Her şeyin sarpa sardığı tuhaf bir hikaye

Joaquin Guzman, nam-ı diğer ‘El Chapo’, yani ‘bücür’… İki yıl önceye kadar dünyanın en büyük uyuşturucu kartelinin firari baronuydu. Karanlık dünyasının bir Hollywood filmi olmasını istedi ve hikâyeye ünlü oyuncular ve yapımcılar dâhil oldu. Ancak hikâye El Chapo için pek de hayırlı bitmedi.

Yazı Türkan Doğan

Her şey, bir gece yarısı aniden başladı. Meksikalı oyuncu Kate Del Castillo (45), 9 Ocak 2012 gününün gecesinde, hayatını sorgularken düşüncelere daldı. Aklından ne geçtiğini herkesle paylaşmak istedi ve aşk, hayat, politika, iyilik, kötülük hakkında tweet'ler atmaya başladı. Del Castillo, iki ay önce model ve kendisi gibi oyuncu olan kocası Aaron Diaz'dan boşanmış ve süreci atlatabilmek için psikolojik yardım alıyordu. O sıralarda 'Güneyin Kraliçesi' isimli, reytingi yüksek bir dizide oynuyordu. Kaderin cilvesi o ya, bu dizi, Meksikalı oyuncunun suç örgütlerini konu alan ilk ve tek dizisi olmayacaktı.

"Bugün düşündüklerimi anlatmak istiyorum ve eğer bunlar birilerini etkilerse ne güzel olur." diye yazmıştı ilk tweet'inde, Kate Del Castillo. Bu tweet'i diğerleri izledi. "Evliliklere inanmıyorum, aşka inanıyorum… Cezaya ve günaha da… Papa'ya, Vatikan'a veya onların varlığına da inanmıyorum. Yaşıyorum ve iyi ya da kötü, olduğum kişi için Tanrı'ya her gün şükrediyorum." diyordu.

Derken düşünceleri, başka bir tarafa kaydı. Nasıl olduysa söz, dünyanın en büyük uyuşturucu çetesinin lideri, firari Joaquin Guzman'a, nam-ı diğer 'El Chapo'ya, yani 'bücür'e geldi. El Chapo, dünya uyuşturucu piyasasını yöneten 'Sinaloa uyuşturucu çetesinin lideri' ve Forbes Zenginler Listesi'ne göre de 'dünyanın en zengin 100 kişisi'nden biriydi. 1993 yılında bir gazeteciye verdiği röportajda, kenevir ve afyon yetiştirdiği için kendisine "Çiftçiyim," diyor; sonra da "Herhalde 2-3 bin kişiyi öldürmüşümdür." diyordu. Her yakalandığında bir şekilde cezaevinden kaçmayı başaran baron, çetesini devletin her kademesine kademesine işleyen büyük bir yolsuzluk ve rüşvet ağıyla yönetiyordu. Ancak Meksikalılara göre olumsuz özellikleri olsa da El Chapo, bir katilden çok bir 'kahraman'dı. Zenginden alıp fakire veren; büyüdüğü gecekondularda adına şarkılar yazılan, korkulan, saygı duyulan bir figür…

Kate Del Castillo, tweet'ler atmayı sürdürdü. El Chapo'ya seslendiği uzun cümlesi şöyle başlıyordu: "Bugün El Chapo Guzman'a benden gerçekleri saklayan devlete inandığımdan daha çok inanıyorum…" Bu, El Chapo ile ona 'kahramanların kahramanı' diye seslenen Kate Del Castillo'nun onları yıllar sonra gazete manşetlerine taşıyacak olaylar ağını başlatan ilk temasıydı. Ancak attığı tweet'ler uzunca bir süre Del Castillo'nun başını ağrıttı ve Meksikalı oyuncu, özür dilemek zorunda kaldı. Bir süre sonra eski hayatına geri döndü. O günlerde hiç kimse, bir gece yarısı aniden başlayan bir hikâyenin dallanıp budaklanacağını ve oyuncu Sean Penn ile Rolling Stone dergisini de içine alacağını; hikâyenin sonunun ise El Chapo için pek de hayırlı bitmeyeceğini tahmin bile edemezdi.


