Son Savaşçı: Aston Martin DBS Ultimate
Giriş Tarihi: 02.10.2012
10:05
Güncelleme Tarihi: 02.10.2012
17:20
Otomotiv sektörünün dünya ekonomisi için ne denli vazgeçilmez olduğunun anlaşıldığı ilk günden beri, birçok otomobil markası, yeni ve etkileyici modeller çıkarmak için birbirleriyle yarışıyor. Peki, bu koşturmaca, bu tozu dumana katmak neden? Amaç, sadece tüketiciye iyi araçlar sunmak mı? Otomobil, sadece bir ulaşım ve taşıma aracı olarak mı geliştirildi yoksa ekonomide belirleyici pozisyonda kalmak için bazı rolleri üstlenmek zorunda mı bırakıldı? Söz konusu ilk otomobiller olduğunda, ortada endüstriyel amaçlar yoktu elbet; ama gelişim evresi başladığında görüldü ki, otomobilleri sadece bir ulaşım aracı olarak görmek, sektörünü fazlasıyla küçümsemek olacaktı.
BUGÜN BAZI ÜLKELERİN sadece otomotiv endüstrisiyle ayakta kaldığını, bizim ülkemizin de dâhil olduğu sayısız devletin ekonomisindeki en önemli payı bu sektörün aldığını düşünürsek; nasıl bir savaşın içinde olduğumuzu daha iyi anlayabiliriz. Pastadan pay kapma savaşında, markaların ve devletlerin kapışmasında en masum taraf, belki de bizler; yani son kullanıcı-lar olsa gerek. Sebebi basit; biz kullanıcılar için otomobil, hâlâ bir ulaşım ve taşıma aracıdır (Tabii ki son 20 yılda iyice kendini belli eden, otomobili bir hava atma aracı olarak kullanmayı ve statü belirleme sembolü olarak görmeyi bir kenara bırakırsak.). Çünkü pek çok kimse; "Otomobil satın alırken, acaba hangi ülke ekonomisine ne kadar katkım olur?", "Bu aracı satın aldığımda rakip devletlere güç sağlarım mıyım?" gibi soruları cevaplandırarak araç satın almaz. Hatta yine Türkiye de dâhil olmak üzere, kendi ülkesinde üretilen birçok markaya sıcak bakmayan, ithal otomobili tercih eden halkların sayısı hiç de az değildir. İşte bu noktada, belki de otomobil satın alan tüketiciler için; "savaş alanında ortada kalmış", anlamsız bir şekilde "Ne oluyor burada?" diye etrafına korku dolu gözlerle bakan küçük bir çocuk diyebiliriz.
TASARIMIN ÖNEMİ VE ASTON MARTIN
Ekonomik dengeleri belirleyen bu savaştan iyi bir pay almak için, elinizin sağlam olması gerekiyor. İşte tam bu noktada, en önemli enstrüman olarak karşımıza, "tasarım" çıkıyor. Tabii ki sadece tasarımla her şey bitmiyor; ama başlıyor. Eğer ürününüzün tasarımı iyiyse, yaşam şansınız yüksek; ama değilse, ne yazık ki şansınız çok az. Bu durum için en iyi örnek olarak; bir zamanların güçlü otomobil markalarının, sektörün gelişimine ayak uyduramaması sonucu ortadan kaybolmasını gösterebiliriz. Bunun karşıtı bir örnek olarak ise; milyonlarca adet satmayan, öyle bir hedefi olamayan; fakat tasarımı ve kendini konumlandırdığı yer açısından başarılı olan bir markayı verebiliriz: Aston Martin.
