Daima neşeli daima canlı: Rio De Janeiro
Renkli karnavalları, eşsiz körfez manzarası ve uçsuz bucaksız plajlarıyla yeryüzünün cennet köşelerinden biri, Rio De Janeiro... Sokaklardaki hareketliliğin ve favelalalardan taşan tehlikenin iç içe geçtiği bu güzel kent, 2016 Yaz Olimpiyatları nedeniyle bu ay, hiç olmadığı kadar canlı ve hareketli olacak.
Rio de Janeiro denildiğinde hepimizin aklına kenti koca bir festival alanına dönüştüren o meşhur renkli karnavallar ve danslar geliyor olabilir. Uçsuz bucaksız plajları ve Guanabara Körfezi'nin oluşturduğu eşsiz manzarasıyla yeryüzünün büyülü coğrafyalarından biri olan Rio, güneşin, yazın ve Latin kültürünün içinizi ısıtacağı cennet köşelerinden biri. Dev Hz. İsa Heykeli'nin gölgesinde yükselen bu güzel kent, bu ay, yeniden tüm dünyanın dikkatini çekmeye hazır. Yüz binlerin 2016 Yaz Olimpiyat Oyunları vesilesiyle akın edeceği Rio'da, bu yaz, sokaklar hiç olmadığı kadar renkli ve coşkulu olacak.
Brezilya'nın São Paulo'dan sonra ikinci büyük kenti olan Rio de Janeiro, Türkçe'de 'Ocak Irmağı' anlamına geliyor. Bu güzel şehrin kaderi ise Guanabara Körfezi'nin Avrupalılarca keşfedilmesiyle değişmiş. Bu tarihten itibaren şehir, Fransızlar ile Portekizlilerin hâkimiyet mücadelesine tanık olmuş. Ve Portekizliler, 1565 yılında 'São Sebastião do Rio de Janeiro' adıyla şehri kurmuş. Böylelikle on yıllar sürecek işgal de başlamış. 17. yy'da, Minas Gerais'te altın bulunması ise Rio de Janeiro'nun önemini giderek arttırmış. Bağımsızlık ilan edildikten sonra ise Rio, 21 Nisan 1960 tarihine kadar başkent olarak kalmaya devam etmiş.
Rio, bir sahil kenti. Ve hayatın büyük bir kısmı, sahillerde geçiyor. Plajda futbol oynayanlar, sörf yapan gençler, hemen her yaş grubundan spor yapan kalabalıklar ve sokaklardaki müziğin ritmine uyan eğlenceli insanlar… Rio'da kendinizi iyi hissetmek için her zaman bir nedeniniz olabilir. Brezilya içinde bambaşka bir diyar olarak bilinen Rio, kendine özgü bir aksan ve yaşam biçimine sahip. Örneğin; 'Cariocas' da denilen Riolular, Brezilya'nın diğer kesimlerinden daha farklı bir aksana sahip. Ve kullandıkları kelimeler de farklı.
Brezilya, çeşitli ırkların ve milletlerin birlikteliğinden oluşurken bu durum Rio'ya da yansımış. Beyaz ve siyah ırkın birlikteliğinden oluşan kentte dikkatinizi çekecek bir diğer şey ise kentteki evsizler ile yüksek güvenlikli malikânelerin birlikteliği. Ipanema ve Leblon'u gördüğünüzde elbette bu kentin favelalarının olacağı aklınıza gelmeyebilir. Ancak zenginlikle yoksulluğun iç içe geçtiği bu kentte, favela diye bir gerçek var. Bu, polislerin bile favelaların ancak bir kısmına girebildiği bir gerçek. Ancak uyuşturucunun, suç çetelerinin ve yoksulların yerleşim yeri olan favelalara bir süredir turistik turlar da düzenleniyor. Rio'ya gelip çılgın bir macera yaşamak isteyenler, favelalardaki partilere katılmaktan geri duramıyor.
Gelelim Rio'yu büyülü bir şehir yapan körfez manzarasına. Okyanus kıyısındaki Rio de Janeiro, şehrin silüetini belirleyen limanıyla ilk etapta size dev bir nehir ağzı gibi görünebilir. Sugar Loaf Dağı, Corcovado Zirvesi ve Tijuca Tepeleri'nin olağanüstü manzarasıyla bütünleşen liman, belki de yeryüzünün en eşsiz noktalarından biri.
Rio'da doyumsuz manzara keyfi yaşayabileceğiniz noktaların başında Corcovado Tepesi geliyor. Brezilya'nın simgesi olan dev Hz. İsa'nın heykeline 1931 yılından beri ev sahipliği yapan bu meşhur tepeye mutlaka çıkmalı ve ayaklarınızın altına serilen bu güzel kenti kuşbakışı izlemelisiniz. Tepeye çıkmak için eski raylı sistemi kullanabilir ya da minibüslerle tepeye ulaşabilirsiniz.
Corcovado Tepesi'nde manzarayı doyasıya baktıktan sonra sırada Guanabara Körfezi'nde yer alan Şeker Tepesi (Sugar Loaf ) var. Bu tepeye teleferikle iki aşamada çıkmak mümkün. Burada yavaşlamanın, günlük telaşların hepsinden uzaklaşmanın ve körfezin olağanüstü manzarasını izlemenin tadını çıkarın.
Rio'da görmeniz gereken pek çok yapı var. Bunlardan biri, şehir merkezi Centro'da, gökdelenlerin arasından sıyrılan Metropolitan Katedrali. Dışarıdan modern ve sıradan görünen bu yapı, içeriden ise renkli camlarıyla aklınızda yer edecek.
Ve son bir durak, Tijuca Ormanı… Dünyanın şehir kıyısındaki en büyük ormanı olan Tijuca, trekking parkurları, mağaraları ve doğal ortamıyla adeta şehrin içindeki bir vaha. Yeşile ve doğal yaşama meraklıysanız Enrique Lage Parkı'na da uzanabilir ve bu güzel kentin, muhteşem plajlar, güzel manzaralar ve sokaklardaki canlı ritim dışında size neler vadettiğine tanık olabilirsiniz.