Dalgaların sonsuz döngüsü

Zen felsefesini sporla bütünleştirmesiyle bilinen sörfün ilâhı Kelly Slater, milyonlarca dolar harcadı, önceleri yaratılması imkânsız görülen ‘mükemmel dalgayı’ yapay yollarla var etmek için gizlice bir mekanizma inşa etti. LEWIS SAMUELS’e düşen de Slater’ı Kaliforniya kırsalında bulunan ‘Surf Ranch’ isimli kompleksinde ziyaret ederek sporcunun yarattığı bu makineyle ilgili akıllara takılan şu sorunun cevabını aramak oldu: Bu makine profesyonel sörfün kurtarıcısı mı olacaktı, yoksa tam aksine sörfün ruhunu mu çürütecekti?

YAZI Lewis SAMUELS
PRODÜKSİYON Danny DIMAURO
FOTOĞRAF Bjorn IOOSS
DERLEME Kaan SANCAR

BİR ÇATIRTI DUYUYORUM.
Sonrasında ise gittikçe yükselen bir anons sesi: "Son bir dakika!"

KELLY SLATER, 'WSL SURF RANCH' İSİMLİ KOMPLEKSİNDE İNŞA ETTİĞİ 700M'LİK BİR HAVUZDA KUSURSUZCA YARATILMIŞ YAPAY BİR DALGA ÜZERİNDE SÖRF YETENEKLERİNİ SERGİLİYOR.

Dev bir havuzun ortasında sörf tahtamın üzerinde oturuyorum; 'popsicle' ismi verilen buzlu dondurmalara benzetilebilecek şekilde tasarlanmış, neredeyse yedi futbol sahası büyüklüğünde bir havuz. Suyun yüzeyi oldukça durgun ve karanlık. Gökyüzünü yansıtan bir aynaya benziyor.
Aniden ölüm perisi Banshee'nin sesine benzer bir inleme duyuyorum. Bunun vinçle çekilen halatların sesi olduğunu anlıyorum, sonrasında. Birbiriyle bitiştirilmiş 150 tır lastiğinin oluşturacağı görüntüye benzeyen mavi bir düzenek, hızla havuzun içine iniyor. Bir an tehlikeden uzaklaşma ve bu olaya seyirci kalma isteği doğuyor içimde. Fakat bu aylardır beklediğim bir an; duruşumu koruyorum.
Birkaç metre ileride bir yanılsama beliriyor: Mükemmel dalga. Önce somut bir hal alıyor, sonrasında ise dağılmaya başlıyor. Kıvrak vücutlu, esmer, 46 yaşında bir sörfçü ayaklanıyor ve çaba harcamadan sürünürcesine bana doğru ilerliyor. Bu onun dalgası; yıllarca süren araştırma ve deneylerin, gizlice harcanan milyonlarca doların ürünü. Bu aynı zamanda onun sporu. Kelly Slater, Dünya Sörf Ligi'ndeki 11 şampiyonluğuyla sörfün tartışılmaz kralı. O ki, üstünlüğü, egemenliği ve dayanıklılığı ile birçok kişinin sadece gelmiş geçmiş en iyi sörfçü değil, gelmiş geçmiş en iyi atlet olarak tanımlayıp tanımlamama konusunda kararsız kaldığı biri. Tüm bunları kenara bıraksak bile, tüm hayatını başkalarının imkânsız olarak gördüğü şeyleri gerçekleştirmeye adayan biri karşımızdaki. Gelgelelim, Slater da bir insan. Ama orta yaşlı ve doktorunun tavsiyesinin aksine kırık bir ayakla bile sörf yapıyor. Ben bunları düşünürken Slater köpüren dalga ile birlikte sörf hareketini tamamlıyor ve kendini suda buluyor.
Bu defa sıra bende. Şaşkınlığımı bir kenara bırakıyor, dalga yönüne dönüyor ve küçük hareketlerle o yönde kürek çekiyorum. Sonrasındaysa ilk 'karasal' dalga deneyimini yaşıyorum. Belki de aralarında son günlerin gözdesi sörfçüler, milyarderler ve ünlü isimlerin bulunduğu diğer 200 kişi de aynı duyguyu yaşamıştır, diye düşünüyorum. Tarihe baktığımızda da, iyi bir sörf deneyiminin kararlı ve yeterince uğraş vermeye hazır herkes için bir ödül niteliğinde olduğunu görüyoruz zaten. Bu hepimiz için birer ödül, belki de.
WSL Surf Ranch yüzde 100 özel bir kompleks. Bu nedenle dalgaların başarısız olmasının çok da bir önemi yok. 1969 yılında Tempe, Arizona-ABD'de açılan Big Surf'ten Disney World'ün Typhoon Lagoon'una kadar yapay dalgalar da devasa tuvaletlere benziyordu, mesela. Ama Slater'ın dalgaları hiç de başarısız değil. Birinci kalite okyanus dalgalarının tüm özelliklerine sahip olmasına rağmen olağanüstü bir biçimde tahmin edilebilir ve sınırsızca yeniden üretilebilir nitelikte. Bu yönüyle diğer dalgalardan farklı, tabii.
Slater'ın mekanizmayı duyurduğu anı hatırlıyorum. Sörfün ihtişamını ortaya koyan bir andı bu; teknolojinin doğaya üstün geldiği bir an. Ben de, birçok sörfçü gibi, o an nerede olduğumu ya da şöyle diyeyim, haberi nerede gördüğümü çok net anımsıyorum. Kuzey Kaliforniya'daki evimin körfeze bakan penceresinin önünde, oğlum paçama yapışmışken Instagram'da geziniyordum. Karşıma bir önizleme videosu çıktı. Slater 'insan eliyle üretilmiş gelmiş geçmiş en iyi dalga'nın üzerindeydi. İlk gördüğümde gerçek olup olmadığını sorguladım. Dalga bu dünyaya ait değilmişçesine güzeldi, büyülü gibiydi. CGI (özel efekt) ile üretilmiş gibiydi.
