İnsan Olmak Yetmez, Yetmiyor Zaten
Süper kahramanlara ilişkin 1.250 kelime...
Yazı PINAR BEKBÖLET
Yazlıkta kendisine şüpheyle yaklaşan arkadaşlarına, "Eğer benimle kayalıklara gelirseniz; size, Süpermen olduğumu kanıtlarım." dedi. Sadece birkaç dakika sonra, bu mucizevî ana tanıklık etmek için kayalıklara doluşmuşlardı. Ne de olsa o yaşlarda, mevzu, süper kahraman olunup olunmayacağı değil; kimin hangi süper kahraman olduğuydu. Kripton gezegeninden geldiğini iddia eden ufaklık, kayalıklara tırmandı; gözlerini kapatıp, yakıcı öğle güneşine doğru çevirdi kafasını. Kendisi hariç kimsenin gözlerinin, kapalı güneşe baktığında bu turuncu ışığı görmediğinden o kadar emindi ki, kendine olan güveni iyice arttı. Kollarını açtı, görgü tanıklarının sonradan verecekleri ifadelere göre, yaklaşık 1m'den kendini boşluğa bıraktı ve yüz üstü kum zemine yapıştı. Birkaç dakika olduğu yerde kımıldamadan yattıktan sonra, kanayan dizlerine, ağzına yüzüne dolan kumlara aldırış etmeden ayağa kalktı. O ana kadar nefesini tutan seyirci topluluğuna döndü ve vakur bir ses tonuyla, "Pelerinimi unutmuşum." dedi. Gerçek ile gerçek olmayan arasındaki çizgi ince, sergilenen gösteri son derece cesur, yapılan açıklama da bir o kadar mantıklıydı. Kimse itiraz etmedi; sessiz sedasız dağıldılar… O gün iddiasını kanıtlayamasa da, aksine dair şüpheleri dağıtmayı başaran kahramanımız; bugün, Türkiye'nin en ünlü fikrî ve sınai haklar avukatlarından biri. Süper kahramanlara ilişkin bu yazı da, küçüklüğünde onun gibi gözlerini kapatıp kayalıklardan atlamaya cesareti olanların, bugün nasıl adamlara dönüştüğünün hikâyesi…
Niyetim, ne süper kahramanların ağzımızın suyunu akıtan özel güçleri ne de büyüleyici var oluş hikâyeleri hakkında ahkâm kesmek değil. Kahramanları birbirleriyle kıyaslayarak, sevenleri arasında bir gerginlik yaratmak da değil; öyle olsaydı, herkes gibi ben de sosyal medyayı tercih ederdim. O hâlde, neden süper kahramanlara ilişkin bunca kelime? Aslında her şey, hafta sonundaki bir arkadaş ortamında, aramızdan birinin az önce okuduğunuz hikâyesini anlatması ile başladı. Bu tebessüm ettiren hikâyeyi dinleyen diğer arkadaşlarım da, sırayla kendi hikâyelerini anlatmaya başlayınca; fazlasıyla şaşırdığımı itiraf etmeliyim. O koca koca adamların her birinin farklı bir süper kahramanın gölgesinde büyüdüğünü öğrendiğimde; hayatlarına ilişkin yaptıkları tercihlerde, verdikleri kararlarda ve aldıkları risklerde onları gizli gizli yönlendirenlerin, aslında bu süper kahramanlar olduğunu fark ettim. Anladım ki, yaşları kaç olursa olsun; ballandıra ballandıra anlattıkları kahramanların özel güçleri, hayatta onları farklı ya da güçlü kılan özellikleri olmuş. Biraz onlardan bahsetmek isterim size. Belki biraz da, sanılanın aksine aslında büyüdükçe özgürleşemiyor olmamızdan; gerçekte kim olduğumuzun en belirgin göstergesi olan hür irademizle yaptığımız seçimlerimizin, sadece çocuklu dönemimizle kısıtlı kalıyor olmasından...
Kendini kayalıklardan boşluğa bırakma cesaretini gösteren avukat arkadaşımın adalet peşinde koşma çabası, belli ki bir nevi, dünyayı kötülere karşı koruma sevdasından ileri geliyor. Üstelik o, kariyerinin ilk yıllarında, davalarında giydiği cübbe ile ayna karşısında meşhur Süpermen pozları verdiğini de itiraf edebilecek; aynı zamanda, bugüne kadar yaptığı irili ufaklı bağışlarda kimliğini gizlemesinin bilinçaltında yatan nedeninin Süpermen'in kimliğini gizleyerek dünyayı kurtarması olduğunu söyleyecek kadar da samimi. Zira o, "Sanırım bu yardımları yaparken kimliğimi açıklamamamın gerçek nedeni, gizem uyandırdığımda kendimi süper kahraman gibi hissediyorum olmam." diyor.
Üniversiteden beri tanıdığım bir diğer arkadaşım ise, ilkokulda derslerde Batman maskesi takmasına izin verilmediği için okuldan nefret ettiğini hatırlıyor. O yaşlarda anlam veremediği bu yasağa tepki olarak, liseyi bitirir bitirmez, omzuna yarasa dövmesi yaptırmış. Kahramanının zengin olduğu için de zaman zaman haksız eleştirilere maruz kaldığından dert yanıyor ve "Kimilerine ailesinden süper güçler miras kalır kimilerine de mal mülk." diye ekliyor. Babasının sahip olduğu lojistik firmasında, genç yaşına rağmen yönetim kurulu üyeliğine getirilmiş olması; o konuşurken, belki de aslında süper kahramanını değil de kendini savunuyor diye düşünmeme neden oluyor.
