Neşe kaynağı bir isim: Murat Akkoyunlu
08 Ekim 2014
1 / 2
Neşe kaynağı bir isim: Murat Akkoyunlu
İnsanların kahkahalarla izlediği filmlerin, hayatlarına neşe getiren dizilerin olmazsa olmazı Murat Akkoyunlu ile güzel bir sohbet gerçekleştirdik.
ESQUIRE: Nerelisiniz? Oyunculuğa nasıl başladınız?
MURAT AKKOYUNLU: Bursalıyım. Çocukluk hevesiyle evde her zaman kendi kendime oyunlar oynardım. Kendimi sahnede hayal ederdim, oyun bittiğinde de misafirlerden beni alkışlamalarını beklerdim. Evimizde her türlü müzik aleti vardı. Gelen misafirlere onları verir, oyuna katılmalarını sağlardım. Bu heves zamanla hedefe dönüştü. Bursa Devlet Tiyatrosu’nda başlayan oyunculuk serüvenim bugünlere kadar uzandı. Allah kısmet ederse ölene kadar da devam edecek.
ESQ: Komediye hangi dönemde ağırlık verdiniz?
MA: Aslında ağırlık vermek demeyelim. Oynadığım tiyatro oyunlarının neredeyse tamamı komediydi. Televizyon ve sinemadan gelen işler de öyleydi. İster istemez kendinizi komediye ağırlık vermiş buluyorsunuz. Dram oynamayı da çok istiyorum ama yapımcı alışkanlıkları nedeniyle gelen tekliflerin tamamı komedi oluyor. Aslında komedi ya da dram oyuncusu diye bir şey yoktur. Oyuncu her alanda mesleğini sergileyebilmelidir. Yurtdışında bunun birçok örneğini görüyoruz. Örneğin Jim Carrey hem çok iyi bir komedi hem de çok iyi bir dram oyuncusu. Umarım bizim sektörde de yapımcılar risk alıp oyunculara güvenir ve onlara ters köşe roller verebilir.
ESQ: Yer aldığınız ilk proje hangisiydi?
MA: Yer aldığım ilk proje, ‘Bizimkiler’ dizisiydi. İçinde bulunmaktan son derece mutluydum. Birçok değerli oyuncuyla tanışmamı sağlayan, çok şey öğrendiğim bir işti. Bunun için Umur Abi’ye (Bugay) de her seferinde teşekkür ederim. Kendisiyle hâlâ görüşüyoruz. İlk sinema filmim ise ‘Rus Gelin’di. Bu filmde Zeki Alasya ve Metin Akpınar gibi değerli sanatçılarla çalıştım. Film bana bir ödül de getirdi (Sadri Alışık Tiyatro ve Sinema Oyuncu Ödülü). İlk projelerim konusunda oldukça şanslı olduğum söylenebilir.
ESQ: Sizce ülkelerin komedi anlayışları neye göre değişiyor? Dilin bu alandaki önemi nedir?
MA: Ülkelerin komedi anlayışı tamamen kültürel olgulara dayanıyor. Dilin tabii ki etkisi var. Örneğin İngiltere’de yayınlanan bir dizide konu itibariyle öyle bir deyim kullanılıyor ki, herkes kahkaha atabiliyor ama bu deyimi biz kullanmadığımız için bize bir şey ifade etmiyor. Bir de uyarlamalar var ki, dilin önemini orada daha iyi anlıyorsunuz. Çeviri kötüyse, oyun da kötü oluyor.
ESQ: Komedide yer almak isteyen oyuncuların, diğerlerine göre ne gibi farklı özellikleri olması gerekir?
MA: Komedide zamanlama çok önemli. Şunu yapsın, bunu yapsın, şöyle de değişik olsun diyemem. Sadece gözlem yeteneğinin çok iyi olması gerektiğini söyleyebilirim. Her meslekte olduğu gibi disiplin de çok önemli.
ESQ: Her zaman, “Kadınlar kendilerini güldüren erkeklerden hoşlanır.” gibi cümleler kurulur . Doğruluk payı var mı?
MA: Evde pek komik olduğum söylenemez, dersem cevabı vermiş olurum sanırım. Ama nedense, herkes televizyonda gördüğü performansı sokakta, restoranda, yolda yürürken de bekliyor. ESQ: En sevdiğiniz projeniz hangisiydi? MA: Hepsi de benim bebeklerim. Genelde öyle denir ya! Gönlümde yatan aslanlar var ama söylemek istemem. Emek verdiğim(iz) diğer projelere haksızlık olur.
2 / 2
Neşe kaynağı bir isim: Murat Akkoyunlu
ESQ: Mesleğiniz için şu anakadar ne gibi fedakârlıklarda bulundunuz?