Sonrasında, daha uzun bir klip açtım ve kare kare dondurarak birkaç kez daha izledim. Oğlum dikkatimi çekmeye çalıştı o anda ama ben kulaklık taktım. Gelen bildirimleri okumadan kapattım. Slater'ın arka planda verdiği tepki de en az videoda gördüğüm dalga kadar etkileyiciydi: "Aman Tanrım! İnanamıyorum!" Görünüşe göre o anda Slater bile bu kadar büyük bir başarıyı beklemiyordu.
Sörf dünyasında sırların çok uzun süre esrarını koruyamadığı bilinen bir gerçek. Profesyonel bir sporcu sarhoş olduğunda ya da yeni bir keşif yapıldığında otoparklarda fısıltılar duyabilirsiniz. Bu nedenle, resmi bir açıklama olduğunda genellikle haberler eskimiş oluyor. Slater'ın mekanizması için ise bu böyle ilerlemedi. Dedikoducu şirket çalışanları bile benimle hiçbir şey paylaşmadı.
Düşünüyorum da Slater ile 10 yılı aşkın süredir tanışıyoruz. Surfline sitesi için 2007'de bir dünya turu gerçekleştirdiğim sırada ilk defa bir araya gelmiştik. Sonrasında da sık sık mesajlaştık ama bana bu mekanizmaya dair hiçbir ipucu vermedi. Dünya çapındaki sörfçüler de gafil avlanmıştı ve bu Slater'ın bu oyunu ilk değiştirişi değildi. Yıllar içerisinde sörfün bir performans sanatı haline gelişine ön ayak oldu, WSL'in tasarlanması konusunda mühendislere yardım etti, sörfün çevreye duyarlı hale gelmesini sağladı ve sörfün bir spor dalı olarak görülmesi için çalıştı. Sık sık da bir hain olarak anıldı.
Şimdiyse Slater, doğa olgularını makineler ile yeniden yaratan, sörf sporunu 'karasal' bir aktiviteye dönüştürerek sörf dendiğinde akla geleni kalıcı olarak değiştirebilecek bir yöntemle karşımızda. Sosyal medyada bu icadın sörfü öldürecek bir hamle mi, yoksa sörfü yeniden canlandıracak bir buluş mu olduğu konusunda bir ikilem oluşsa da ortada apaçık bir gerçek var: Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. "Bu, sörf tarihindeki en büyük değişim; daha önce gerçekleşen olaylardan daha üstün." diyor The History of Surfing kitabının yazarı Matt Warshaw, "Bu spor dalı geri dönüşü olmaksızın, kökünden değişti.".
SLATER'IN HAVUZUNUN
Konumu
gizli tutulmuş fakat bilgili ve sezgileri kuvvetli Reddit kullanıcıları, uydu görüntülerini Google Sokak Görünümü ve kayıtlarla karşılaştırarak tam olarak nerede yer aldığını birkaç saat içerisinde ortaya çıkarmış. Dalganın yaratıldığı havuz Avustralya kırsalında ya da Patagonya'nın yükseklerinde değil Kaliforniya'nın San Joaquin Vadisi'nde, Fresno'yla korkunç görüntüsü nedeniyle gelen geçenin vejetaryen olmasına neden olan devasa I-5 hayvancılık bölgesinin arasında bulunuyor.
Buraya Slater için sıradan bir günde gidiyorum. Ajandasında iki fotoğraf çekimi ve okyanus akıntılarının yönünü değiştirerek 'Büyük Pasifik Çöp Alanını' dağıtacak bir sistem geliştirmek için 30 milyon dolardan fazla bağış toplayan 'Ocean Cleanup'ın 23 yaşındaki kurucusu Boyan Slat ile bir görüşme bulunuyor. Bunların arasında beş altı arkadaş ziyareti de serpiştirmiş.
Öğle yemeğinin ardından beni karşılıyor. Yanındaki arkadaşları bir süreliğine sessizleşiyor. Instagram'da paylaşacakları gönderiler için mütevazılıklarını bozmadan hava atabilecekleri fotoğrafaltı yazıları düşünüyorlar ("Böyle bir şans insanın ayağına bir kez gelir. Kelly, bu deneyimi yaşamama imkân tanıdığın için çok teşekkür ederim. Seni çok seviyorum, kardeşim!" gibi.). Deneyimlerimden öğrendiğim kadarıyla en iyisi Slater'ı göz ardı edip bir ev kedisi misali onun sana yaklaşmasını beklemek. Dikkatini çektikten sonra zaten seninle göz temasını kesmiyor. Bana icadı hakkında ne düşündüğümü soruyor, dürüstçe fikrimi söylüyorum: Yarattığı dalga sürreel, bağımlılık yaratan türden ve gösterişli. Ray Kurzweil'ın yapay zekânın insanlığı etkisi altına alacağına dair öne sürdüğü kehanetleri bilip bilmediğimi soruyor ardından. "Yapabiliyor olman yapman gerektiği anlamına gelmez. Atom bombası da bunun bir örneği." diyor ve yüzümdeki ifadeye gülüyor, "Bu havuz da öyle." Şaka mı yapıyor, ne demeye çalışıyor; anlayamıyorum.