Kate Del Castillo'nun dizileri Meksika'da oldukça popüler.

'Breaking Bad', 'Narcos', 'Cartel Land, 'Snowfall', 'Ozark' ve diğerleri… Son yıllarda hiçbir popüler kültür öğesi, uyuşturucu kartellerinin suç trafiğini anlatan televizyon dizileri kadar popüler değil. Uyuşturucu baronu Pablo Escobar'ın suç şebekesini anlatan 'Narcos' mesela… Ancak bazılarının 'Narcos'a göre daha gerçekçi ve sade bulduğu bir diğer yeni hikâye ise bir yıl öncesine kadar dünyanın en tehlikeli ve çok aranan kişilerinden olan El Chapo'nunki… Bu yıl 'El Chapo' ismiyle çekilmeye başlanan dizi, ünlü baronun ilk yıllarını, yükselişini, kaçışını ve yakalanış öyküsünü anlatıyor. Ancak Netflix'te yayımlanan, 2017 yapımı, 60 dakikalık bir belgesel, aynı ekrandaki yüzlerce diziden daha gerçek. Herkesin her şeyi yüzüne gözüne bulaştırdığı ve olayların arapsaçına döndüğü bu garip hikâye, şimdiden tarihe geçmiş durumda. 'El Chapo & Sean Penn: Bungle in the Jungle', tesadüf bu ya, yine Netflix'in suç örgütü temalı dizisi Ingobernable'nin başrolündeki Meksikalı oyuncu Kate Del Castillo'nun attığı bir tweet'le başlayan; işin içine Sean Penn'in ve Roling Stone'un da dâhil olmasıyla boyut değiştiren tuhaf bir hikâye. Gelin bu garip hikâyenin en başına; Del Castillo'nun Twitter'da ünlü uyuşturucu baronuna olan sevgisini ilan ettiği akşamdan öncesine; El Chapo'nun karanlık geçmişine gidelim.


Sean Penn ve El Chapo'nun gizli buluşmasının tek kanıtı olan fotoğraf.

Bugün bir milyar dolarlık servetiyle dünyanın en zengin 100 kişisinden biri olsa da tam adı Joaquín Archivaldo Guzmán Loera olan El Chapo'nun hikâyesi, 1957 yılında, yoksulluk içinde, Meksika'nın kenar mahallerinden birinde başladı. Meksika'nın La Tuna şehrinin Sinaloa kasabasında yedi çocuklu bir ailenin en büyüğü olarak dünya gelen Guzman, aslında tam olarak suçun içine doğmuştu.

Baba Emilio Guzmán Bustillo, kenevir ve afyon yetiştiren; çocuklarını döven bir zalimdi. Karısı ve çocukları da bu sert karakterden nasibine düşeni çoğu zaman şiddet ve dayak olarak fazlasıyla alıyordu. Guzman, küçük yaşta babasına karşı annesini ve kardeşlerini koruyan bir figür haline gelmişti. Annesi Consuelo Loera da El Chapo ise Guzman'ın duygusal olarak en yakın olduğu; zor geçen bir hayata birlikte tutundukları kişiydi. Kenevir yetiştirilen kasabada Guzman da aynısını yaparak suça ilk adımını 15 yaşında attı. Kısa zamanda mahallesine sığamaz oldu.

Kısa boyundan dolayı El Chapo (Bücür) lakabıyla tanınmaya başlayan Guzman, fazlasıyla hırslıydı. Ve zamanının gelmesini bekleyerek sessizce ilerliyordu. 1981 yılında Medellin uyuşturucu karteli liderlerinden Fabian Ochoa ile tanışması dönüm noktası oldu. İlk büyük sıçramasını yapmış, uyuşturucu dünyasında tanınmaya başlamıştı. Her zaman daha çok yetki istiyordu ve her zaman istediğini fazlasıyla alıyordu. Artık Kolombiya kokaininin Amerika Birleşik Devletleri'ne sevkinden sorumlu olan kişiydi. Ancak başkası adına çalışsa da amacı bu sessiz ilerleyişin sonunda kendi suç çetesini kurabilmekti. Suç örgütünü büyütmek için emniyetin her kademesine rüşvet veriyor ve her zaman gereken neyse onu yapıyordu.

