'Mavi' tutkunlarının saat tercihleri: Gürsel Öztürk
'Mavi' tutkunlarının saat tercihleri: Gürsel Öztürk
Röportaj Seda KARAN
Fotoğraf Caner ÖZKAN
Gürsel Öztürk
"Denizi sevmek yetmez, ona saygı da duymalısınız."
Yıldız Üniversitesi İnşaat bölümü mezunu, A&G Yatçılık LTD.'nin ortağı ve aynı zamanda EGA Mimarlık ve İnşaat şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı olan Gürsel Öztürk için "denizde doğmuş" desek yanlış olmaz. 1960 doğumlu Öztürk, annesi ve babasının denize düşkünlüğü sayesinde daha çocuk yaşlarda denizle ve deniz sporlarıyla tanışmış. "Annemle babamın 1950 senesinde şarpiyle Kalamış Koyu'nda dolaşırken çekilmiş siyah-beyaz fotoğrafı halen teknemde asılıdır." diyerek denize ve teknelere olan düşkünlüğünü anlatmaya başlayan Öztürk, ilk bireysel yelken deneyimine 'optimist' sınıfında başlamış. Daha sonra İstanbul Yelken Kulübü'nde 'pirat' sınıfıyla devam eden Öztürk, yat yarışlarına ilk kez Çark-ı Felek ile katılmış. Daha 24 yaşındayken katıldığı yat yarışları Öztürk'ün hayatından bir daha hiç eksik olmamış. Sırasıyla Relax ve Energie adlı tekneleriyle yurtiçi ve yurtdışında yarışıp çeşitli derecelere imza atan Öztürk, halen yedi ortak olarak ABD'den getirttikleri '7 Bela' adlı Farr 40 tekneleriyle yarışmaya devam ediyor. Öztürk'ün yurtdışında katılıp unutamadığı yarışların başında Mumm 30 Dünya Şampiyonası ve Mallorca Cupa del Rey geliyor.
"Denizde olmak ve yelken benim yaşam tarzım. Her zaman denize sevgi ve saygı duymuşumdur," diyerek denizle ilişkisini tanımlayan Gürsel Öztürk, sadece kendisinin değil eşi ve iki çocuğunun da denizle iç içe yaşadığını belirtiyor: "Denizsiz bir hayat benim ve ailem için imkânsız. Deniz artık içimize işlemiş, tarifi zor, vazgeçilmez bir tutku bizim için."
Denizciliğe merak salanlar ve bu sporu yapmak isteyenler için tavsiyelerini sorduğumda ise şöyle yanıtlıyor, Öztürk: "Denizi sevmek, teknecilik ve deniz sporlarıyla ilgilenmek yeterli değil. Teorik bilgilerinizi pratik yaparak geliştirmelisiniz. Daha sonra da adım adım kendinizi geliştirmelisiniz. Yeni başlayanlar yelken kulüplerine başvurmalı, dersleri dikkatlice takip etmeli ve yine kulüplerin ya da ekip kurmak isteyenlerin teknelerine başvurarak tecrübelerini ilerletmeli."
'Mavi' tutkunlarının saat tercihleri: Gürsel Öztürk
Her ne kadar yanınızda ekibiniz ya da badi'niz olsa da denizde başınıza pek çok macera gelebilir. Bunca deneyime sahip biri olarak başına gelen komik ve tatsız anıları soruyorum kendisine: "O kadar çok var ki, hangisini anlatsam… Bir yarışımızda tam 'start' anında akşamdan kalan bir ekip arkadaşımız istifra etmeye başladı, bir yandan da ayıp olmasın diye çaktırmamaya çalışıyor tabii… Biz de en dezavantajlı start hattından, yani iskele kontra çıkmak zorunda kaldık ancak durum avantajımıza işledi ve fi lo geri kaldı. O yarışta birinci olmuştuk. Başıma gelen en kötü olay da Güney Yarışı'nda gerçekleşmişti; yarış esnasında kavançada başıma balon gönderi vurmasıyla, bu arada yıldızlar gerçekten görülüyormuş, havalanıp güverteye düşmüştüm. Kafamda yumurta büyüklüğünde bir şişlik olmuştu."