Slater ilk şampiyonluğunu 1992 yılında kazanmış. 20 yaşında kazandığı bu ödül onun 'Dünyanın En Genç Sörf Şampiyonu' unvanını elde etmesini de sağlamış ve ardından beş yıl içinde beş şampiyonluk kazanmış. Bu, eşi benzeri görülmemiş bir olaymış. Kazandığı şampiyonluklar icra ettiği sporun gittikçe popüler olmasına ön ayak olmuş. Slater sırasıyla, 90'ların popüler dizisi 'Baywatch'ta bir ahtapot ile dövüşmüş, People dergisi tarafından 1991 yılında dünyanın en güzel insanlarından biri olarak gösterilmiş, Pamela Anderson ile inişli çıkışlı bir birliktelik yaşamış, animasyon penguen filmi 'Neşeli Dalgalar'da küçük bir rolde oynamış,Versace için modellik yapmış, prodüktörlüğünü T-Bone Burnett'ın üstlendiği bir müzik albümü ortaya koymuş; Bar Refaeli, Cameron Diaz ve Gisele Bündchen gibi sevgililerinden yeni ayrılan isimlerle birlikte görülmesi nedeniyle magazin sitelerinde 'geçiş dönemi adamı' olarak zikredilmeye başlamış, gençler için bir çanak çömlek atölye zinciri tasarlamış, Michelob'un Super Bowl reklamında 'I Like Beer' isimli şarkıyı seslendirmiş; Chris Hemsworth, Jimmy Buffett, Zac Efron ve Eddie Vedder gibi isimlerle kanka olmuş ve Michael Phelps ve Bill Murray gibi isimlerle golf oynamış.
1998 yılına kadar süren bu süreç sonunda Slater artık sürekli kazanmaktan sıkılmış. Bu nedenle, 26 yaşında başarılarının onu mutlu etmediğinin farkında olarak zirvedeki taht yarışından kendisini bir adım geri çekmiş. Ardından çocukluğunda mutsuz olmasına neden olan, onu yaralayan olayları yeniden gözden geçirmiş. 11 yaşındayken Florida, Cocoa Kumsalı'nda ailesinin evinde uyurken anne ve babasının kavgalarını, babasının onları nasıl terk ettiğini, küçük apartman dairesinde kardeşiyle birlikte ısınmak için güçsüz bir ısıtıcının önünde nasıl sıra beklediklerini, annelerinin kimi zaman otomobile atlayıp çocukları da dahil her şeyi geride bırakıp gitmek hakkında yaptığı konuşmaları, bunun ardından yıllarca markete giderken bile annesinin paçasından ayrılmayışını bir bir yeniden düşünmüş. Bu nedenle, ona ailesi hakkında soru sorduğumda Slater bir iç çekiyor ve "Hâlâ öğreniyorum." diyor, "Bu asla sonu gelmeyecek bir süreç."
Slater, 2002 yılında kumsallara dönmüş. Fakat kısa bir süre sonra bu geri dönüşe babasının boğaz kanseri nedeniyle vefat etmesi gölge düşürmüş. Ertesi yıl, Slater 25 yaşındaki Andy Irons'la final maçında dünya şampiyonluğunu kaybetmiş. Gelgelelim, 30'larının ortasına yaklaştıkça Slater'ın performansı artmış. 2005 yılında Irons'tan unvanı geri almış, hatta üç yeni unvan daha kazanmış. 10. ödülden sonraysa The New York Times'tan bir yazar ona 'zirvede bırakması gerektiği' önerisinde bulunmuş. Ancak Slater zaten daha önce bir kez emekliye ayrılmış. İkinci defa bunu yapmak artık onun için seçenekler arasında değilmiş.

SLATER, WSL SOYUNMA ODASINDA KENDİ TASARIMI OLAN İKİ SÖRF TAHTASINI CİLALIYOR.
Bu noktada bilinmesi gereken bir detay var: Müsabakalarda sporcular dünyanın en iyi dalgalarında yalnızca kendileri ve diğer bir sporcu ile birlikte sörf yapabilir. Bu nedenle elle tutulur birçok nokta oldukça kalabalıktır ve etkinlikler arasında profesyoneller amatörlerle birlikte pratik yapmak zorunda kalır. NBA yıldızlarının yalnızca mahallelerdeki basket sahalarında amatör oyuncularla birlikte pratik yapabildiğini düşünün. Bu nedenle, yalnız kalabilmek ve kaliteli bir sörf deneyimi yaşayabilmek adına Slater, dünya genelinin hava durumunu takip ederek bu isteğini gerçekleştirebileceği noktalara seyahat ediyormuş. Bunlardan biri de uzak Mikronezya'ymış. Kaliforniya'da ise bunu ancak güneş battıktan sonra suyla buluşarak gerçekleştirebiliyormuş.
Bu noktalarla ilgili Slater ile yaşadığımız anılardan birinden bahsetmeliyim. 2011 yılında dünya şampiyonası San Francisco'da, evime yakın bir alanda gerçekleşmişti. Final müsabakasından bir gün önce Slater'ı gizli bir sörf noktasına çağırmıştım. O noktaya ulaşmak için uzun bir yürüyüş yapılması gerekiyordu. Ona yerlilerin yabancılardan pek de hoşlanmadığını söylemiştim. Tereddütte kaldığını gördüğümde nereye gittiğimi söylemeden onu oracıkta bıraktım. Güneş batarken kumsaldan bana doğru yürüyen bir figür gördüm. Oydu. İpuçlarını bir araya getirerek nerede olduğumu anlamıştı. Ertesi gün kameralarının önüne döndüğünde ise 11. Dünya Şampiyonluğu'nu kazanarak 39 yaşında dünyanın en yaşlı sörf şampiyonu olacaktı.