1980'li yılların başında daha büyük bir olay oldu ve Amerikan Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi (DEA) ajanı Enrique 'Kiki' Camarena, Meksikalı uyuşturucu çetelerince işkenceyle öldürüldü. Reagan dönemi, Meksikalı uyuşturucu çetelerini çökertmek için kolların sıvandığı, bütün suç örgütlerinin birbirinin yerini almak için yarıştığı bir dönemdi. Kazanan, El Chapo oldu. Artık uyuşturucu dünyasının yeni büyüklerindendi. Yeni düşmanlar edindi ve uyuşturucu trafiğinde kazanan olmak için silaha sarılmaktan çekinmedi. ABD'ye yaptığı uyuşturucu sevkiyatı için rakip kartellerden Arellano Felix ailesiyle savaşa girdi. El Chapo isminin büyük kitlelerce bilinmesi ise bir kardinal cinayetiyle oldu. Önemli din adamlarından biri olan, Guadalajara Kardinali Juan Jesús Posadas Ocampo'nun 1993 yılında Guadalajara Uluslararası Havaalanı'nda otomobilinin içinde vurularak öldürülmesinde tüm gözler Guzman'a çevrildi. Artık meşhur bir zanlı, aranan bir kaçaktı. Cinayeti kimin işlediği bugün bile bilinmiyor.


El Chapo bir kez daha Meksika polislerince yakalandı.

Guzman'ın ilk kaçış hikâyesi böyle başladı. Guatemala'da yakalandı ve Meksika'ya geri getirildi. Sekiz yıllık mahkûmiyet hayatında 2001 yılına kadar Puente Grande Cezaevi'nde kaldı ve çıkan haberlere bakılırsa Guzman, gücünü kullanmış ve hapishaneyi beş yıldızlı bir otele çevirmişti. Ancak tüm bunlar fazla uzun sürmedi. Guzman, kaçtı. Rivayete göre bir çamaşır arabasında çarşafların altına gizlenerek ya da elini kolunu sallayarak...

Guzman'ın suç örgütünü büyütmesi bu döneme, 2001 yılı sonrasına dayanıyor. El Chapo, akla gelmeyen bütün yolları kullanarak işlerini büyütüyordu. Uyuşturucuyu kuzeye; AB'ye kaçırmak için denizaltı, uçak, bot ve kamyon kullandı. ABD'de Kolombiyalıların sattığı kokain fiyatlarını düşürdü ve eroin, esrar ticaretini artırmak için kristal meth (metamfetamin) satışında başarılı oldu. Sinaloa kartelini yöneten El Chapo, 2013 yılında Şikago Suç Komisyonu'nda 'bir numaralı halk düşmanı' ilan edildi. Bu kötü unvan en son 1930'lar Şikago'sunda meşhur mafya lideri Al Capone'a verilmişti.

Sinaloa kartelinin kolları bu yıllarda, Latin Amerika'dan Asya'ya ve oradan da Avrupa ve Afrika'ya uzandı. Kartel, uluslararası ticaretini büyütmek için yerel örgütlerle bağlantılarını genişletip uyuşturucu dışında silah kaçakçılığında da ilerledi. Guzman, artık 'küreselleşen uyuşturucu kaçakçılığının dinamizminden en çok faydalanan lider'di. Diğer ülkelerdeki uyuşturucu şebekelerinin kendilerini Guzman'ın karteliyle ilişkilendirme çabasına girdiği bu dönemde, Guzman, Sinaloa haricinde Durango ve Chihuahua'daki şebekelerin de hamisi oldu. Tüm bunlar Guzman'ı tarihin en çok tanınan uyuşturucu çetesi lideri haline getirdi. Usame Bin Ladin yakalandıktan sonra Guzman, dünyanın en çok aranan kişileri listesinde ikincilikten birinciliğe terfi etti.

