Yönetmen Brady Corbet “The Brutalist”i Nasıl İnşa Etti?
Esquire, Brady Corbet ile oyunculuktan Oscar adayı yönetmenliğe uzanan yolculuğunu konuştu.
Yazı Chris Cotonou
Çeviri Zeynep Dallı
Fotoğraf Universal
Esquire, Brady Corbet ile oyunculuktan Oscar adayı yönetmenliğe uzanan yolculuğunu konuştu.
Brady Corbet ile ilk kez kasım ayında, dün Oscar törenlerinde olay yaratan filmi "The Brutalist"in gösteriminde tanıştım. Beyzbol şapkası ve siyah paltosuyla, Soho'daki Picturehouse Sineması'nda Londra sosyetesinin üyeleriyle utangaç bir biçimde tokalaşıyordu. Arthouse sinema meraklılarının iyi bildiği yönetmen, bir anda ilgi odağı haline gelmişti. Üç buçuk saatlik epik yapımı "The Brutalist", Holokost'tan sağ kurtulan bir adamın ünlü bir Macar mimarın ABD'de yeni bir hayat kurma hikâyesini anlatıyor, başrolünde ise Adrien Brody yer alıyordu. Film, Venedik Film Festivali'nde 12 dakikalık ayakta alkışlanma süresiyle büyük yankı uyandırmıştı. (Film, dün gece de Oscar ödül töreninde "En İyi Erkek Oyuncu", "En İyi Görüntü Yönetimi" ve "En İyi Özgün Müzik" ödüllerini aldı.-ed.n.)
Bizim kasım ayındaki gösterimimizde Corbet, kendisini hemen bir "film tutkunu" olarak tanıttı ve projeksiyon görevlisini alkışlamamızı rica etti. "Özel bir şey izleyeceksiniz," dedi. "Bu, filmin 70 mm versiyonu—olması gerektiği gibi."
Ertesi gün, film hâlâ aklımdayken, Corbet ile yeniden buluştum. Önce, Londra'nın kuzeyindeki modernist bir apartman kompleksi olan Isokon'a gittik ve burada fotoğrafları çekildi. Daha sonra, ortak arkadaşımız ve yönetmen meslektaşı Fridtjof Ryder ile bir gastropub'da buluştuk. O akşam Corbet, zeki, esprili, çok okuyan ve güçlü fikirleri olan biri olarak dikkatimi çekti. Sohbetimiz sık sık farklı konulara kayıyordu. Örneğin, en sevdiği yazar olan Alman edebiyatçı W. G. Sebald hakkında konuşurken, "Sebald'ın kitapları gibi bir film yapmak istedim," dedi. Bir başka konuda ise Amerikan siyasetinin seçim sonrası durumuna değinerek, "Tarih boyunca ilk kez liberaller bu kadar muhafazakâr oldu. Bu durum beni deliye döndürüyor," diye ekledi.
Üçüncü biramızı içerken garson dayanamayıp sordu: "Ünlü biri mi?" Sonuçta Corbet, Adrien Brody'den bahsetmişti ve herkes Adrien Brody'yi tanır. "Yönetmen," diye yanıtladım. "Oscar'a aday olacak." Garsonun ilgisiz bir şekilde verdiği yanıt şu oldu: "Güzelmiş." Ve ardından ekledi: "Bu arada, ben de müzisyenim." Bu sözler, 38 yaşındaki yönetmeni gülümsetti. Uzun yıllar filmlerine finansman sağlamak için mücadele eden Corbet, sanatçıların zorluklarını en iyi anlayanlardan. "Harika," dedi mütevazı bir tavırla. "Kendine inanman lazım."
Ocak ayının sonlarında, bu röportaj için tekrar buluştuğumuzda Corbet'in ismi artık gerçekten ışıklı tabelalarda parlıyordu. En İyi Yönetmen dalında Altın Küre kazanmış, Oscar'a da aynı kategoride aday gösterilmişti. "The Brutalist" ise En İyi Film ödülünün favorisi haline gelmişti. "Haberi ilk aldığımda bestecim Daniel Blumberg ile otel odamdaydım, herkesi futbol maçı izler gibi tezahüratlarla destekledik."
Aslında, "The Brutalist", Hollywood standartlarında devede kulak sayılacak bir bütçeyle, 10 milyon dolardan az bir maliyetle çekildi. Senaryoyu Corbet hayat ve iş ortağı Mona Fastvold ile birlikte yazdık. Çekimler ve dağıtım süreci yedi yıl sürdü— pandemi ve oyuncu değişiklikleri süreci sekteye uğrattı. Corbet, "The Brutalist"in aslında kendi kişisel hikâyesine benzediğini kabul ediyor: Bir sanatçının, eserini tamamlamaya yönelik saplantılı mücadelesi; kendisini ve çevresindekileri yıpratması pahasına da olsa… "Bu proje, eşim ve benim önümüze çıkarılan sayısız engelle ilgili," diyor.