Bu başarısının ardından Slater yalnızca iki şampiyonluğu kaçırdı. 2017 yılının Temmuz ayında Güney Afrika'da ayağını kırdı ve sezona erken veda etmek zorunda kaldı. Bu, emeklilik söylentilerini yeniden açığa çıkardı. Bu dedikodulara Slater'ın verdiği cevap mı? "Tabii ki hayır. Sörf benim en başarılı olduğum iş." diyor Slater komplekste birlikte otururken ve ekliyor: "Bu kişiliğimin bir parçası.".
2020'de Tokyo'da sörf sporu ilk defa Yaz Olimpiyatları'na dahil edilecek. "48 yaşında olacağım." diyor Slater, "Sekiz yaşında yarışmaya başladım. Neredeyse 40 yıldır müsabakalardayım. Eğer bir takım oluşturabilirsem, Olimpiyatlar'dan sonra resmi olarak emekli olmayı düşünüyorum." Slater cephesinde ufukta sıradan bir Japon kumsalı molası görünüyor. Bu, usta kayakçıları amatör pistine göndermeye eşdeğer görünüyor. Yine de Slater belirtmeden edemiyor, "Tabii, eğer dalgamızı zamanında yaratabilirsek."
'GIDGET' VE 'BEACH BOYS'TAN
Blue Crush'a dek 50 yıl boyunca sörf yapmak, bahar tatili eğlencesi olarak görülen, beceriksizce tanıtılmış bir spordu. Bu spordan kazanılan paranın çoğu sörf giysilerinden elde ediliyor. Sporun gelirleri sörf giyim markalarının pazarlama bütçeleri ve sörfçülerin gelirlerine eklemeye niyetli oldukları meblağlara bağlı. Slater'ın sponsoru 23 yılı aşkın süredir Quiksilver. Şirket bu sürede bir milyar doları aşkın bir hisse değerini yakalamış.
2015 yılında hayranlarının bir kısmı Slater'ı Quiksilver'ın işçi politikası ve çevreyi ne oranda etkilediği konusunda araştırma yapmaya teşvik etmiş. Bu konuda, "Neredeyse 30 yıldır ödeme aldığım bir şirketin kıyafetleri nasıl ürettiğini bilmiyordum." diyor Slater. Kazandığı rakam ise oldukça iyiymiş: Beş yıllık kontrat karşılığında Quiksilver Slater'a yüzde 3'lük bir hisse hakkı tanımış. Bu 2010'da 22 milyon dolar gibi bir rakama denk geliyormuş. Kontratları sona erdiğinde ise Slater daha kazançlı bir kontrat modeline geçmiş ama akıllarda hâlâ bir soru varmış: Sörf kıyafetlerini çevreye daha az zarar vererek üretmek için ne yapmak gerekir? Bu sorunun cevabı için Slater, Abercrombie & Fitch için Hollister'ı tasarlayan John Moore ile iş birliği yaparak 2015'te Outerknown'u kurmuş. Markanın öne çıkan özelliği, logo ağırlıklı tasarımları reddederek savaş sonrası sörfçülerinin abartısız 'cool' görünümünü tercih etmesi. Dikkat çeken bir diğer özelliği ise, giysilerin âdil işçi çalıştırma belgesine sahip olarak üretilmesi ve bazı ürünlerin hammadde olarak geri dönüştürülmüş balık ağından imal edilmesi (Bunun oldukça masraflı bir yöntem olduğunu belirtelim.). Bu dönemde birçok sörfçü Slater'ın bu yatırımı kendi isminin değerini artırmak için yaptığını ve 'eko' ön ekinin sadece pazarlama amacıyla kullanıldığını düşünmüş. Slater bu konuda, "Outerknown'u kurduğumuzda fiyatlarımız konusunda çok büyük eleştiriler aldık." diyor. Markaya Gucci, Saint Laurent ve Puma gibi markaları elinde bulunduran Kering Group'un arka çıkmasının da bu konuda pek faydası olmamış. Sporcu, "Bu işle ilgili attığım her adımda bir hain olarak anıldım." diyor sporcu ve ekliyor, "Bu iş için yüklü bir meblağdan vazgeçtim. Bu işle parama para katmış değilim." Bu olayların ardından Outerknown fiyatlarını aşağı çekmiş.
Aynı yıl Slater, sörfçülerin sürdürülebilirlik için oynamaya hazır olduğu iyimser bir kumar niteliğinde bir yatırım olan Firewire Surfboards şirketinin hisselerinin büyük kısmını satın almış. "Sörf kültürünün oldukça açık fikirli ve kişisel olduğunu düşünebilirsin." diyor Slater, "Gelgelelim, bu çevre tam aksine, belki de, dünyadaki en tutucu çevrelerden biri.". Firewire Genel Müdürü Mark Price, Slater'ın bu sözlerine şunları ekliyor: "Kelly'nin bu yatırımının ardından kâr etmeye başladık. İnsanlar hisselerin kime ait olduğunu gördüğünde çoğunlukla çıldırıyor. Ama aslında Kelly kariyerinin gelecek 25 yılını planlıyor."
Slater'la 2008 yılında ilk defa röportaj yaptığımızda bana sörfü gelecekte yaygınlaşacak bir spor olarak gördüğünü belirtmişti. "Şu anda kalıtsal olarak bir şeyler eksik." demişti sonrasındaysa. O zamanlar bu spor dalının ulaşılabilirliğini artırmak istediğini ve hâlihazırda Quiksilver sörf şortu ve Hollister hoodie giyen iç kısımdaki vatandaşların bu sporla bağını sağlamak istediğinden bahsetmişti. Ama onun daha geniş bir kitleye hitap etme isteği kazanç ile ilgili değildi. Bu meşruiyet ile ilgiliydi. Slater bu noktada geçmişi hatırlatıyor; ilk unvanını kazandıktan sonra o zamanki menajeri Wheaties ile iletişime geçmiş. O zamanlar marka yalnızca 'gerçek' atletler ile çalıştıklarını belirtmiş. "O zaman onlar için sadece bir plaj çocuğuydum." diyor Slater bu konuda.