Ancak tuhaf olan şuydu ki, Guzman gibi binlerce kişinin, çocuğun ölümünden sorumlu olan bir suç örgütü lideri, tüm karanlık ve korkunç özelliklerine rağmen, kendi ülkesinde bir halk kahramanı gibi karşılanabiliyordu. Devletin pek çok kademesini rüşvetle kendisine bağlayan Sinaloa Karteli, bulunduğu her yeri kendi yasalarıyla yönetiyor, 'düzen'i tesis ediyor, üstünlükleri nedeniyle küçük çetelerin sokak çatışmalarına engel oluyor ve uyuşturucu ticaretiyle işsizlere de iş kaynağı oluyordu (Meksika'da uyuşturucu kaynaklı cinayetlerde her yıl yaklaşık 27 bin kişi hayatını kaybediyor.). Kartelin girişimiyle Sinaloa dağlarına geniş yollar yapılıyor, hastane ve yiyecek ihtiyacı da karşılanıyordu. Bir şekilde fakirler uyuşturucu ticaretiyle doyuyor ve tüm bunlar El Chapo'yu halk için önemli figür haline getiriyordu. Dünyanın en çok aranan uyuşturucu kaçakçısı Guzman'a 'narco-corrido' olarak bilinen şarkılardan birinin yazılması da bundan: "Ayaklarından kafasına kadar kısa. Ama kafasından göğe kadar da, büyüklerin en büyüğü derdim. Kim bundan şüphe duyabilir ki?"

Ancak 23 Şubat 2014 tarihinde devlet otoritelerini sevindiren bir gelişme oldu: 1993 yılında girdiği Meksika'nın en yüksek güvenlikli hapishanesinden sekiz yıl sonra, 2001'de çamaşır arabasıyla kaçan Guzman, yakalanmıştı. Hem de yine aynı yerde: Memleketi Sinaloa kasabasında. ABD ve Meksika'nın ortak operasyonunda yakalanan Guzman, tekrar ait olduğu yerde; demir parmaklıkların ardındaydı. Beklenildiği gibi Sinaloa eyaletinin merkezi Culiacan'da sevenleri protesto gösterisi yaparken Guzman, bir kez daha korku ve tehditlerle cezaevinde küçük bir krallık kurdu. Ancak bir uyuşturucu baronunun cezaevinde olması sadece özgürlüğünden yoksun olması demek değildi. Bir kartelin gücünün azalması, yeni sokak çatışmalarını doğuruyor; geride kalan baronların kontrolü ele geçirmek için daha çok kan dökmesine neden oluyordu. El Chapo, büyüttüğü imparatorluğunu sürdürebilmek için tekrar özgürlüğüne kavuşmak zorundaydı. Ve dediğini yaptı: Cezaevine girdiği tarihten bir yıl sonra, 11 Temmuz 2015 tarihinde, duşların 19 metre altına kazılan 1,5 kilometre uzunluğundaki tünelden kaçmayı başardı. Tünelde havalandırma ve aydınlatma vardı; daha da ötesi, kaçışı kolaylaştıran raylı bir sistem kurulmuştu. El Chapo tünelden motosiklet kullanarak kaçmıştı. Bu, El Chapo'yu cezaevine gönderdiğinde prestij kazanan Meksika hükümeti için büyük bir hezimetti. ABD karşısında Meksika hükümeti tekrar zan altındaydı. Arama çalışmalarından sonuç alınamıyordu. El Chapo, Kate Del Castillo ve Sean Penn ile buluşmasının ardından yakalanacağı güne kadar bir kez daha
karanlık dünyasının başındaydı.


Ünlü baron, cezaevinden bu tünel aracılığıyla motorsikletle kaçtı.