OTOMOBİL DÜNYASININ "Karizmatik Çocuğu" Aston Martin; yılda belirli satış rakamlarına ulaşan, niş bir marka. Ama aynı zamanda, yolda gördüğümüzde de beğeniyle takip ettiğimiz, birçoğumuzun ne fiyatından ne de motor gücünden haberdar olmadığımız hâlde hayranlık durduğumuz bir marka. Bu başarı, Aston Martin'in ufak dokunuşlarla fark yaratabildiğinin göstergesi âdeta. Sayfalarımıza konuk ettiğimiz Aston Martin DBS'te de bu tasarım ve anlayış farkını görmekteyiz. 2007 yılında tanıtıldığında göz kamaştıran modelin tasarımı, çok alımlıydı. Fakat Aston Martin, birçok markanın düştüğü tuzağa düşmedi ve yıllar içinde, aracın beğenilen tasarımını tamamen bozmadan farklı versiyonlar çıkararak, heyecanı hep yüksek tutmayı başardı. Başarısını James Bond'un aracı olarak perçinleyen Aston Martin DBS; "Casino Royale" ve "Quantum of Solace" filmlerinde yer alarak, bilinirlik açısından da en üst seviyeye geldi. Tümüyle alaşım, 48 valf V12motor ve dış panellerde karbon fiber kullanılmasıyla da dikkat çeken arkadan itişli Aston Martin DBS'in coupe versiyonu, bir kardeşle tamamlandı. 2009 yılında üretilmeye başlanan Volante versiyonu (Biz "cabrio" diyoruz.), DBS serüvenin önemli bir oyuncusu olmayı başardı. Coupe ve cabrio modellerinin gücünün aynı olması, yol tutuşta cabrio otomobillerin yaşadığı birçok zorluğu bertaraf etmesi, Volante'nin ve tabii ki Aston Martin DBS'in otoriteler tarafından beğenilmesini sağladı.
SIRA DIŞI İŞLER CESARET İSTER
Extreme araç severler için esas sürpriz, bundan sonra geldi. Mahallenin yakışıklı, spor giyimli beyefendisi; belki de büyük bir risk alarak, giyim tarzında değişiklikler yaptı: Carbon ve Carbon Black Edition'larını gün ışığına çıkararak, gerçek anlamda tasarımın ve vizyonun ne demek olduğunu, araçlarda değişiklik yapmak için hangi cesur adımların atılması gerektiğini gösterdi. "Farklılık için piyasanın sizi zorlamasını beklemeden hareket edin." diyen Aston Martin DBS, Carbon ve Carbon Black Edition'larıyla hayranlarının nefesini kesti de diyebiliriz. Son bomba ise, Aston Martin DBS Ultimate. Sınırlı sayıda üretilecek bu özel araçtan, sadece 100 adet satışa sunulacak. Özel siparişle Türkiye'ye getirtilebilecek aracın deri koltukları üzerindeki kırmızı dikişler bile, tasarım okullarında iyi bir örnek olarak gösterilebilir. Üç renk seçeneği bulanan DBS Ultimate; özel tasarlanan DBS logosu, karbon fiber dikiz aynaları, koyulaştırılmış ön ızgara, matlaştırılmış arka lambalar, direksiyonda bulunan kırmızı deri vites pedalları, özel numara plakası ve alcantara tavan kaplamasıyla ön plana çıkıyor.

BUGÜN BAZI ÜLKELERİN sadece otomotiv endüstrisiyle ayakta kaldığını, bizim ülkemizin de dâhil olduğu sayısız devletin ekonomisindeki en önemli payı bu sektörün aldığını düşünürsek; nasıl bir savaşın içinde olduğumuzu daha iyi anlayabiliriz. Pastadan pay kapma savaşında, markaların ve devletlerin kapışmasında en masum taraf, belki de bizler; yani son kullanıcı-lar olsa gerek. Sebebi basit; biz kullanıcılar için otomobil, hâlâ bir ulaşım ve taşıma aracıdır (Tabii ki son 20 yılda iyice kendini belli eden, otomobili bir hava atma aracı olarak kullanmayı ve statü belirleme sembolü olarak görmeyi bir kenara bırakırsak.). Çünkü pek çok kimse; "Otomobil satın alırken, acaba hangi ülke ekonomisine ne kadar katkım olur?", "Bu aracı satın aldığımda rakip devletlere güç sağlarım mıyım?" gibi soruları cevaplandırarak araç satın almaz. Hatta yine Türkiye de dâhil olmak üzere, kendi ülkesinde üretilen birçok markaya sıcak bakmayan, ithal otomobili tercih eden halkların sayısı hiç de az değildir. İşte bu noktada, belki de otomobil satın alan tüketiciler için; "savaş alanında ortada kalmış", anlamsız bir şekilde "Ne oluyor burada?" diye etrafına korku dolu gözlerle bakan küçük bir çocuk diyebiliriz.