1970'lerin ortalarında bu 'plaj çocukları' tarafından tutkularını bir geçim kaynağına dönüştürmek adına The Association of Surfing Professionals kurulmuş. 1976 yılında Honolulu'da düzenlenen şampiyonada Peter Townend ilk Dünya Sörf Şampiyonu olduğunda göz kamaştırıcı bir kupa ile ödüllendirilmiş. Fotoğraflar çekilmiş ve sonrasında kupa, ödünç alındığı Outringer Canoe Club'ın vitrinindeki yerini almış.
Slater gençliğini bu sörfçülerle yarışarak geçirmiş ve bu sörfçüler de onu bebek yüzlü Mesih'leri olarak seçmiş. 1992 yılında Derek Hynd, Surfer dergisinde Slater'ı, "Bu bebek yüzlü adam endüstri için milyarlarca dolar demek." şeklinde tanımlamış. İlerleyen dönemlerde ise bu bebek yüzlü adam eğer sörf sporu gelişecekse bunun yeni bir icat ile olması gerektiğine inanmaya başlayacakmış.
Takvimler 2012'yi gösterdiğinde ise The Association of Surfing Professionals, Terry Hardy'nin yönetimindeki bir yatırım şirketine satılmış ve ismi 'WSL' olarak değiştirilmiş. Fakat organizasyon bu değişiklikten sonra da, tıpkı geçmişte olduğu gibi, en büyük sorunuyla boğuşmaya devam etmiş: İyi sörf dalgalarına ulaşmanın zorluğu. Şöyle belirtelim; tüm hava koşullarının sağlandığı tarihlerde düzenlenen turnuvalarda gerçekleştirilen yarım saatlik ikili mücadeleler için bile uygun dalgaların oluşacağının bir garantisi yok. Dahası, sörf turnuvaları toplamda sadece üç günde tamamlanabilmesine rağmen turnuvalar uygun dalgalar oluşmadığı için ancak iki haftada sonuçlanabiliyor. Bu bekleme dönemlerinde ise atletler genellikle etrafta dolaşıyor ve boş boş denize bakıyor. Bu dönemlerde, iyi sörf dalgalarının geleceğini varsaymak pek de kolay olmasa gerek…
Bu gerçekleri göz önünde bulunduran Slater, sörfün tıpkı diğer sporlar gibi stadyuma benzer, istenilen olayların istendiğinde gerçekleştiği bir alanda yapılabilmesi için çalışmaya karar vermiş. Amacı, Teksas'ta Cocoa Kumsalı'nın dalgalarından bile kötü dalgalar üreten bir havuzda sörf yapması için ücret aldığı 1986 yılından beri düşlediği, müsabakaların düzenlenebileceği kalitede bir dalga yaratmakmış. 2005 yılında bu kaliteli dalga için konsept dizayn arayışına girişmiş. 2008 yılına gelindiğindeyse USC'de Sıvı Dinamiği Bölümü profesörü Adam Fincham ile gizlice çalışmaya başlamış. Fincham ileride birlikte çalışacağı birçok mühendise eğitim vermiş ve bu grup Los Angeles'ta taslaktan sörf dalgası yaratmak üzere çalışmaya başlamış. Bu çalışmaların ilk etabına Slater ve bir partneri sponsor olmuş.
Fincham'ın ekibi oldukça ilginç fikirlerle bilgisayar modellemeleri ve küçük çaplı bir prototip üzerinde yıllar boyunca çalışmış. Gelgelelim, işin içerisinde Slater bulunsa da, yatırımcılar konseptin somut bir kanıtını görmeden girişime tam ölçekte finansal destek sağlamayı reddetmiş. Tabii, buna etrafta dönüp dolaşan 'projenin oldukça maliyetli bir başarısızlık olduğu' dedikoduları da eklenmiş. Fakat Slater bir gün Hawaii'deki arkadaşları yoluyla yatırım ortaklığı milyarderi Charles Schwab'ın oğlu Michael Schwab ile tanışmış ve Schwab fikir karşısında heyecanlanmış. Schwab da lisedeyken birkaç kez sörf yapmış ve yaklaşık 10 yıl sonra bu vesileyle yeniden sörfe başlamış. "Başlarda ailem sörfü bana uygun bir aktivite olarak görmüyordu." diyor 42 yaşındaki yatırımcı, "Sörf daha çok hippiler, asi gençler ve hayat amacı olmayan kişilerin yaptığı bir spordu, onlar için. Fakat altı yıl önce babam sörfe tutkumu fark edip yatırım yapmam için beni teşvik etti."
Schwab gibi yatırımcıların destekleriyle kurulan Kelly Slater Wave Co., 2014 yılında Leemore, Kaliforniya yakınlarındaki eski bir su kayağı gölünü kurutmuş ve sistemin ilk örneğini ortaya koymak için çalışmaya başlamış. Bu, sistemden şüphe duyan kişilere bir cevap niteliğinde olacakmış. Yapılan diğer yatırımlarda ise sörfün, otantiklik ve hareket içeren meditasyon hareketleri arayan kıyı şeridi elitleri tarafından keşfedilmesinin de büyük bir payı olmuş. Sporun varlıklı yeni meraklıları sörf deneyimlerini, kazandıkları ödülleri, 'Burning Man' organizasyonuyla popüler olan Fiji ve Sumba'ya yaptıkları seyahatleri sosyal medya hesaplarında paylaşmaya başlamış ve bu sporun daha fazla göz önünde olmasını sağlamış.

SLATER İLE ARKADAŞ VE MESLEKTAŞI KEONI WATSON DALGALARIN OLUŞTUĞU HAVUZUN GÜNEY YAKASINDAN KUZEYE DOĞRU JET SKI İLE İLERLİYOR.