El Chapo, hemen her mafya babası gibi kadınları (Guzman'ın içlerinde güzellik kraliçelerinin de olduğu yedi farklı kadından 18 çocuğu var.), zenginliği ve şöhreti seviyordu. "İki, üç bin kişiyi öldürmüşümdür." demesi ya da kartelinin sızamadığı bölgeleri de kendi kontrolü altındaymış gibi göstermesi bundan. Karanlık dünyayı ve bu dünyayı anlatan filmleri ve dizileri çok seviyordu. Günün birinde kendi hayatının da bir film ya da dizi olması her şeyden çok istediği şeydi. 'Güneyin Kraliçesi' isimli İspanyolca çekilen ve Kate Del Castillo'nun uyuşturucu çetesini yöneten kadın lideri oynadığı 'La Reina del Sur' karakterine hayrandı. Cezaevindeki en büyük hobisi 'La Reina del Sur'u izlemekti. Ve bir gece yarısı Kate Del Castillo'nun ona sevgisini ilan etmesi göğsünü kabartmış ve adres bilgisi olmadığı için ona çiçek yollayamamıştı. Ancak asıl mesele, suç örgütü lideri ve etrafındaki kadınlardan daha önemliydi. Kate Del Castillo, El Chapo'nun Hollywood bileti olabilirdi. ABD'nin en çok aranan firari suçlusu, Del Castillo'nun yardımıyla hayatının filmleştirilebileceğini düşündü. Yapılması gereken belliydi: Del Castillo'ya ulaşılacak ve oyuncu ikna edilecekti.

Del Castillo, 2014 yazının sonunda telefonunda bir e-posta gördüğünde şaşırmıştı. El Chapo'yu temsil eden bir kişi, Castillo'nun annesine ulaşıp bir film yapımcısı olduğunu iletmiş ve oyuncunun e-posta adresini almıştı. İlk e-posta şüpheli olsa da ikincisi şöyle bitiyordu: "Ben, Senor Joaquin Guzman Loera'nın avukatıyım." Avukat, Del Castillo'ya El Chapo Guzman'ın talebini iletti ve Hollywood filmlerini aratmayacak hikâye böyle başladı.


Sean Penn

Aynı yılın sonunda Del Castillo, özel bir uçakla Mexico City'e uçtu. Hatta giderken başına bir şey gelmesinden korkarak kendi çapında küçük bir önlem de aldı: Uçağın kuyruğunda yazılan numaranın fotoğrafını çekti ve arkadaşlarına yollayıp kayıplara karışması durumunda fotoğrafın işlerine yarayabileceğini söyledi. Del Castillo'yu havaalanında karşılayan iki kişiden biri de El Chapo gibi kısa ve kilolu olan avukatı Oscar Manuel Gomez Nunez'di. Avukat, Del Castillo'yu yemeğe davet etti ve El Chapo'nun kendisine Castillo'yu Mexico City'nin en güzel restoranına götürmesini istediğini anlattı. Ancak Del Castillo, özellikle İspanyolca konuşulan dünyada daha çok tanınan bir oyuncu olduğu için paparazzilerden korktu ve küçük bir tako'cuya gitmeyi önerdi. Avukatın cevabı gecikmedi: "Senorita, El Chapo, sizi bir tako restoranına götürdüğümüzü öğrenirse bizi öldürür." Del Castillo ürperdiğinde avukat gülümseyerek, "Sadece şaka…" dedi. Gün, otoban kenarındaki bir restoranda devam etti. Avukat, ünlü oyuncuya Guzman'ın talebini iletti ve Hollywoodlu yapımcılar ile suç örgütü lideri arasında köprü olmasını istedi. Del Castillo, ünlü baronun neden kendisini seçtiğini sorduğunda ise şöyle bir yanıt aldı: "Çünkü siz çok cesursunuz. Çünkü açık sözlüsünüz. Çünkü hükümet söz konusu olduğunda bile her zaman gerçekleri söylersiniz. Çünkü siz çok büyük bir aileden geliyorsunuz. Ve El Chapo, sizin hayat verdiğiniz 'La Reina del Sur'un hayranlarından biri."