MA: Çok şeyden vazgeçtiğim oldu… Buna fedakârlık denirse… Bu işe başladığım yıllarda maddi ve manevi birçok sıkıntım oldu diyebiliriz. Pişman olacağım şeyler yaşamadım. Yanlış seçimler yaptığım zamanlar oldu. Bu seçimleri yapmamış olsaydım, ne gibi sonuçlarla karşılaşacağımı bilemezdim. Dolayısıyla yaptığım seçimler ne kadar yanlış, onu da bilemiyorum.
ESQ: Siz en çok neye gülüyorsunuz? En sevdiğiniz komedyen kim?
MA: Şu sıralar en çok kızıma gülüyorum. Neye güldüğüm o anki ruh halim ve ortamla ilgili, net bir şey söyleyemem. Ancak Cem Yılmaz’a çok gülüyorum.
ESQ:Oyunculuk haricinde özel bir ilgi alanınız var mı?
MA: Evde küçük maketler yapıyorum. Resimle ufak ufak ilgilenmeye başladım. Kendim yapmıyorum ama yapılmışları takip ediyorum. Bir de kızım en büyük ilgi alanım.
ESQ: Baba olmanın verdiği ilk ‘farklı’ düşünce neydi? Baba olmak, mesleğinizde ve hayatınızda ne gibi değişiklikler yarattı?
MA: Öncelikle baba olmak dünyanın en güzel duygusu… Allah, isteyen herkese bu duyguyu tattırsın. Ben taze baba sayılırım. Kızım aramıza katılalı 2,5 ay oldu. E tabii üzerimde ciddi bir sorumluluk duygusu hissediyorum. Onunla ilgili kurduğumuz hayalleri gerçekleştirmek için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Ne olursa olsun, hayata geldiğine mutlu olmasını sağlayacağız. Mesleki anlamda şu anda bir değişiklik yok. Belki yıllar geçtikçe olur.
ESQ:Aile sahibi olmak bir oyuncuya katkı sağlıyor mu?
MA: Mutlu bir aileyiz. Bu, hayatınızın her alanına yansıyor. Tüm sosyal ilişkilerinize, iş hayatınıza… İşe mutlu gidiyorum, işten mutlu dönüyorum. Bir an önce evde olmak, kızımla daha çok vakit geçirmek istiyorum. Aile ve çocuk, bana daha kaliteli zaman geçirmeyi öğretti. İşte, arkadaşlarımla, evde; her anın zevkini çıkararak yaşıyorum.
ESQ: Sevdiğiniz aktörler kimler? Bu aktörler hangi özelliklerinden dolayı hoşunuza gidiyor?
MA: Beğendiğim yabancı aktör çok var. Peter Sellers, Robin Williams, Jim Carrey ve daha birçok isim sayabilirim. Bu arada Robin Williams’ın ölüm haberini aldığımda tanıdığım birinin ölüm haberini almışım gibi hissettim. Sorunun cevabı da bu sanırım. O kadar güzel projelerle hayatımıza giriyorlar ki, onlardan o kadar etkileniyoruz ki, onları hayatımızın bir parçası haline getiriyoruz. Çocukluk yıllarımdan beri yanımda, karşımda olan biri gitti. Düşünsenize, Peter Pan gitti. Onun dışında; son dizide beraber çalıştığımız Engin Alkan; hem oyunculuğunu hem de yönetmenliğini çok beğendiğim bir isim. Cem Yılmaz çok doğal ve gözlem yeteneği oldukça gelişmiş bir aktör.
ESQ: Özellikle oynamak isteyeceğiniz bir dram projesi var mı? Ya da oynamaktan keyif alacağınız bir karakter?
MA: Öncelikle, bir dram sinema projesinde yer almak isterim. Çalışmak istediğim bazı yönetmenler de var. Net olarak oynamayı hayal ettiğim bir karakter var diyemem ama özelliği olan bir karakteri oynamak isterim.
ESQ: Eğitimin bu meslekteki önemi nedir?
MA: Yetenekle beraber eğitimin de önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü bir oyuncu, yeteneği varsa onu eğitimle beraber disipline etmeyi öğrenir. Her alanda olduğu gibi bu alanda da eğitimin önemi yadsınamaz. Kısacası, eğitim şart.
ESQ: Yetenek-eğitim; hangisi daha ağır basıyor? İkisi paralel ilerlese de, yeteneği olmayan biri için eğitim, seyirci karşısına çıkabilmeye olanak verir mi?
MA: Tabii ki yetenek ağır basıyor. Ama daha önce de söylediğim gibi oyuncunun disipline olması lazım. Sektörün yazılı olmayan kuralları ancak çalışılarak, sahneye çıkılarak öğrenilebilir. Yeteneği olmayan ve sadece eğitim alan insanlar da zamanla kendilerini geliştirebilir tabii. Ama ne derece seyirciyi tatmin eder, onu bilemiyorum.
Esquire Dergisi'nin Eylül 2014 sayısından alınmıştır.