sebepler bu kadarla sınırlı değil elbette; insanın içini ısıtan gülümsemesi ve nazik tutumuyla Türk motor sporu sevenleri tarafından çok fazla saygı duyulan bir insandı. Geçtiğimiz yıl 5 Eylül tarihinde başlayan Transanatolia Rallisi’ne katılan Kemal Merkit, yarışın ikinci günü 7 Eylül’de, Meke Gölü etabı başladıktan sonra İtalyan motosikletçi Nirco Niotto ile yönlerini araştırmak için durdurduklarında, onları fark edemeyen 19 yaşındaki Hollandalı sporcu Wouter Vaar Kamp ikisine birden çarptı. Merkit ve Hollandalı sporcu olay yerinde hayatını kaybederken, İtalyan motosikletçi ise kazadan hafif yaralı olarak kurtuldu. Transanatolia Rallisi’nin devam etmesi kararı alındı fakat kaybedilenler için büyük bir veda konvoyu düzenlemek de ihmal edilmedi.

Daha Fazlası

“Veni Vidi Mansi – Sessizliğin Yankısı” Ferit Yazıcı’dan Göç, Hafıza ve İnsanlık Üzerine Bir Heykel Sergisi

Dünyaca Ünlü Sanat Zirvesi İstanbul'da

No. 14, Bishop’s Stortford: Tarih ve Modernliğin Buluştuğu Ödüllü Bir Dönüşüm

Robert De Niro ve Al Pacino Moncler'in Son Kampanyasında Başrolde