Hikâyenin gerisi çorap söküğü gibi… Del Castillo, 2014'ün Aralık ayında ünlü yönetmen Oliver Stone ile çalışan iki ünlü Arjantinli prodüktör, Fernando Sulichin ve Jose Ibanez ile iletişime geçti ve onlara El Chapo'nun talebini iletti. El Chapo, 2015 yılının Ocak ayında, Del Castillo'ya el yazısıyla bir teşekkür mektubu yazdı ve "Benim için yaptıklarını asla ödeyemem." dedi. El Chapo, mektubunda iki farklı Meksika yapımı korku filminden bahsederek, filmi için bu yapımların örnek alınabileceğini söylüyordu. Söz konusu filmde Del Castillo'nun karar verme mercin de bulunmasını istediğini de onu överek iletiyordu.


El Chapo firar döneminde aranırken...

Guzman, Del Castillo ile mektuplaşmaya başladığı 11 Temmuz 2015 tarihinde tüm dünyanın konuştuğu o ünlü firarını gerçekleştirdi ve açılan tünelle cezaevinden ikinci kez kaçtı. Ancak El Chapo'nun firarı, Del Castillo ile Arjantinli yapımcıların planlarını suya düşürmüştü. Bir firarinin filminin çekilmesi mümkün değildi. Yapımcılar, bir 'B planı' düşündü ve Sean Penn gibi ünlü bir oyuncunun bu hikâyeye dâhil olması durumunda hâlâ bir şanslarının olabileceği öngördü. Latin Amerika siyasetiyle ilgili olan Penn, (Penn, ölmeden önce Venezuela'nın devlet başkanı olan Hugo Chavez ile Küba'nın şu andaki devlet başkanı Raul Castro ile bir araya gelmişti.) ile hikâye paylaşıldı ve Oscar'lı oyuncu Penn tabii ki öyküye kayıtsız kalamadı. Yapımcı Sulichin, Penn'e, El Chapo ile görüşebilmek için onunla çok sıkı bağlantısı olan Meksikalı oyuncu Del Castillo'dan yardım isteyebileceklerini anlattı. Bir öğlen yemeğinde bir araya geldiklerinde Del Castillo, Penn'in El Chapo ile görüşme isteğini geri çevirmeyip şansını deneyeceğini söyledi.


Kate Del Castillo

Meksikalı oyuncu Del Castillo, bu esnada ünlü suç örgütü liderinin adamlarıyla temasa geçti ancak yanıt El Chapo'nun kendisinden geldi. Ünlü baron, telefon mesajında Meksikalı oyuncuyu bir hafta sonu tatiline davet edip bir çeşit ilan-ı aşk ediyordu. Del Castillo, etkilendi ve elbette kabul etti. Castillo, El Chapo'nun avukatına yolladığı bir telefon mesajında Meksika'ya gelirken iki prodüktör ve oyuncu Sean Penn'i beraberinde getirip getiremeyeceği sordu. Ancak bir sorun vardı: El Chapo, Sean Penn'in kim olduğunu bilmiyordu. Sean Penn'in ünlü bir oyuncu olmak dışında muhalif bir aktivist olduğu ünlü barona anlatıldı ve El Chapo, Del Castillo'ya attığı bir mesajda şöyle yazdı: "Sen ve arkadaşlarını ağırlamaktan mutluluk duyacağım." Ardından 'amiga' (Dost) ile başlayan aşk dolu cümleler kuran El Chapo, Del Castillo ile bir araya gelecekleri gün için sabırsızlandığını yazdı.

Ekim ayı gelip çattığında planlar netleşti. Sinaloa karteli gizli saklı bir yolculuk planı organize etti. Los Angeles'tan kalkan özel uçakta Meksikalı oyuncu Del Castillo, Penn ve iki prodüktör vardı. Meksika'nın güney doğusundaki Guadalajara'ya iniş yapıldı. Onları, El Chapo'nun oğlu Alfredo Guzman karşıladı. Telefonlarını otelde bırakmaları istendi. Yolculuk esnasında herkes gergindi; Penn, Guzman'ın oğluna "Takip edilmediğimize ya da izlenmediğimize nasıl emin olabiliyorsunuz?" diye sorduğunda Alfredo Guzman, radarları atlattıklarını söyledi. Yedi saatlik yolculuk boyunca defalarca nehirler aşıldı, dağ yolları kat edildi ve bir zirveye iniş yapıldı. Ormanın içerisinde birkaç saatlik yürüyüşün ardından cep telefonlarının kullanılmadığı, El Chapo'nun küçük ordusunun her yeri kuşattığı dağlık bir bölgeye ulaştılar.