Corbet, Arizona'nın Scottsdale kentinde, bekâr bir annenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Yedi yaşında Colorado'ya taşındılar ve burada ilk kez bir film setine adım attı. "On bir yaşına geldiğimde düzenli olarak çalışıyordum. Benim için bir 'öncesi ve sonrası' yoktu. Hayatım sadece sinemayla şekillendi," diye anlatıyor.
Televizyon oyunculuğuna başladı ve Catherine Hardwicke'in "Thirteen" filminde rol aldı. Ardından Gregg Araki, Michael Haneke ("Funny Games"te özellikle dikkat çekici bir performans sergiledi), Lars von Trier, Olivier Assayas, Mia Hansen-Løve, Ruben Östlund ve Mona Fastvold gibi yönetmenlerle çalıştı. Tüm bu deneyimler, onun da yönetmenlik yapabileceği fikrini güçlendirdi.
"Bu yönetmenlerden bilinçli olarak ne öğrendiğimi tam olarak hatırlamıyorum ama en çok aklımda kalan, hayranlık duyduğum isimlerin de zor anlar yaşadığı oldu. Hastalandıklarında ya da prodüksiyon sürecinde zorluklarla karşılaştıklarında nasıl mücadele ettiklerini görmek, benim için film yapım sürecini daha gerçekçi hale getirdi," diyor. 2015 yılında ise ilk yönetmenlik denemesi olan tarihi drama "The Childhood of a Leader"ı çekti.
Corbet'in sanat anlayışını şekillendiren diğer bir deneyim de, 12 yaşındayken Aspen'deki bir kitabevinde çalışmasıydı. Burası, radikal edebiyatıyla ve nadir ilk baskılarıyla ünlüydü. Kitaplara tutkuyla bağlandı ve kitap karşılığında çalıştı. Ne yazık ki, yıllar sonra New York'taki dairesinde çıkan bir yangında koleksiyonunun çoğu yok oldu. O sıralarda, yıllarca onay almakta zorlandığı ikinci filmi "Vox Lux" için nihayet finansman sağlamıştı. "Yıkım ve yeniden doğuş," diyor, yine Sebald'a atıfta bulunarak, "hayatın temel döngüsü."
"The Brutalist", birçok şey hakkında ama en önemlisi, risk almak üzerine bir film. Adrien Brody'nin canlandırdığı göçmen mimar László Tóth, Pennsylvania'da bir brütalist kültür merkezi inşa etmeye çalışıyor ancak hem finansörler hem kişisel travmalar hem de önyargılarla mücadele etmek zorunda kalıyor. Corbet, Tóth'ta kendisini gördüğünü kabul ediyor ama aslında yaptığı her film kişisel olduğu kadar tarz olarak da birbirinden farklı. "Hep çıtayı yükseltmek zorundasınız. En sevdiğim yönetmenler asla konfor alanlarında kalmazlar," diyor.
Bu kez, önceki filmlerinden farklı olarak, "The Brutalist" hem sanat filmi izleyicisini hem de görece daha geniş bir kitleyi kendine çekmeyi başardı. A24'ün etkili pazarlama stratejisi, yıldızlarla dolu oyuncu kadrosu ve politik açıdan güncel bir hikâye, bu başarıda etkili oldu. Ancak film, eleştirilerden de nasibini aldı. Özellikle, Macarca diyalogları daha otantik hale getirmek için yapay zekâ kullanılması tartışma yarattı. Corbet, bu konuda açıklama yaparak sadece bazı sesli harflerin düzeltilmesi için inovatif bir ses teknolojisi kullanıldığını belirtti.
Oscar yolculuğu sürerken Corbet'in sıradaki projesi 1970'lerde geçen bir korku-western filmi olacak. "Herkesi rahatsız edeceğine eminim," diyor gülerek, "ama bu iyi bir şey." Ayrıca, Fastvold'un müzikal filmi "Ann Lee"nin ortak senaristi ve yeni bir yapım şirketi kurarak genç yönetmenlere mentorluk yapmayı planlıyor. "Gerçekçi olalım, belki ömrüm boyunca 12 film yapabileceğim. Bu yüzden bu sektöre borcumu ödemek istiyorum."
Sohbetin sonunda ona Oscar için şans diledim. Gülümseyerek yanıtladı: "Teşekkürler ama biliyor musun? Biz zaten kazandık."