Üç büyüklerin bu "süper" ligdeki azılı rekabetinde, Süpermen'i fazlasıyla sürreal; Batman'i de fazlasıyla reel bulan çok eski bir arkadaşım, tercihini Örümcek Adam'dan yana kullanmış. Süper kahramanına dönüşebilemek için küçüklüğü parkta bahçede bulduğu örümcekleri yakalayıp, kendini zorla ısırtmaya çalışarak geçmiş. Büyüdüğünde örümcek ağları ile bir gökdelenin tepesinden öbürüne zıplayamamış belki ama birkaç gökdelenin kapısından girip, en üst katına çıkmayı başarmış. "6. hissim kuvvetlidir, bazen yeni alacağımız bir proje kusursuz gözükse de içime sinmez; çalıştığım insanlar bana bu konuda güvenir ve günlerce, bu projenin neden içime sinmediğini bulmaya çalışırız. Birkaç defa, hiçbir açık bulamadığımız hâlde sırf 'örümcek' hislerime güvenerek reddettiğim projelerde, öyle beklenmedik talihsizlikler yaşandı ki; bu projeleri alan şirketlerin canı çok yandı." diyen o arkadaşımın, süper kahramanı ile en çok özdeşleştiği özelliğinin gururla altını çiziyor olması dikkatimi çekiyor. Aslında hikâyenin daha da enteresan olan kısmı, üniversite döneminde yakın arkadaşı olduğu için hislerini bir türlü açamadığı esas kızın, yıllar sonra nişanlısından ayrılarak kahramanımız ile evlenmiş olması! Örümcek Adam ile ilgili tüm detayları bilmeyenlerimize bile, bu aşk hikâyesi tanıdık gelecektir. "Hayatındaki erkeklerin ne en yakışıklısı ne de en zenginiydim; ama onu en çok seven bendim." diyebilecek kadar cesur olan kahramanımızın hayatının, hayranı olduğu süper kahramanınki ile bu kadar paralel ilerlemiş olmasının tesadüf olduğuna mı, yoksa küçüklüğünde peşinden koştuğu örümceklerden birinin kahramanımızı ısırmış olduğuna mı inanmayı tercih edersiniz; kararı, size bırakıyorum.
Geçirdiği sakatlık sonrası amatör futbol hayatına son vermek zorunda kalan arkadaşım, mevzuya biraz daha farklı yaklaşıyor. "Benim hayal dünyamda, ne pelerine ne örümcek ağlarına ne de ışın kılıcına yer vardı." diye söze giriyor ve ünlü futbol anime karakteri Tsubasa'yı süper kahramanı olarak nitelendirirken; "Gerçi artık Messi'nin driplingleri ve Ronaldo'nun "akula" şutları ile Tsubasa'yı süper kahraman kategorisinden çıkarmak gerekir." diye eklemeyi de ihmal etmiyor. Büyük bir bankada müfettiş olarak çalışan kahramanımızın son derece; gerçekçi, çalışkan ve mütevazi olmasının yanı sıra, güvenilir bir takım oyuncusu olduğunu söylemem de şaşırtmıyor olmalı sizi.
Üniversitedeyken babası iflas edince, okulu bırakıp çalışmaya başlamak zorunda kalan ve evlenme arifesinde, 10 yıllık sevgilisini kendi kullandığı otomobille yaptığı bir trafik kazasında kaybeden; yine de her şeye rağmen mutlu bir yuva kurmayı başaran ve bugün kendi işinin patronu olan arkadaşım ise, sıra ona geldiğinde, " 'X-Men' serisinden Wolverine." diyor. Nedenini ise, aynen soğuk ve asi tavırları ile ünlü kahramanının yapacağı gibi tek bir cümle ile açıklıyor: "Çünkü o, yaralarını kendi kendine iyileştirir."
Peki, nasıl oluyor da büyürken kalbimize taht kuran bu hayal ürünü kahramanlar, kişiliğimizi bu kadar etkileyebiliyor? Bugün dünyanın en büyük uluslararası firmalarının mülakatlarında neden süper kahramanlarımız soruluyor, neden bu çocukça seçimlerimize dair bir açıklama yapmamız bekleniyor? Aslında açıklaması oldukça basit: bizi en saf, en savunmasız hâlimizde yakalamanın yolu, çocukluğumuza inmektir. Çocukken bir karakterin yerine geçmeye çalışmak; zihinsel becerilerimizin, yaratıcı düşünce yeteneğimizin ve empati duygumuzun gelişimini sağlarken, bilinçaltımızı oluşturuyor. O yaşlarda, dondurmayı, içindeki kalsiyumun kemiklerimizi güçlendirmesi için yemediğimize göre; dönüşmek istediğimiz kahramanı seçerken de bizim derdimiz, ne zihinsel gelişim ne yaratıcı düşünce ne de empati elbette. Bizim tek derdimiz; sadece bize ait bir hayal dünyası içinde bağımsızlığımızı ilan edebilmek. Çünkü çocukluğumuzda; hayata dair pek çok tercihimize özgür irademizle karar veremezken; yarattığımız hayal dünyasında yerine geçeceğimiz süper kahraman seçiminde, istediğimiz kadar bencil olabiliyoruz. İşte, bu bencilce seçtiğimiz süper kahramanlar, kim olduğumuzu yansıtıyor; bilinçaltımıza gizlenen süper güçleri de, ilerleyen yıllarda, hayata dair tercihlerimizi şekillendiriyor.
O hâlde söylesenize, sizin süper kahramanınız kimdi?