Daha önce yapılan yapay dalga üretim havuzları, dalga oluşumunu sağlamak için kürekli çarklar ve saf güce dayalı diğer yöntemleri kullanıyormuş. Fincham'ın ekibi ise okyanuslarda oluşan dalgalara benzer bir dalga ortaya koymak adına suyun içinden geçerek dalga oluşumunu tetikleyecek bir hidrofil kullanmış. Lakin bu hidrofilli sistemi ilk kullanan Slater'ın ekibi olmamış, daha önce Wavegarden ismindeki bir İspanyol şirketi de bu sistemi kullanmış. Fakat Slater'ın ekibinin yaptığı sistem daha büyük, daha güçlü ve öncesinde yapılan her denemeden kat kat daha başarılıymış. Ekibin hedef kitlesi de, önceki girişimlerin aksine, normal vatandaşlar yerine Slater'ın ta kendisiymiş.
2015 yılında havuzu henüz inşa aşamasındayken ziyaret ettiğinde Slater, projenin boyutu karşısında dehşete düşmüş. "Bu şokun etkisi yarım gün devam etti." diyor bu konuda, "Neredeyse konuşamadım bile." O an 'Ben nasıl bir işe bulaştım?' şeklinde bir düşünceye kapılmış fakat dalgayı ilk kez test ettiklerinde sanki bir yıldırımı bir şişeye hapsetmişçesine güçlü hissetmiş. Ortaya koydukları sistem, halihazırda var olan havuzlara oranla daha az sayıda dalgalar üretse de dalgaların kalitesi çok daha yüksekmiş ve bu sistem hidrofilin ayarlanabilirliği sayesinde sörfe yeni başlayan varlıklı kişiler için uygun dalgalar da ortaya koyabiliyormuş. Slater ve yatırımcıları birçok iş modeli düşünmüş. Sonuca vardıklarındaysa, Kelly Slater Wave Co.'nun saatlik ücretler yerine lüks golf kulüplerinde uygulananlara benzer özel üyelik sistemi ile çalışmasının daha uygun olacağına karar vermişler. Burada ürün saha yerine yapay dalgalarmış, tabii.
Michael Schwab'ın sörf sporuna yatırım yapan tek yatırımcı olmadığını da hemen belirtelim. Son birkaç yıldır, WSL de bu spora büyük meblağlarda birçok yatırım yaptı (Organizasyon, finansal kayıtlarını yayımlamayı reddetti fakat yakın çevreler bu yatırımların yılda 40 milyon dolara yakın olduğunu işaret ediyor.). Şu anda WSL'in canlı yayınları da James Bond'un filmlerinde gördüğümüz mekânları ve daha profesyonel çekim tekniklerini içeriyor. Diğer bir büyük yatırımcı da Dirk Ziff. Ziff, milyarder bir serbest fon yatırımcısı ve 2017 yılında WSL'de geçici olarak genel müdürlük görevini üstlenen Ziff Davis'in varisi. Şunu da söyleyelim, kimileri Ziff'in yatırımlarını yardımdan ziyade spora yapılan düşmanca bir hareket olarak görüyor. Dünya Şampiyonası, tarihinin büyük bir bölümünde, büyük sörf ekipmanı markaları tarafından desteklendi fakat kazançtaki düşüş bu destekçilerin yavaş yavaş ortalıktan kaybolmasına neden oldu. Bu nedenle Ziff'in yatırımları olmadan bu şampiyona büyük ihtimalle sekteye uğrayabilirdi. Slater'a bu konuyu sorduğumda aldığım cevap şöyle oluyor: "Dirk bu yatırıma niyetlendiğinde bazı çevreler bu konuda oldukça endişelendi. Ama insanlar onun sörfü ne kadar çok sevdiğinden bihaberdi. Dirk'ün istediği bu sporun devam etmesiydi. Bu sporun bilinirliğini ve ulaşılabilirliğini artırmak istemesi de doğal bir dürtü, bence."
Bu pencereden bakıldığında WSL'in 2016 yılında Kelly Slater Co.'nun hisselerinin büyük bir bölümünü satın alması kulağa mantıklı geliyor. Kurum bu yatırımlarının ardından mayıs ayında Surf Ranch'in kapılarını bir etkinlik vasıtasıyla halka açmış ve 99 dolardan başlayan fiyatlarla bilet satışına başlamış. Etkinliğe festivale benzer şekilde müzik ve yiyeceklerle örülü bir atmosfer eşlik etmiş. Çoğu sörf müsabakası sörfçülerin birebir mücadelelerine sahne olmuş. Tıpkı teniste olduğu gibi. Etkinlikte iki kadın ve üç erkekten oluşan beş kişilik beş takım mücadele vermiş. Fakat bu defa müsabakalarda değişen bir şey varmış: Sörfçüler ilk defa tamamen eşit koşullarda, aynı hızla gelen eşit dalgalarda mücadele vermiş.
OKYANUSTA
GERÇEKLEŞEN
iyi bir sörf aktivitesinin bir avcının avını öldürdüğünde hissettiği 'kafa yapan', onu evrenle bütünleştiren hissiyatı sağladığını söyleyebiliriz. Dahası, buna benzer anların nadirliği sporun daha da keyifli olmasını sağlıyor. Gelgelelim, bu 'mükemmel' dalgaların yeniden ortaya çıkışı yıllar alabiliyor. Bu dönemlerde de sörfçüler yeteneklerini geliştirip hava durumunu takip etmek ve bu konuda düşünmek dışında pek de bir şey yapamıyor.