TASARIMIN ÖNEMİ VE ASTON MARTIN
Ekonomik dengeleri belirleyen bu savaştan iyi bir pay almak için, elinizin sağlam olması gerekiyor. İşte tam bu noktada, en önemli enstrüman olarak karşımıza, "tasarım" çıkıyor. Tabii ki sadece tasarımla her şey bitmiyor; ama başlıyor. Eğer ürününüzün tasarımı iyiyse, yaşam şansınız yüksek; ama değilse, ne yazık ki şansınız çok az. Bu durum için en iyi örnek olarak; bir zamanların güçlü otomobil markalarının, sektörün gelişimine ayak uyduramaması sonucu ortadan kaybolmasını gösterebiliriz. Bunun karşıtı bir örnek olarak ise; milyonlarca adet satmayan, öyle bir hedefi olamayan; fakat tasarımı ve kendini konumlandırdığı yer açısından başarılı olan bir markayı verebiliriz: Aston Martin.
OTOMOBİL DÜNYASININ "Karizmatik Çocuğu" Aston Martin; yılda belirli satış rakamlarına ulaşan, niş bir marka. Ama aynı zamanda, yolda gördüğümüzde de beğeniyle takip ettiğimiz, birçoğumuzun ne fiyatından ne de motor gücünden haberdar olmadığımız hâlde hayranlık durduğumuz bir marka. Bu başarı, Aston Martin'in ufak dokunuşlarla fark yaratabildiğinin göstergesi âdeta. Sayfalarımıza konuk ettiğimiz Aston Martin DBS'te de bu tasarım ve anlayış farkını görmekteyiz. 2007 yılında tanıtıldığında göz kamaştıran modelin tasarımı, çok alımlıydı. Fakat Aston Martin, birçok markanın düştüğü tuzağa düşmedi ve yıllar içinde, aracın beğenilen tasarımını tamamen bozmadan farklı versiyonlar çıkararak, heyecanı hep yüksek tutmayı başardı. Başarısını James Bond'un aracı olarak perçinleyen Aston Martin DBS; "Casino Royale" ve "Quantum of Solace" filmlerinde yer alarak, bilinirlik açısından da en üst seviyeye geldi. Tümüyle alaşım, 48 valf V12motor ve dış panellerde karbon fiber kullanılmasıyla da dikkat çeken arkadan itişli Aston Martin DBS'in coupe versiyonu, bir kardeşle tamamlandı. 2009 yılında üretilmeye başlanan Volante versiyonu (Biz "cabrio" diyoruz.), DBS serüvenin önemli bir oyuncusu olmayı başardı. Coupe ve cabrio modellerinin gücünün aynı olması, yol tutuşta cabrio otomobillerin yaşadığı birçok zorluğu bertaraf etmesi, Volante'nin ve tabii ki Aston Martin DBS'in otoriteler tarafından beğenilmesini sağladı.
SIRA DIŞI İŞLER CESARET İSTER
Extreme araç severler için esas sürpriz, bundan sonra geldi. Mahallenin yakışıklı, spor giyimli beyefendisi; belki de büyük bir risk alarak, giyim tarzında değişiklikler yaptı: Carbon ve Carbon Black Edition'larını gün ışığına çıkararak, gerçek anlamda tasarımın ve vizyonun ne demek olduğunu, araçlarda değişiklik yapmak için hangi cesur adımların atılması gerektiğini gösterdi. "Farklılık için piyasanın sizi zorlamasını beklemeden hareket edin." diyen Aston Martin DBS, Carbon ve Carbon Black Edition'larıyla hayranlarının nefesini kesti de diyebiliriz. Son bomba ise, Aston Martin DBS Ultimate. Sınırlı sayıda üretilecek bu özel araçtan, sadece 100 adet satışa sunulacak. Özel siparişle Türkiye'ye getirtilebilecek aracın deri koltukları üzerindeki kırmızı dikişler bile, tasarım okullarında iyi bir örnek olarak gösterilebilir. Üç renk seçeneği bulanan DBS Ultimate; özel tasarlanan DBS logosu, karbon fiber dikiz aynaları, koyulaştırılmış ön ızgara, matlaştırılmış arka lambalar, direksiyonda bulunan kırmızı deri vites pedalları, özel numara plakası ve alcantara tavan kaplamasıyla ön plana çıkıyor.