Hazır yarışlarda başına gelenler üzerine konuşuyorken yarışlara katılmanın kendisi için ne ifade ettiğini merak ediyorum… Mesela ekip olarak yarışmak nasıl bir his uyandırıyor? Yarışlarda elde ettikleri başarıları da anlatmasını rica ediyorum elbette… "Yarışmak yelken kalitenizi artırır ve ortak amaçta ahenkli davranışı geliştirir. Tabii artık senelerdir birbirini tanıyan küçük bir camia olduğumuz için yelken yarışları esnasında aramızda arkadaşlığımızla birlikte tatlı bir rekabet de pekişiyor. Ayrıca ekip arkadaşlarımızla yarattığımız birlik, güven ve inanç da başka bir güzellik! Bütün bunların yanı sıra başarılarımıza gelirsek yıllardır yarışlarda aldığımız kupalar oldukça fazla ama bunların arasında benim için en anlamlısı 'Güney Yarışı' diye bilinen Türkiye'nin en geleneksel ve en uzun yarışında aldığımız Deniz Kuvvetleri Yarışı Kupası'dır."
Bunun üzerine bugüne kadar yaptığı en uzun rotayı soruyorum… "İlk teknem Çark-ı Felek'i 1984 yılında aldım. Quarter Ton yapımı lamine bir yarış teknesiydi. Onunla yaptığım en uzun yolculuğum İstanbul-Marmara Adası olmuştu. İkinci teknem Relax, Beneteau 393 Fransız yapımı bir yarış gezi yelkenlisiydi. Onu Marsilya'dan teslim almıştım; İstanbul'a iki Fransız arkadaşımla getirdim. Aynı tekneyle Marmaris Yarış Haftası'nı kazanmıştık. Üçüncü teknem Energie Feeling 44 de, bir Fransız teknesiydi. Onu da Güney Fransa'dan alıp Sicilya'ya kadar getirmiştim. Son teknem olan Energie Moody 45 DS ise İngiliz tasarımı, Alman yapımı tam bir aile teknesi. Bu kızımla emeklilik zamanında uzun yolculuklar yapmayı planlıyorum." Bu kadar uzun rotalara çıkmış biri olarak denizcilik konusundaki olmazsa olmazlarını da hemen açıklıyor, Öztürk: "Denizi tutkuyla sevdiğin kadar ona saygı da duyacaksın. Savaşarak değil; tüm koşulları kabul ederek mücadele etmeyi öğreneceksin." Denize bağlılığı ve tutkusu yaz kış devam eden Öztürk, haftada 3-4 kez mutlaka denize çıkıyor. Kış şartlarında hiçbir amacı olmasa da teknenin altından su geçip zehirli boya çalışsın diye 2-3 mil yol yaptığını da belirtiyor.
'Mavi' tutkunlarının saat tercihleri: Gürsel Öztürk
Denizciliğin kendi kuralları var. Öztürk, örneğin yedi ortaklı '7 Bela'yı alırlarken kimsenin hakkının kalmaması ve arkadaşlıklarının bozulmaması için 34 maddeden oluşan bir anayasa oluşturduklarını belirtiyor. Tabii son iki yıldır sponsorları olan Huafon sayesinde iyice güçlenmişler.
Gelelim Öztürk'ün seyirleri esnasında kendisine eşlik eden saatine… "Dümende olduğumdan daha hafi f ve basit kronometre donanımlı, estetik ve deniz kokan Nautica'yı takmayı tercih ediyorum. Şöyle bir göz ucuyla son dakikanın saniyelerine bakmak benim için yeterli oluyor. Bir tane de Corum Admirals Cup model bir saatim var. Onu takmaya kıyamıyorum. Maalesef teknede kırdığımız, düşürdüğümüz çok saat oldu. Bu arada babamdan kalan kronometreli, kurmalı ve artık antika niteliğinde bir Zenith saatim de var. Dediğim gibi işim gereği vaktimin çoğu şantiyelerde geçiyor, dolayısıyla narin saatler kullanamıyorum. Hafi fl iğinden dolayı kullandığım Nautica'nın bile camını üç kez kırdım."