Tıpkı Slater gibi su benim için de dağılmış bir ailenin enkazından korunmak için bir sığınak niteliğindeydi. Sık sık şunu merak etmişimdir: Eğer birkaç yıllığına ya da birkaç aylığına ya da en azından bir haftalığına sörf yapmaktan uzakta kalabilecek kadar cesur olsam hayatımda neler değişirdi? Bütün hayatımı 'mükemmel' dalga peşinde koşarak geçirdim ve doğru elementlerin bir araya gelmesiyle oluşan bu şeffaf pencerelerin peşinde bencilce, rezil kararlar aldım. 15 yaşındayken güneş batmadan kumsalda olabilmek adına annemin son doğum günü yemeğinde ailemin acele etmesine neden oldum. Eşimin hamilelik döneminde, aylar öncesinden kızımın doğumunun epik dalgalarla aynı döneme gelmemesi için dua ettim. İkinci doğum gününde bu güzel dalgaları kaçırdığım için yüzümde 'sahte' bir gülümseme vardı. Kimi zaman dalgaların sırtında ne kadar uzaklara gitsem de aslında hep aynı yerde sayıyor olmama hayret ediyorum. Şimdi istediğimde bu 'mükemmel' dalgalara ulaşabileceksem tüm bunlar ne içindi gerçekten? Artık özgür müyüm; yoksa benliğimde bir boşluk mu oluştu, bundan emin değilim.
Benzer bir şekilde "Yas dönemindeyim," diyor Matt Warshaw ona Surf Ranch'i sorduğumda, "Kelly'nin dalgasının sörfü öldüreceğini düşünmeye başladım. Mükemmellik için doğanın büyüsünden vazgeçtik. Bu gerçekten çok üzücü. Biz sörfçülerin yaptığı her şey nadirlik ve mükemmel dalgayı bulmak ile ilgiliydi. 'Bu, havuzda sörf yapmayan kişileri etkilemeyecek.' şeklindeki görüşü de desteklemiyorum. Bu mekânın varlığı, sonuçta, herkesin aklının bir köşesinde yer edinecek. İyi sörf yapabilmek için yaptığımız fedakârlıklar yerle bir oldu."
Tehlikeli sörf aktivitesi sırasında Zen felsefesini de icra edebilen Hawaii'li usta Gerry Lopez bu konuya daha felsefi açıdan yaklaşıyor: "Sörfü gerçekleştirdiğin dalga insan elinden çıkma olsa da sonuç olarak hâlâ doğa ile bir bağ kurup uyum içerisinde olmaya dikkat ediyorsun." Surfing with Sartre kitabının yazarı Aaron James ise, "Sörf yapma eyleminde bir ruhanilik var. Bence burada önem teşkil eden şey, dalgayı yaratan mekanizma değil, dalganın kendisi. Bu bütünleyici bir güç. Tehlike sadece sörfün en üstün anlarını lekeleyen bir durum." diyor.
Slater bile yarattığı bu sistem ve yapay 'mükemmel' dalga konusunda ikileme düşmüş. "Doğrusu, sistemi ilk defa çalıştırıp dalgayı oluşturduğumuzda bir ikilem yaşadık." diyor, "Muazzamdı. Ama bu sörf için Pandora'nın kutusu muydu? Bu sörf için ne demekti? O an düşündüm ki, 'Bu icada sevgimi vererek sarılabilecek miyim?'" Slater kaygı duyulmasını anladığını söylüyor. Bu icat ile çoğu sörfçü kısıtlı imkânlar ile kalabalık ve kirletilmiş kumsallarda sörf yapabilmek için mücadele ederken varlıklı kişilerin bir düğmeye basarak ideal koşullara sahip olmasının sörfçüler arasında gelecekte sınıf farklılığı oluşturacağı da bir gerçek, sonuçta.
Slater, herkesin bu sistemi deneyebilmesini istiyor ama şu anki olanaklar büyük bir kitleyi ağırlayabilecek kapasitede değil. Sporcu, bu icatlarını duyurduklarında telefonunun durmadan çaldığını söylüyor. Binlerce mesaj da bu aramalara eşlik etmiş. Slater, bunların sona ermesi için sürekli dua ettiğini belirtiyor. "Adeta sörf tahtasında meydana gelen bir çatlak gibiydi." diyor ve gülüyor. Slater'ı 14 yaşından beri tanıyan eski profesyonellerden Taylor Knox, "Bir tadını alsalar gereken tüm ücreti ödemek için gönüllü olacaklar. Kim bilir, belki birkaç kişi sırf bu deneyim için batmaya bile razı olur." diyor sohbetimize eşlik ederken. Aynı doğrultuda, bu sistemle 75 defadan fazla sörf deneyimi yaşayan Schwab da, "Bu benim için kendi yeteneklerimi geliştirebileceğim oldukça bencil bir yatırım oldu." diyor. İkinci bir havuzun da Palm Kumsalı, Florida'da inşa edilmesinin onayının alındığını ve bu havuzların yakında çok daha fazla konumda yaygınlaşmasının gündemde olduğunu da belirtelim.
Öğrendiğime göre, dalgalar üç ila beş dakikalık bir bekleme süresi ardından yeniden oluşabiliyormuş ve ziyaretçiler sonsuz sayıda deneme hakkına sahipmiş. Ayrıca, sistemde bulunan dalga seçenekleri profesyonel sörfçüleri zorlayabilecek seviyeye bile çıkabiliyormuş. Amaç, herkesin bir defa da olsa akıl alıcı bir sörf deneyimi yaşayabilmesiymiş. "Kariyerimin en uzun dalga halkasında sörf yaptıktan sonra ağladım." diyor adını vermek istemeyen emekli bir sörfçü, "Hayatımın en güzel anıydı. Oğlumun doğduğu günden daha mutlu olmuştum." Fakat tekrar deneyip aynı kalitede bir dalgada sörf yapsalar da bu coşku dolu anı bir daha yaşamayacaklarını fark ettiklerinde çoğu kişiyi bir umutsuzluk kaplıyor. "Teknolojinin kutsal olduğunu söylemek zor." diyor Slater, "Ama bu dalgada sörf yapan herkes bir nevi kutsal deneyimler yaşıyor."