Ünlü baronun maskeleri de kendisi kadar seviliyor.

El Chapo, yolunu gözlediği misafirlerini karşıladığında herkes mutluydu. Tako'lar yendi, tekilalar içildi. El Chapo'nun firari günlerini nasıl geçirdiği; gizli hayatını nasıl sürdürdüğü konuşuldu. Sean Penn söze girdi ve uyuşturucu baronuyla Rolling Stone dergisi için bir söyleşi yapmak istediğini söyledi. Ortam gerginleşti. Penn, bunun için Rolling Stone'un kurucusu Jann Wenner ile iletişime geçmiş ve ona El Chapo Guzman'la dergi için röportaj yapmak istediğini çünkü Amerikalıların da tüketiciler olarak uyuşturucu ticaretinin ve onun neden olduğu şiddetin suç ortağı olduğunu söylemişti. Wenner, önce ikircikli bir tavır takınmış, ancak sonra kabul etmişti.

Konuşmalar devam etti. Sean Penn, El Chapo ile önerisini paylaştı ve yarın bölgeden ayrılmak yerine iki gün daha kalabileceğini ve daha normal bir röportaj yapabileceğini söyledi. Konuşmayı kayıt etmek istiyordu. El Chapo, "Seninle yeni tanıştık. Bunu sekiz gün sonra yapabiliriz. O zaman gelebilir misin" diye sordu. Penn, "Evet, gelebilirim." dedi. Bu buluşmanın gerçekleşemeyeceğini kimse bilemese de Penn, yanında bir fotoğrafçı getirip getiremeyeceğini ve Rolling Stone ekibinin bu olası röportaj için ellerinde kanıt olması gerektiğini anlattı. Ve Rolling Stone dergisinde yayımlanan; El Chapo ve Penn'in el sıkıştığı; El Chapo'nun oğlu Alfredo'nun cep telefonuyla çektiği o ünlü fotoğraf çekildi. Penn'in Rolling
Stone dergisindeki uzun röportajına bakılırsa içerisi ileri düzeyde silahlarla donatılmıştı. Yemek masasına tekrar döndüklerinde El Chapo'nun dünyanın en büyük eroin, metamfetamin, kokain ve esrar tedarikçisi olduğunu ve bunun için denizaltı, uçak, kamyon ve botları kullandığını söylediği röportaja başlandı. Penn'in ne kâğıt, kalemi ne de kayıt cihazı vardı. Her şeyi aklına yazmak zorundaydı. İlk soru şuydu: "Pablo Escobar ile tanıştın mı?" Yanıt gecikmedi: "Evet, onun evinde tanıştım. Çok büyük bir evdi." İkinci soru El Chapo'nun hayatında en çekindiği bilinen kişiyle; annesiyle ilgiliydi. El Chapo, annesinin onu kendisinden daha iyi tanıdığını söyledi. Ve en kısa zamanda tekrar annesiyle bir araya gelmeyi umduğunu anlattı. Bir süre daha devam eden sohbet bittiğinde El Chapo kalktı ve gecenin karanlığına karıştı. Penn, röportajında El Chapo'nun, yorgun olduğu için erkenden aralarından ayrılan Meksikalı oyuncu Del Castello'nun geceyi geçireceği bungolova doğru yürüdüğünü yazdı.

Sean Penn, El Chapo ile buluşmasını yazdığında metni, kontrol için Del Castillo aracılığıyla El Chapo'ya gönderildi. Ve beraberinde de sorular… Telefon kamerasıyla çekilen 17 dakikalık görüntülerde El Chapo İspanyolca soruları yanıtlıyordu.