Açıkça söyleyeyim, benim için de öyle olmuştu. Öğle yemeğinden sonra havuzdayken şans eseri ortaya çıkan bir hata ve anında gelen çözüm bir anda kendimi bir dalga halkası içerisinde bulmama neden olmuştu. Bu, baş döndürücü anda tek yapmam gerekenin hayata tutunmak olduğunu anlamıştım. Bana oldukça uzun gelen, su altında geçirdiğim bir halüsinasyonu andıran bu beş saniyede dalgalar beni güvenli bir bölgeye doğru itti. Tüm bu olay gerçekleşirken Slater beni sadece izledi. Havuzun köşesine doğru ilerledim ve dışarı çıktım. Slater, düşeceğimden emin olduğunu söyledi ve telefonuyla ilgilenmeye devam etti. Başını sadece diğer kişilerin yuhalamalarını duyduğunda kaldırdı. "Bittin sen." dedi ardından, "Hayır, gerçekten. Bundan daha iyisini bulamazsın." Birkaç dakika sonraysa başka bir fotoğraf çekimi için gitti. Bense havuza döndüm ve biri düşer de mükemmel dalgada bir sörf fırsatı bulurum, diye bekledim. Kimse düşmedi.
Surfer dergisinin 1960'ta yayımlanan ilk sayısında derginin kurucusu John Severson şöyle yazmıştı: "Bir sörfçü mükemmel gün ve mükemmel dalga peşinde koşarak bu kadar kalabalık bir dünyada bile sörfle ve düşünceleriyle baş başa kalabilir." O zamandan beri teknoloji sürekli bu resmin ruhunu zedelemekte. Mükemmel dalgalar ve coşkulu seyirciler şu anda paket halinde satılan objeler. Bunda doğru tahminler yapabilen hava durumu ölçüm sistemleri ve canlı yayın kameralarının büyük etkisi var. Hava durumu kanallarında dalga kümelerinin varışı en az kar fırtınaları ve kasırgalar kadar beklenen ve tartışılan bir konu. Apple Watch'lar da bu sporla uğraşanların dış dünyayla iletişim kurmasını sağladı. Artık suda bile e-postalar cevaplanabiliyor. San Francisco'da bu oldukça yaygın. Çoğu sörfçü suda geçirdiği zamandan çok internette hava durumunu kontrol ediyor ve sörf yaptıklarında ise bir GoPro ya da bir drone, o anın yakalandığından emin olmak adına yanlarında. Slater'ın sistemini somutlaştıran bu örnekler de doğanın taklit edilerek doğada bulunandan daha iyisinin yapılabileceğini ortaya koyuyor. Belki de gerçek ve tüm insanlığın yaşayacağı kaçınılmaz ortak gelecek budur. Ben henüz buna hazır değilim, orası ayrı. Ben, kısa bir süreliğine bile olsa, hâlâ atalarımızın aktardıklarından ayırdığımız zaman ve dikkatimize değecek nitelikte, değişim ya da arıtıma ihtiyaç duymayan bir şeylerin kaldığına inanmak istiyorum.

WATSON JAKUZİYE ADIM ATARKEN SLATER MARGARİTASINI YUDUMLUYOR.
Günün son dalgası saat 16.00'da oluşturuluyor. Sonrasındaysa herkes hâlâ üzerlerinde sörf kıyafetleri varken jakuziye giriyor. Margaritalar geliyor. Ortamdaki kadehlerin kenarlarında tuz parçacıkları bulunuyor. Görevliler ateşi yakıp barbekü yapmaya başladığı esnada Slater ve arkadaşları gülüyor ve 'selfie'ler çekiliyor. Gitmeden önce onu birlikte sörf yaptığımız ıssız kumsala ertesi sabah sörf yapmak üzere davet ediyorum. Slater bir grup arkadaşının Surf Ranch'i ziyaret edeceğini belirtiyor ve kibarca bu davetimi reddediyor.
Akşamüzeri kuzeye doğru sürmeye başlıyorum ve gece yarısını geçerken eve varıyorum. Birkaç saatliğine uyuyorum. Saat 04.00'te kalkıp güneş doğmadan kumsala varıyorum. Kumsala doğru inerken telefonumun sinyali kesiliyor. Dalgaları henüz göremiyorum ama seslerini duyabiliyorum. Sabah güneşi sörfümün üzerinde kürek çekerek ilerlediğim suyun yüzeyini kan kırmızı bir renge boyuyor. Meraklı bir denizaslanı yanı başımda beliriyor. Bu, Kaliforniya'da 'mükemmel' olarak nitelendirdiğimiz bir gün. Gelgelelim, Slater'ın havuzunda yaptığım sörf sonrası tüm kusurlar gözüme batıyor; yanlış yerleştirilmiş rüzgâr değirmenleri, tahmin edilemez kuş ötüşleri…
Surf Ranch'e dönersek bu sıralarda orada günün ilk dalgasını yaratıyorlar. Büyük ihtimalle Slater o dalganın üzerinde, arkadaşları bir yandan kendi sıralarını beklerken bir yandan da havuzun kenarında Slater'ı alkışlayıp tezahüratlarla destekliyor.
Bense okyanusun kenarında ufuk çizgisine bakıyor ve gelecek mükemmel dalganın hayalini kuruyorum.
KAPAK FOTOĞRAFI: Matt Kurvin

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.