Bir gece yarısı atılan bir tweet ile başlayan olay akışında kimsenin beklemediği bir şey oldu: Güvenlik güçleri, iki ay sonra, 8 Ocak 2016 tarihinde El Chapo'nun saklandığı yeri bastı ve ünlü baron, Meksika'nın kuzeyindeki Los Mochis kentinde yakalandı. Meksika otoritesi, El Chapo'nun yerini bulmakta Sean Penn ve birlikte olduğu kişilerin yaptığı gizli ziyaretin kendilerine yardımcı olduğunu açıkladı.


El Chapo'nun son baskında yakalandığı ev.

Röportaj yayımlandığında ise ABD'de küçük çaplı bir kıyamet koptu. 'El Chapo Speaks' başlığıyla özel bir hikâyede Penn'in, ölümlerden sorumlu olan çete liderini anlatırken fazlasıyla yumuşak bir dil kullanması, kantarın topuzu kaçırmıştı. Penn, sessizliğini koruduktan sonra ünlü gazeteci Charlie Rose'un '60 Dakika' isimli televizyon programına katıldı. Penn yayında, kendilerinin 2 Ekim 2015'te El Chapo'yu ziyaret ettiklerini, baskının ise 8 Ocak 2016 tarihinde yapıldığını; bu baskınla kendi ziyaretlerinin bir ilgisi olmadığını, güvenlik güçlerinin onları takip ederek baskın düzenlediğini düşünmediğini söyledi. Penn, Meksika otoritesinin oyuncu ve beraberindeki kişileri çete ile karşı karşıya getirerek hepsinin hayatlarını tehlikeye attığını söylüyordu. Ünlü oyuncu, özür dileyip bu görüşmeyi yaptığına pişman olduğunu ve röportajın başarısız olduğunu da yayında açıkladı.

Del Castillo cephesinde ise artan medya ilgisi dışında değişen pek de bir şey olmadı. Olaylardan sonra Sean Penn ile bir gece geçirdiğini açıklayarak daha da çok dikkat çekti. Son çıkan haberlere göre El Chapo'nun yakalanmasıyla birlikte diğer kartellerin Meksika'daki güç gösterisi de gecikmedi. Başlayan çete savaşları daha çok kanın dökülmesine yol açtı. Kanrtelin başına El Chapo'nun oğlu Alfredo Guzman geçti. Ve sonra tüm ajanslar aynı haberi geçti: Guzman'ın oğlu rakip kartel tarafından kaçırıldı. Muhtemelen amansız çete mücadelesi hâlâ devam ediyor.


Meksika'nın en çok konuşulan kişisi olan El Chapo, tişört baskıları için de popüler bir figür.

Bu yazıyı yazmakta bana esin kaynağı olan 'El Chapo & Sean Penn: Bungle in the Jungle' belgeseli şu sıralar Netlix ekranlarında yayımda. Ayrıca Meksikalı oyuncu Del Castillo'nun tanıklıklarıyla çekilen ve bu yıl yayımlanmaya başlanan 'El Chapo ile Tanıştığım Gün' de yine aynı ekranlarda. Ve elbette 'El Chapo' isimli 'Narcos'a rakip olan dizi de. Görüşünüze bakılırsa filmini de izleyeceğimiz günler pek uzak sayılmaz. Hollywood yapımlarının senaryolarını aratmayacak bu uzun hikâyenin sonu, ne şöhreti seven Guzman'ın ne de baronun gücünden etkilenen Del Castillo'nun hayal ettiği gibi olmuşa benzemiyor. El Chapo, şu anda parmaklıklar ardında. Ve avukatlarının tüm çabasına rağmen, 2016'nın Ocak ayında idam edilmemesi şartıyla ABD'ye iade edildi. Artık dünyanın en azılı suçlularının konulduğu Brooklyn'deki Metropolitan Detention Center'ın (MDC) tek kişilik hücresinde. Üstelik Meksika'daki cezaevlerinde kurduğu krallık artık sadece bir hayal.

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.